• hamile kadınlar tarafından en çok satın alınan ve akabinde en çok iade edilen doğan cüceloğlu kitabı.
    (bkz: ay ben yanlış anladım)
  • son dönemlerde maksadı aşılarak kullanılan terim. bir kesim saflığın, haylazlığın ötesinde bir şeyleri ifade etmek için kullanıyor bu terimi. mutsuz musunuz, eşiniz dostunuzla sorununuz mu var, çok mu karamsarsınız, çok mu içe kapanıksınız daha ne duruyorsunuz hadi içinizdeki çocukla tanışın mutlu olun, derde tasaya son verin.

    ancak şunu da belirtmek gerekiyor bunu söyleyen insanlar karşılarındakini kafalamak adına kullanmıyorlar bu geyiği kendileri de inanıyorlar. gözlerimle gördüm. üç arkadaş * * * katıldığımız bir eğitim sırasında konu döndü dolandı içimizdeki çocuğa geldi yine. gözlerimizi kapatıp ormanın içinde huzurlu bir yer hayal etmemiz ve o eve içimizdeki çocuğu ziyarete gitmemiz istendi. sonuç? biz gülmemek için hmıff pfff sesleri çıkarırken neredeyse bir oda dolusu insan gitti efendim oraya, içindeki çocukla buluştu, konuştu, beraber yemek yedi, tekrar oraya gideceğine dair içindeki çocuğa söz verdi, kendini iyice kaptıranlar bir dahaki sefere gelirken ne getirmesini istediğini sordu içindeki çocuğa, sipariş aldı. birinin içindeki çocuk da küsmüştü ona "neden daha önce gelmedin" diye, barışmışlar sonra. * *

    içimizdeki çocuk değil ki bu, çoğul kişilik bozukluğunun yamacı sanki.
  • bu entry de "inner child (içimizdeki çocuk)" kavramının ezoterik yolculuğu nasıl etkilediğine dair konuşmak istiyorum.

    normalde ruhani gelişimi sekteye uğratan unsurlardan bahsederken bilinçaltı kalıpları, blokajlar, karmalar, vs. gibi konuları açarız. ama inner child denilen kavram, bunlardan belki de çok daha önemli. çünkü inner child, bizim direkt orjinal ruh kodumuzdur, özümüzdür. bizi biz yapan, eşsiz yapan şeylerdir. maskelerden, makyajlardan ve "-mış gibi davranmalardan" tamamen arınmış şekilde ruhumuzun en çıplak, en doğal halidir. diğer konular bu özün yanında üzerini kaplamış kabuk olarak kalır.

    belli bir yaşa gelip şu minvalde konuşan insanları sıkça görürüz: "şimdiki aklımla 18 yaşında olsaydım, şunu şunu yapardım."
    bu sorun birçok kişinin şikayet ettiği bir senkronizasyon sorunu. yani gençlik haliyle aklı başında olmamak veya aklı başında olgun haliyle gençliğini kaybetmiş olmak. kişinin içindeki çocukla iletişimini güçlü tutması, bu senkronizasyon sorununu ortadan kaldıracaktır. yani ne kadar yaş alırsa alsın, hep o çocukluğundaki orjinal ve doğal halini koruyacaktır. içindeki çocukla bağını güçlü tutmayı başarabilen insan, kendi özünü net biçimde tanımlayabildiği ve evrendeki rolünü hakkıyla idrak edebildiği için, hayatta aldığı kararlar daha nokta atışı olacaktır. önünü daha iyi görecektir. dolayısıyla ezoterik yolculuğu daha güvenli, daha "ne istediğini bilen" tarzda geçecektir. özetle, içindeki çocuğa yönelmek, kendine karşı dürüst olmaktır. kendine dürüst olana zaten evren de dürüst olur ve kişi, yalanlardan daha korunaklı hale gelir. bunun yanında içindeki çocuğa iyi davranan kişi dış görünüş olarak da daha genç, daha masum bir hale dönüşür.

    şimdi muhtemelen diyeceksiniz ki "biz bir günde bu hale gelmedik, içimizdeki çocuğu öldürdüler, bizi maske takmaya mecbur ettiler, vs." evet haklısınız. zaten insan zayıf bir varlıktır. çeşitli kozmik güçler ve beceriler kazanabilsin diye ezoterik öğretiler ona sunulur, nasibi olduğu kadarını alabiliyorsa alır, güç elde etme imkanını yakalar. fakat yaş ilerledikçe ne olursa olsun, dünyaya ilk geldiğinde acizdir. natal haritası ve kadersel planı neleri gerektiriyorsa, yaşı ilerleyince bazı olayları yaşar ve içindeki çocuk zamanla yara alır. ruhunda tıpkı cam kırıkları gibi parçalanmalar olur. bazen travmalar o kadar ileri boyutlara varır ki, kırıklar içinde kırıklar olur. tüm bunları yaşamaya mahkum bırakılmamızın nedeni, ruhumuzdaki maskülen ve feminen enerji dengesini oturtmayı dünyaya geldiğimizde henüz bilmeyişimizdir. keza yasak elmayı ısırdıklarında adem ve havva bu yüzden telaşla cinsel bölgelerini kapattılar. çünkü özgür iradeyi karmaya takılmadan dengeli biçimde nasıl kullanacaklarını bilmiyorlardı. dualiteyi anlayamayan da haliyle eril ve dişil öğeleri bir araya getirip yaratım yapamaz, tanrısal olmaktan uzaklaşır, köleleşir.

    "maske takmazsak kendimizi nasıl koruyacağız? öyle her önüne gelene içimizi açamayız ki?" diyebilirsiniz. evet, burada da haklısınız. tabi ki değmeyen insanlara karşı maskeli davranacağız. benim demek istediğim, maske konusunda aşırıya kaçmamak. yani o maskeyle iyice bütünleşip, kendi özünü o maskenin bir parçası gibi saymamak. işte kendini kandırmak budur. ve maskeleriyle aşırı bütünleşen insanların etrafı da kendisi gibi maskeli tiplerle doludur. bütün gün maskeli olmasıyla övünür, eve gelip yalnız kalınca da kendi gibi davranamadığı olayları hatırlayıp üzülür, ağlar. yalandan bir hayat yaşar. insan, maskeleriyle fazla bütünleşik haldeyken, istisnasız herkese karşı siper almış haldedir. dolayısıyla karşısına maskesiz biri çıksa dahi onu anlayamaz. onu gereksiz yere incitebilir, kıymetini iş işten geçince fark edebilir. sonra bir de bunun karmasıyla ayrı uğraşır, sanki başında yeterince dert yokmuş gibi. fakat kişi, içindeki çocuğa iyi davrandıkça, kendi frekansına uygun insanları otomatik olarak hayatına çekmeye başlayacaktır. kendi gibi içindeki çocukla barışık ve orjinal hali ile davranan insanları hayatına kazanma fırsatı bulacaktır. böylece daha sağlıklı insan ilişkileri kuracak ve depresyon, anksiyete, vb. problemlerinden kurtulma şansı elde edecektir.
  • yıllar önce hayatımın merkezine koyduğum kadın tarafından terkedilip ağır bir değresyona düşmüştüm. uzun süre kafamda intihar senaryoları çevirip de intihara meyyal olmadığımı kesinlikle anladıktan sonra nerede yanlış yaptığıma yoğunlaştım. bunu bilmek adına motoru indirip söküp parçalara ayırıp, tekrar toplayıp bir kaç da parça arttırdıktan sonra buna hiç de gerek olmadığını keşfettim. işte hemen bu kendini yeniden keşfetme zamanlarında karşıma çıkıp okuduğum ve tam anlamıyla da benim çözdüğüm yoldan çözüm önerdiği için şaşırdığım ve keşke bir yıl önce okusaymışım makinayı dağıtmama gerek kalmazdı dediğim gerçekten sıkıntı hisseden herkese tavsiye edebileceğim bir kitaptır. antidepresan almaya başlamadan önce kesinlikle denenmesi gerekir.

