• kendi içerisinde birbirini takip eden aynı eylemlerin meydana getirdiği bir kısırdöngüdür.

    sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan, akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan, akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan, akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan. akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan. akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan. akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan. akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkılmayan, yüz yıkanıp kahvaltı yapılan, ya da yapılmayan, işe güce, okula, şuraya buraya gidilen veya gidilmeyen, akşama kadar o derse girip bu dersten çıkan, işinde gücünde çalışan veya çalışılmayan. akabinde eve dönüp, yemek yenilen veya yenilmeyen, oturup tv izleyip, entry girilen veya girilmeyen, uyuyup ertesi gün sabah kalkılan ya da kalkı...
  • her gün aynı tekrarlar... her gün yeniden... her gün aynı... peki ama neden?
    ortasında kocaman bir delik var çünkü; her günü yutuyor, yuttukça acıkıyor, yuttukça her günü baştan almak gerekiyor... işte al sana; gündelik hayat.
  • çok dürüst ve net olmam gerekirse sanırım artık beni sadece sıkmayı ve yormayı başarabilen boş olgu. hakiki, saf (b)ilgi alanlarının, derinliğe ait olanın aktarımını gündeliğe, batının çevirisini zahirin diline doğrudan gerçekleştiremediğinizde, beden-zihin ve ruh dengeleriniz şaştığında devasa bir uçurum olduğunu algılıyorsunuz teoriyle pratik arasında. böyle "ne gereği var(dı), şu oyun bir an önce bitse de perdeyi kapatıp gitsek tez elden" zihniyetleri... bir garip hissiyat bu aralar çok yoğun yaşadığım... hani bir söz vardı kimindi hatırlamıyorum, "dünyaya uyum sağlayamayanlar onun değişimini/dönüşümünü gerçekleştirmek için gelmiştir" gibi, işte hala bu türden ütopyalarla avunup zaman öldürmek tek yaptığımız. irtibata geçmeye çalıştığın ve özellikle de böyle bir ülkede varlığının içinde çölde bir vaha misali dünyaya dair umut uyandırdığı bir kardeş ruhla bile diyaloğa girmeni sağlayacak rastlantıları yaratmak bu kadar küçük ihtimalken, her birimiz ayrı bir köşeye savrulmuş tutunmaya çalışırken hayata... bilmiyoruz birbirimizin kadrini kıymetini topu topu bir avuç insanken şurada zaten. önyargılarımıza, öfkemize, hırslarımıza, rekabete, çatışan egolarımıza, çıkarlarımıza, insandaki hayvana yenilip boyun eğiyor dostluklar, ayrılıyor zaten bir şekilde yollar eninde sonunda. bilmiyorum sanırım ben biraz fazla bitkinim.
  • rutinleri, sorumlulukları, zorunlulukları, kısır döngüleri ve hatta komple varoluşuyla oldum olası derdimin olduğu içerik, derinlik ve anlam yoksunu angaryalar zinciridir, bütünüdür bu. bunu tamamen zaman kaybı ve gereksiz zahmet, eziyet olarak gördüğüm ve büyük bir şevkle tümden yok sayma arzusunda olduğum halde, gerçekçi ve mantıklı bir yaklaşımla öyle kesin çözüm olacak bir esc tuşunun, acil çıkış butonunun falan var olmadığını da gayet iyi bilirim. an kavramının gerçekten hissedildiği anlar, yaratım vb. eylemler panzehiridir ancak, ama onlar da geçici çözümdür, semptomatik tedavi gibidir. günün sonunda geri dönersiniz seve seve (!) o gündelik deşik düzleme, boyuta. bir de son derece sorumsuz yaşıyormuş gibi görünen ama içyüzünde sorumluluk duygusunun deyim yerindeyse bokunu çıkardığı için çareyi ondan sürekli köşe bucak kaçmakta bulan, o sorumluluk sözcüğündeki m harfinin her zaman kendisi açısından bir adet n ile yer değiştirdiği, aşırı mükemmeliyetçilik ve takıntıdan bir türlü eyleme geçemeyen, lanetten hallice bir kişiliğe sahipseniz yandınız, vay halinize... özgür düşünceli ve ruhlu, aslında dünyaya çok daha yaratıcı, zekice ya da ruhsal odaklı bir sürü güzellik katabilecek potansiyelde bir birey olduğunuz halde, bu pislik yuvası düzlemde abartılı ölçüde zaman kaybeder, doğuramadığınız bütün o "çocuklara" müzmin gebe olduğunuzdan kronik ve şiddetli bir manevi doğum sancısıyla kalakalır, sürünürsünüz yıllarca. ne diyeyim, her neye içtenlikle inanıyorsanız o size kolaylık versin; çünkü ihtiyacınız olacak... ben artık o kadar sıkıldım ve bıktım ki, tahmin bile edemezsiniz.
  • yaşamın kısa kenarı.
  • çok kötü bir şey olmuşken mesela. çok kötü. oturup yemek yemek. yemek yemek? pilav falan. beyaz beyaz pirinçler. pirinçten hayata hayır. çok kötü bir şey olmuşken mesela. gündelik hayatın devam etmesi. karnın nasıl olup da acıkması? bir şeyler oluyorken karınların acıkmasına hayır.
  • dünyada, insanların arasında, yeteri kadar uzun süre yaşadığınızda gündelik yaşantınız, bir dizi törensel hareketler toplamına dönüşüyor. bu törenler iki gruba ayrılabilir:

