• önceki haftalarda eksik oynama sorunu yüzünden "mutlaka satan** olur!" düşüncesiyle o hafta 20 kişiyi çağıran* ama hiçbirisinin satmaması sonucu* 14 kişilik sahada 20 kişiyi oynatabilen*, daha sonra arkadaşlarından azar işiten*, sonraki hafta sadece 14 kişiyi çağırmasına rağmen bu sefer de 10 kişinin gelmesiyle yine arkadaşlarından azar işiten*, ne yapacağını bilemeyen*, sinirinden ağlayan* insan türünün gözyaşlarıyla takip ettiğimiz* dramı..
  • bu adamcagız için en eziyet cevaplardan biri de mac için aranan kişinin -ne biliyim abi herkes oynuyormu gelirim o zaman ama bi bakalım.. gibi cevap içermeyen bir cevaptır. bazı kılkuyruklarında kendine ekuri seçtiği tipinde oynaması sartı vardır -hayır abi mevlut oynamazsa ben oynamam yok yani aslında ondan degil hem misafir gelecek....
    bu durum oyle vahim sonuclara giderki bu gencin cep telefonu masrafı macta verecegi parayı katlar gecer bide bu arkadasların futbol ortalaması vasatlarda veya altında olup boyle bir misyonla kendilerini yesil halılara kabul ettirir.
  • sürekli maç ayarlayıp her maçta yenilmek, hem de farklı yenilmek de organizatör için bir dram halini alır. karşıda her zaman birlikte oynayan bir takım vardır ve hep o takımın karşısına ordan burdan adam toplayıp (oynayan oynayamayan kim varsa..) maça çıkılmaktadır. sonuç tabi ki hep hüsran olur..

    karşı takım: hadi ali bir maç ayarla da oynayalım..
    ali: eyvallah.

    ali: abi maç var oynar mısın?
    - kimle?
    ali: işte umutların takımı
    - olur.. kimler var?
    ali: hede hödö
    - eyvaahh..
    ali: erbil oynamıyormuş karşıda, bir şey olmaz..

    maç sonucu 13-0 yeniliriz (bkz: halı sahada gol atamamak)

    karşı takım: hadi ali bir maç ayarla da oynayalım..
    ali: eyvallah.

    ali: abi maç var oynar mısın?
    - kimle?
    ali: işte umutların takımı
    - olur.. kimler var?
    ali: hede hödö
    - ulan yine mi!?
    ali: kesin alırız lan..

    maç sonucu 12-3 yeniliriz

    karşı takım: hadi ali bir maç ayarla da oynayalım..
    ali: eyvallah.

    ali: abi maç var oynar mısın?
    - kimle?
    ali: işte umutların takımı
    - olur.. kimler var?
    ali: hede hödö
    - olum sen bıkmadın mı fark yemekten, utanmıyor musun? boyuna aynı maçı yapıp duruyorsun??
    ali: napalım abi, bu maç alırız kesin zaten..

    maç sonucu 14-5 yeniliriz

    karşı takım: hadi ali bir maç ayarla da oynayalım..
    ali: eyvallah.

    ali: abi maç var oynar mısın?
    - kimle?
    ali: işte umutların takımı
    - olur.. kimler var?
    ali: hede hödö
    - yeter be!!! bu sefer ben kuruyorum takımı! sen bıkmadın ben bıktım artık.. sen bana bırak takımı.

    yıldız oyunculardan kurulu takımımız sayesinde maçı 10-5 kazanırız. bu maçta kaleye geçen ali, her golden sonra çocuklar gibi sevinmekte hatta kendi kendine taklalar atmaktadır. ben de, ali'nin çilesini sona erdirdiğim ve sonunda yüzünün gülmesini sağladığım için çok mutlu ve gururlu hissetmekteyimdir.

    maçtan sonra arabalara doğru gidildiğinde bir de ne görelim?? ali'nin arabasının arka camını indirip arka koltuktaki çantayı yürütmemişler mi? yürütmüşler.. al sana yepyeni bir dram!! tam da galibiyet sevincinin üstüne "ah ali, kara bahtlı ali, nolacak şimdi" diye her kafadan bir ses yükselirken, ali'nin cevabı çok anlamlı olmuştur:

    ali: hiçbir şeyin bu maçın önüne geçmesini istemiyorum, ben hallederim.

    helal be ali!! o kadar ezilmişliğin, mağlubiyetin, farkın, sahadan boynu bükük ayrılmanın üstüne tabi ki geçemez hiçbir şey bu maçın önüne.
  • halısahanın parasını toplarken kimseden bozuk para çıkmayıp etrafta da bakkal gibi parayı bozduracak herhangi bir yer olmayınca "abi sen ver ben sana sonra veririm!" sözlerine inanması sonucu eksik olan halı saha parasını kendi cebinden tamamlayan gencin zügürtlükle sonuçlanan dramı...
  • cep telefonunun olmadığı dönemde cumartesi öğlen maçı için salı akşamından arkadaşlarını ev telefonundan aramaya başlayan, arıza çıkaran anne babaya maç için aradığını çaktırmamaya çalışıp bi yandan düzgün kadro kurmaya çalışan, son dakika satış olduğu zaman çaresizliğe kapılan insan evladının acınası durumudur. çok çekmiştir.
  • sehrin taa obur ucundaki hali sahayi gece 12 maci icin ayarlamak, rakip takimi olusturmak, kendi takimini olusturmak, takim arkadaslarini bir bir evlerinden alip ulasimlarini saglamak; akabinde fazla adam cagirildigini farketmek ve fedakarlik* edip kenarda oturmak, yenilmek, bir de tekrar evlere servis yapmak.. tam bir menajer olmak, ama uslanmayip gelecekteki maclari da ayarlamaya kalkismaktir..
  • halısahayı aramak, saat ayarlamak, daha evvelden aranıp maç teklifi yapılan arkadaşları tekrar arayıp saat bildirmek, maça gelmeyip son dakika golü atan arkadaşların yerine alelacele telefon rehberine bakıp rastgele adam çağırmak, eksik oynamak, tüm futbol oynama arzusuna rağmen oynayamamak gibi bir dizi sorunsalın bünyede oluşturduğu ruhsal hezeyanlardır.
  • su sekilde bir care bulduk: 30 macin parasi hali sahaya pesin ödeniyor. 10 kisi belli, 30 mac abone oluyor. gelemeyen kendi yerine baska birini ayarlamak zorunda. ha bunu yapmadi mi? sonraki maclara nah oynuyor, parasi da yaniyor. cok iyi isleyen bir sistem, 3 yildir bu sekilde
  • bu genç bir arabaya sahip ise daha da dramatik hala gelen dram çeşidi...
    maça gelmesi için çağırdığınız insan, "abi, çok işim var. evimden alırsan gelirim."** gibi bahaneler üretir. adam eksikliğinden dolayı da *organizatör genç eşek gibi serviscilik yapar*. kapısına gelince de 50 saat bekletir adamı, sonra da maça geç kalınır.* organizatör genç, organizasyonu yine eline gözüne bulaştırmıştır.
  • sadece sahayı ve oyuncuları ayarlamakla bitmeyen dram. halı sahayı ve oyuncuları ayarlamakla yükümlü gencimiz, herkesin maç saatinden önce orada olmasını sağlamayı ve maç bitiminde saha parasını eksiksiz toplamayı da üstlenmiş sayılır. hatta, maç esnasında çıkabilecek bir tartışma sebebiyle "ya nereden çağırdın bu adamı? maçın içine etti" tarzı ithamlara karşı kendini savunmak zorundadır. dolayısıyla, maç öncesi, maç esnası ve maç sonrası yükümlülükleri barındıran bu sorumluluk; stres kaldıramayan bünyelerde büyük gerginliğe sebep olurken, stres kaldırabilen bünyelerde, geleceğin profesyonel organizatörlerinden biri olmaya atılan ilk tohumlardır. şayet ahmet san, gençliğinde halı saha organizasyonları yapmışsa, "bu hale" gelmesinde o zamanki amatör çabalarının etkisi olduğunu düşünmek garip değildir.
hesabın var mı? giriş yap