• yıllar sonra,
    moda'da, ikimizin de yanında çocuklarımız var...
    beraber dondurma yediğimiz dondurmacının önünde sen o çok sevdiğin tutti frutti, çilek ve çikolatalı dondurmanı sipariş veriyorsun... 6-7 yaşlarındaki oğlun benim kafada, çikolata karamel ve fıstık istiyor... kızım da tutti frutti nin ismini sevmiş olmalı ki "babacıım ben de o teyzenin dondurmasından istiyorum" diyor...
    sen "o teyze" sıfatı ile gülümseyerek dönüyorsun seni minik parmağı ile gösteren kız çocuğuna, kızın olsun isterdin, hatırlarım... ve gözgöze geliyoruz... elindeki dondurma oğlunun ayakkabısına düşüyor... gülümsüyorum, gülümsüyorsun...
    sana bir gülümsemede "nasılsın ? mutlu musun ? beni arıyor musun ? hatırlıyor musun ?" diye soruyorum sen ise bir gülümseme ile bana "iyiyim, mutluyum, ya sen ? seni unutmadım ama neye yarar ki? " diyorsun... kızıma sesleniyorum, ikiniz birden dönüp bakıyorsunuz...
    elinden tutup yürüyorum, ah evet, o gün de arkamı dönüp yürürken ağlamamaya çalışıyordum...
    belki başka bir hayatta.....
    .......
  • pablo neruda şöyle demiş; "bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yeniden tanış."
  • şimdi bence eski sevgili, en son sevgilidir aslında. yani en son birlikte olduğum sevgiliden öncesi, eski sevgili kategorisine girmez. eski sevgili dediğin 1 tane olur, ondan öncekiler eski tanıdıklar falan olur ancak.

    şimdi benim bu eski tanıdıklardan biriyle karşılaştık bugün bir avmde. ben, bölge müdürüyle gülüşe gülüşe starbucks'tan çıkıyordum. bir baktım birisi sesleniyor. döndüm.. ta taa! selamlaştık, bu öpmek için uzandı, öpüştük. bölge müdürü geldi o arada, ayak üstü "üniversiteden arkadaşım" diye bunu tanıttım. adam da gayri ihtiyarı "yaa memnun oldum amerika'dan mı arkadaşsınız" deyiverdi. bizimkinin o meseleden haberi yok tabi, üniversite bittikten sonra hiç görüşmemiştik.

    o da çıkıyormuş, otoparka doğru yürüdük konuşa konuşa. arabasının yanına gelene kadar hayatımın o çok havalı görünen özetini anlattım ben. "ee senden naber, istanbul'a mı yerleştin" dedim. ık mık zorla çıktı ağzından laflar. bankacılık çarkına kapılmış, yaşlanmış, saçları dökülmüş, gözünün feri gitmiş ki kendisi bana en güzel bakan adamlardan biriydi zamanında...ama beni hayal kırıklığına uğratan ilk adamdı ayrıca. o üniversite yıllarının saflığında en uzun sürel birlikte olduğumuz adamla, okulu bitirince evlenir, büyük bir yuva kurarız falan sanıyordum ben. hep öyle öğretmişlerdi ya, "oku çalış evlen çocuk yetiştir emekli ol öl" şeklide geçecekti hayatımız. bu beni öyle fena bozmuştu ki evlilikten ilk bahsettiğim zaman... duysan rock star zannedersin, dünyayı gezecekmiş, amerika'da yaşayacakmış, hayalleri varmış, evlilik neymiş hayatı boyunca evlenmeyecekmiş, ben evlenip ömrümü çürütebilirmişim... bık bık bık... böyle kaşarlanmış değiliz tabi o zaman, şu anda söyledikleri zerre umrumda olmasa da o zaman hissettirdiği kalp kırıklığıyla hatırladım onu hep.

    neyse arabasının yanına gelince böyle garip bir sessizlik oldu.
    -iyi gördüm seni ama biraz kilo almışsın, dedi.
    -sen de evlenmişsin, dedim. (parmağında yüzük yoktu, şaşırdı bir an, nereden çıkardın der gibi baktı. şaşıracak bi'şey yok, arabada kabak gibi çocuk koltuğu duruyor diye işaret ettim kaşlarımla)
    -hiç değişmemişsin, dedi, çocuk koltuğundan başını çevirirken.
    -hayallerin n'oldu? dedim.
    -hepsi yalan oldu, dedi.
    -garezin banaydı yani, dedim, umursamaz bir gülümsemeyle
    -çok toymuşuz o zaman dedi.
    -evet öyleydik dedim.

    bitti, gitti eve geldik.

    baktım az önce whatsapp'ten yazmış "numaran ezberimde hala, değiştirmemişsin çok şaşırdım" falan diyor.
    cevap vermedim.
    bu saatte eşi muhtmelen yatak odasında bebek uyutmaya uğraşırken adam oturmuş, "kilo almışsın" dediği eski sevgilisine yazıyor...

    evlilik hakkaten ne gereksiz yahu!
  • her zaman en güzel, en bakımlı, en yakışıklı hallerinizle karşılaşıp böyle eski sevgiliyi görünce bir omuz silkerek tepeden bakma hayalleriyle yanıp tutuşsak da; en pespaye halde olduğumuz zamanlara denk gelir hep.

    ulan bir kere iş çıkışı gece berbere gittim; tıraşın yarısında elektrik kesildi. başka bir ışık kaynağı olmadığı için çakmak ateşiyle tıraşı devam ettirmeye niyetlenip de beceremeyen berber ''yarın sabahtan gelirsin, kalanı hallederiz'' diyerek eve postaladı.

    neyse uykusuz ve kıllı bir gecenin sonunda sabahı ettim. ortalama bir ilkbahar günüydü. yani dışarı çıkarken ne güneş için şapka, ne soğuk için bere takabileceğim bir ortam vardı.

    ee başörtüsü takacak halim de yok; böyle hani okul müdürü saça kızar da ortasından makasla geçer ya; işte o halde çıktım dışarı.

    ama hazırladım kendimi. birisi ''ooo godot bey bu ne hal?!'' derse ''birine benzettiniz herhalde muhterem!'' diyerek kaçacağım.

    iyi kötü yolun bir kısmını atlattım, hedefime ulaşmama çok yakın bir yerde köşeden ''o'' döndü. üstelik yanında kardeşi ve iki arkadaşı da vardı.

    zaten aramızda yaşananlardan dolayı kızda salak olduğuma dair bir intiba bırakmıştım, bir de üstüne bu geldi tam oldu.

    neyse hemen kendimi toparlayıp bunlara görünmeyeyim diye bir önceki sokaktan döndüm.

    şansımı sikeyim; o sokakta da hani böyle ev kiliseler var ya; onlardan biri varmış. oradan bir otuz kadar eleman dağılmıştı, bir kısmı böyle koreli falan. istanbul'da yaşayan elçilik çalışanları ve aileleri diye tahmin etmiştim ben.

    hepsi tip tip baktı tabii, türkiye'yi layıkıyla temsil edemedim.

    o gün bugündür gündüzleri gidiyorum berbere, eski sevgililerden ve koreli diplomatlardan da köşe bucak kaçıyorum hala.
  • oldukça cansıkıcı olabilecek bir tesadüftür.

    yıl: 2002

    yer: balık lokantası

    pozz, uzun süredir yalnız yaşamakla birlikte, artık "dışarıda sevgili mevgili görmek istemiyorum, bana yalnızlığımı hatırlatıyor" söylemini bir kenara atmış, yavaş yavaş dışa açılmakta; tek başına sinemaya ve yemeğe gidebilmektedir. bahsi geçen restoran hıncahınç doludur ve bir tek boş masa vardır. haliyle oraya oturulur. şans bu ki, arka masada da; eski sevgili, yeni sevgilisiyle yemek yemektedir ama pozz daha olayın farkında değildir.

    ( yemeği beklerken )

    pozz (içinden) : - yok oyle yalan dolan/ sahtekarlik yapmadan/ yaşamak lazim/ iki günlük dünyada, değer mi dalaşmaya/ anlaşmak lazım..

    arka masa: - bik bik bik bik..

    pozz: - lay lalala lala lay la la laa..

    arka masa: bik bik bik..

    pozz: - !? yahu bu ses bir yerden tanıdık geliyor.. neyse ya, salla.. lal la laa la laa la la..

    ( o sırada göbeği sandalye ile masa arasına sıkışan pozz, sandalyesini sertçe geri iter ve arkadaki sandalyeye vurur)

    çota !! (sandalye çarpışma efekti)

    pozz: (özür dilemek için geri döner ve kız ile burun buruna gelir.) - hağassiktiiir ! naaber ? ( evet; aynen bunu der.. kabus gibi ! )

    kız: - !?

    pozz: - şey, pardon ya, ben sandalyeyi geri ittim de.. (bu sırada gözler faltaşı gibi açık, kaşlar kalkıktır.)

    erkek: - birader, noluyo ?

    pozz: (içinden sıkı bir laf eder) bişey yok kardeşim, pardon..

    -------

    tabi işin berbat kısmı bundan sonrasıdır; zira tam bu çarpışmadan sonra yemek gelmiş, pozz bütün yemek boyunca arka masanın konuşmalarını, gülüşmelerini dinlemek zorunda kalmış, "yemeği çabuk yiyeyim de işkence çekmeyeyim şurada" derken; gelen balığın kılçığı boğazına saplanmış ve suyu da yeni bittiği için restoranda maymun olmuştur.
  • nasıl ayrıldığına göre değişik psikiolojilere sokabilen durum.
    1.iki tarafta bitmesini istemişşe sorun yok meraba-meraba seklinde geçilir gidilir.
    2. o değil de sen bitirmişsen ve onun hala birşeyler hissediyo olma ihtimali varsa onun kendini kötü hissedeceği düsüncesi seni biraz üzebilir.
    2a. o değil de sen bitirmişsen ve karşılaştığında yanında başka biri varsa senin, hassiktir keşke karşılaşmasaydık olursun.
    2b. o değil de sen bitirmişsen ve karşılaştığında onun yanında başka biri var ve senin yanında yoksa:
    2b.1. hassiktir kaltak hic boş durmamış diyebilirsin
    2b.2. iyi ya başka birini bulmuş, mutludur inşallah dersin
    2c. karşilaştığınızda ikiniz de yalnız değilseniz iyi bari en azından onun da yanında biri vardı demekki artık bana karsı bişey hissetmiyo ve mutlu, böle beni başkasıyla görmüş olmak agır gelmemiştir herhalde dersin
    3. sen değil de o bitirmişse onunla karşılaşırsan(o da yalnız) eski gunleri düşünürsün, hala tamamen sönmemiş ama acısı azalmakta olan duyguların içinde bir sızlamaya sebep olur
    3a.sen değil de o bitirmişse onunla karşılaşırsan, onun yanında başka biri varsa beraber yaptığınız şeyleri onunla yapıyo olma düşüncesi seni çok üzer, hatta mahveder, kalbin agrır, sonra sonra adamı bişeye benzetemezsin, benden sonra kalitesini düşürmüş triplerine girerek kendi kendine telkinde bulunursun ama bu yetmez aslında sana, kendini kandırırsın, hissettigin duyguları hissetmediğini söylersin kendine
    3b. sen değil de o bitirmişse onunla karşılaşırsan senin yanında başka biri varsa, ohh iyi oldu karşılaştığımız valla, benim için başkalarının da olduğunu, başkalarıyla da mutlu olabileceğimi görsün kaltak dersin
    3c. sen değil de o bitirmişse onunla karşılaşırsan, karşılaştığınızda ikiniz de yalnız değilseniz;
    3c.1. demek beni bu salak yüzünden bıraktın, ama bak ben de matem tutmadım arkadan, çivi çiviyi söker küçük hanım nasılmış duygusu kaplar içini
    3c.2. adam çok karizma falandır, yakışıklı atletik falan. o zaman da sürekli aynada kendine bakmaya, kendini çirkin bulmaya başlarsın. aynalara küsersin, hassiktir olursun.
  • belki de şu yaşıma kadarki en paspal halimdeyken başıma gelen olay. üniversitenin son yılı bir yandan kendi okulum bir yandan formasyon bir yandan bitirme tezi derken perişan halde finaller arası maratonda gibiyim. istanbul üniversitesi finallerimden marmara üniversitesine geçiyorum. saç baş dağınık üstüme ne giydiğimin farkında değilim uykusuz bitap halde son finalimden çıkmışım kadıköy kabataş vapuruna yetişmek için koştururken bir de burger kinge uğrayıp bir hamburger kaptım. elimde hamburger vapura son anda yetiştim yer kalmamış tabi, üst kata çıktım. orda da yer yok, sonra birisi yer açtı, bırak teşekkür etmeyi başımı kaldıracak halim yok. oturdum lönk diye, elimde hamburger günlerdir aç bir dilenciye birisi sevabına hamburger vermiş sanki o şekil iştahla yiyorum. sonra bana yer veren adam yanındaki arkadaşıyla konuşmaya başlıyor saf saf dinliyorum, ses tanıdık geliyor, sonra daha tanıdık kim lan bu derken bir aydınlanma bende. yediğim lokma boğazıma takılıyor yutamadan başımı hafifçe çeviriyorum. işte o anda orada yok olmak istedim a dostlar. o eski sevgili beni orda o şekil gördü ya. o şekilci adam, o kimseyi beğenmeyen, o mükemmeliyetçi adam eminim ayrıldığımız güne şükretmiştir.
  • başka bir başlığa yazmıştım ama onu sileyim de burayı yazayım. çünkü olması gereken başlık bu neyse.

