• malt'ın en güzel şarkısıdır kanımca.
    sözlerini de yazayım tam olsun;

    ben uyurken geçer günler
    geri gelmeyecekler
    fulltime yıllarıma rağmen
    öç peşindeler

    yönetici olabilirim aslında
    yapamaya yönetir derler
    ama tüm personel adaylarım
    üst mevkide bir yerdeler

    ben yedekteyim, onlar oynuyor
    ben izlemekteyim onlar atıyor
    neden bilmem hep böyle oluyor
    sonuç aleyhime,uzatma yok,
    maç bitiyor

    yıllarca ben koşup
    çalıştım,çabaladım didindim
    o bir vurdu
    gol oldu
    bana ıslak bir sopa verin
    elle oynamayayım maç durmasın
    topuğumu ağzına gömünce
    lütfen faul olmasın

    ben yedekteyim, onlar oynuyor
    ben izlemekteyim onlar atıyor
    neden bilmem hep böyle oluyor
    sonuç aleyhime,uzatma yok,
    maç bitiyor

    yıllarca ben koşup
    çalitım,çabaladım didindim
    o bir vurdu
    gol oldu

    edit:copy paste değil alın teri.. onu belirteyim dedim.
  • yönetici olabilirim aslında
    yapamayan yönetir derler
    ama tüm personel adaylarım
    üst mevkide bir yerdeler

    diyerek takdirimizi toplamış, iş güç kariyer gibi kavramların ardındaki gerçeklere ışık tutan, adeta duygularımıza tercüman olmuş malt şarkısı. son ses açıp ofistekilere dinletesim var ama neylersin ki ciddi iş ortamları kaldırmaz, olmaz.
  • kendi adını taşıyan ilk albüm'ünün en gaz parçasıdır. özellikle "topuğumu ağzına gömünce, lütfen faul olmasın kısmı" ayrı bir haz uyandırmakta. dikkat ederseniz cenk bey "ağzına" derken hafif vurgulu söylemekte ve bu sözleri daha gaz hale getirmektedir.
  • kendime pek bir yakıştırdığım loser marşı tadındaki harika şarkı.

    15 yıl sonra helen edit: genç kardeşlerime tavsiyemdir, loser olmak karizmatik bir şey değildir. zamanında benim gibi bu saçmalığın içine düştüyseniz bir an önce bu tavrınızdan vaz geçmeye çabalayın.
  • malt grubu aşkın gözü ile değil de bu şarkıya klip çekip bu şarkı üzerinde yoğunlaşsalardı şimdi durum daha farklı olabilirdi.(sanki durum çok kötü eheh).kendi adını taşıyan ilk albüm'ün en güzeli.

    "bana ıslak bir sopa verin!"
  • "bana ıslak bir sopa verin elle oynamayayım maç durmasın, topuğumu ağzına gömünce lütfen faul olmasın" sözüyle özellikle ikinci kısmıyla beni benden almış güzel güzide leziz şarkı. hayatını kopya, hile hurda, şike ile devam ettirmeye çalışanlara armağanım olsun.
  • klibinde cenk bey'in mesai saatlerinde youtube'a takıldığına şahit olduğumuz malt şarkısı.
  • bu programla ilgili düşüncelerimi anlatmak için sanırım önce yüzde yüz futbol'a değinmem lazım. rıdvan dilmen; halkın diliyle, kestirmeden biraz da kahve ağzıyla konuştuğu ve genellikle de mantıksız şeyler anlatmadığından türkiye'de seveni boldur. hatta belki de şu anda sağlam bir anket yapılsa futbolu en çok bilen ve en doğru konuşan adam türkiye'ye göre rıdvan dilmen'dir; fakat rıdvan dilmen işinde çok çalışkan bir adam değildir. misal el classico'da yorum yapacağı maçta guti'nin o hafta içinde koltuk değnekleriyle hastaneden çıktığına dair basında dönen fotoğrafları görmemiş olması ve maç içinde "guti sakat mı?" diye sorması, aynı şekilde "bunlar şimdi aynı puanda olsa gol averajına mı yoksa genel averaja mı bakılacak?" şeklinde sorular sorması belli ki rıdvan'ın avrupa ve dünya futbolu hakkında dersine hiç ama hiç çalışmadığının göstergesi. herkes de gayet iyi biliyordur rıdvan'ın juventus'tan 6-7 oyuncu sayamayacağını, villareal teknik direktörünü bilemeyeceğini vs.

    diğer tarafta ise güntekin onay... kendisinin gerçekten bu işin okumaktan, takipten, araştırmaktan geçeceğine inanan birisi olduğu aşikar. bu takibi yapacak yeterli yabancı dil donanımının da olduğunu biliyoruz. yabancı spor medyasını da takip ediyor belli. değil günümüz takımlarının; 10 yıl, 20 yıl öncesi takımlarının 11'lerini sayacak bilgiye sahip. gün geçtikçe de üstüne koyuyor; fakat rıdvan dilmen'e göre gördüğü itibar solda sıfır kalır heralde. her ikisi de bunun farkında. rıdvan dilmen'in real-barça maçında "güntekin barça- atletico maçında futbolcuların sülalerini anlatırken maç 4-0 olmuştu" diyerek gülmesi de inceden bir mesaj olabilir.

    gelgelelim gol'e. burada sunucu ersin düzen. kendisinin okumaya, araştırmaya dayalı futbol bilgisi de rıdvan kadar olmasa da sınırlı. diğer yorumcular ise mert aydın ve güntekin. güntekin'in yüzde yüz programında içine bastırdığı, o bilgi-birikimi dışa vurma isteği adeta patlayan bir yanardağ gibi gün yüzüne çıkıyor bu programda. öyle ki en çok sözü kendisi alıyor. konuştukça konuşuyor, detay üstüne detay vermek istiyor. diğer taraftan, yanında oturan mert aydın da ich'in tabiriyle "yürüyen spor ansiklopedisi" tadında bir birikim olunca bence ortaya pek sevimli olmayan bir tablo çıkıyor. misal geçenlerde mert aydın sanırım 70 lerdeki bir lazio takımından bahsederken güntekin araya girdi ve "ben var ya ben. sayım mi o kadroyu size?" diyip bir nefeste 11'i saydı. rıdvan dilmen karşısında aklına gelen milyonlarca cümleyi söyleyemeyen, söylese de havaya konuşmuş olacağını iyi bilen güntekin onay bu programda da tam tersi "ne biliyorsam söyleyeyim" diyerek daha farklı bir arayış içerisinde kayboluyor.
  • futbolun orgazmı

    (bkz: eduardo galeano)
  • konserlerde en gaz sarkilardan biri olabilecek düzeyde bir malt başyapiti. laylaylaylaylaylaylaylaylaylalalalaylaylay...
hesabın var mı? giriş yap