• parayı görmek için wall street'e gitmeye gerek yoktur. gece ışıkları açık bırakılmış bir gökdelenin duvarına kulak dayamak yeter. o spotların trafo uğultusu paranın işletilmesinin sesidir. o kulaklar duvarlardan alınıp toprağa konulduğunda ise hayatın sesi duyulur. içi yanan dünyanın, üzerindeki hayatı er geç kaynatacağı ana kadar fokurdamasının sesi...

    hakan günday- zargana.
  • sadece insaat teknolojileri veya benzeri konulardaki arastirmalara degil, akla hayale gelmeyecek bircok baska arastirmaya da konu olmus yapilardir.

    ozellikle amerika'da ortaya cikan ve kisa surede yayilan bir moda sonrasi yasananlar bu akla gelmeyecek arastirmalardan birisine on ayak olmus...

    peki nedir bu arastirma?

    bilindigi gibi agaclara caput baglayarak, mum yakarak, bir yerlere bir seyler gomerek, bozuk paralari kuyuya veya benzeri yerlere atarak dilek tutmak gelenekleri bircok insan tarafindan yapilagelmis sacmaliklardandir.

    iste bu sacma geleneklerden biri olan kuyuya veya benzeri yerlere bozuk para atarak dilek dileme gelenegi "uztun zeka" sahibi sahislarca gokdelenler icin uyarlaninca karsimiza degisik bir arastirma konusu daha cikmis...

    amerika'da ozellikle buyuk sehirlerde bircok gokdelene rastlamak olasi ve bu yapilar yerli ve yabanci turistler icin ziyaret edilecek yerlerin basinda geliyor. bu yapilarin en ust noktalarina, daha dogrusu teraslarina duzenlenen asansor turlarina katilip (beles degil kesinlikle) hem sehri kus bakisi seyretmek, hem de teknolojinin ulastigi noktayi hissedebilmek olasi... tabii isteyenler icin dilek tutmak da mumkun...

    ozellikle, yaklasik 450 metre yuksekliginde olan empire state bulding'de baslayan ve kisa bir surede cok populer olan ve diger gokdelenlere de sirayet eden "bozuk paralari asagiya atip dilek tutma" modasi, yolda yuruyen bircok kisinin kafasinda kimi hasarlara sebep olunca konu ucuncu sahislarin da dikkatini cekmis. gerci hangi bina olursa olsun asagiya bir seyler atmak yasak ve cezasi var ama dilek tutma manyaklari kasla goz arasinda bozuk paralari bu yuzlerce metre yuksekligindeki binalardan asagiya atma firsati bulmakta hicbir zaman zorlanmadiklarindan olsa gerek, isvicreli bilim adamlari olmasa bile amerikali bilim adamlari bu konuda kafa yormaya baslamislar...

    devaminda;

    paralar ne kadar hizla yere carpiyor?
    paralarin insan kafasina gelmesi ne gibi etkilere sebep olur?
    atilan bu paralari toplasak ne kadar zamanda zengin oluruz? (bu soru bana ait)

    gibi sorularin cevaplarini bulmak uzere arastirmalar baslatilmis.

    yaklasik 400 metre yukseklikten atilan bu bozuk paralarin yere carpmadan once 300 km/saat hiza ulasabildikleri ve bu hizda hareket eden paralarin (ortalama 2.5 gram) insan kafasina geldiginde ozellikle kafatasi gelisimini tamamlamamis cocuklarda kimi yaralanmalara sebep olabilecegi bulunmus. kalin kafali yetiskinler icin ise bir tehlike yok. anca kufur ettiginiz icin agziniz bozulur o kadar... (ulan bunun icin arastirmaya ne gerek var? sorsaydiniz ben de soylerdim. lafa bak yaralanmalara sebep olabilirmis... hadi ya. bu sonuclara ulasmak icin h=1/2gt^2 ve v=(2gh)^1/2 formulleri kullanmak yeterli. ek bilgi: paralarin yaklasik 400 metreden yere dusmeleri 9.5 saniye civarinda suruyor.) hatta bir sey daha soyleyeyim de arastirma yapmasinlar bosuna... bu paralar arabalara geldiginde ise kaportada kucuk gocuklere, camlarda da catlamaya sebep olabilir...

    benim sorumun cevabina gelince...
    acikcasi bu konuda yapilmis bir arastirma bulamadim ama kendime gore ulastigim sonuclar var. simdi bu yapilardan birini gunde ortalama 1000 kisi ziyaret etse ve bu 1000 kiseden 500 tanesi dilek dilemek icin ortalama 10 cent para atsa; gunde 50 dolar para yapar... ayda 1500 dolar, yilda 18.000 dolar... ulen iyi para be. evet simdi ise halletmemiz gereken kucuk(!) bir sorunumuz var. "atilan butun paralari bulabilmek..." (bakayim bu konuda bir arastirma yapilmis mi?)

    son olarak gokdelenlerden para atarak dilek tutan sahislara ise birkac lafim olacak;
    ulen dumbukler tamam dilek tutuyorsunuz ama o dilekleriniz olmaz. ha eger dileginiz ananiza, baciniza, ebenize veya kendinize sovdurmek ise o zaman haklisiniz... aynen devam...
  • "... dünyada kültürel çeşitlilik kaçınılmaz. farklı tarih ve kültürel kökenlerden gelen toplumlar farklı yaklaşımlara sahip. ama insanın vazifesi dünyayı güzelleştirmektir. dünyaya en büyük müdahale yapılarla olduğuna göre mimarların görevi dünyayı güzelleştirmektir. amaçların berrak bir şekilde belirtildiği çağlar kayboldu, ahlâki amaçlar unutuldu. bizden sonra yaşayacak insanların da dünya üzerinde hakkı var. basit konfor ve menfaat meselelerimizle gelecek nesilleri bu haklardan mahrum ediyoruz. esas takıldığımız fikri ve manevi engeller. kuleler insanlığın içine düştüğü gurur, para gibi yanılgıların ürünü. ortaçağ avrupası'nda sadece rahipler mimarlık yapabiliyor. yeryüzü ile oynanıyor sonuçta..."

    turgut cansever/ kubbeyi yere koymamak
  • --- spoiler ---

    2073 türkiye'sinde geçen bir distopya romanı. tahsin yücel gibi bir ustanın elinden çıkma. bu adam fazla iyi yazdığı için asla nobel edebiyat ödülü alamayacak; zira bu ödülü popülistlere ve siyasi motifli eserlere veriyorlar. adaletin de diğer herşey gibi özelleştirilmeye çalışıldığı, ulaşım için arabaların yanında mekiklerin kullanıldığı, karadenizli müteahhit modellerinin new york'u referans alarak istanbul'u bir gökdelenler şehrine çevirdiği ve doğada milyonlarca yılkı adamının yaşadığı karanlık ve trajikomik bir türkiye anlatılıyor romanda... gerçekten tipik bir tahsin yücel romanı ve zevkle okunuyor. ama siz yine gidin orhan pamuk gibi züppeleri okuyun tabii...

    http://www.kitapyurdu.com/…delen-ciltsiz/86741.html

    --- spoiler ---
  • tahsin yücel'in distopik romanıdır..

    hakkındaki bir adet inceleme yazısı için:

    http://kitapejderhasi.blogspot.com.tr/…n-yucel.html
  • tahsin yücel'den bir beklen(mey)en roman daha. diğeri için: (bkz: yalan)
  • bir gün insansoyu yeryüzünden silinse ve geriye bunlar kalsa dünyanın görüntüsü çok acayip olurdu. dev putlar gibi dururlardı öyle.
  • yargının özelleştirilmesi gibi, fikir olarak güzel bir noktadan başlayan roman, ne yazık ki basit kurgusu, yer yer gereksiz diyaloglarla sıkıcı bir anlatıma sahip. tahsin yücel gibi bir usta için başarısız sayılacak bir roman, ilginç tarafı türk romanında örnekleri az bulunan bir ütopya roman olması.
  • şehir insanları için gönüle serpilmiş su birikintisi*.

    gökyüzü koyu gri olur, gökgürültüsü kükrer de kükrer. yıldırımlar etrafta koştururken normal bir apartmanda/evde yaşayan insan bir yandan şimşekle gürültü arasındaki saniyelerden mesafeyi ölçmeye çalışırken diğer yandan sallanan camlara bakıp bu binayı düşünür:

    "koskoca şehirde yıldırım düşecekse ya minareye ya gökdelene düşer herhalde... gelip de bizim çatıyı gagalamaz."

    tuhaf bir rahatla(t)ma biçimi. ama yaygın evet.
  • abartman.
hesabın var mı? giriş yap