    24 saat uykusuzluğun ardından deli sikmiş gibi saat 4.30'da uyandım. kalktım birşeyler atıştırıp çay sigara bilgisayar başına oturdum. kah sosyal medyanın ağına düştüm kah oyun oynadım.

    saat 8 gibi ev ahalisinin de uyanmasıyla kahvaltı faslı başlamadan önce canım simit çekti. bizim burada eski istanbul yolunda odun fırının simiti meşhurdur. nereden baksan git gel 4-5 km. dedim olsun değişiklik olsun simit yiyelim bu sabah iyisinden. gözler uykulu çıktım yola sabah ayazı yüzümü yalayıp uykumu iyice dağıttı. bakkala uğradım alışveriş yaptım tam eve dönüyordum. karşıdan karşıya geçtim ve birden durakta yolcu almak için duran dolmuşun içindeki kişiye gözüm takıldı. o'ydu.

    üstünde mavi bir mont uyku mahmurluğuyla dışarı bakmaktaydı boş gözlerde. daha önceleri denk getirmek için çabaladığım her yola çıktığımda gözlerimi 4 açmıştım ama o yine beni şaşırtıp hiç beklemediğim anda karşıma çıktı yine. tam 4 aydır görmemiştim suretini. 2.5 ayı geçik ayrıydık. durdum bir elimde simit poşedi diğerinde bakkal. arka cebimde gazete. mal gibi kaldım.

    ne gidebildim ne durabildim. ne bakabildim ne gözlerimi çevirebildim. mal gibi kaldım sokak ortasında. bakmamak istedim baktım. gördü beni. o da gördü. baktı bana kızmış gibi. gecelerdir rüyalarımdaki kadın işte oradaydı. kendi gitmişti ama son zamanlarda rüyalarıyla o kadar rahatsız ediyordu ki o. tam kendimi toparlar gibi olduğumda bilinçaltım hislerim adeta beni başa sarıyordu. ne iştah bıraktı. ne keyif.

    ben o'nu görmek için çabalarken. gördüğümde ne yapacağımı şaşırdım. tarifsiz karışık duygular içinde kaldım kızdım, sinirlendim, özledim, istedim dursun o dolmuş biraz daha. gözlerim doldu. biraz daha baktım 4 senemi verdiğim kadına. baktım. o da bana. dolmuş ağır ağır ilerlerken gitmenin bakmamanın iyi olacağını düşünüp ilerledim. ama keşke ilerlerken son kez baksaydım diye tekrar pişman oldum.

    gerçekten çok şey istemiyorum iyi olsun. iyi oldunu bileyim. belki beni hayatından çıkarıp attı. ama o benim sadece sevgilim değil en yakın arkadaşım. herşeyimi bilen sırdaşımdı. şimdi ise bana uzaklardan bir yabancı gibi bakmakta. şu dünyada bunu anlayabilsem keşke. o yine gitti. beni hayatından uzun zamandır tahliye eden o.

    halen aklım almıyor insan sevdiği birinden nasıl ne zaman vazgeçer. sevgi nasıl geçici olabilir
  • eski sevgili ile - eski olmasından mütevellit - başa gelen, tesadüfi hadise. gün itibariyle yaşanmış olay.

