• döne döne aynı şeyleri son derece sıkıcı uslubuyla yazmaya çalışan takıntılı yazar. takıntısı normal, perihan mağden kontejanından gelme. vergi dairesine torpille memur alındığını duysalar yüzleri ekşiyecek kalem erbabının, eski dostlarını çalıştıkları gazetelere "yakinimdir" diye sokmaktan utanç duymamaları da türk kültürünün bir parçası sanırım. yazdıkları da, merhum pippa bacca'nın trajik ölümünü bile kendi saplantılarına alet etmeye varacak düzeyde. bir "demokrat", bir "liberal" şunları yazar mı:
    "biz laik bir cumhuriyette yaşıyoruz, pippa. kadınlarımız o kadar mutlu ki, demokrasiye ihtiyaçları yok.
    "demokrasiye giden yolda mutlaka ama mutlaka irticaya otostop yapmak zorunda kalırsın."
    laik kadınlarımıza biz bunu ezberlettik.
    iyice bellettik. artık rahatız.
    sen de bizim gibi rahat uyu, pippa."
    demokratlığını, liberalliğini geçtim, vicdanım pippa'nın üç kuruşluk çekişmelerimize alet edilmesini kabul etmiyor.
  • kendisine köşesinden yola çıkılarak e-mail gönderilemeyen yazar. daha da önemlisi, "yürümeyen otomobil- yürüyen çamaşır makinesi" ironi tamlamasını kim yan yana koysa, bu kadar ağır olmazdı. hattı zatında "milli" olsam içime oturdu.

    alıntı

    "hakiki tek siyasi mesele nedir memleketimde? devlet. kemalist devlet. ve onun alacakaranlıkta öten hukuk kuşları. ve onun, millete yürümeyen otomobil, yürüyen çamaşır makinesi satan, yüzde 50’nin altına kâr demeyen, darbelerden katma değerli ‘milli’ burjuvazisi. ve tabii ki, onun dokunulmaz, yargılanamaz, hatta haberi bile yapılamaz askeri. seçimlerde tüsiad’la aynı partiyi destekleyen sol sendikaları da cabası."

    alıntı

    ps: bu, "yürümeyen otomobil" meselesini sinan çetin film yapıyormuş.
  • ne zaman gazete okumaya dursam, bi süre sonra bakıyorum tek okuduğum adamın yeni ve eski yazıları.. bu kadar parlak bir nefret ve öfkeyle nasıl bu kadar tutarlı mantık yürütebiliyor anlamadığım adam aynı zamanda.
    bir çocuğu olduktan sonra, o çocuğu kendisinden çok "merkez"in büyüteceğini anlaması da bir babadan duyduğum en hakiki derttir.

    çocuğundan nefret etmek istemeyen normal bir "insan"dır.
    öfkeli, dertli, zeki, güzel bir babadır.
    daha ne olsun.
  • belki her yazısını parçalara bölse, araya feeling the blanks yapsa, bir fikirden bi sürü yazı çıkarsaydı mürekkebi bu kadar çabuk bitmezdi ama öyle yapmadı, hemen her yazısı fikir, ahlak ve estetik harikasıydı. umarım kalemini dolduracak çareler bulur, akmasa da damlasa bile feyz alacak şey buluruz.
  • adamin dedigi cok basit. siyasete siyaset disindan gelen mudahalelere karsi cikiyor. siyaset rayina oturduktan sonra basta akp olmak uzere kim goruslerine uymuyorsa onu elestirecektir. ama ilkesel olarak su an siyaset disi kurumlarin elestirilmesi gerektigini dusunuyor. akp ye yapacagi elestirileri bir kenara koyuyor, cunku demokrasiyi savunmayi daha oncelikli buluyor. bence iyi de ediyor.

    umarim bir gun siyasi goruslerini rahatca aciklayabilecegi bir ortama kavusur.
  • açılın! efsane geliyor! gökhan özgün nokta'da..

