• facebook'ta "bugun 30bin buyukbas hayvan katledilmis" diye durum girdim. eski sevgilim "hala yasiyor olmana sevindim" yazmis altina.

    vay arkadas.
  • sırf size gıcıklık olsun, ibnelik olsun, şerefsizlik olsun diye inat edip yaşlanmayan kadına eski sevgili denir. sanırsın kız ayrıldığımız günde kalmış, onun yerine de ben yaşamışım, hatta o iki çocuğu da ben doğurmuşum anasını satayım. "ohoo, manda götü gibi olmuştur o şimdi" diyerek kendimi avuttum ben sekiz sene, bu akşam gördüm ki bu ayrılıktaki tek manda götü benmişim amıma koyim.
  • normal insanlar için sigara, alkol gibi yüklü harcamalara sebep olmasına rağmen seneler önce şebnem ferah'ı, son yıllarda da emre aydın'ı zengin eden kişi, kurum ya da kuruluş.
  • binbir zorlukla büyütürsün, eğitirsin.
    sonra senden ayrılır, meyvasını başkası yer
    tav olursun :)
  • şerefini sktiğimin insanları.
  • ben seviyorum ya eski sevgiliyi. eski sevgili candır.

    yıllar var ki, eski sevgilinin sevgili olmadan da sevgilenebileceğini, hatta bazen eskisinden daha fazla ve daha doğru şekilde sevilebileceğini yeni sevgililerime anlatmaya çalışıyorum. bu konudaki ısrarım can sıkmaya, mesele 'ne oldu? eski sevgilini unutamadın mı? sevgin mi depreşti? unutamadıysan git! hala bayılıyorsan durma koş ardından, zaman yoktur git aşkı iste ondan!''a gelip dayanınca vazgeçiyorum.

    sonra olan olup da yeniler eskiyince bana hak veriyorlar. ''şimdi anladım otis. haklıymışsın otis. senin emekliliğin yürürlüğünden daha iyiymiş, eskinden aldığım tadı küskünden almadım, ölün dirine fark atıyor, sen hep eski kal, böyle ol'' diyorlar.

    ''ama ben demiştim'' demeyi sevdiğim için ''ama ben demiştim'' diyorum. gülüşmeler. karenin donması. bizimkiler jenerik müziği.

    öyle öyle eskiyip gidiyoruz. o yüzden böyle meseleleri kafaya takmayın gençler. manyağa bağlamayın. diyecem ama tabi beni sallamayacaksınız. ben demiştim'imle bir köşede bekleyeceğim, örümcek gibi: sabırla, dikkatle ve müsterih.
  • ders çalışırdım. kütüphanede, evde... rahatsız etmemek için biraz uzağıma otururdun. beni izlerdin. bir süre sonra senin orada olduğunu unuturdum. unuttuğumu anlardın. yerinden kalkar, gelir, öperdin. kendini hatırlatmak için. sanki birlikte uzun bir uyku uyumuşuz da pırıl pırıl bir sabaha uyanmışız gibi mutlu, kaldırırdım başımı kitaptan. gülümser, devam ederdim çalışmaya.

    bir üniversite binasında, duvar boyu cam, cama bitişik sedir misali uzatılmış ahşap bir seki. oturur, sırtını beton duvara dayardın. dizine yatardım. bana kitap okurdun. saatlerce. yorulunca, bu kez sen uzanırdın dizime. ben sana okurdum. kaç kitap bitirdik birlikte kim bilir?

    mantarlı tavuk sote. salata. salatama bayılırdın. tunalı'da bir evin bodrum katında, bahçeye bakan pencerenin önünde, oturur, yemeğimizi yer, gülüşür, sohbet ederdik.

    beş buçuk yıl sürdü ve altı yıldan fazla geçti aradan. seninle ilgili aklımda bunlar kalmış. ve bir kaç "an" daha. kıskançlıklarını, bencilliğini, kuşatan, boğan, dal-budak filizlendirmeye izin vermeyen sevgini unutmuşum. bunları da unutmadan buraya yazayım dedim.

    eski sevgili, kalbini çok kırdım. özür dilerim.
  • facebook sayfasında yaşadığım insan.
  • ve kürşat başar klasiği;
    '' hayatım boyunca hiç böyle üzüleceğimi, birinin beni böyle acıtacağını düşünmemiştim. şimdi inan bana yüreğimi söküp çıkartmaktan başka bir şey istemiyorum. birinden, delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmek, içinde, ondan uzaklastığın her adımda, onun içinde büyüdüğünü, içine sığmadığını duymak, içinde tutmaya çalışmak, boğulmak, bütün bir dünyanın, bütün görüntülerinin, anılarının, çocukluk günlerinin, gelecek düşlerinin, bugünün renklerinin siliniverdiği bir anda, yine de ayrılmak zorunda olmak... bunun ne demek oldugunu biliyor musun? eminim biliyorsundur...''
hesabın var mı? giriş yap