6 entry daha
  • istanbul belediye konservatuarı’nı bitirdikten sonra 1947 yılında şehir tiyatroları’na giren ismet ay, çehov’un ‘vişne bahçesi’ndeki uşak rolüyle, avni dilligil tiyatro ödülü’ne (1987) ve kültür bakanlığı en iyi erkek oyuncu ödülü’ne (1988) layık bulunsa da daha çok televizyon dizileriyle hatırlanıyor; ‘baba evi’, ‘tatlı kaçıklar’, ‘benimle evlenir misin?’... sanatçı, bütün tiyatrocular gibi televizyonda göründükten sonra şöhret olmaktan rahatsızlık duyuyor; ama özellikle tatlı kaçıklar’da canlandırdığı huysuz, yaşlı ve paragöz ev sahibesi rolünde o kadar başarılıydı ki, ‘eğlencelik’ bile olsa her diziye bir usta tiyatrocunun el atması gerektiğini düşündürtmüştü izleyiciye. (aynı dizide kaynanayı canlandıran erol günaydın’ı da unutmamalı.) hastaneye kaldırılmadan önce bir televizyon programı için teklif alan ismet ay’ı asıl heyecanlandıran, gencay gürün’ün ziyareti olmuş. "vişne bahçesi sensiz olmaz. oyunu yeni sezonda senin için tekrar sahneye koyacağım." diyen gürün’ün ‘iyileş ve gel!’ temennileri sanatçıya moral vermiş. çehov, ‘vişne bahçesi’ni yazarken ciğerlerinden rahatsızdı. moskova soğuklarından kaçıp yalta’ya sığınmış ve çok hasta olduğu halde oyunun provalarını izlemek için tekrar moskova’ya dönmüştü. yıllar önce oynadığı ‘vişne bahçesi’yle hatırlanan ismet ay’ın da aynı dertten muzdarip oluşu ve iyileşip ‘vişne bahçesi’ne dönmeyi ümit etmesi ‘dramatik’ bir tesadüf gibi duruyor şimdi... vişne bahçesi, çehov’un son zaferiydi, belki 80 yaşını süren ismet ay da şile’nin denize hakim, ağaçlarla iç içe serin tepelerinden birindeki devlet hastanesini terk etmek zorunda kalır da, jübilesini(eğer istiyorsa) ‘vişne bahçesi’yle yapar...

    tek tesellisi yalnız bırakmayan dostları

    tiyatro sanatçısı ismet ay, memleketi şile’de, denize nâzır, ağaçlarla iç içe bir devlet hastanesinde iyilişeceği günü bekliyor. ciğerlerinden rahatsız olan ve yaklaşık 7 aydır hastane odasında kalan ay, istanbul tıp fakültesi’ndeki yoğun bakımın ardından şile’de biraz rahatlamış görünüyor. baş ucunda, kocaman oksijen tüpleri, ayak ucunda plaketi, bisküvi paketleri, dostlarının getirdiği kolonyalar, ilaçları... bir oda, hastane odası da olsa, sahibinden izler taşır; dostları, ismet ay için, ‘gözünün görebileceği’ bir yere kitap istiflemiş. duvarda, şile tiyatrosu’nun bir odasına ‘ismet ay’ ismi verilmesiyle ilgili kararı belirten resmi bir yazı asılı...

    ismet ay, solunum güçlüğü çekiyor ve boğazındaki cihazın düğmesine dokunarak konuşabiliyor; ama daha çok işaret diliyle anlaşıyoruz. "hiç yalnız kalmadım, az önce haldun dormen buradaydı." diyor usta oyuncu ve kendisini sık sık ziyaret eden dostlarını sıralıyor; mustafa alobora, hadi çaman, müjdat gezen ve diğerleri... bir de yanından hiç ayrılmayan yeğeni oya ay var tabii... şile’de yaşayan ve hastalığı süresince amcasını hiç yalnız bırakmayan oya ay, hiç evlenmeyen ismet ay’a, vefalı bir evlat kadar yakın ve ilgili duruyor.

    01.07.2004 tarihli zaman gazetesinden alınmıştır. bu arada ek olarak ismet ay'ın unutulmaz performanslarından bir tanesini de beyaz perde de verdiğini eklemek gerekir. "ah belinda" adlı unutulmaz filmde müjde ar'ın babası rolündeki kısa ama unutulmaz oyunculuğu ismet ay'ın yeteneğini bir kez daha ispatlıyor.
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap