6 entry daha
  • --- spoiler ---

    "kızlar erkekleri öpmekten hoşlanır gibi görünürler ama aslında aradıkları şefkattir."

    yaşlı kadının kayda değer tek cümlesi bu... bunun geçiştirilecek bir cümle olduğunu sanmıyorum. magda, aşka inancını yitirmiş ve aşk denilen şeyin salt seksten ibaret olduğunu düşünen bir kadın. tomek ise aşkı cinsellikten bağımsız olarak düşünen 19 yaşında genç bir adam. magda'dan magda olması dışında hiçbir şey istemiyor çünkü ilk defa aşık oluyor. magda ise muhtemelen tomek'in coşkulu saf aşık konumunu çok önceden deneyimlemiş ve sonucunda ihanete uğramış, kırılmış, hissizleşmiş ve aşkın varlığını inkar ederek yaşama adapte olmuş. tomek'e de aslında aşk diye bir şey olmadığını, aşkın yalnızca cinsellikten ibaret olduğunu kanıtlamaya çalışıyor fakat bunu yaparken ettiği muamele ile tomek'in kalbini kırıyor ve bileklerini kesmesine sebep oluyor. bunun sonucunda tomek hayatta kalsa da eski tomek, aşık tomek ölüyor ya da kendini korumak için değişiyor fakat bu süreçte magda da değişiyor, tomek sayesinde aşka yeniden inanmaya başlıyor çünkü tomek ona, inancını yitirmesine sebep olan diğer herkesten farklı bir şekilde davranıyor; magda'yı dondurma yemeye götürüyor, onunla sevişmek için değil, yalnızca onu görebilmek için türlü zorluklara katlanıyor ve aşkından bileklerini kesiyor. burada yaşlı kadının sözünün doğru olduğu anlıyoruz.

    bölümün sonunda ise artık onu gözetlemediğini söyleyen tomek'e hüzünlü bir gülüşle karşılık veriyor magda; "ben demiştim" der gibi... aynı frekansta olamayan iki insan, birbirlerinin aşka olan inancını yeniden şekillendirerek sarsıyorlar. o zaman "zina yapmayacaksın" emrini çiğnemenin bedelini asla düze çıkmayacak ilişkiler yaşayarak ödüyorlar diyebilir miyiz?

    ***

    ayrıntı dergi’nin mart-nisan 2014 tarihli 3. sayısında yayınlanmış abdurrahman aydın'ın yazısından 6:

    "kieslowski, dekalog 6’da, biri magda üzerinden ötekiyse tomek üzerinden işleyen iki hareketi çarpıştırır. magda ihlalden düzeltime ilerlerken tomek de yasaya riayet halindeyken yasayı ihlal eder. bu nedenle magda’nın yasanın içerisine kaydoluşuna, tomek’in ise günahına ve günahının bedelini ödemesine tanıklık ederiz. tüm dekalog filmleri arasında iletişimsizlikle noktalanan tek film budur. iletişim olan ile iletişim olmayan arasındaki salınım, filmin sonunda iletişim olmayanda karar kılar; tomek ile magda arasındaki bağ kopar. ya da bir alt düzeye inerek, gerçek iletişimin tomek’in hayatı pahasına ortaya çıktığını, fakat tomek’in, ölmediği için, kendisi üzerinden magda’ya akmış olan şeyin tekrar kendisine doğru akışını bloke etmeyi seçtiğini söylemek de mümkündür.

    odasının penceresinden, bir dürbün aracılığıyla magda’yı gözetlemektedir tomek. magda’nın hayatına tanıklığımız da büyük oranda bu dürbün aracılığıyla gerçekleşir. fakat filmin başlarında magda, evine gelen bir adamla sevişmeye başladığında tomek seyretmeyi bırakır. ötekinin zevkinde gözü yoktur ve bu nedenle zizek’in narsistik bir idealleştirme olarak dile getirdiği tarifi boşa düşer; çünkü ötekinin zevkinde gözü olmayan biri, bir başkası olma arzusu da duymaz. bu hali, onun yasaya riayet ettiği anlamına da gelmektedir. emir on: “komşunun karısına göz dikmeyeceksin. …komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” kadından, başka adamlara verdiği ve bu nedenle de aslında kadında değil de bu başka adamlarda olan zevki istememektedir tomek. peki ne istemektedir? tomek’in istediği şey almak değil, vermektir; üstelik de kendisinde olmayan bir şeyi, bunu istemeyen birine vermek.

