• derste kendi aralarında konuşan öğrenciler için -ki nadiren rastlanır- çok etkili bir uyarı tarzı vardır:

    (konuşanları işaret ederek)
    e.o.: arkadaşlar sesim geliyor mu oraya?
    öğr.: evet hocam geliyor
    e.o.: sizinki de buraya geliyor, sorun yok o zaman, derse devam edebiliriz!
  • maziyi yad etmek üzere bilkent ziyareti yaptığım bayram tatilinde kampüste karşılaştığım için son derece mutlu olduğum değerli hocam. sağlık merkezinin orada bankta oturuyordu, yanına yaklaşıp selam verip kendimi tanıttım. mütevazılığından hiçbir şey kaybetmemiş, öyle sıcak davrandı ki eşimin yanında gururlandım.

    kısa sohbetimizin ardından emekleri için teşekkür ettiğimdeyse "rica ederim kayda değer mi hiç?" dedi. nezakete bak arkadaş, ben böyle bir kalıbı hayatım boyunca duymamıştım. çok yaşa erdal hocam, ülkenin sizin gibi duayenlere ihtiyacı var.
  • devam zorunluluğu olmayan fakültede, derslerine devam bir kez tadını alan için zorunluluktur. ders verdiği amfide yer bulmak genelde zordur. anayasa hukuku 1. sınıf dersidir; erdal onar alır liseden yeni çıkmış bebecikleri, adam yapar onlardan.

    ilk dersinde güven aşılar öğrencisine. içinde bulunduğu kurumun tarihini, bir ivy school'da bulunmanın ayrıcalığını ve buna uygun davranmanın gerekliliğini anlatır camdaki kalın gövdeli sarmaşığı gösterirken...
    parlamentoda oy sağlamaya çalışan whipperları anlatırken, tilki avındaki asilleri, kamçının savruluşunu anlatır, öyle bir anlatır ki, at sırtında yeşil çayırlarda buluverirsiniz kendinizi...
    ve son dersinde vedalaşır, "öyle bir meslek seçtiniz ki" der, "asla kapınızı mutlu insanlar çalmayacak. kimse size gelip de 'bugün çok mutluyum, bunun belgelenmesi istiyorum' demeyecek." dersin sonunda bir şiir okur, behçet necatigil'den

    "adı, soyadı
    açılır parantez
    doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
    kapanır, parantez.

    o şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
    bir parantez içinde doğum, ölüm yılları."

    öyle bir şiir okur ki, amfinin yarısından çoğunun hıçkıra hıçkıra ağlayış sesinden, çekilen burunlardan sonunu duyamazsınız.

    erdal onar, hocadır.
  • hukuk öğrenimim boyunca kendisinden 2 farklı ders almış bulunmaktayım. hukuk orgazmı gibi bir şey resmen. lawgasm. tutar bu. yazın bi kenara.
  • sabah erkenden oyununu izlemeye giderdim.
  • ingiltere'deki parlementer sistem ve kraliyet ilişkisini anlatırken, kraliçenin her yıl parlementonun açılışı için arabasından nasıl indiğini ve kıyafetini öyle bir üslupla anlatır ki, siz de o parlemantonun bir üyesi olarak bu töreni izlediğinizi hissedersiniz. zaman zaman ankara sokaklarında yürürken karşılaştığınızda, size muhteşem bir sıcaklıkla cevap verir.

    medyada yer almama sebebini "akademisyen olması ve böyle bir görevinin olmaması" şeklinde açıklaması bazı kişiler açısından anlaşılmaz gibi görülse de, takdire şayandır. güzide bir anayasa hukukçusudur; umalım ki, daha çok öğrenciye esin kaynağı olacak ve eğitimlerinin önemini hatırlatacaktır.
  • dersi öyle anlatır ki yıllar sonra bile gözünüzün önünde canlanır hali tavrı, kıpkırmızı suratı:) dersi de kendini de sevdirir.
  • sadece parlamento hukuku dersini alabildigim, hemen hemen her dersinde hayat dersi niteliginde anektodlar anlatarak öğrencilerini kendisine hayran bırakan anayasa hukuku profesörüdür.

    utandıgı zaman kızaran yanakları onu daha da sempatik hale getirir. türkçeyi çok düzgün konuşmasıyla ünlüdür, zamanında trt radyo tiyatrosunda seslendirme yaptığı bilinmektedir.
  • bilkent üniversitesinde yaz okulunda haftada iki kez sahnelenen "anayasa hukuku" temalı iki perdelik tek kişilik tiyatronun yaratıcısıdır kendisi.
  • ankara hukuktan ayrılarak (emekli olmuştur herhalde) tobb-etü hukuk fakültesine geçmiş, hukuk eğitiminin sine qua non'u.
hesabın var mı? giriş yap