    siz adamı görmemişsinizdir, zira yıllardır karşılaşmamaktasınızdır bile, ve birden arkanızdan taptanıdık bir ses size seslenir. aa diye kalırsınız, çünkü hiç konuşmamaktasınızdır bile o zaman bu zaman. kibarca yanaktan yanağa öpüşüp ne diyeceğinizi şaşırırsınız. yıllarınızı yıllarınızı birlikte geçirmiş olduğunuz adam hem yabancıdır artık, hem de çoook tanıdıktır. yürürsünüz yolda beraberce ve şaşkınca, ama pek de kibardır, eskiden ortak olup da sonradan bireysel olarak yaşanan herşey dile dökülür, ama tuhaftır. sonra yollar ayrılır tekrar. telefonunu da almamışsınızdır, çünkü belki de konuşulacak milyarlarca şey, söylemek istenen, iyi ve kötü sayısız sayıda sözler vardır. şaşkın şaşkın evinize dönersiniz. milyonlarca düşünce döner durur beyninizde, allahallaaaaah der durursunuz. ve hayat hala sizindir, devaaam edeeer gider...
  • aylar sonra yine sen, yine ben. aynı masada ama bu sefer yan yana değil..bir büyük boşluksun içimde. sen yokken bomboşum..yerin dolmuyor. aşk mısın değil misin, artık bilemiyorum..sanırım aşktan da ötesin. bir tutkusun. artık daha da yücesin, dokunulmazsın..her şeyden, herkesten farklısın, farklılaştırmışım seni.
    bakıyorum. baktıkça bakıyorum. keşke kendini bir de benim gözlerimden görebilsen..sanki seni ben yaratmış gibiyim. sen, sen misin değil misin, artık bilemiyorum...

    ne çok şey var yitirdiğimiz, kaybettiğimiz. ayrılığın bizden aldığı bambaşka burukluklar, kırgınlıklar. hepsini toplasak döküldüğü yerden, ne kadar da çoklar. belki bir ömür ederler.
    sanki daha bir nariniz artık.kırılganız...öylesine korkağız ki.. bir daha kırılmaya,üzülmeye mecalimiz yok gibi. yetebilir miyiz dersin birbirimize, yeniden başlasak ?..bilmem..belki de yeteriz..
    bir de vazgeçtiklerim var öte yanda...peki ya onları toplasam??..hani senin için bir aşk bile edemeyen vazgeçtiklerim..sırf senin uğruna terkettiklerim..sanki hiç değerleri yokmuş gibi terk edip gittiğin..

    neden böyleyiz? neden böyle olduk? ne kadar yazık.geri getiremeyeceğimiz kaybettiğimiz zamana çok yazık. en çok sevdiğim kadınla sonumuz kaçamak bakışmalar mı olacaktı ? ne acı...

    bir okuyabilsem içini...gözlerini. hani o en anlamlı bakan halini..bir anlayabilsem neler geçiyor içinden, kalbinden..keşke hep kalbin gibi olabilsen..hep o galip gelse aklına, arzularına. biliyor musun, öyle olunca daha güzelsin. daha içtensin. daha bir sensin, sevdiğimsin.

    bir adım daha gideyim diyorum sana..bir bakıyorum her adımda daha da uzağım. bir yaklaşılmazın var ki, aşamıyorum, anlayamıyorum. ne kadar yakınsam, o kadar uzak gibisin. aniden koşsam, bir anda uzansam, sanki uçuverecekmiş gibisin.

    sensiz olmadı der gibi bakıyorum..anlıyor musun ?..sensiz olmuyor. her yaptığımda keşke sen de olsan diyorum..bir yudum çay alıyorum ince belli bardakta, ahırkapı’da demirleyen gemilere karşı moda’da. keşke sen de olsan diyorum. bir sarılsam sana diyorum..sarılmak sensiz olmuyor. bir konsere gidiyorum, sensiz..bambaşka tanıdık yüzlerle..her hüzünlü şarkıda, keşke sen de olsan diyorum..bir ağlasam diyorum..ağlamak bile sensiz olmuyor.

    ah keşke sevebilsen beni, kalbimi..o en aşık halimi sevebilsen..nedensiz, niçinsiz...

    çok mu geç ? bilmem..
hesabın var mı? giriş yap