• ömür maceramızda hayatımıza her türden yığınla insan girer.
    bunların büyük bir kısmı iz bırakmadan teğet geçer. renksiz, kokusuz, gölge tiplemelerdir.
    çok az bir kısmı yaşanan katı gerçekliği yaşanılır kılar, varlığıyla yaşama anlam katar. bunlar beklentisizdir, dosttur, aşktır.
    teğet geçmeyip iz bırakanların büyük bir bölümü ise bir dönemimizde ciddiye aldığımız fakat zamanla kiminin sadece bir hokkabaz, kiminin düpedüz kıskanç-hasetçi-riyakâr-bukalemun, kimisinin de tanpınar'ın ifadesiyle ayaklarımızın ucunda yaltaklanan bir köpek, ağzında etimizden kopardığı kanlı bir lokma ile karnını doyurmaya çalışan bir kurt yavrusu olduğunu anlarız. ağızda küflü, çürük bir tat bırakan bu insanlar; hayal kırıklığımız, üzüntümüz ve dahi hayatın bize kattığı birer tecrübedir.
    işin aslı; hayatımızdaki insanların çok büyük bir bölümü için sadece işlevsel bir araç rolü görüyoruz. onlar için ayakkabı bağcıklarından veya yere döşenmiş kaldırım taşlarından hiçbir farkımız yok. hayatlarının bir kesitinde işlerine yarıyoruzdur o kadar.
  • kendileri iyi de, çevreleri kötü. etrafta, onlara karşı kendilerini kanıtlamak, kabul ettirmek istedikleri başka insanlar olduğu anda sapıtıyorlar. çoğunluğa göre saçmalamamış olmak için bireysel olarak yapılanlar sonuçta çoğunluğun toptan saçmalamış olmasına sebep oluyor. bir şeyin "herkes yapıyor" olması, o şeyin doğru veya mantıklı olduğu anlamına gelmiyor, ancak çoğunluk yaptığı zaman en saçma, en mantıksız, en vicdansız, en gaddar, en aptalca şeyler bile kabul görebiliyor. bir şeyi herkes yapıyor diye yapmak seçilmiş mahalle baskısı, tercihli sürü psikolojisinden başka bir şey değil, ve insanlar kendilerini buna çok kolay kaptırabiliyor.
  • insan, yaklaştığınca yaklaştığından ayrı;
    belli ki; yakınımız yoktur allah'tan gayrı...
    (nfk 1972)

    bu azim gerçeği müşahade eden beri gelsin.

    evet, sonuna kadar hakikattir bu mısralar. ancak içinde müthiş bir diyalektik de barındırır aynı zamanda. zira soyut olarak allah'a yaklaşmak mümkün değildir. kâmil bir insanı kıble edinmek bu noktada bir zorunluluktur. hakikatin bu kanadını inkar eden kimse ebediyen allah'tan uzak kalır ve lanetlenir; tıpkı iblis gibi; zaten lanet uzaklık demektir.

    hedefe gidebilmek için bir vasıta şart; ama hedefe ulaşıldığında vasıtadan inmemek de bir gaflet. varoluşun diyalektik karakteri her yerde geçerli. dikkat edin! kader meselesinden, irade konusuna kadar hemen hemen her şey, böyle çift yüzlü. ikisi arasında ahengi sağlayamayıp, kutuplardan birinde çakılıp kalanlar doğru yoldan sapıp gidiyorlar.

    züleyha, yusuf'u o kadar sevmesine rağmen onunla evlendikten sonra kendini namaza verdi. yusuf a.s. onu çağırmasına rağmen namazı bırakamıyordu. en sonunda yusuf a.s. ona dedi ki, " gel, zira rabbim bana çocuklarımız olacağını haber verdi". züleyha ancak o zaman namazdan ayrılabildi; zira allah'ın emrini ve hükmünü duymuştu. elbette o emir namazdan aşağı değildi.

