3 entry daha
  • hikmet çetinkaya - "365 gün"

    mustafa balbay 365 gündür silivri’de tutuklu...

    dışarıdakiler için 365 gün “ne çabuk geçti bir yıl”dır; içerdekiler için ise her gün bir yıldır.

    gazetecinin yaşamı türkiye gibi bir ülkede pamuk ipliğine bağlıdır.

    kimi zaman bir tetikçinin kurşunuyla ölür, kimi zaman zindanlarda çürütülür.

    balbay zindanda çürütülmek istenilenlerden...

    ben yazımı yazdığım saatlerde mustafa balbay, sabah sporunu yapmış, gazeteleri okumuş, televizyonda haberleri izlemiştir.

    belki koğuş arkadaşı tuncay özkan’la sohbet ediyordur ya da günlüğüne bir şeyler yazıyordur.

    acaba göğün son oyununu, ilkyazın habercisi kuşları, ege ve akdeniz’de açmaya başlayan laleleri, gelincikleri, papatyaları özlemiş midir balbay?

    en çok çocukları yağmur’u, deniz’i ve eşi gülşah’ı özlemiştir... annesini, babasını, kardeşlerini, dostlarını, arkadaşlarını.

    bir de çok sevdiği gazeteciliği...

    ağlayarak uçup giden bulutları, mavi badanalı evleri, allı yeşilli uçurtmaları özlemiştir belki de... belki de tıpkı benimki gibi, kitaplarla, gazete kupürleriyle, kâğıtlarla dolu gazetedeki masasını.

    ***

    önceki akşam geç saatlere dek hakkındaki iddianameyi ve savunmasını okudum balbay’ın.

    mustafa, silivri’deki sorgusu sırasında savcı nihat taşkın’ın bir sorusuna yanıt veriyor:

    “sayın taşkın dört ayrı veriyi (genç subaylar tedirgin haberi, hilmi özkök’ün tanık ifadesi, özden örnek günlükleri, cumhuriyetçi çalışma grubu) bir araya getirdi.

    savcı taşkın, örnek’in günlüğü, var olduğu iddia edilen cumhuriyetçi çalışma grubu raporları, özkök’ün ifadelerinden bir soru çıkardı. hilmi özkök’ün bu davada konumu ne? tanık... ben ona göre daha ileri bir durumda mıyım? ben olsam olsam tanık olabilirim.

    özden örnek nerede? ben iddianamenin doğrulayıcısı olmaya neden zorlanıyorum? ‘öyleydi’ diyen kişi olmaya zorlanıyorum.

    evet ben hilafetin kaldırılmasının 80. yıldönümü toplantısına gittim. gazeteci olarak ne yapacaktım? madagaskar’ı mı yoksa maldiv adaları’nı mı yazacaktım? gittim, ankara’daki gelişmeleri izledim.

    suçsuzluğumu kanıtlamak zorunda bırakılıyorum. bu soru davanın nirengi noktasıdır. hilmi özkök nerede, ben neredeyim; özden örnek nerede, ben neredeyim?”

    özkök ve örnek dışarıda, balbay 365 gündür silivri’de yatıyor...

    ***

    gazeteci çağının tanığıdır...

    balbay da cumhuriyet’in ankara temsilcisi ve yazarı olarak, 90’lı yıllarda başlayan temsilciliği döneminde cumhurbaşkanından başbakana, asker - sivil, devletin tüm kurumlarının başında olan kişilerle görüşmüştür.

    görüşmelerde olup bitenleri bilgisayarına yazmak suç mudur?

    bir gazeteci, yaşadığı olayları ve özellikle sancılı dönemleri unutmamak için kimi zaman kareli bir deftere, kimi zaman bilgisayarına yazar, aradan yıllar geçtikten sonra bunları kitaplaştırır.

    balbay’ın yaptığı budur!

    bugün türkiye’nin sancılı ve zor bir dönemden geçtiğine tüm toplum tanık olmuyor mu?

    eğer bugün hsyk başkanvekili’nin telefonları dinleniyorsa, gazeteciler dinlendiklerini televizyon ekranlarında, köşelerinde anlatıyorlarsa, türkiye’de hukuktan, demokrasiden söz edebilir miyiz?

    evet, mustafa balbay 365 gündür tutuklu...

    darbe günlüklerini yazanlar, e-muhtıra verenler, genelkurmay başkanlığı, kuvvet komutanlığı yapanlar ise dışarıda...

    herhalde darbeyi mustafa balbay’la tuncay özkan yapacaklardı!

    kalemleriyle!

    http://www.gercekgundem.com/?c=62084
hesabın var mı? giriş yap