    birinci grup törenler, gündelik hayatlarımızda başımıza bir şekilde gelmek zorunda olan cenaze töreni, düğün töreni vesaire. bu törenlere katılan insanların belli birtakım görevleri ve bu görevleri yerine getirirken uygulamak zorunda oldukları kalıplaşmış hareketleri -ritüel- var: profesyonel olanlar, yani din adamı, nikah memuru gibi rollerdeki insanlar töreni yönetmek ve yönlendirmekle yükümlü; düğündeki damat ve gelin uzun yıllar sonunda kendiliğinden oluşmuş çeşitli hareketleri – ayağa basma, gelini öpme, çiçeği fırlatma, vs.- yapmakla yükümlü, cenazenin öznesi olan ölünün yakınları üzgün görünmekle, konukları ağırlamakla ve mesela ölü de ölü gibi hareketsiz olmak ve kayıtsız davranmakla yükümlü. -sanki cenaze onun cenazesi değilmiş gibi. adama tören yapıyorlar, adamın umrunda değil, yatıyor öyle.-

    ikinci grup törenlerse çok daha saçma. onlar da başınıza bir şekilde gelmek zorunda ama aslında olmayabilirler de. askeri törenler, devletlerin daha önce özel gün olarak belirledikleri günlerde yapılan törenler, dini törenler bu gruba dahildir. askeriyede üzerine birtakım anlamlar yüklenmiş, aslında diğer kumaşlardan fiziki, kimyasal ve biyolojik yapı olarak çok fazla farkı olmayan, yani nihayetinde bir “bez parçası” olan sancağa saygı töreni, bağımsızlık günlerinde yapılan resmi geçit törenleri -bizim 19 mayıs'ımız, nazi almanyası döneminde yapılan resmi geçitler, çin gibi ülkelerin füze roket şovları, birbirine oldukça benzer- , pazar ayinleri, namazlar, vs., bu gruba girerler. hepsinin ortak noktası törene katılan kişilerin ne yapmaları gerektiğini bilmeleri ve bu sayede töreni tören haline getirebilmeleri üzerine kurulu olmaları. -şimdi sen diyorsun ki tüm bunları tören başlığına yazsana lavuk! bakınız verecem oraya da. zaten ben bunları şu anda worde yazıyorum. nasıl yazayım tören başlığına?-

    bu analojiden sonra gündelik yaşamdaki davranışlarımıza, hareketlerimize geri dönersek, çok uzun süre dünyada yaşamaktan kaynaklanan bir törensel havanın gündelik yaşantılarımızın temeline nasıl da sızıp yerleştiğini rahatlıkla görebiliriz. peki konuyu nereye bağlayacağım? açıkçası ben de tam olarak bilmiyorum. söylemek istediğim tek şey onbinlerce yıllık kurulu düzenin artık her gün yinelenen bir törene dönüşmüş olduğu ve bizlerin de bu törene katılan, törenin hangi anında ne yapmasını gerektiğini bilen insanlara dönüşmüş olduğumuz. anatomik yapımızın hareket yeteneğinin sınırları da işin içine eklenince, ortaya çıkan kaotik bir tiyatro oyununu devam ettirmekten başka bir şey yap/a/madığımızı söyleyebiliriz. bir cenaze töreninde amuda kalkmak ne kadar abuk olursa bir toplantı ya da fatura kuyruğunda, belki bir arkadaş ortamında bile amuda kalkmak, törene aykırı bir hareket olacağı için, o kadar abuk olacaktır. hatta cenaze sırasında “yazık, üzüntüden ne bok yediğini bilmiyor.” gibi bahanelerle affedilme olasılığınız daha yüksek.

    konu bu şekilde ele alındığında, törenin ruhuna uygun olmayan absürt bir hareketin devrimci bir hareket olacağını söylemek bile mümkün. tabii bunlar tikel eylemler. ama bu mikro örneklerden yola çıkıp, dünyada değişimler yaratabilmiş o büyük insanların aslında tek yaptıklarının, törene uygun olmayan hareketler yapmak olduğunu söyleyebilirim. o gerçek insanlar törenin havasına -zeitgeist- uyarak töreni bitirmeyi kabul etselerdi büyük ihtimalle henüz yerimizde sayıyor olurduk. sonuç olarak, maymun canı sıkılıp ayağa kalktığında tüm tarihi etkileyecek bir devrime imza atıyordu. en azından kendisi gibi maymunların gündelik hayatını sonsuza dek değiştiriyordu.

    evet, aslında tek söylemek istediğim buydu sanırım.
  • bi de anlik yasananlar vardir. (bkz: anlik yasamak)
hesabın var mı? giriş yap