311 entry daha
  • sanki ben değilim sabahları telefon alarmı öttüğünde osuruk sesiyle karşılık veren;

    sanki ben değilim gözleri kapalıyken ayakta işeyen;

    sanki ben değilim geceden yaptığı banyodan sonra taradığı saçları sabah kalktığında çöp gibi olan, alt eşofmanını çıkarmadan küvete kafasını uzatıp saçını yıkayan ve kulak arkasında kalan şampuanları havluyla silen;

    sanki ben değilim temiz bardak bulamadığında damacananın ağzını lavaboya döndürüp çeşmeden su içercesine avucunu damacananın ağzına dayayan;

    sanki ben değilim paltosunu, ayakkabısını kapı önünde giydikten sonra zile basıp ''anne burnum akacak gibi, bi peçete versene'' diyen ve annesinin rulo kağıt havludan yarım metre kopardığı parçayı dörde bölüp ikisini pantolonun ceplerine, ikisini de ceketinin ceplerine koyan;

    sanki ben değilim apartmandan çıktıktan sonra aşağıdan zile basıp balkona çıkan annesine ''anne bi iki elma atsana'' diyen, annesinin balkondan attığı elmaları önünü iliklediği ceketi ile tutan, bu elmaların birini durağa gidene kadar yiyen, diğerini durakta yiyen, otobüste paltosunun cebinden herkesin gördüğü kırmızı elmayı da otobüsten iner inmez yiyen;

    sanki ben değilim körüklü otobüste körüklü kısımda ayakta giderken virajlarda körükle birlikte beli sağa sola döndürmeli cimnastikler yapan;

    sanki ben değilim plazalar bölgesine gelmeden pantolonunun içine sokmadığı gömleğini ceketini çıkarmadan herkesin gözü önünde pantolonunun içine sokan...

    plazanın otomatik kapısı açılır, turnikeye kart okutulur, asansöre binilir, bambaşka bir dünyanın ilk filtre kahvesi içilir ve kravatlılarla topuklu ayakkabılıların ctrl+p yarışı başlar. filtre kahvenin her yudumunda ''ımmmhhh filtre kahvesiz asla'' diyorsunuz, sanki akşam eve gittiğinizde pazar kahvaltısında demliğin içinde üç tane yumurta haşladığınız çaydanlıkla çay demleyip, salona getirdiğiniz çaydanlığı da soğumasın diye sıcak kalorifer peteğinin üstüne koymuyormuşcasına...
175 entry daha
hesabın var mı? giriş yap