7 entry daha
  • zaman kötü. aslına bakarsak insanoğlu'nun evrimleşip de dünyaya hakim olduğu zamandan itibaren dünya'da zamanın iyi olduğu bir dönemi görmedim.

    uzun yaşamın bedeli çok ağır olur. hiçbirşeyi unutmazsın. geçmişin senin peşinde bir hayalet gibidir. gölgen gibi takip eder geçmişin seni. yaptıkların, yapmadıkların, yapamadıkların kabustan uyandırır seni bir gün ve çıldırmanın eşiğine gelirsin. feda edilen yaşamlar, düzeltemediğin bozukluklar aklının bir köşesinde hep koşturur.

    bu yüzden bazen bir ömürlük mola veririm. bulduğum cennet bir yerde insanoğlu'nun dünyayı ve kendilerini katletmesine seyirci kalırım.

    şu uzun yaşantımda bana en büyük zevki veren aktivitelerden biri de orta amerika'da okyanusun üstüne doğan güneşi izlemek. doğan güneş'in ışıklarıyla okyanusta kıyıya doğru yarışmak ve ışığı bir türlü geçememek.

    uzun süredir avlanıp lezzetli geyik, domuz gibi hayvanların etiyle besleniyor; roma şaraplarımdan içiyordum. keyfim gayet yerindeydi. bir ölüm için önümde uzun süre vardı ve ben cennetteydim.

    tatilimi yarıda bırakmama neden olan olay yine öyle bir sabah geldi başıma. denizden çıktığımda karşıma bana mızraklarını ve oklarını doğrultmuş yirmi kadar yerli gördüm. renkli renkli kuşların tüylerinden yaptıkları başlıkları şaşkınlıkla başlarından hafifçe kaykılmıştı.

    güneş tam arkamdaydı , üstelik gözleri yoğun ışıktan dolayı kısılan okçuların beni vuramayacağına da emindim. üstlerine yürüdüm. oklar yanımdan vızır vızır geçerken liderlerine kadar eriştim ve mızrağının ucunu tuttum.

    sonradan bu hareketti düşündüğümde yaptığım girişi gerçekten epik bulmuştum. suyla ıslanmış kaslı vücudumun korkusuzca denizden çıktığı, grubun üzerine yürüdüğü ve liderlerinin gözlerine dikilmiş kartal gibi gözlerini gördükleri beni tanrı sanmaları aslında şaşırtıcı değildi. * *

    öğrendiğime göre derebeyler halka zulüm ediyordu. kabileler artık birbirine düşmüştü.

    önümde eğilen 20 mayalıyı kaldırmak kolay olmadı. yüzleri eğilmiş, derin bir korku ve saygıyla duruyorlardı karşımda.

    bu insanlar için de tanrıydım ve onları yarıda bırakmayacaktım. bu yerlilerden bir medeniyet yaratmak zorunda hissetmiştim kendimi.

    kabilelerine döndüğümde kendim keşfettiğim dinamit, eski dünya'da bilinen mercek ve aynalar yoluyla küçük bir gösteri yaptım. amaçlarımın gerçekleşmesini istiyorsam benim emirlerimi sorgulamamaları gerekiyordu.

    ünlü maya iç savaşı böyle başladı işte. alışkın olmadıkları savaş taktikleri ve malzemeler ile kabilemin yanında bir tanrı olduğu söylentisi sayesinde 2 yıldan kısa bir süre içinde tüm maya yerlileri bana itaat etmişti.

    ünlü şehir chichen itza'yı bu savaş sonrası kurdum. verimli tarım, temel astronomik bilgiler, takvim gibi bir medeniyetin temel taşlarını yerleştirdikten sonra bilgilerimin kaybolmasını engellemek için kurduğum rahip sınıfı sonrası bıraktım onları.

    yarım kalan keyifli yaşamımı devam ettirmek istiyordum ve ait olduğum gökyüzüne denizden gideceğim bahanesiyle veda ettiğimde mayalar'ın kendilerini bilimsel anlamda o kadar geliştireceklerini tahmin bile edemiyordum. *

    notlar 1: sonradan öğrendiğime göre vücudumda su yoluyla ışığın parlaması dolayısıyla yılan pullarıyla benzerlik kurmuşlar maya'lar. sakalı uzamış derbeder görünen benim tüylü yılan diye adlandırılmam bildiğin küfür gibi arkadaş!

    notlar 2:bundan 2000 yıl sonra şu an bulunduğum ülkede'de aynı senaryo bir porno filmde uygulandığında bile ses getirmişti. denizden çıkan buz gibi adama da selamlarımı yolluyorum buradan.

    notlar 3: tekerleği tanrıların aleti diye görüp de kullanmayacaklarını bilseydim biraz daha hassas olurdum o konuda.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap