• deniyor ki gelir dagilimini ortmek icin kullaniliyor. ilkokulu unutanlar icin ben hatirlatayim: yok oyle bir sey.

    1) bir okula zaten ancak o yoreden insanlar gider gelir durumlari birbirine yakindir. herkesin gelir durumu yekpare olmasa da arada ucurumlar yoktur.

    2) forma gelir durumunu ortmeye yetmez. o cocugun cantasi, kalem kutusu, mendili, sacindaki kurdelasi, defterleri, saclarinin tarali olup olmamasi dahi gelir durumunu acik eder. en olmadi ayakkabilari acik eder. forma bi sikime yaramaz.

    o formayi giyenlerin coguyla mahalleye doner sokakta top oynardik zaten. baska mahallede olanlarin mahallelerini ziyarete giderdik onlarin sokaginda top oynardik. acikcasi geberene kadar top oynamanin eglencesi ve aksam yemek saatine yetisme kaygisi disinda da "gelir durumu" denen sikin zerre onem arzettigini hatirlamiyorum. biz cocuklara fakirlik komik gelmezdi, sacmaliklar komik gelirdi.

    cocuklara forma giydireceginize onlara bir insanin insan yapan seyin gelir durumu, mahallesi, irki, inanci degil sadece kendisi oldugunu ogretin. boylece sizin beceremediginiz her seyi devlete duzelttirmeye ihtiyaciniz kalmaz.
  • katlandığında belli sayıda sayfa oluşturacak şekilde tasarlanarak tek kağıt üzerine basılan yazılar.

    genelde onaltı sayfa (8 yaprak = peşpeşe üç kere ikiye katlama) oluşturulacak şekilde olanları kullanılır. sondan bir önceki katlama sonucunda en altta 1, 2, 15, 16, onun üstünde 3, 4, 13, 14, onun üstinde 5, 6, 11, 12 ve en üstte 7, 8, 9, 10 numaralı sayfalar bulunan hâle gelir. bu aşamada sayfa aralarından birbirine dikilerek ya da zımbalanarak birleştirilirler ve en son katlama yapılır. artık forma bir dergimsi hâlini almıştır. sonrasında da diğer formalar ile bir araya getirilip ciltlenir, en son aşamada ise kesime gider ve kat yerleri kesilir.

    eskiden bâzı ders kitaplarında kesimden kurtulan kat yerleri yüzünden birbiriyle yukarıdan ya da aşağıdan yapışık sayfalar olurdu. bâzen de 16 sayfalık bir formanın diğerlerine göre aşağıda/yukarıda olduğunu ya da kitabın kabına göre bir açıyla eğimli olduğunu görürdük. eğimli formalarda bazı sayfalar sağ üst, bazıları da sol alt köşeden birleşik olurdu.
  • 16 sayfa = 1 forma standardına göre hazırlanan kitapların sayfa sayıları, her zaman 16'nın katı olmayabilir. bu durumda, alınacak çeşitli önlemler vardır.

    1. kitabın sayfa sayısı, 16'nın katlarına çok yakınsa, o zaman kitabın sonuna boş sayfa konur. bazı kitapların sonunda, ne olduğuna anlam veremediğiniz boş yaprakların nedeni işte budur.

    2. boş yaprak koyarak sayfa sayısı artırma yöntemi kârlı değilse, o zaman sayfa sayısı çeyrek forma (0,25 forma = 4 sayfa) veya yarım formaya (0,50 forma = 8 sayfa) tamamlanır ya da düşürülür. sayfa sayısını düşürmek içinse, kitabın satır aralarını düşürmek, bölümleri ayarlamak ya da resim varsa resimleri küçültmek gerekir. ancak, çeyrek formalar, maliyet açısından pek tercih edilmediğinden, kitabın yarım veya tam forma katlarında olması daha eftaldir.

    örneğin, 3,25 formalık (52 sayfa) bir kitabın maliyeti 4 forma üzerinden hesaplanır. 3,75 formalık (60 sayfa) bir kitabın maliyeti de 5 forma üzerinden hesaplanır. böyle de enteresandır.
  • bir de yayınevleri düzeltmene falan sayfa başı değil de forma başı para öder; gereksiz bilgi işte.
  • bodrum, marmaris gibi sünger avcılığı yapılan yerlerde süngercilerin giydiği dalgıç giysisi.

    bu giysiler su geçirmez, vücut ile elbisenin iç çeperi arasında hava olur. metal başlık formaya kilitlenir. ağırlık, kılavuz ipi, hava hortumu olur.
    bu şekilde dalan süngercilere de formalı dalgıç denir.

    (bkz: marmaris ağzı ve terimleri sözlüğü)
  • italyan motosiklet botu üreticisi
    http://www.formaboots.com/
  • çorap ütüsüne verilen ad. ütü denmezde forma denir. ayak kalıpları ısıtılır ve boylarına göre çoraplar kalıplara takılarak formalanır.
  • teknik resim çizilen kâğıtların standart boyutlarına verilen isim olup ve tc bakanlar kurulunun 25 eylül 1940 günlü kararı ile kamu ve yarı kamu kesimi için, uluslararası a dizisi ilkelerine uygun olarak kabul edilmiştir. bu dizinin temeli, alanı 1 metrekare ve kenarlarının oranı (1:kök 2) olan a0 formasıdır. kenarlar oranı aynı kalmak ve a0 formasından gidilmek üzere alanlar ikiye bölünerek bu dizinin bütün formaları birbirlerinin geometrik benzerleri olarak meydana gelirler. çizim kâğıtları dosyalanmak üzere a4 formasına göre katlanırlar. bu nedenle çizim kâğıtlarının genişlikleri ve yükseklikleri olanak ölçüsünde a4 formasının genişlik ve yüksekliğinin katları olarak seçilir..

    (bkz: cizim kagidi)
  • italya'da bulunan uluslararası fotoğraf merkezi.

    milano, piazza tito lucrezio caro, 1
    tel: +39.02.58118067
    http://www.formafoto.it/
  • deniyor ki, formanın gelir düzeyini belli etme de bir etkisi yok, onun dışında zaten bir sürü şey var ve zaten aynı düzeydeki insanlar aynı okula gider vs. ve yine deniyor ki, okul sonrası beraber oynanan sokakta ki oyunun tadı bambaşka, çocuk milleti için bundan sonrası teferruattır, fasa fisodur. o zaman ben de diyorum ki, o söyledikleriniz eskiden geçerliydi evet, aynı gelir seviyesinde insanlar aynı mahalle okuluna giderdi, birbirlerinin kalem kutusuna, çantasına vs. bakardı, okul sonrası oynanan oyunların yerini başka hiçbir şey almazdı, bunda başkası önemsenmezdi. ama maalesef günümüzde çocuklar çok farklı şeylere eğilimli, eskiye göre çok daha zeki belki evet ama, eskiye göre çok daha gereksiz şeylere de ilgi duyabiliyorlar ve oha nerden bu okula geldi lan bu tarzı, çok farklı gelir seviyesinde ki insanlar aynı okulda toplanabiliyor, özellikle de lise gibi insanların en her şeyden çok çabuk etkilenebileceği ve gereksiz teferruatlara kafa yorabileceği ergenlik çağındaki çocukların bulunduğu okullarda. böyle durumlarda, formanın önemi ortaya çıkıyor, hatta kimi okullarda, o ayakkabıdan bile doğabilecek farklılaşmayı ortadan kaldırmak için, ayakkabı stardartı getiriliyor *. he bunları takmayıp kendilerince ufak tefek farklılıklar yaratmaya çalışabiliyor öğrenci kardeşlerimiz, ama bunlar velilerin üstesinden gelemeyeceği derecede büyük farklılıklar değil.

    bence cocuklara hem forma giydirecek, hem de insanı insan yapan etkenlerin, din, dil, ırk, gelir seviyesi, mahallesi, inancı gibi zamazingolar değil, kendisi olduğu bilincini verecek kadar duyarlı olmalıyız. böylece hem bizler kendi üzerimize düşen görevleri yerine getirirsek, hem de devlet üzerine düşmeyen şeylerle uğraşmayı bırakıp, daha ele alınır, dişe dokunur, mantıklı şeylerle uğraşır ve bunları düzeltmeye çalışırsa işte o zaman cidden refaha erişmiş bir toplum oluruz. öyle bulunduğumuz yerden, yıllarca yurtdışında yaşayıp, mahallelerde neler yaşandığından bihaber, oturduğumuz yerden ahkam kesmesek, şu konuyu ele alırsak, gençlerimizin, önüne geçilemeyen sınıf çatışması yaşadıklarını görür ve buna göre düşünürsek, o zaman forma denen ayrıntının aslında nasıl da önemli bir kural olduğunu anlarız diye düşünüyorum.

    tamam insanları bir kalıba sokmak doğru olmayabilir. avrupa denen gelişmiş ülkelerde öğrenciler bu tür ayrıntılara takılmadan okula sivil kıyafetleriyle gidebiliyor olabilir. ama bizim gibi gelir durumu farkının uç noktalarda olduğu ülkerde çok önemlidir, kurallar, disiplinler, formalar.
hesabın var mı? giriş yap