    "ilahi ente maksudi ve rıdaike matlubi- allah'ım maksadım sensin ve dileğim rızandır" ölçüsünü unutan, işlerinde kendine başka gaye edinenler veya bir erkeği/kadını hayatının temel amacı haline getirenler, mutlaka o niyetlerinin aksiyle cezalandırılırlar. en büyük ihaneti kendilerine gaye edindikleri erkek/kadından görürler. evrensel düzen bu şekilde işler. kural şudur: "her kim bâtıl bir kapı açar; cezası o kapıdan verilir"

    ancak şunu da asla aklımızdan çıkarmayalım: züleyha, o huzur namazını da ancak ve ancak yusuf ve aşkı sayesinde bulabildi.
  • cok kotuler. deger yargilari yok, ahlak anlayislari mecburi. ıyi olmaya azmeden kalmamis, basari seviyesi yaptiklari kotulugun cektirdigi aciyla yukselir olmus. merhametin adini anani dublajla konusuyor saniyorlar. kimse kimseye acimiyor artik, kimse kimsenin basina bi sey gelmeden "ya gelirse" diye endiselenmiyor.

    kadinlar bitik, erkekler bitmis olmakla gururlu.

    ınsanlar alabildigine kotu ve asla kotulukten tatmin olmayan karni ac azgin birer canavar.

    dunya coktan bitti. bir canavarin biraktigi ayak izi artik insanlar.
  • insanlar dört kısımdır.

    birincisi: kalbsiz ve dilsizdir. asi ve hissizdir. allah buna hayır vermemiştir.
    sebebi: bu ve benzerleri, hayrı istemezler, hayır yolunu sevmezler. şu var ki; bir
    gün allah rahmeti iktizası bunları yola getirir. kudret eli bunların kalbine iman
    ışığı tutar. eğer istidatları varsa onlar da hak yola girerler.

    ama sakın bunlardan olma, onların ahlakını alma, onların hareketlerine katılma…
    hikmeti ise: onlar azap, gazap ve felaket insanlarıdır. yerleri cehennemdir,
    arkadaşları şakilerdir. ancak ilim sahibi isen, onlara yakınlık sana zarar vermez.
    çünkü onlara hayrı öğreten, doğru yolu gösteren bir insan olursun. eğer kendine
    güveniyorsan onların arasına gir ve hakk’a davet et. onlara doğru yolu öğret,
    hak yola çağır. görürsün ki; bu sohbetin hoş oluyor. allah sana, resullerin
    (as), nebilerin (as) kadar sevap verir. bunu anlatmak için hz. peygamber (sav) hz.
    ali’ye (kv) buyurduğu bir hadis-i şerifi nakletmek yeter:

    - “allah bir kimseyi vasıtanla doğru yola getirirse, bunun sevabı yeryüzündeki
    bütün mülke bedeldir.”

    ikincisi: dili vardır, kalbi yoktur. herkese hikmetten konuşur ama kendisi amel
    etmez. insanları doğru yola çağırır, kendisi kaçar. başkasının hatasını büyük görür
    ama kendisi durmadan yapar. allah’a karşı edep ve terbiye yollarını öğretir
    fakat kendisi büyük günahları işlemeye devam eder. insanlar arasında iyi görünür,
    yalnız kalınca önüne geleni yutan hayvana benzer.

    peygamber (sav) efendimiz bu adamın durumuna işaret ederek:
    - “ümmetim için en çok endişe ettiğim şey dilli münafıklıktır.”
    buyurmuşlardır. diğer bir hâdis-i şerifleriyle de:
    - “ümmetim için en korkulacak şey kötü bilginlerdir.”
    buyurmuştur…
    allah cümlemizi bu gibilerden korusun.
    bu zümreden çekin ve kaç, tatlı dili seni yakalar. güzel (!) sözü seni aldatır. günah
    ateşi seni yakar. onun manevi kir kokusu seni öldürür.

    üçüncüsü: kalb sahibidir, ama dili yoktur. halbuki o allah’a tam inanmıştır.
    allah da onu halkından gizlemiştir. onun üzerine manevi bir örtü çekmiştir.
    gözünü halktan kapatmıştır. bu insan yalnız kendi ayıbını görür ve onu gidermeye
    çalışır. kalbi tevhid nuru ile doludur. bu nur, insanlar arasına karışmanın
    güçlüğünü, onların ağzından çıkan sözün boşluğunu gösterir. o insan, selametin;
    sükütta, sessizlikte ve yalnızlıkta olduğunu bilir. peygamber (sav) efendimizin şuhadisi-i şerifini candan duymuştur.

