32 entry daha
  • leibniz’e göre, descartes’in ontolojik kanıtının esasını oluşturan, “zihnimizde a priori olarak bulunan allah tasavvuru” anlayışı, zihnimizin olabilirleri (mümkünleri) tasavvur edip düşünebildiği gibi, olamazları da tasavvur edebilme özelliği bakımından yeterli değildir.

    demek ki, söz konusu olan şey olabilir veya olamaz olduğuna göre, bu anlamda “doğru ya da yanlış idealar” bulunduğu savunulabilir. o nedenle böyle bir akıl yürütme yeterli görülemez. yani bir şey üzerinde akıl yürütülünce o şeyin gerçekten de ideasına sahip olunduğu söylenemez. zira biz ancak bir şeyin olabilirliğinden emin olduktan sonra, o şeyin ideasına sahip olduğumuzu söyleyebiliriz.

    kısaca leibniz’e göre, descartes’in delilinin bir ispat biçimi olduğu kabul edilebilir. fakat bu, mâhiyeti itibarıyla kendisi kanıtlanmaya muhtaç olan bir hakikâte dayanan eksik bir ispattır.

    sırf fikirler ve ideler üzerine dayanarak varlığa dair tam bir akıl yürütme mümkün değildir. burada descartes’in ispatı esasen bir varsayıma dayanıyor, bu da “benim zihnime tâbi olmayan değişmez mâhiyetlerin bulunduğu” düşüncesidir.

    descartes bunların, allah’ın zihnine koyduğu fikirler olduğunu söyler. leibniz ise, burada kanıtlamaya temel görevi yapan şeyin, kendisinin ispata muhtaç bulunduğunu belirtir.
279 entry daha
hesabın var mı? giriş yap