51 entry daha
  • hastalığı geçirdiğimde sanırım 6-7 yaşlarındaydım.*

    babamın 35-40 lı yaşlarındaki evhamlılığı sayesinde şu an sakat kalmadım ve hayatımı devam ettirebiliyorum sanırım. hastaneye kucağında 1 km den fazla taşıdı beni.

    hastaneye gittiğimizde doktorun dizime çekiç gibi bişey ile vurması ve benim bacağımın oynamaması ve üstüne “acıyooo” diye bağırmamla başladı serüven. en ağır olanları 3 kişilik bir odaya almışlardı ve ben o 3 kişiden biriydim. 1 hafta kadar hastanede kaldım. 11 adet ilaçlı serum yedim. ateşim 40 ı gördü ve geçti. cehennemde yanmak ne demekmiş az çok bilirim ;) hemşireler tüm çocuklara aynı anda ilacı veriyordu ki hepimiz aynı anda bağırmaya başlayım ve susalım. daha büyük odalarda 20-25 çocuk beraber yatıyorlardı. hastanenin koridorları bizim çığlıklarımızla yankılanırdı. ilaç serumla beraber kola yaklaştığında gözlerim dolardı ve annemin de. sonra ufacık bedende ilaç acıyla dolaşırdı. sonra yine o hastane sessizliği.. ıslak gözlerle uyku...

    benden kötüsü de vardı tabi. adı ibrahimdi. ibrahim 10 yaşındaydı. geldiğim ilk gün o ordaydı sanki nefes bile almıyor gibiydi.. çünkü muratlı, çerkezköy, vize ve silivri hastanelerini gezmiş, yer bulunamamış ve çocuğun hastalık tüm vucudunu sarmıştı. ağız kenarları hatta neredeyse yüzünün yarısı burun-çene arası yara içindeydi, kabuk kabuktu. ateş ibrahimi resmen dağıtmıştı. 2 gün ibrahim hiç kıpırdamadı. gözünü bile zor açıyordu ve o ilaç verildiği zaman hiç bağırmıyordu, hissetmiyordu sanırım. ibrahim tuvalete gitmiyor yemek yiyemiyordu. 3. gün ben kendime gelemeye başlamıştım doğruluyor, tuvalete gidiyor, ayağa kalmak istiyordum ama ibrahim sadece dudaklarını aralayabilecek ve çorbayı çay kaşığı ile içirilebilecek hale gelmişti. onu görmek beni rahatsız etmeye başlamıştı çocuk halimle. ağzındaki yaralar iğrençti. onları görmek ve onunla karşılıklı yataklarda yatmak istemiyordum. bir önce ondan kurtulmak istiyordum çocuk aklımla.
    geçirdiğim hastalığın ağırlığından ve sonuçlarından haberim yoktu tabii.. 1 haftanın sonunda neredeyse oynayacak halde çıktım hastaneden.

    hep merak etmişimdir acaba bu hastalığı geçirmeseydim ne olurdu diye. görünürde bir etki bırakmadı bende çünkü. boyum nerdeyse 1.70 kendi jenerasyonum içinde uzun sayılırdım zaten. annem yaklaşık 3 ay boyumun uzamasının durduğunu söyledi. ülkenin de gayet iyi okullarında okudum. zeka geriliği bıraktıysa benden daha ne olurdu bilmiyorum. geçmişte daha sinirliydim ama artık daha sakin biriyim. hatta ortalama türk insanına göre baya sakinim diyebilirim. ama kulaklarımda hafif bir çınlama bıraktığını o nedenle biraz diğer insanlara göre az duyduğumun farkındayım. tiz sesleri ve fısıltı halinde konuşan kadınları duyamıyorum. uğraşmıyorum da. neyse.. bunlar farazi...

    ibrahim? haa ibrahim ben çıkarken hala hastanedeydi. yaraları daha normal görünüyordu ve en sevdiği şarkıcı olan ibrahim tatlısesten şarkı söylemeye başlamıştı. tuvalete gidebiliyor, yemek yiyebiliyordu ama hareketleri çok yavaştı. ibrahim sakat kalmıştı. doktorlar ibrahimin normal bir çocuk olarak hayatına devam edemeyeceğini çiftçilik yapan ailesine söyledi. o an bunun ne demek olduğunu ikimizde bilmiyorduk. ibrahimi bir daha hiç görmedim.

    menenjit, beyin zarı iltihabıdır. membran yani zar ve ek itis yani enflamasyon kelimelerinden üretilmiştir. beyin zarında oluşan iltihaplanma anlamındadır. bulaşıcıdır. hayatınızda bir kere menejit geçirmiş olmanız bir daha geçirmeyeceğiniz anlamına gelmemektedir.

    bu arada baba sen şu an bu yazdıklarımı okuyamazsın. şu an 65 yaşındasın. hatta ekşisözlük nedir onu bile bilmiyorsun ama o kucağında beni koşarak taşıdığın 1 km için teşekkür ederim.
    beni sevdiğin hep önemsediğin ve harika bir kız babası olduğun için. şimdi bakma çok tartışabiliyoruz seninle ama seni çok seviyorum. iyi ki bu dünyaya senin kızın olarak gelmişim....
    teşekkürler..
38 entry daha
hesabın var mı? giriş yap