• ibrahim sadriyi ilk kez kanal 7 ekranlarinda gordugumde siir okuyor idi.siir okurken ki hal tavir ve ses tonundan o gune kadar kimsenin akil edemedigi siir ile parodi ve mizah i akil etmis sahane bir komedyen olduguna inanmistim.zira siir bittikten sonra kendi mesrebince espri yapiyor, eglendirici olmaya calisiyordu.takriben 2 bolum kadar onu mizahci sanarak, zevkten ellerimi cirparak, kahkaha krizlerine girerek izledim kendisini.sonra yonetmenimiz uyardi, kendisinin cidden siir okudugunu soyledi.dunyam yikildi, elimden oyuncagim alinmis gibi huzunlendim.
    oysa ki hepsi bir saka ve onun parcasi olsa sahane olmaz miydi?
    sirf siir okurken dalga gectigini sandigim mimiklerinin ardinda ciddiyet payi olmasa stend ap ina bile gitmez miydim?
    giderdim.
  • son kitabinin adi "ben sana mecburum"dur. oha be kardesim dedirten adam. tamam çal, çırp da... yani... bu davranışa uygun atasözlerimiz var fekat ne sözlüğün konsept limitleri kaldırır, ne de benim terbiyem.
  • oğlum, onüç-ondört anahtarı ver
    al usta
    oğlum, yat motorun altına
    nesi var bir bakıver
    olur usta
    oğlum, iyi sık civatayı
    sonra sahibi neder?
    sıkıyorum usta
    bileğim yettiğince
    yüreğim yettiğince
    sıkıyorum işte
    oğlum, terlemişsin
    akmasın terin motora
    motor pas yapar sonra
    olur mu be usta
    ter pas yapar mı
    gözyaşı pas yapar mı?
    oğlum ne diyorsun bak işine
    bakıyorum usta
    yalnız ellerim
    ellerim çatlamış be usta
    ellerim acı içinde
    yüreğim var ellerimde
    yüreğim yanıyor usta
    kan ter içinde
    hem usta
    sen hiç okula gittin mi
    okul nasıl bir şey be usta
    öğretmen nasıl biri
    usta sahi
    orda da motor baktırırlar mı ki
    orda da söverler mi çocuklara be usta
    orda da döverler mi?
    oğlum bak işine kızdırma beni
    olur usta ha usta
    senin anan da saçlarını okşar mıydı
    sana ağlar mıydı gecenin al yalazında
    sahi usta sen hiç ağladın mı bir sabah
    cansız düşende anan
    yavaşca gözlerinin önünde
    oğlum bak işine!
    attırma tepemi gir motorun altına
    usta dur kızma!
    bak giriyorum motorun altına
    dünyanın altına
    giriyorum usta giriyorum
    desteğe gerek yok usta
    desteğe gerek yok
    ben oraya yüreğimi koyuyorum
    inan taşır be usta
  • yüzünü görmeden dinlemesi hoş bir insan"dı". âlemin en ünlü şiir okuyucusu oldu birden. aslında öyle fiyakalı işlere değil, içinde munzur olan, toprak kokan şiirler yazıp bir yankılı bağlama sesi eşliğinde okumaya yakıştırdım hep onu.

    en ünlü olmak, en beter olmaya gitmekmiş.
    "ah yaban gülü.. ah kara hazer çiçeği.. ah gurbetin şıvan yıldızı"
    ah be ibrahim sadri..
  • az önce kendisinin atv sabah kuşağındaki haber programını sunarken gördüm. kirli sakal bırakmış, hal, hareketler pek değişmemiş. sabah sabah ekranda görünce kendi kendime, nerede o eşref saati zamanları, nerede bugünkü durumu diye sormadan edemedim. kendisinin bu değişimi, aslında günümüz muktedirlerinin ve malum kesimin geçirdiği "anti" değişimin bir yansıması aslında. o zamanlarda saf mütedeyyin olan çoğunluk, şimdi nereden bir fayda devşiririm, nereden parsayı vururum kafası yaşayan aç gözlü, dini diyaneti ikinci plana "sallamış" ademlere dönüştü.

    tanım : aslında gerçekte ne iş yaptığı belli olmayan, bir zamanların komik adamı.

    edit : bahsettiğim "eşref saati" programı, 1994'te yayınlanan ilk versiyondur. 2004'te yeni versiyonuyla tekrar yayınlamış, başlığında gördüm, izlememiştim o dönem.
  • zamanında kanal 7 ekranlarında komiklik yapma girişimlerinde bulunmaya çalıştığı bir talk şov programı sunuyordu bu adam. sonra duygusallaşıp şiir okumaya başladı. şimdi de haber sunuyormuş.
  • 95 yılında bir gece uykusuzluğumda kanal 7 televizyonunda izledim ilk defa kendisini. henüz 12 yaşında bir çocuktum. tv'de ki bu komikler yapan sempatik abiyi izlemek iyi gelmişti bana. komiklik yaptıktan sonra, on iki yaşımdan beri hiç unutmadığım ve bu yaşıma kadar hayatımın her alanında yaşam felsefesi yaptığım bir menkıbe anlattı.
    ibrahim peyhamberin etrafı odunlarla çevrilip yakılma işlemlemlerine geçilecekken, gökyüzünden bir serçe ağzında bir kıymık parçası atar. ibrahim der ki ''o attığın kıymık ne fayda sağlayacak bu ateşe?''
    serçe de ''olsun ibrahim, maksad düşmanlığımız duyulsun'' diye cevaplar.
    daha sonra başka bir serçe ağzında bir damla suyla gelir ve bunu ateşe atar. ibrahim ona teşekkür eder ama bu bir damla suyun ateşe ne faydası olacağını ona da sorar.
    serçe de; ''olsun ibrahim, maksat dostluğumuz duyulsun'' der.

    o gün bugün ben de zalime mümkün mertebe dilimi tükürmekten çekinmedim. ne pahasına olursa olsun iyi insanların yanında durmaya çalıştım. ibrahim sadri o gün, o programda necip fazıl'ın ''kaldırımlar'' şiirini de okumuştu. şiirden hiç bir şey anlamamıştım fakat hayatımda bu kadar güzel bir şekilde hüzünle arındığım çok az olmuştur.

    yıllarca izlemeye devam ettim ibrahim sadri'yi. gecenin bir yarısı tv'de çıkan bu adamı bilen çok az insandık. 99 yılında çıkarttığı şiir kasediyle ulusal anlamda tarkan kadar meşhur oldu. bu gün o şiirleri dinleyince ne kadar kötü olduğunu anlayabiliyorum fakat yine de kendisine beni şiire bu kadar güzel bağladığı için teşekkürü borç bilirim.

    son yıllarda bir kaç kez çalıştığım yerin kafetaryasındaki tv'de a haberde sunuculuk yaparken gördüm kendisini. görmezden geldim. ve büyük acılarla görmezden gelmeye çalışıyorum.
  • kendi tabiriyle "şiirsel metinler" yazacağına hikaye yazmayı sürdürseydi, özgün ve nitelikli edebi ürünler verirdi. istanbul'u bilir, insanları iyi gözlemler, sokak ağzına vakıftır, tahkiye gücü kuvvetlidir, doğaçlama yeteneği vardır... fakat o, tüm bu özelliklerini imç bloklarında kullanmayı tercih etti. kendi alanında başarılı da oldu. ancak, tekyumruk bilal hikayesini okuyanlar, sadri'nin bambaşka bir yönü olduğunu bilirler, ve o damarı kuruttuğu için sadri'ye kızmakta haklıdırlar. ah ulan ah sadri abi!
  • trt'de sundugu "ramazan sevinci" programında boğazdaki yunusları göstererek "bakın sevgili seyirciler, yunus balıkları". ilk başta dil sürçmesi sandım ama ezan okunana kadar sürekli yunus balığı diye tekrarlayıp durdu. bir de iftara yakın kafası iyi oluyor sanırım. bir dedigini beş kere tekrarlıyor ki sonunu ezana bağlayabilsin.
  • atv kahvaltı haberlerini sunan kişi.
    ibrahim bey etliye sütlüye dokunmayayım derken iyice bambaşka bir formata döndürmüş programı. adeta kanada'nın, isveç'in haber bültenini sunuyor adam. ülkeyle alakası yok. hiçbir sıkıntıdan zerre gram bahsetmiyor. varsa yoksa çocuklar karda nasıl eğlendi, hangi yemekte ne kadar kalori var, basur ağrılarına ne yapmalıyız. avustralyada görülmemiş facia, italya'da ayıplanacak skandal, meksikada dehşet anları. türkiye? türkiye iyi.
    görülmemiş bir hükümet sevgisi var kendisinde. torunlarından torunlarına anlatılacak kadar efsane bir sevgi.
hesabın var mı? giriş yap