4 entry daha
  • 12 eylül sonrasının kül rengi ortamında (kara değil, hiç olmazsa karanın bir kişiliği var) zavallı bir simitçinin hayatının kaydırıldığı yer. olay kısaca şöyledir:
    kimi bir ay kimi doksan kimi de doksan üstüne kağıt üzerine bir doksan gün daha gözaltında tutulup işkenceden geçirildikten sonra sanık(!)lar mamak cezaevine götürülmektedir. askeri araç dikimevi'nde simit almak için durdurulur. bu sırada sanık(!)lardan biri atlayıp eski askerlik şubesinin ara sokağına dalar, akdere yönüne doğru izini kaybettirir. kayıtlı kişi sayısı kadar sanık(!) götürmek zorunda olan rütbeli asker gözüne simitçiyi kestirir. sonrası ancak filmlere konu olabilecek niteliktedir.
    dikimevi'nde asker için giyim kuşam, çanta, çadır vs. imal edilir. çocukluğum ve ilk gençlik çağım boyunca hemen her gün geçtiğim bu mekanda, bir kez olsun fabrika çıkışında tipik işçi dağılış sahnesi görmedim. işçiler o büyük demir kapının ardında bekleyen servislere binip evlerine giderlerdi. bir kez olsun grev de görmedik burada. kapısının ağzında çatışmalar, gösteriler olurdu; ama bu bina taş gibi durur, olanlara tanıklık bile etmezdi. sanki var da yok gibiydi. hala da öyledir.
    bu kavşak ulus ve kızılay yönlerinden gelen araçların, insanların dağılma noktası gibidir. yollardan biri abidinpaşa, tuzluçayır (nam-ı diğer küçük moskova) nato yolu; diğeri saimekadın, mamak, boğaziçi, kayaş; bir diğeri dörtyol üzerinden siteler, çinçin yönüne dağılır. hepsi de ankara'nın kaybedenlerinin yaşadıkları mahallelere ulaşır. hepsi de yoksulluğun ve yoksunluğun fotoğrafını verir. bir yandan da berbat imar planları nedeniyle "apartkondular" ile doludur. amerikan arabalarından taksi-dolmuşlar da burada idi 1987 belki de 88'e kadar. bahçeli, çankaya, esat dolmuşları çalışırdı. kaldırıldı sonradan. kavşaktan dörtyol yönüne doğru birahaneler, sinemalar, düğün salonları vardı, hala da var. youtube'de örneklerine bolca rastlanan ankara havası birahaneleri de buradadır. sincanlı fincan, ankaralı bilmemkim'ler burada bulunur. sinemalar tek tek kapandı. zaten ya karate filmleri ya da "üç film birden devamlı" filmleri (dünyada sadece türkiye'de görülebilecek bir seans sistemidir bu) olurdu burada. yavaş yavaş yerini düğün salonu olmaya bıraktı. uzay sineması, saray sineması...
    dikimevi'nin mamak yönünde ankara üniversitesi tıp fakültesi hastanesinin yerleşkesi vardır. geniş alandadır. iyi ki de öyledir. yemyeşildir bahçesi. sonuçta hastane; ama hastalar için de gezme hava alma mekanıdır. taş binalar arasında ikinci kez hastalanmaktan kurtulur insan. bu hastane artık önünden bile geçmeye cesaret edemediğim hastanedir kişisel tarihimde.
    sonuç: dikimevi bir kavşaktır; ama benim için yaşanan onca acı nedeniyle yavşaktır.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap