6 entry daha
  • geçtiğimiz günlerde vefat eden mike nichols çeşitli türlerde filmler çekmiş, yeteneğini daha ilk işinde kanıtlamış bir yönetmen. büyük yönetmenlerden... o olmasaydı çok güzel ve kaliteli filmlerden mahrum kalacaktık. çeşitli türleri denemişse de ben, nichols'ı en çok "ilişkiler"i anlatış şekliyle, ilişkiler üzerine çektiği filmleriyle hatırlayacağım. mesela ilk filmi who's affraid of virginia woolf... bu filmin ilk film olduğunu bilmesem kameranın arkasında en az 4-5 film çekmiş birisi var derdim. kamera hakimiyeti, açılar, kurgu şahane. neredeyse tek mekânda ve sadece 4 kişiyle geçen bir filmin en dikkat çeken tarafı diyaloglar üzerinden akması. baştan sona diyaloglar hakimdir filme. gene şaşırtıcı tarafı yönetmenin boku çıkmış evliliği yansıtış şekli. sanırsın kameranın arkasında 20'lerindeki nichols değil, 50'lerindeki nichols var. çok genç olsa da ilişkiler üzerine sağlam izlenimleri olduğunu fark ediyoruz. şaşırtıcı. yaşlanmış 2 insanın çökmüş evliliklerine odaklandıktan sonra 2.filmi the graduate ile bu kez iki genç ve bir genç-bir yaşlı arasındaki aşklara odaklandı. iki ilişkiyi de çok iyi anlattı. 2004'te gösterime giren filmiyle bir kez daha çok iyi bildiği sulara dönmüştü: 4 karakter arasındaki ilişkilere... gene enfes bir film yapmıştı.

    valla şunu söylemekten hiç çekinmem: woody allen'dan eksiği yok nichols'ın. allen da kariyeri boyunca ilişkilere (evlilik, sevgililik, arkadaşlık vs) odaklandı, nichols da. iki yönetmen de bunu çok iyi yaptılar. neyse uzatmayayım. nichols bu filminde (carnal'da) gene ilişkilere odaklanıyor. iki öğrencinin 20 yıla yayılan arkadaşlıklarını cinselliğe de, aşka da değinerek anlatıyor. bunu çok iyi yapıyor ama, ki şaşırtıcı değil. jonathan (mükemmel jack nicholson) ile sandy (art garfunkel) aynı odada kalan iki öğrencidir. sandy, jon'ın zorlamasıyla bir partide susan'la tanışır, onunla sevgili olur. ama piç jon da dayanamaz ve sonraki günlerde susan'ı tavlar. sonrasında ise nichols bu iki farklı arkadaş üzerinden ilişkilerin doğasına odaklanır. zaman geçer, üniversite biter, çıktıkları kızlar değişir. dediğim gibi üniversitede başlayan film karakterlerin 40'lı yaşlarında sona erer. bu 20 seneyi eğlenceli bir şekilde anlatır. nichols 4.filminde bir kez daha ilişkilere hakimiyetiyle şaşırtır. kıyıda köşede kalmış sağlam filmlerden. başları the graduate'i, sonları ise (odada jon ile bobbie'nin tartıştıkları sahne) virginia woolf'u hatırlatıyor. iki film kadar etkileyici kanımca. nichols gene diyaloglarla önplana çıkan bir film yapmış. izlenmeli...
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap