• bugün canıma okumuş şarkıdır:

    dünydan kopuğum bir yıldır, bir başka deyişle kendi dünyamda yaşıyorum. o dünyada müzik yok, tv yok, karanlık biraz. neyse, en azından haberdardım bir şekil yeni albümünden, ama hiç dinlememiştim, benzinciden cdsini aldım, yolda koydum ama kafam başka yerlerde, hayatımla hesaplaştığüım önemli bir haftadayım, dinlerken beynim uçmuş, sadece bir ara istiklal caddesi kadar ın çaldığını farkettim albümün başından bu şarkının sonuna kadar, geçen yıl anneannemin ölümünden beri olanları düşünmekteydim, anneannemin ölümü hayattaki büyük sıvnavlarımdan biridir, halen geçemediğim, bu yaşıma kadarki en büyük vicdan azabımdır. bu yıl annemle ve babamla olmak isteyişimdeki ısrarın altında yatanları filan düşündüm, geceleri yataga uzanınca hayal edemedıklerımı, ne kadar azına razı olduğumu. şimdi dillendirmek istemediğim derin uçurumlar, gerçekçi korkular sardı her yanımı virajları alırken, yapmadığım şeyleri düşündüm, kızdım kendime filan, kendime gelmek için çalan şarkıya döndüm, şarkı bitti, bu başladı :

    "eski bir şiir eski bir hikaye
    eski bir ezgi var aklımda
    herkes hayattaydı bildiğim herkes
    hiç korku yoktu
    yoktu aklımda

    eski bir kitap eskimiş resimler
    eski bir şarkı var aklımda
    sevdiğim birini hiç kaybetmemiştim
    kaybetmek yoktu
    yoktu aklımda

    sıradan basit bir günün uğruna
    hiç dua etmemiş hiç yalvarmamıştım"

    dağıldım o an.

    uzun lafın kısası; tanışma anımda beni dağıtandır.

    dinlemedim devamını, ağladım çünkü bağıra bağıra, bir ara kapattım şarkı bitmeden. sessiz devam ettim yola.
  • yapışsın yapışmasın, bana niyet atılan çamurlar sadece bana değil şu an içinde yer aldığım moderasyona da dolaylı olarak yöneliyor. bunlar yüzünden insanın kendisini konu alan şeyler yazmak zorunda kalması can sıkıcı bir durum aslında...

    yasal sınırlamalar dışında tüm düşüncelerin yazılabildiği bir platform olmaya çalışan ekşi sözlük'te, entry silme, kullanıcı hesabı kapatma, yazar alma gibi yetkileri de içeren bir görevim var. kuralı ve yapısı belli olan böyle bir yerde yaptığım işe, çeşitli entry'lerimde çok açık bir şekilde dile getirdiğim siyasi görüşümü, bu kural ve yapıya uymadan katmayı ahlaksızlık sayarım. moderatörlüğü kabul ederken de, bunu sağlayabilme yeterliliğime güvendiğim için tereddüt etmedim. ekşi sözlük'ün moderasyonel işleyişi ve yapısı da zaten bunun kötüye kullanımına uygun değildir.

    bunca hınç ve hırçınlıkla birden çok başlığa girilmiş onlarca entry'nin bahanesi edilen olayda, moderasyonel bir iki mesaj dışında iletişimim olmayan bir yazar tarafından şikayet edilen ve praetoryum'a aktarmakla yükümlü olduğum entry hakkında yine praetoryum tarafından 'silinsin' kararı çıkmıştır. bunu silmek de yine bir yükümlülüğün yerine getirilmesidir. tıpkı siyasi görüşüme taban tabana zıt olan bir çok yazardan gelen şikayet üzerine, belki de altına imzamı atacağım pek çok entry'yi silip, yazarını da çaylak yapmam gibi.

    sade kavramlarla anlaşılabilir bir konu bu aslında: sorumluluk, nesnellik, onur, ahlak...
    ek olarak da, bilmeden konuşmama, yalan söylememe...
    bunlara uzak olan zihniyetleri de tanıyorum elbet.
    anlamamalarına şaşırmıyorum.
  • albümün en güzel şarkısı değil şebnem ferah'ın en güzel şarkısıdır. ezer geçer yeri ve zamanında.
  • yeni oldugu zamandan beri uzun zaman gecmi$..
  • şebnem ferah'ın eskiyemecek bir şarkısı olacak bu eski. eskise de değerlenecek.
  • bazı eskiler vardır ki yenileri de eskitir, eksiltir.
  • ne yazık ki, bugünlerde güzel olan şeylerin pek çoğu...

    not: bu entry yazarını asla ve asla konu almamaktadır.*
  • söze dökerseniz, tınısında derin bir hüzün barındırdığına şahit olacağınız kelimedir.
    hele bir de bir tamlamanın tamlayanı ise...
  • sevgilinin önüne gelirse* kötü, dostun önüne gelirse* iyi anlamına gelir.
  • benim adım orman'ın 5. şarkısı. 12. şarkı olarak biraz farklı bir düzenlemesi de bulunuyor.

    eski bir şiir eski bir hikaye
    eski bir ezgi var aklımda
    herkes hayattaydı bildiğim herkes
    hiç korku yoktu
    yoktu aklımda

    eski bir kitap eskimiş resimler
    eski bir şarkı var aklımda
    sevdiğim birini hiç kaybetmemiştim
    kaybetmek yoktu
    yoktu aklımda

    sıradan basit bir günün uğruna
    hiç dua etmemiş hiç yalvarmamıştım

    sen nasıl başardın
    yüz yıllık ağaç gibisin
    nasıl böyle kaldın
    büyürken eskimeyen eskise de değerlenen

    sen nasıl başardın
    yüz yıllık ağaç gibisin
    nasıl böyle kaldın
    yoksa sen de sadece öyle duranlardan mısın

    eski bir oyun eski bir sokakta
    eski bir hırka var omzumda
    aşka inanırdım her hücremle
    hiçbir yük yoktu
    yoktu omzumda

    sıradan güzel bir günün uğruna
    hiç dua etmemiş henüz yalvarmamıştım

    sen nasıl başardın
    yüz yıllık ağaç gibisin
    nasıl böyle kaldın
    büyürken eskimeyen eskise de değerlenen

    sen nasıl başardın
    yüz yıllık ağaç gibisin
    nasıl böyle kaldın
    yoksa sen de sadece öyle duranlardan mısın
hesabın var mı? giriş yap