    ana fikri ise benim anladığım kadarı şudur: din, herhangi bir dogma, aşk, para, şöhret, başarı hırsı, kariyer, futbol taraftarlığı ve her ne başka adla olursa olsun sana dışarıdan dikte edilen dış değerlerden arın, yaşamının merkezine sadece ama sadece kendini al. meşgul bir insan ol. sözün özü, iyi yapabildiğin ve zevk aldıklarına yoğunlaş, başarı beraberinde geldikçe özgüvenin artar ve böylece huzur bulursun!
  • "içimdeki çocuğu öldürmemek" metaforu modern zaman hastalıklarından sadece biri. olgunlaşmayı başaramamış bireylerin tesellisi. bu hımbıllığı ayrıca övülecek bir şey olarak takdim etmeye çalışma salaklığını yıllarca pompaladı medya, ortaya çıkan şey 30 yaşında hala rasyonel davranmaktan uzak koca bebekler ordusu oldu.

    bu bakış açısıyla, "kendini geliştirme çabası" sözlükte genelde küçümsenir. hatta kendini geliştirmek sahteliktir diyen bile çıkar. bu hımbıl zihniyet ne spor yapar, ne bilgisini geliştirecek bir yatırım yapar, ne dil öğrenir, ne de insan psikolojisinden anlar.

    ve tavsiyeler:
    içinizdeki çocuğu; çocukluğunuzdaki o güzel anılara, ait olduğu, eğreti durmadığı yere koyun. ağlayıp, sızlanmayın, acizleşmeyin. yapamayacağınızı sandığınız çoğu şeyin yapılabileceğini gösteren nice örnekler var. en azından şansınızı deneyecek kadar cesaretli olun. hiç olmazsa tarafınız belli olsun.

    "çocuğumla arkadaş gibiyimdir" zırvalığına benzer bu tür söylemlere şüpheyle bakın. binlerce yılın birikimini taşıyan öğretilere burun kıvırmayın, tecrübeden daha iyi rehber yoktur. laboratuvar ortamından çıkma entel dantel, toplumsal birikimlerin düşmanı akademisyenlerin uyduruk teorilerini kendinize kalkan yapıp tabudeviricilik oynayanlara kulak asmayın.

    (bkz: çocuğunuzla arkadaş olmalısınız/@toroslardir benim yurdum)
  • "içimizde büyümeyen bir çocuk
    bilinçaltını ıslatıyor geceleri
    ama sürekli" *
  • içimizdeki çocuk yaramazsa asla yaşlanmamaktır.
    otobüste önünde oturan adamın ensesine tokat atmamak için ellerini bacaklarının altına sıkışıtırıyorsan. gazete okuyan birinin elinden gazeteyi hızla çekerek yüzündeki o boş ifadeye kahkahalarla gülebiliyorsan. arkadaşının evine tamam geliyorum, yoldayım, yaklaştım deyip,eve gittiğinde tam apartman kapısında cep telefonundan telefon edip, ben gelmiyorum kandırdım seni evdeyim diyor, bir dakika sonra zile basıp geldim diyorsan, o arada arkadaşından bir araba da küfür yiyorsan. ve bunları düşünüp uyguluyabiliyorsan. içindeki çocuk hala yaramazlık yapıyordur. yaşlanman olanaksızdır.*
  • michael jackson'dır.
    pek çok insan için onunla birlikte ölmüştür.
    içimizdeki çocukların bazıları şimdi ölü ve ama büyük çoğunluğu hala eşyasının tabiatı gereği etrafında gördüklerini model edinip taklit ediyor.
    yani onun için hala umut var. rahat dursun.
  • başlığa bilinçsizce bir sürü çirkin paragraflar girilmiş maalesef. iki sayfa entry içerisinde doğan cüceloğlu'nun kitabına değinen iki ya da üç entrye rastladım.

    kitabı bitireli bir aya yakın oluyor aslında, yalnızca kitap hakkında yapacağım yorumun derli toplu olmasını sağlayabilmek için kendime zaman tanıdım.

    şuan 22 yaşındayım ve kitap vesilesiyle 22 yıllık yaşantımda edindiğim duygusal ve fiziksel hayat tecrübelerini inceleme fırsatı bulmakla kalmadım, annemi, babamı, arkadaşlarımı da oturup düşündüm.
    şimdi diyeceksiniz ki "herkes hayatının bir noktasında şapkasını önüne koyar düşünür, bunun kitapla ne alakası var ki?" diye. ben de tam bu yüzden bu entryi girmek istedim.
    kitabı önermemin nedenini.

    insan, hayatının her noktasında, içsel anlamda çoğu zaman farkına bile varamadığı konuşmalar yapar, çatışmalar yaşar. işte bu konuşmalar ruhumuzu huzura kavuşturabilecek bir sonuca varmazsa, sinirlilik hali, kararsızlığın verdiği usanmışlık, yorgunluk... kısaca bunalıma girildiğinde gösterilen davranışlar ortaya çıkar.
    bu kargaşanın sebebi "içimizdeki çocuğumuz" ile ailemiz vesilesiyle içimizde oluşan "içimizdeki ana-baba"dır.
    ben bunu bilmiyordum örneğin.

    içimizdeki ana-baba, tahmin edebileceğiniz gibi hayatımızı yaşadığımız ülkenin, kültürün yapısına göre mantıklı şekilde, madden yürütebilmemizi sağlayan bireydir.
    içimizdeki çocuk ise, hayatımızı yürütme esnasında yaşadığımızı idrak ettiren huzurun, sevincin, mutluluğun içimizde yok olmamasını sağlayan, bu duyguların hayatımız içinde bulunacak şekilde hareket etmemize vesile olan, bizi yönlendiren bireydir.

    kitapta, bu bireylerin insan içerisinde baskınlık durumlarına göre kişide oluşabilecek olumlu olumsuz her davranış şeklini görebilme ve kendi hayatınızdan noktalar yakalama fırsatı buluyorsunuz.
    bulduğunuzda da "bunu bundan dolayı yapmışım", "bunu bundan dolayı yapmış" diyerek, aslında yaşadığınız ve belki de düzenli şekilde yaşamaya maruz bırakıldığınız durumlara açıklık getirebiliyorsunuz içinizde.
    sorunu bulup, çözüm odaklı yaklaşabilmek için mükemmel bir fırsat bana göre bu durum.

    herkes hayatının bir noktasında çevresindeki kişilerle ters düşer. bu kişi ister anne-baba olsun ister sınıf ortamındaki arkadaş, veyahut kuzenin vb.
    kitapta kendinizi görüp, yaşanılan şeyler hakkında düşünmeye başladıkça, insan otomatikman yaşadığı tecrübelerde rol oynayan insanları da düşünüyor. kişilerin size karşı davranışlarını yeniden sorguluyor, o davranışların sebeplerini kişinin hayatını bilme düzeyinize göre inceleyip, kendinizce en mantıklı cevabı bulabiliyorsunuz.
    o kişinin size yaşattığı mutluluğun da, kızgınlığın da üzüntünün de bir anlamı olmuş oluyor.
    kızgınlığınız, üzüntünüz dinginleşiyor, mutluluğunuz ise daha da katlanıyor.

    kitabı okuduktan sonra, kendi içimde yaşadığım çatışmaların biraz da olsa farkına vardım ve bu beni inanılmaz huzurlu birine dönüştürdü. kendime karşı, aileme karşı ve aile bildiğim diğer insanlara karşı daha sakin, daha anlama odaklı yaklaşır oldum.
    içimdeki olumsuzlukların sebebini kendime sesli şekilde söyleyebildiğimde, bunları kabullenme ve çözüm odaklı yaklaşma isteği uyandı çokça kez.
    bunun meyvesini her gün daha fazla yiyorum :)

    demem o ki, en başta kendi içinizde sizi huzursuz kılan şeyleri bulmak için çaba sarf etmek istiyor, bu karanlık odaların artık bi hava almasını istiyorsanız, kitabı muhakkak okumanızı öneriyorum.
    hepinize de sağlıklı ve bol gülücüklü günler diliyorum :)
  • dışımıza çıktığı anda dünyanın ağzına sıçmak isteyendir.
hesabın var mı? giriş yap