24 entry daha
  • su için hem arıdır hem arıtır diyorlar..

    lügate göre farsça olan "sûzan" da bir bakıma öyle:
    hem yanıcı, yanmaya yatkın, hem de yakıcı, yakmaya muktedir..

    öyleyse alev değil, fitil değil, yağ değil, bunların hepsini toparlayıp bir eden kandilin kendisi de değil.. varlığıyla yakan ateşin bizatihi kendi amma yanmak için bir başka şeye muhtaç da değil.. ateşi de yakıtı da kendisinde.. alevi fitilinden ayrı değil, fitili yağdan gayrı değil, yağı ateşten farklı değil.. yekpare.. "kandil" misali unsurların birleşmesinden de oluşmuş değil.. yekpare ve som bir şey olmalı bu "sûzan"..

    ---

    çalışırken mp3 listesindeki onbirbinküsur şarkının arasında "didemiz giryan" isimli ilahi denk geliyor zaman zaman.. zaten iki paralık aklım var, onu da sözlerinin arasında kaybediyorum.. dikkat et, yanlış olmasın sakın; yanarak akıldan geçmek falan gibi büyük büyük anlamlara sahip değil bu söylediğim.. aklımı, bilincimi yitiriyorum, tıpam çekiliyor.. geriye koca bir boşluk ve boş bakan gözler kalıyor.. düşüyorum.. dibini bulamadığım kuyulara sonsuz gibi geçen zamanlarda düşüyorum.. düşerken de yapabildiğimce düşünüyorum..

    düşünüyorum; bir yanda sinesi sûzan olanlar, diğer yanda firavun büyücülerinin oynattığı uyduruk yılanlar misali sahte alev madrabazları.. ikincisinin yanında birincileri görmek haniyse imkansız gibi.. bu alev oynatıcıların ışıkları o kadar yoğun ve onlardan oluşan bu şehir o kadar kalabalık ki normal zamanda gökyüzünde parıldayan o güzelim yedi kandilli süreyya'yı* bile ayırt edebilmek çok zor.. ancak ufukta bulunması gereken yeri üç aşağı beş yukarı kestirebiliyorsanız belki doğru yere uzun süre bakarak farkedebilirsiniz..

    gökkubbe sahtekarların yükselttiği alev replikalarıyla aydınlanırken, sûzan şefkatli tebessümüyle bu ışıktan perdelerin ardında yanmaya ve yakmaya devam ediyor bir yerlerde..
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap