130 entry daha
  • "...'benden hoşlanıyorsun,' diyerek konuşmasını sürdürdü. 'nedenini de daha önce sana açıklamıştım; yalnızlığında bir gedik açtım, cehennemin kapısının önüne tam gelmiştin ki tutup yakaladım seni, yeniden ayılmanı sağladım. ancak senden daha fazla bir şey istiyorum, çok daha fazla bir şey: seni bana âşık edeceğim. hayır, itiraz etme, bırak konuşayım! benden pek hoşlanıyorsun, bunu sezmiyor değilim, minnettarlık duyuyorsun bana, ama gönlünü de kaptırmış değilsin. işte bunu sağlamaya çalışacağım, bu benim mesleğim..."
    (bkz: bozkırkurdu)

    "ben nasıl şimdi giyiniyor, evden çıkıp profesörü ziyaret ediyor, onunla az çok yapmacık nazik sözlerle konuşuyor ve bütün bunları doğrusu gönülsüz yapıyorsam, insanların çoğu da her allah'ın günü, her saat kendilerini zorlayarak, bir gönülsüzlükle böyle davranıyor, böyle yaşıyor, onu bunu ziyaret ediyor, onunla bununla söyleşiyor, dairelerinde, bürolarında oturup mesai saatinin bitmesini bekliyordu; hepsi de zoraki, otomatik olarak, gönülsüz görülen işlerdi, makineler tarafından da pekâlâ yapılabilecek ya da yapılmadan kalabilecek işler. ve ardı arkası kesilmeksizin sürüp giden mekanikliktir ki, onları benim gibi kendi yaşamlarını eleştirmekten, bu yaşamın aptallığını ve sığlığını, iğrenç şekilde sırıtan ne idüğü belirsizliğini, umarsız hüznünü ve kofluğunu görüp duyumsamaktan alıkoyuyordu."
    (bkz: bozkırkurdu)

    "bizim 'uygarlık', bizim 'us', bizim 'ruh' dediğimiz, bizim güzel ve kutsal diye nitelediğimiz şeyler sadece bir hayal miydi, öleli çok zaman olmuştu da yalnızca birkaç kişi tarafından gerçek ve canlı gözüyle mi bakılıyordu? belki hiçbir vakit gerçekten var olmamış, yaşanmamıştı bunlar. biz aptalların uğrunda uğraşıp didindiği şey belkide her zaman hayalden başka bir nitelik taşımamıştı."
    (bkz: bozkırkurdu)

    "ruhum güçlü duyguları, güçlü heyecanları yaşamaya yönelik şiddetli bir istekle yanıp tutuşuyor, gönlüm bu renksiz, sığ, belli normlara uydurulup sterilize edilmiş yaşama ateş püskürüyor, bir şeyi, örneğin bir mağazayı ya da kendimi kırıp dökmek, pervasızca aptallıklara kalkışmak, önlerinde el pençe divan durulan saygıdeğer beylerin başlarından peruklarını sıyırıp almak ya da burjuva dünya düzeninin kimi temsilcilerinin kafalarını koparmak için çılgınca bir heves duyuyorum."
    (bkz: bozkırkurdu)

    "yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın. ama yavaş yavaş anladın ki, dünya senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf eviydi."
    (bkz: bozkırkurdu)

    "yatmadan yıldızlı gökyüzüne bir bakmak ve kulağını müzikle doldurmak, bütün uyku ilaçlarından daha etkilidir."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "iki insanı birbiriyle her şeyden kolay dost kılacak bir şey varsa o da müziktir."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "bir tez ne kadar sivri ve ödün vermez biçimde dile getirilirse, kendi antitezini davet edişi de o kadar kesinlik taşır."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "yüksek makam seni bir göreve getirdi mi şunu bilmelisin ki, üst kademelere tırmanış özgürlükten değil, bağımlılıktan içeri atılmış bir adımdır. mevki ve makamın otoritesi arttıkça hizmet zorlaşır. kişilik güçlendikçe keyfi davranışlar geri plana atılır."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "çünkü bir büyüyü içerir her başlangıç
    tutar elimizden, kol kanat gerer yaşamımıza."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "insanın yorgun düşüp de uyuyabilmesi, uzun süre taşıdığı bir yükü sırtından atabilmesi eşi bulunmaz, harikulade bir şeydir."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "gereği gibi çözülmüş bir matematik problemi insana entelektüel haz verebilir; iyi bir müzik onu dinleyen, hele çalan kimsenin ruhunu yüceltebilir, bir erginlik, bir büyüklük bağışlayabilir bu ruha; huşu içinde yapılan bir meditasyon insanın kalbini yatıştırıp evrenle uyum sağlayabilecek bir havayla donatabilir."
    (bkz: boncuk oyunu)

    "inancın yolu akıldan geçmez, aşk gibidir o da. günün birinde aklın her şeye yetmediğini göreceksin; o raddeye geldin de darda kaldın mı, bir destek, bir teselli gibi görünen her ne varsa ona uzanacaksın."
    (bkz: gençlik güzel şey)

    "dilediği kişiye gönül verebilir insan; ancak evlenmeye gelince, sonradan kendisiyle başa çıkabileceği ve temposuna ayak uydurabileceği birini seçer."
    (bkz: gençlik güzel şey)

    "kadınlar için önemli olan, kendilerine özgü adımlar atmaktan çok, zorunlu durumlara aklı başında katlanmaktır."
    (bkz: gençlik güzel şey)

    "ne denli koyu bir geceyle sarılıyız! ne çok acı ve zor yoldan geçiyoruz! ruhumuz yerin dibindeki dehlizlerde nasıl da yolunu bulmaya çalışıyor! sonsuz acılar içindeki kahraman, ölümsüz odysseus! buna karşın yürüyoruz, hep yürüyoruz; belimiz bükülüyor, bata çıka yürüyor, pislikten boğularak yüzüyor, kötülük dolu kaygan kayalara tırmanıyoruz. ağlıyoruz, umarsızlığa kapılıyoruz, korkuyla haykırıyor, acıyla uluyoruz. yine de durmuyor, yürüyor, acı çekiyor, dişimizi tırnağımıza takarak yolumuzda ilerlemeye çabalıyoruz."
    (bkz: masallar)

    "dünyadaki her görüntü bir simgedir, her simge de açık duran bir kapı. eğer insanın ruhu yeterince hazırsa geçebilir bu kapıdan ve dünyanın bütünleştiği o öze; sizin, benim, gecenin ve gündüzün tek bir olguya dönüştüğü yere ulaşabilir. her insan yaşam sürecinde şu ya da bu nedenle böyle açık bir kapıyla karşılaşır bir gün ve görüntülerin tümünün simgesel olduğunu, bu simgelerin ruhla ölümsüz yaşamın ardında gizlendiğini düşünür. ama bu kapıdan girip dünyanın hoş ve çekici görüntülerini silerek onların yerine sezgiyle algıladığımız gerçek özü elde etmeyi gerçekten isteyen az insan vardır."
    (bkz: masallar)

    düzeltme: tadımlık yeni pasajlar eklendi
280 entry daha
hesabın var mı? giriş yap