    açıldık boğulduk anasını satayım. efsane bitmiş.
  • doğru karar vermiştir sanki. yani... okumak istemez miydim bu adamı? ölene kadar, her sabah isterdim. her görüşüne katılmadığımı söylememe bile gerek yok. böyle bir şeyin olması imkansız zaten. hatta daha ileri gideyim, konumlanmasını da tam anlamıyla kabullenememiştim. neden kabullenememek? üslubunu, düşünce mecrasını sevdiği yazan kişiler hakkında yargıda bulunma hakkını hisseder insan bence. sevdiği insanlar için de bu böyledir. bir yandan haddini düşünür, öte yandan bu insan bir bakıma "benim" der. yargı, objektif anlamda bir geçerlilik taşımasa bile, muhatap insan "onun" olduğu ölçüde yargılamanın allahını yapar insan. yapsın da! sahiplenmek kötü bir şey değil. gökhan özgün "benim"di. ne de güzeldi asker karşısında, yargı karşısında, "merkez" karşısındaki cengaver tavrı. akp'yi mahallenin vicdanlı, bilge abisi gibi almıştı kollarına. mahallenin realitesini temsil eden, alan-satan, büyüyen, var olan, yaşayan ahalinin içinde var olmayı az çok becermiş, realiteyi iyi tanıyan ama vicdanının rehberliğinde bundan tiksinmiş abiydi. "yeni" olanı kendi "yeni" konsepsiyonuna oturtmuştu düşünmeden. hatta kendi "yeni"sinden ödün vermeye de hazırdı. "yeni", kurulsun istiyordu. kendi dinamikleriyle, a priori sınırların ötesinde.

    demokratın okumuşunun işi çok zordur. hele vicdanlısı baştan sıçmıştır. idealisti, tutarlılık düşkünü, normativizm tutkunu ise sıvamış ki ne sıvamıştır. bu oyun akp'yle oynanmaz. fikir, bir yere kadar götürür adamı. tüm tanrıtanımazlığımla söyleyeyim: din fikri korkutmaz beni cemil çiçek, abdülkadir aksu, mehmet ali şahin kadar. şeriat'tan tırsmam, türkiye'nin merkez sağından tırstığım kadar. konumlanmasını anlıyordum gökhan özgün'ün: militer totalitarizm nefretini, 1930 ulus-devlet anlayışı karşıtlığını, "yeni" muhafazakar veya şeriatçı veya demokrat veya liberal (ne skimse artık, yeni "gömlek" her neyse) blokla ebedi ve ezeli düşmana karşı ortaklığını...

    kendisinden bir dileğim var. pratikte eşleniğini bulma çabasına girmeden yazsın yazılarını. akp'yi saha yapmadan laboratuvar çalışmalarına yönelsin. akp'ye oy veren değişim ister, chp'ye oy veren süreklilik yanlısıdır sabit fikrinden sıyrılmaya çalışsın (pratikteki eşlemeyi gerçekten anlıyorum, başta desteklemiştim de). köşe yazarlığını bu yüzden bırakmalıydı işte. zihninin sınırlarına bırakın akp'yi, chp'yi; ingiliz işçi partisi, amerikan demokrat parti, muhtelif avrupa sosyalist partileri bile zar zor tahammül edebilir kanımca. ben tamamıyla eleştirel olmasını diliyorum kendisinin. tümüyle teorik ve herkese eleştirel. bu seçim, sabrına, çocuğunun geleceğine yetişir mi bilmem ama kudretine ve melekelerine en uygun gördüğüm biçimiyle kendisinden ricam budur.

    zamanı geldiğinde bulacaktır yoldaşını. buralarda her tür muhafazakarlığın yok olması için daha zaman var.
  • tarafı elime alıp her açtığımda belki tekrar yazmaya başlamıştır diye umudumu içimde barındırdığım adam. evet belki kendisi için güzel ve sağlıklı olan şeyi yapmıştır ama biz burada biraz daha eksiğiz artık.
  • gökhan özgün yazıyor, memleketin haline üzüldükçe daha bir coşkulu yazıyor, 'liberallerin nihat gençi' iddiası doğru mu bilmem ama gittikçe daha açıksözlü yazıyor.

    geçenlerde "akp'yi kapatma davası konusunda savunmak vicdani tercihimin gereğidir, adeta düşünmeden yaptığım bir reflekstir, omuriliğimin eseridir, benim için akp'yi ve rte'yi eleştirmek ancak siyaset alanının normalleşip genişlemesinden sonra mümkün olur" minvalinde bir şeyler yazdı. kendimce özetledim, yanlış aktardıysam günahı boynuma.

    şimdi, anladığım kadarıyla akp'nin kapatılma davasında onu bu kadar kızdıran şunlar var:
    1) halkın oyuyla iktidara gelen bir partinin halkın oyuyla alakası olmayan bir kurum (yargı) tarafından sıkıştırılması.
    2) daha önce genelkurmay'ın açıklamalarının yapmış olduğu gibi, bu tür müdahalelerin siyaset alanını daraltması.

    bu noktada gökhan özgün'e sorularım olacak:

    1) uluslararası para fonu türkiye masasının yetkilileri türk halkının oyuyla mı seçilmiştir?
    2) uluslararası para fonu türkiye'de herhangi bir demokratik denetime tabi midir?
    3) uluslararası para fonu türkiye'de siyasal iktidarlara alınacak ve türkiye halkının kaderini doğrudan etkileyecek kararlar konusunda telkin ve baskı yapmış mıdır? bu telkin ve baskılar akp iktidarı döneminde de devam etmiş midir?
    4) uluslararası para fonu şu anda meclis'in gündeminde olan ve sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan yasanın çıkarılması konusunda akp hükumetine baskı yapmakta mıdır?
    5) uluslararası para fonu'nun akp hükumetine yaptığı baskı ve telkinler siyaset alanına müdahale niteliği taşımakta mıdır?
    6) türk halkının oyuyla yetkilendirilmemiş, demokratik bir denetime tabi olmayan bir kuruluşun yaklaşık 40 milyon türkiye cumhuriyeti vatandaşını ilgilendiren bir konuda hükumete baskı yapması siyasetin alanının daralması değil midir?
    7) genelkurmay'ın, yargının siyasete müdahalelerinin uluslarası para fonu'nun müdahalelerinden farkı nedir?

    8) siyaset alanında yapılan müdahalelerden bazılarının sizin vicdani tepkinize yol açıp bazılarının yol açmamasının nedeni nedir?
  • bugunki yazisi radikal demokrasi icin akp'den medet ummasa gercek bir demokrasi manifestosu olabilecek kadar guzel olan yazar.

    cok merak ediyorum alti senedir iktidar olan bir partinin hangi uygulamalarini demokrasi olarak gordu ? ben kisaca bu eylemleri listeleyeyim:

    - 301. madde oldugu yerde duruyor
    - kurt sorununun cozumu icin hicbir adim atilmadi
    - hrant dink cinayetinin arkasindaki gucler hala karanlik
    - ergenekon denilerek yer gok inletilen sorusturma icin hala bir iddianame hazirlanmadi
    - dtp kapatma davasinda hicbir sekilde bu nasil demokratlik gibilerinden bir aciklama yapilmadi
    - rtuk , internet'e sansur yasalari ortada duruyor
    - ab hedefinin nasil suruncemede birakildigi cok acik ortada
    - kendilerine muhalif olan basina nasil davrandiklari, actiklari davalar ortada

    sadece ilk aklima gelenlerini listeledigim bu eylemleri yapan iktidar partisini radikal demokrasi tek kurtulusunuzdur diye uyarmanin beyhude bir caba oldugunu dusunuyorum. bence chp ne kadar demokrasi havarisi bir partiyse akp'de aynen o duzeyde bir partidir.

    gokhan ozgun'un boylesine guzel yazilarini bu partiye destek icin heba etmesine gercekten uzuluyorum.
hesabın var mı? giriş yap