50 entry daha
  • michael sikkofield'ın bir ilk kitap için hiç de sikko olmayan romanı. gerçekten de sular seller gibi okunuyor. zaman zaman zorlama bağlantılar ve şunu da buraya ekleştireyim çabası gözden kaçmıyor ancak roman geneli itibariyle gayet başarılı. devam şeklinde 2. bir kitabı çıksa alır mıyım? mutlaka alırım zira yazarın işlediği konuları ve işleme tarzını, klişelerden uzak ve yeterli özgünlüğe haiz olarak algıladım.

    --- spoiler ---

    can yağmur/bulut karakteri pek de alışık olmadığımız türden bir anti kahraman. geçmişine ve şimdisine öfkeli, annesine hınçlı, insanlara güvensiz, mutluluğu evli bir kadınla olan ilişkisine endeksli, işinde ve ilkelerinde tutarsız bir genç adam. bu çerçevede şekillenen hikayenin ana temesı ise elbette, çok zengin ve köklü ailelerin şeytani bir sinsilikle dünyayı ve insalığı yeniden dizayn etme girişimleri.

    kitap entrysi örfü gereğince, bir kaç alıntı da yapmak icap ederse ki eder buyrunuz:

    -sistem onlardan rol yapmalarını, duygularını bir kenara koyup sadece mantıklarını kullanmalarını, mutluluğu satıp konforu, tutkuyu satıp rahatlığı almalarını istiyordu. eğer sistem bunu istiyorsa ben bu sisteme uymayacaktım.

    -insan, hayatında hep tutunacak bir dal ve kovalanacak bir tavşan arar ki varoluşunun bir anlamı olsun. bunlardan birini bulamadığınız anda boşluk ve yalnızlık hissi her yanınızı çepeçevre sarar.

    -eğer dünyanın gerçekleri çok rahatsız edicisiyse kendinizi yalanlara inandırırsınız ve sizin doğrularınız da o yalanlar olur. eğer siz o yalanları kendi dünyanız yaparsanız, dünyaya ait gerçeklerin hiçbir önemi kalmaz. zira sen neyi görüyor ve yaşıyorsan, hayatın da o olur.

    -hayatın ve insanların ne olduğunu anlayabilmek için biraz izole olmak gerekiyor. bunu başarabildiğinizde göreceğiniz şey ise tamamıyla kusmuk ve hayal kırıklığı olacak. zira insanlar sandığınız kadar gizemli ve karmaşık değiller.

    -insanlar kendilerini çıplak hissetmemek adına daima kendilerini bir şeye ait olmak zorunda hissederler. bu güdü yüzünden öyle saçma şeylerin fanatikliğini yaparlar ki, savundukların değerin aslında ne kadar anlamsız olduğunu fark edemezler bile.

    -insanlar nedense yalnız olmadıklarını sürekli başkalarına ispat etme çabasına girerler ve bunu da etraflarındaki insan sayısıyla övünerek yaparlar. oysa yalnızlık, etrafınızdaki insan sayısından bağımsız bir durumdur. seni anlayan, aklının ve vicdanının uyuştuğu insan sayısıyla alakalı bir durumdur.

    --- spoiler ---
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap