• sarisinin ismi kelly rutherford..iyi aramalar..
  • sam bi dönem türkiyeye gelip süper ince çorap reklamlarında oynamıştı. paketin üstünde bile vardı resimleri. dizi ilk başladığında ben orta birdeydim. pek bi severek izlerdik. kayl sürekli süt içer ve odasında bulunan minyatür potaya kağıt fırlatarak basket oynardı. bir bölümde sam otelde çalışıyordu yine, kayl zengin bir arap şeyhi kılığında otele gelmiş, odada sorun olduğunu bahane ederek sam'i çağırmıştı. sonra sam'e sarkıntılık etmişti, sam tam bağıracakken kayl onu öpmüş ve sam de karşılık verince paranoyak kayl abim, demek otele gelen herkesi öpüyorsun demişti. sam de olur mu hiç öyle şey, öpücüğünden tanıdım sen olduğunu demişti. sonra onlar yiyişmişti, biz de küçüktük elma falan yemiştik.
  • diziyi bilmeyenler için bir şey ifade etmeyecek, buna karşın hatırlayanları tebessüm ettirecek bir spoiler tüm sam fanatikleri için gelsin;

    --- spoiler ---

    elmaslar geyiğin içinden çıktıydı

    --- spoiler ---
  • kısın dondurma yenilebilecegini turk halkına ogretmis,cocukların annelerine karsı ayaklanmasına neden olmus dizi.daha dun gibi hatırlarım,kısın kar yagıslı ve ruzgarlı havada kendilerini dukkana zor atıp,sonrada dondurma isteyen kisileri gorunce gozlerim faltası gibi acılıp,anneme sen beni kandırdın,ben de yicem dondurma ya bakısları attıgımı.aile fertlerininide bu dizi sayesinde cozduydum,kısın dondurma yenmez,hasta olur olursun diyen valide,bu diziden sonra yabancılar kısın dondurma yiyolar,dondurma asıl kısın yenir,yazın daha cok hasta yapar kısa gore diye misafirliklerde filan hava atmaya calıstı.bense hep yazın daha tehlikeli mesajına odaklanıp,cıldırdım,lanet olsun sana diye dondurmayı bıraktım,sigaraya basladım.
  • bu dizinin sadece bir bölümünü izleyememiştim ki o bölümden önceki bölümde jordan hale'in otelde sakladığı kaçak tablolar için baskın falan yapmak istemekteydi kyle masters. bir sonraki bölümde jordan anlatıp duruyordu "bir sürü polis arabası vardı, hattâ sirenler bile çalıyordu" diye.

    dizi 20 dakikalık bölümler halinde çekilmiş, trt iki bölümü peş peşe yayınlamıştır. bir akşam 20 dakikalık bir bölüm yayınlamıştı trt, kestiler zannetmiştim de ertesi gün kaldığı yerden devam edince çok sevinmiştim.

    robert donnelly denen o üniversite hocası, sam'ın üstündeki teybi farkedip kasedi parçalamıştı, sonra biri kasedi düzelttiği halde bantlar mahkemede delil kabul edilmediği için bişeyler bişeyler olmuştu.

    bi de adam marshall'ın arabasına uyuşturucu koydurmuştu martin jackson. sonra arama şekli yasal değil diyerekten serbest kalmıştı çocuk.

    yine bu martin jackson sigortadan para almak için evini soydurmuş, doreen annesinden hatıra yüzüğü için çok üzülünce ertesi gün hizmetçi koltuğun altına sıkışmış halde buluvermişti yüzüğü.

    reginald hewitt diye bir ingiliz gelmişti bir ara jordan'ın yanına otele.

    haaaa, bir de vazo vardı vazo. sam vazoyu tanıtırken vazonun altındaki uzaktan kumandalı şey oynayıp vazo yere düşüp kırılmıştı. sam garibim de hakiki vazo kırıldı deyü üzülmüş, hebâ olmuştu. bu hatasını jordan'a affettirdi tabi sonradan jordan'a.

    maya reubens'in ise sosyal güvenlik numarası bile yoktu otele girerken, sahte numara vermişti.

    sonra charles mullin diye ırkçı bir adam vardı ama rita diye bi zenci kadınla yanlış hatırlamıyorsam bi ilişkisi vardı. adam marshall da "midwestern kablo" diye bi şirket elemanı olarak bilgi toplamak için rita'nın evine falan sızdıydı.

    jason craig ile monique de mary hala'nın zehirli turtasından mı yemişti ?

    marshall ile jackson bilardo maçı yapmıştı bir bölümde de.

    daniel reubens (maya'nın babası) ile charles mullin'in yolları kesiştiydi bir ara.

    rob donnelly'nin eşi jessica'nın açık seçik bir resmi yayınlanmıştı bir dergide. aslında sadece kafa onun kafasıydı, çıplak gövde başkasına âitti.

    dizinin bitişinde saksofonla çalınan bir müzik vardı ki, bazen jenerik kısa sürer, müziğin son kısmı dinlenebilirdi. bâzen ise uzun uzun çalardı (bak şimdi nereden aklıma geldi o müzik, geçen gün al jarreau'dan moonlighting'i bulup indirdik, bu generations'ın müziğini de listeye eklemek lâzımmış). ses kaydeden walkman ile kaydetmeye çalışırdım, ki hiç birinde kayıt temiz olmadı.
  • generations ' dir, ilkokul gunlerinin onluk cikarilip atildiktan sonra heyecanla izlenen pembe dizilerinden birtanesidir. ugruna maniler duzulmustur :

    menekse mor
    sam withmore
    evde hirsiz
    kyle masters
    duvarda boya
    adam'la maya
    agacta erik
    jason'la monik

    seklinde...
  • 1989da başlayıp 1991 de biten dizi, sanki bana daha uzunmuş gibi geldiydi ama değilmiş herneyse, bir kere çoğu 80 kuşağı çocuklarının ilk aşkı kyle veya sam olmuştur muhtelemen, şimdi bakıyorum da ne sam o kadar güzelmiş ne de kyle o kadar yakışıklı, benim bu dizide dikkatimi çeken diğer unsurlardan birisi mery halaydı. aman allahım ne halaydı o be, mutlaka her bölümde birini öldürme girişiminde bulunurdur, bi kere monik'e zehirli doğumgünü pastası yapmıştı acayip heyecanlıydı, birde monikin kocası jason'a 120 milyon dolar miras kalmıştı düşünün yıl 89, afedersiniz götüm tavana vurmuştu, türk parasına çevirmeye çalışmıştımda becerememiştim bir türlü. marshall ailesine de çok özenirdim dondurmacı oldukları için, istedikleri zaman dondurma yiyebiliyolardı süperdi. marshalların kızı chantal vardı savcıydı onunda futbolcu bir sevgilisi vardı eric diye, onların ilişkiside baya olaylı olmuştu. yani sonuç olarak çocukluğuma renk getiren bir dizi olmuştu bu hayat ağacı, güzel diziydi vesselam.
  • pembe dizilerin sadece brezilya, meksika yoresinden cikmadigina benim gordugum ilk ornek..
  • o zamanlar bole garip kanvırzeyşınlara alışkın olmayan türk halkının bir dönem çok garipsediği neden sonra ister istemez tutkunu olduğu bir diziydi bu.. karakterlerin birbirleriyle olan kavgaları bile psikolojik ir savaş şeklindeydi. her karakter lafını ince eleyip sık dokur sonradan yönetmenden rica edip "hocam burayı keselim" gibi bi olayın olmayacagını bilirdi.. her daim gerilimli bi müzik altyapısı vardı.. hele bahsi geçen kyle mastersın son sahnelerinde.. nasıl yaparlar nasıl ederler zavallı adamcagızı yatagından kaldırıp o final sahnelerindeli endişe dolu bakışı attırırlardı. öyle ki kyleın bazen "ulan arada sam olmasa yapılıcak iş değil bu haa" dediğini duyar gibiyim.. bi de marshalllar vardı.. siyah kesimin aristokrat temsilcileri.. türk halkında da ve türk filmlerinde de o dönem yaygın olan kayserili zengin koyun tüccarlarının yaşadıkları zorluklara benzer göndermeler yapılan bi durum vardı ailelerinde.. o dut marshal yok mu o dut marshall ne hin karıydı o.. şeytana pabucunu ters giydirirdi.. adam ve diğer cocuklar diğer karakterlerle güzel ve seviyeli bi ilişki ve arkadaşlık içindeyken arada kamera dut marshallın o hin bakışlarına kayardı.. ifrit olurdum.. baba marshall ailenin dengeleyicisiydi.. verdikleri davetlerde dut ortamı gerer baba marshall "ehehe uhuhu" şeklinde garip bi şeyler yapar bi şekilde ortamı toparlardı.. düşünüyorum da bu dut a epey gıcık kapmışım vakti zamanında..
  • charles'tan kimsenin bahsetmemesi beni düsündürdü dogrusu. hani marshall'larin komsusu, pisirik bi karisi olan pisikopat irkci herif. (ne saydirdim bee..)

    eski asker miydi neydi? marshall'lara bir sürü itlik yapmisti. yeni dekore ettikleri eve girip duvara biseler yazmayi birak, davetlerine bombali cicek bile göndermisti kalles herif. sürekli bi tehdit sekinde gezerdi sona yakin bölümlerde.

    ya kimse bahsetmemis, acaba benim hayal gücüm mü cok kuvvetliydi o dönem...
hesabın var mı? giriş yap