• eğitimi ezberci, kolaycı, zeka düşmanı sistemden çıkarmasıyla tek tip insan isteyenlerin ve köy enstitülerini kurup köylünün gözünü açmasıyla köylüyü sömüren ağa şeyh tarikat taifesinin hedefi olan, buna rağmen yılmayan, ama çağdaşlık düşmanı kişilerin oyuncağı olmuş demokrat partinin muhalefetinin sonucu olarak ismet inönü tarafından feda edilen güzel insan. o ve yetiştirdikleri iş başında kalsalar, köy enstitüleri ezilmese, kesinlikle işler bu günkünden çok farklı olurdu. ne yazık ki ülkemizin geleceğini değiştirebilecek bu kişiler, o zamanın siyasi arenasında, aslanların önüne atıldılar.
  • 1899 yılında, bir padişahın tabağında kalan yemeklerin bir erkek çocuğa gönderildiği bilinir. bu olayın arkasında, dili tutulan ve konuşamayan çocuğa padişah yemeğinden arta kalanların iyi geleceği inancı yatar. sarayın artıklarını yiyerek dilinin çözüleceği düşünülen bu çocuk, büyüdüğünde özgürlük şarkıları söyleyerek sofraları devirenlerin korosunda ön sırada yer alacaktır!

    ancak, dili kendiliğinden açılan çocuğun başına daha sonra başka bir felaket gelir. sadece 3 yaşında olan bu çocuk, annesi ve babasıyla birlikte bir ev ziyareti sırasında hizmetçi kadın tarafından çingenelere satılmak amacıyla kaçırılır. istanbul’un altını üstüne getirilerek aranan çocuk, büyük bir şans eseri olarak bulunur.

    bir gün annesi neyire hanım, evde terlikleri bir araya toplarken oğlunu terliklerle konuşurken görür. tüm terlikler sıralar halinde, düzgün bir şekilde arka arkaya getirilen çocuk, onlarla konuşmaya ve bir şeyler anlatmaya başlar. neyire hanım bu durum karşısında şaşkınlık içinde kalır ve "eyvah!" der. "bizim oğlanın dili açıldı açılmasına, ama bu sefer terliklerle konuşmaya başladı."

    gizlice kapı arkasından oğlunun konuşmalarını dinleyen annenin korkuları, çocuğun terlikler karşısında bilgi dolu bir konuşma yaptığını duyunca daha da büyür. her gün tekrarlanan bu garip olay sonunda çözüme ulaşılır. çocuk, dayısı rauf'a ders vermek için gelen öğretmenleri dinlemekte, duyduklarını ise terliklere anlatmaktadır. bu "öğretmencilik" oyunu, aslında çocuğun geleceğinin habercisidir.

    terlikleri birer öğrenci gibi karşısına dizip onlarla bir öğretmenmiş gibi oynayan çocuk, aslında köy enstitülerinin mimarlarından hasan ali yücel'in ta kendisidir. bu etkileyici hikaye, bir çocuğun terliklerle konuşarak özgürlük yolunda ilerlemesini ve gelecekteki büyük rolünü önceden haber verir.*
  • atatürk, bir aksam, masasındaki herkesi matematikten imtihan ediyormu$.. masada bulunan hasan ali yücel’e de bazı
    sorular sormu$..
    — nokta nedir, çizgi nedir, diye.
    hasan ali bu dalda çok güçlü olmadıgını bildirmi$.
    atatürk:
    — sıfır nedir, diye sormu$..
    hasan ali:
    — sıfırı tarif etmek kolay, demi$, sizin yanınızda bana derler..
    — ama sıfırın da bir degeri vardır, diye devam etmi$ atatürk..
    hasan ali:
    — sizin yanınızda olduguma göre ben de öyle olmalıyım, diye cevap vermi$.
  • bir radyo programında öğretmenlere "eğer burnundan sümüğü akan çocuğun yanına gidip kendi çocuğunuzmuş gibi kendi mendilinizle burnunu silip ona şefkat göstermeyecekseniz bu işten vazgeçin." dediği rivayet edilen kişi.
  • milli egitim bakanligi gorevi yapmis, felsefe ve edebiyatla ugrasmis buyuk turk dusunur ve devlet adami. koy enstituleri onun eseridir. pek cok dunya klasigi cevirisi vardir.
  • "siyaset adami bir sonraki secimleri, devlet adami bir sonraki nesilleri dusunur" demis devlet adamidir.
  • kendisi hafızdır.

    ismet paşa'nın ölen annesi için kuran okumuş da, bakan olmak için yaptı demişler. o da "bir kuran okumakla bakan olunsaydı, hatim indirir başbakan olurdum" demiş.

    geçtiğim günlerden adlı anı kitabında bahseder bundan.
  • tabiri caizse, türkiye'nin eğitim-öğretim alanındaki atatürk'üdür..
  • türkiye'nin gelmiş, geçmiş en iyi milli eğitim bakanı ve can yücel'in babası.

    onun teşvik ettiği çevirilerin hala üzerine çıkılamadı ve o düzey yakalanamadı. çeşitlilik ve kalite açısından inanılmaz eserleri türkçeye kazandırdı.. hala o çeviriler kullanılmakta.
  • sunay akinin anlattigina gore, sultan ii. abdulhamit sarayindan bir kereligine artik yemeklerinin saray disina cikartilarak dili tutulan konusamayan bir cocuga gonderilmesine izin verir. cunku donemim hocalari her yolu deneyen ailesine bu yontemin ise yarayacagini soylemislerdir. din hocalarinin bu onerisi ise yaramaz ancak cocuk buyuyunce dili kendiliginden cozuluverir. bir gun annesi oglunu evdeki terlikleri toplarken yakalar. terlikleri tek sira olarak dizen cocuk onlarla konusur, birseyler anlatir. annesi cocugun kafayi yedigini dusunur once. ancak biraz dinledikten sonra oglanin terliklere bilgi dolu bir konusma yaptigini duyunca olayin ic yuzu ortaya cikar. cocuk dayisina ders veren ogretmenin anlattiklarini dikkatle dinlemekte ve duyduklarini daha sonra terliklere anlatmaktadir.
    sunay akin der ki *"cocugun terlikleri oyuncak ogrenciler yapmasi egitimi ne de guzel tarif etmektedir. egitim bilime dayandirilmaz ve yeniliklerden uzak kalirsa, yikanmayan bir ayağa donusur ve icine sokuldugu terligi de kokutur"

    iste bu cocuk buyuyunce egitim alaninda bugun hala konusulan reformlari yapacak olan hasan ali yucel'den baskasi degildir.

    (bkz: adam olacak cocuk terliginden belli olur)
hesabın var mı? giriş yap