    - “susan kurtulur.”
    o muhterem insan her şeyi can kulağı ile dinler, bu dinledikleri arasında şu da
    vardır:
    - “ibadet on bölümdür, bunun dokuzu sükûttadır.”

    bu zat velidir. allah onu kötülüklerden esirgemiştir. daima selamet içinde
    olur. akıl ve fikir sahibidir. allah’ın rahman sıfatı onda tecelli etmiştir. hayırlı
    insanla arasında, bu gibileri seçilir. bu gibilerden hem hayır umulur, hem de
    arkadaşlık edilir. hakk onun işini gördürür, halk onu sever. sen de sev, ona
    yaklaş… böyle yaparsan, allah da seni sever. bu gibi seçkin kulları ara, onların
    hürmetiyle yüce allah seni sevgili kulları ve salih kişiler arasına katar.

    dördüncüsü: en yüksek derece buna verilmiş ve melekut aleminde kendisine:
    - “azîm”
    adı verilmiştir. işte hazter-i nebi (sav) bu büyük zatın şanını tarif ederken şöyle
    buyurmuştur:
    - “bir kimse öğrenir öğretirse… ayrıca bildiği, öğrettiği ile amil olursa melekut
    aleminde ona, azîm ismi verilir.”

    bu zat, alim-i billah’tır. mertebeler ölçülürse en yüksek derece onun olduğu ortaya
    çıkar. dinin hikmet yönünü en iyi bilen odur. allah-ü teala birçok bilinmeyen
    ilimleri onun kalbine yerleştirmiştir. hiç kimsenin erişemiyeceği sırları ona
    sezdirmiştir. bu saf ve temiz kul, allah tarafından seçilmiş, sevilmiş ve hakk’a
    cezbedilmiştir. ilâhi hikmetleri çözüldüğü kapıya yalnız bu insan yetişmiştir.

    hidayet yolları buna açıktır. bunda istidat çok büyüktür. ve bütün sırları anlamak
    kabiliyeti vardır. bunda bilgi sonsuz, hikmet ölçüsüzdür. bu zat, allah yolunda
    bir şahtır. hak yola o çağırır, kötülükleri onlara o gösterir, kıyamet günü şefaatçi,
    dünyada temiz, allah indinde herşeyi makbul ve merguptur. doğrudur,
    doğruluğu tasdiklidir. resul (as) ve nebilerin (as) vekilidir. işte peygamberler (as),
    bunları vekil etmiştir.

    işte son had buraya kadar… insanoğlunun son durağı bu makama varır. buradan öte
    peygamberlik başlar. sana bu insan lazım. bunu ara, bulunca muhalefet etme,
    sözlerine darılma, uzak kalmaktan hoşlanma. onu sev ve sözlerine bağlan, her
    nereye varsan böyle birini ara ve zihninde onu gezdir. şunu bil ki: o ne söylerse
    selamet ondadır. helak, bataklık başkadadır. allah’tan onu iste, yol bundan
    başkaya varmaz. himmet başkalarında yoktur. yolunu bu ülkeye vardırmayan
    kurtulamaz. ama allah başka türlü emretmiş ise bir şey denemez. allah’ın
    doğru yolu gösterdiği kimselere kimse şaşmaz.

    ey iman sahibi; insanları sana bölüm bölüm gösterdim. kendini düşün, eğer gözün varsa bak. bu sayılanlara basiret gözünü gezdir ve kendine bir sığınak ara.

    eğer kendine acıyorsan bunu yap ve kurtul.allah , bize ve sana verdiği ve razı
    olduğu yolları göstersin… amin!…

    ( abdülkadir geylani, fütuh-ul gayb'tan)
  • insanlar;
    önlerine bakarken güneşi göremeyenler! özgürce küfredenler ve duasında bile hür olmayanlar. sımsıkı yakalananlar ve "bırakılanlar"...kelimelerden isyan şatoları kuranlar ve dili dönüp herhangi bir sevgi cümlesi kuramayanlar. haksız yere aşağılananlar ve hak etmeden rağbet görenler.
    sonra sen...suda kırılan ışık.(belki) bir boyut yanılsaması.
    arasıra dur, sus! tabiatı dinle ki yapıyorsun bunu. ölü müsün diri mi, bir bak?
    dışarıdan bakıldığında görünmez bir dirençle, korkunç bir vakarla karşılıyor gibisin en tahammülsüz durumları."kol kırılmış, yen içinde kalmış sanki"
    ayaküstü sorguya çekilirsin / (ah insanlar)! her insan bir yargıç, her mekan bir mapushane, her bakış bir duruşma. bir türlü bitmez cezan. ne sen tetik çekmişsin, ne de ölen var oysa.
    belki de "oluşun" sırrı burada? sabır?!! ama sabır ne kadar zor değil mi? bir bıçak yarasına gülümsemek gibi bir şey. sen ermiş değilsin ki. işte bütün felaket buradan doğuyor. oluşa boyun eğmelisin belki de...başka yolu yok bunun. çekilen acılardan mistik bir gurur payı çıkarmak.sana, bana düşen bu işte.
    bir şey beklemek!!
    bitmemek...
    unutma; insan yalnızken hürdür anck. rol yapmak sıkıntısındna kurtuldugu an. aşk, sevgi, insan...arzular bizi azaltıyor, dar bir mekana hapsediyor.
    bir iş, bir eş; mutlulugun iki şartı.
    bir iş, bir eş; tükendi insan. artık ömür boyu bu kısır döngüde takılıp kalacak.
  • insanlar çok fazlalar.
    insanlar çok konuşuyorlar, az dinliyorlar.
    insanlar az mutlu edip, çok mutlu olmak istiyorlar.
    insanlar nefes almak isterken, diğerlerini boğuyorlar.
    insanlar çok sevilmek isteyip, sevgi cimriliği yapıyorlar.
    insanlar kalpleri kırılmasın isteyip, diğer kalpleri parçalara ayırıyorlar.
    insanlar dertlerinin ciddiliğinden dem vururken, karşıdakinin sorunu için “buna mı üzülüyorsun?” diyebiliyorlar. nefret ediyorlar, nefret edilmeye tahammül edemiyorlar. fütursuzca eleştirirken, eleştirildiği anda tırnaklarını çıkarıyorlar. düşünmüyorlar, en kötüsü de düşünmeden konuşuyorlar..

    insan olmak, bazen çok can sıkıyor.
  • contact'ta `bir sahnede konusu geçer.

    --- spoiler ---

    doktor'un sahilde karşılaştığı uzaylıyla yaptığı konuşmadır söz konusu olan:

    you're an interesting species. an interesting mix. you're capable of such beautiful dreams, and such horrible nightmares. you feel so lost, so cut off, so alone, only you're not. see, in all our searching, the only thing we've found that makes the emptiness bearable, is each other.

    ilginç bir türsünüz. ilginç bir karışım. güzel rüyalar ve berbat kabuslar görebilirsiniz. kaybolmuş, mahrum bırakılmış ve yalnızsınız. tüm keşiflerimizde, görüyorsunuz ya, bulabildiğimiz tek şey boşluğu birbirimiz için katlanılır kılmak.

    link

    --- spoiler ---

    fotoğraflarla da anlatılmaya çalışılmış. bazen kelimeler ifade edemiyor gözün gördüğünü. mesela şurada biri albino iki afrikalı bebeğin birbirine dokunuşunu hangi harf tam olarak anlatabilir ya da hangi kelime başarabilir? bunların hepsinde de insanlar var ve insanlık dediğimiz, aslında bizden öncesinin, bizim ve bizden sonrasının tüm hikâyesidir/değil midir?

    ayrıca, bana kalırsa çok ilginç bir de detay var bu entry'de; 666. entry'm bu oldu ve konusu nedir? insanlar.
  • uzun süre sevdiğinizde bunu fark etmeyi bırakırlar ve uzun süre sonra affedildiğinde onu kullanmaya başlarlar. herhangi bir şeye hazır olduklarında takdir etmeyi bırakırlar.

    ancak siz gittiğinizde, artık geri dönmesi mümkün olmayan kişinin ne kadar değerli olduğunu anlamaya başlarlar!
  • görmezler, bilmezler, duymazlar. ne yapsınlar?

    (bkz: kurban)
hesabın var mı? giriş yap