• cenova'nın medar-ı iftiharı,1960'lara ve 1970'lere damgasını vurmuş büyük songwriter ya da dante alighieri lisanında tesmiye edildiği üzre "cantautore".
    plak yapmaya 60'ların başında başlamıştır de andré üstad,ilk büyük patlaması tema itibariyle uzaktan cem karacanın namus belasına benzetebileceğimiz la ballata di michédir,bir aşk-cinayet-hapishane-intihar şarkısıdır.
    1964'de kanımca gelmiş geçmiş en güzel savaş karşıtı şarkılardan olan la guerra di piero'yu yayınlamıştır,gitar eşliğinde bob dylan ve jacques brel'in erken dönemlerini hatırlatan bir şarkıdır bu da.
    bu iki şarkıyla de andrénin altın çağı başlar,1970'de çok mühim bir albüm olan "la buona novella"yı yapar,isa üzerine bir albümdür bu,ama genel geçer dini fikir ve kalıpların dışında dönem üzerine,dönemin insanları üzerine insani bir bakıştır.olumlu ve olumsuz çok tepkiler alır tabii...özellikle il ritorno di giuseppe ve il testimento di titoyu pek severim ben bu albümden.
    kendisinin leonard cohen,georges brassens ve bob dylan'dan yaptığı coverlar da gayet lezizdir.hele via della poverta diye bir desolation row coverı vardır ki mutlaka dinlenmelidir.
    70'lerin ikinci yarısında premiata forneria marconi tayfasıyla da takılmıştır,harika konser kayıtları vardır.
    evet efendim, bir kaç yıl evvel aramızdan ayrılan fabrizio de andré,hakkında ciltlerce yazsak da yine tam olarak anlatamayacağımız bir büyük sanatçıdır.son olarak kendisinin osmanlılarla ilgili bir şarkısı da olduğunu söyliyeyim ki dikkatinizi celbetsin:evet üstadın etnik müzik sularında yüzdüğü,doğup büyüdüğü cenova'ya ithaf ettiği "creuza de ma" albümündeki sinan capudan pascia şarkısı bizim cigalazade sinan paşa nam-ı diğer scipione cicala'yı anlatır...cerbe harbi'nde esir düşüp,ihtida eden,osmanlı vüzerasından,cağaloğlu semtinin isim babası sinan paşa'nın hikayesidir.

    hasıl-ı kelam büyük adamdır fabrizio de andré,dinleyiniz ve dinletiniz...

    not:kendisinin şarkı sözlerini,üşenmezsem bizzat türkçe çevirilerini de yaparak sözlüğe gireceğim,amme hizmetidir ne de olsa...
  • "dai diamanti non nasce niente
    dal letame nascono i fior."

    teselli eden sözlere ve anıları ölümsüz kılan melodilere sahip şarkılarıyla her şeyden önce bir şair olan italyan müzisyen (1940-1999).

    bir şarkılık ara verin de ruhunuz dinlensin: fabrizio de andré - via del campo
  • emrah safa gürkan sayesinde tanıştığım, il bombarolo şarkısına hayran kaldığım, bana italyancayı sevdiren sanatçı. şarkıyı söyleyiş tarzı, ses tonu, anlamadığım ama kulağa güzel gelen sözler ve muhteşem müzik...
  • italya'nın en iyi müzisyen ve şairlerindendir. leonard cohen'e benzeyen tarzıyla dikkat çeker fakat italyanların gözünde cohen'den çok daha yücedir. 'la ballata del miche' onu üne kavuşturan şarkıdır. 'amico fragile' ise beni en çok sarsanı.. 99'da ölmeseymiş de yine üretebilseymiş, bir konserinde bulunabilseymişiz..
  • 'come potro dire a mia madre che ho paura?'
    bu adam nereden gelmistir ve nereye gitmistir, niye gitmistir
  • bi gıdım italyanca bilmesem de "amore che vieni amore che vai" şarkısında çok güzel şeylerden bahsediyor diye düşündüğüm italyan sanatçı.
  • tarzı aşırı derecede fikret kızılok'a benzeyen, ''il bombarolo'' şarkısıyla boynumda yoktan fular belirmesine sebep olan italyan sanatcı.
  • vinicio capossela ile birlikte, hatta ondan daha fazla, sadece italyanca söylediği için dünyada fazla tanınmamış isimlerin başında gelen büyük efsane.
  • büyük sanatçıdır.

    pek çok şarkısında leonard cohen'in o ilk zamanlardaki basit fonunu duyarsınız. ya da bazı şarkıları vardır ki, yoldan geçerken solosunu duysanız, pink floyd'un saykedelik sonrası dönemlerini anımsarsınız. hatta kimi şarkılarını dinleseniz, "warren zevon şarkısı yahu bu" dersiniz.

    ama bunlara karşın, bir an olsun de andré'yi özgün olmamakla itham etmek aklınıza gelmez. çünkü özgündür.

    galiba onu efsane yapan da bu.
  • müziği insanı bambaşka yerlere sürükler. bu dünyanın çok uzağında, sonsuz dinginliğin olduğu bir yerde bulursunuz kendinizi, fabrizio de andre dinlerken. un blasfemo çalarken mesela, insan kısacık ömrünü nasıl geçirmek istediğini bir gözden geçirir gözlerini kapatıp. gürültünün, karmaşanın içinde kaybolmak mı istiyordur insan, yoksa bu şarkıyı dinlerken hissettiği huzurun daimi olmasını mı? ottocento başladığında veya, kim anlık da olsa 'sıyrılabilmiş' biri gibi hissedip, coşkuya kapılmaz ki?

    "bana zamanımızın şarkısını söyle
    kinini ve hoşnutsuzluğunu
    altta kalanların
    bizi ileri götüren
    bu motorun kokusunu
    duymak istemiyorum" der de andre bu şarkısında..

    'keşke herkes dinlese' diye düşünürsünüz, 'bu şarkıların verdiği dinginlik tüm insanların içine yerleşebilse sonsuza dek.'
hesabın var mı? giriş yap