    magda ise yasayı çatlata çatlata sürdürmektedir hayatını (mecdelli meryem?..). farklı erkeklerle sevişir. tomek’le bir konuşması sırasında aşka inanmadığını, olan bitenin salt arzularla ilgili bir oyun olduğunu düşündüğünü öğreniriz. hatta bu düşüncesi kendi gözünde o kadar hakikat değeri kazanmıştır ki cinsel boşalımın bir başkasını yeniden yapılandırmaya, onun ruhunu şekillendirmeye yönelik bir işkenceye dönüşebileceğini de gösterir. basitçe tomek’i reddetmek yerine onun da aynı hakikate inanmasını sağlamaya çalışan bir sahte peygamber gibidir. her iman köklü bir meydan okumayla karşılaşır ve neye iman etmiş olursa olsun magda’nın imanı tehdit altındadır. tomek’in kendisi değil fakat tomek’ten akıp gelmekte olan şeyin tehdit ettiği şebeke, aynı zamanda magda’nın kimliğini kuran şebekedir. bu nedenle gerçekte tehdit altında olan şey mevcut haliyle magda’nın varoluşudur. tomek’le bir hakikat savaşına girmesinin ve tomek onun hayat tarzına yönelik hiçbir saldırıda bulunmamış olduğu halde, tomek’in şahsında hayali bir düşman yaratarak ona saldırmasının nedeni de budur. hakikate vakıf olduğu kanısının yarattığı kibirle, tepeden bakar tomek’e. fakat bu defa isteklerinde değil de isteksizliklerinde kibirli olan bir figürdür karşımızdaki.

    magda’nın bu türde bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunu hissettiği ilk an, postane çıkışında, tomek’in onun peşinden koşturarak, gizli gözetleyici konumuna ilişkin ilk işareti ona verdiği andır. kieslowski, açıkça özel hayatın ihlali olan bir edimi, bütün hukuksal düzleminden ve bağlamından kopararak bir mesaj akışı hattına yerleştirir. kadının bu sahnedeki tereddüdü hakikati anlama ve tam bilgisine sahip olmadığı kimi olayları birbirine bağlama çabasından ileri gelir. yüzündeki kederli ifade ise bir dönüşümün habercisidir.

    magda’nın, tomek üzerinden akıp gelen mesajı bloke ederek tomek’i boşalttığı sahne paradoksal bir durum yaratır. bu durum magda üzerinden değil de tomek üzerinden okunduğunda anlam kazanmaktadır. tomek’in bir postacı olduğu unutulmamalıdır. bu dolayım, tomek’in kelimenin iki anlamıyla da boşalmış olduğunu ortaya koyar. içindeki mesajı da nihayet çıkarmıştır. paradoksal olan, magda’nın tam da bu mesajı bloke etmek amacıyla yöneldiği eylemin bizzat o mesajın el değiştirmesine neden olmasıdır.

    isa, tanrı’ya “baba, beni niçin bıraktın?” dediğinde, tanrı ona “çünkü tebliği tamamladın” demiş midir? kim bilir? bir canını alan olmadığı için tomek kendi canına kıyar. ‘mesaj’ı kendi dışına attığı anda, mesaj dolayısıyla kurulan kimliğini de yitirmiştir. filmin son bölümleri isa’nın hayatının son günleri gibi kurgulanmıştır. tomek’in birkaç günlük tedavi süresindeki yokluğu isa’nın üç günlük yokluğunu andırır. geri döndüğünde, mesajı iletmiş ve misyonunu tamamlamıştır. fakat mesajın taşıyıcısı olduğu müddet içerisinde, bu mesaj asıl sahibine ulaşıncaya dek mesaj tarafından kurulmuş ve yapılandırılmıştır. mesaj onu ele geçirmiş, geçici bir süre için başka biri kılmıştır. magda’nın mesajı alarak dönüşüme rıza gösterdiği uğrakta, mesajın kurduğu öykünün ve öznelik durumunun içerisinde tomek’e yer yoktur artık. bu yokluk da bizzat kendi ağzından dile gelir: “artık seni gözetlemiyorum.”"

    --- spoiler ---
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap