• hayat thrust hızında akıp geçerken her haftanın asgari 5 gününü uğruna öldürdüğümüz meşgale.

    her sabah masama oturup da “allahım! önümdeki nereden baksan 30 sene daha her sabaha farklı ofislerde, aynı koltuklara oturarak başlayacağım!!” diye anırmama sebep olan zorunluluk.

    şikayetlenmenin hiçbir fayda getirmeyeceği branş.

    filhakika, ben yelken sporuyla ilgilenmek, binicilik yapmak, tenis oynamak, gaza gelip bir günde 5 kitap bitirmek, tembellikten tuvalete bile gitmemek, bir şarkıyı loopa alıp, 800 kez dinlemek, en zahmetli yemekleri pişirmek, sofrayı 50 dakikada hazırlamak, sofradan gecenin bir yarısı kalkmak, körler için bir kütüphane dolusu kitap okumak, mardin'deki süryani kiliselerini gezmek, lületaşı ağızlıkların yapılışını gidip yerinde görmek, çin'de hayvanat bahçesindeki pandaları "hadi len çiftleşin, soyunuzu devam ettirin" diye paylamak, 8 üniversite daha bitirmek, bir süreliğine hamburg'da limanda çalışmak, rize'ye gidip çay, ekvotoral iklimin hakim olduğu bölgelere gidip kakao tohumu toplamak, mclaren mercedes f1 takımı teknisyenlerinden olmak istiyorum.

    biraz kariyerizm allahım, biraz hırs, noolur..
  • pause tuşu. mesai bitince hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ederiz.
  • -selam
    -selam
    -şimdi bak, sen her gün 6'da, en iyi ihtimalle 8'de kalkacaksın.
    -ama?
    -şşt dinle. her söyleneni dinlemeyi de öğrenmelisin. bir yer var, oraya geleceksin. şanslıysan bir masan olacak, ama masa olmadan da oluyor. sen yeni olduğun için sana masa yok zaten. şimdi biz, gününün 10 saatini alacağız. fazla mesai diye bir şey de var, onlara kalmak zorundasın ama karşılığında genelde bir şey vermiyoruz. yemeğini veririz ama yine şanslı olman lazım. bir de yol paranı belki veririz. canımız isterse de sigorta yaparız.
    -sigorta nedir?
    -iş yüzünden sağlığın bozulacak. tamir olman gerekecek. sigorta orada işe yarıyor.
    -ama yahu ne olacak 1 gün bunları yapmaktan bir şey olmaz ki.
    -1 gün değil. haftanın 5 günü, o da şanslıysan. belki cumartesi de olabilir. 1 senede 1 hafta çalışmak yok ama izinlisin bak yine iyisin. şanslıysan 2 hafta falan olur, çok çok şanslıysan 3 hafta olur ama 3 hafta falan olması için en az beş sene falan çalışmış olman lazım. öyle yani, bunları istiyoruz senden ona göre.
    -yapmam ki. deli miyim ben?
    -ama karşılığında yeşil kağıtlar vereceğiz.
    -ne yapayım ben yeşil kağıtları?
    -para onlar. lidyalılar bulmuş süper bişi. kendine ev araba ne istersen alabiliyorsun. gerçi bunları alabilmek için 30 sene falan çalışman lazım ama olsun:)
    -ben bunları istemiyorum ki. karnım doysun yeter.
    -olmaz o.
    -ne olmaz?
    -doymaz karnın. bu sistemi böyle kurduk. ya çalışacaksın ya da öleceksin. çünkü sen istemesen de para sana lazım.
    -ama niye ya? iyiydim ben böyle ama açlıktan da ölemem ki.
    -evet işte ölmemek için bu dediklerimi yapman lazım.
    -ama öf yaa. son bir şey soracağım, bunun adı nedir?
    -bak işte, çok konuştun yine. çalışırken çok konuşmaman gerektiğini de öğreneceksin. çünkü bizim bizi dinleyecek insanlara ihtiyacımız var. doğru da olsa öyle her doğru her yerde söylenmez. bunu da öğreneceksin. bunun adına da "iş" deniyor ona göre.
    -iş demek... peki ama çok mutsuzum şu an.
    -geçer geçer. pazartesi gel başla.
    -neden pazartesi?
    -bak almam işe aç kalırsın.
    -tamam yaaa.
  • insana istediklerini yapması/elde etmesi için para veren ama istediklerini yapması/elde etmesi için gereken zamanı ve şevki bırakmayan olguya biz iş diyoruz, marslılar zıbbırıt diyor. aldığınız maaşla sizi ölçen insanlara arkadaş dediğiniz gün çekip gitme zamanınız gelmiştir, eğer ölçenlerin çoğu kadınsa evlenme zamanınız gelmiştir.
  • güzel birşey olsaydı üstüne para vermezlerdi denen şey.
  • toplumda bu olmadan adam/kadın veya en basitinden bir bok değilsiniz. adamlığınız da kadınlığınız da cebinize giren parayla ölçülür. istediğiniz kadar yüksek insani ve ahlaki değerlerle ve erdemlerle dolu olun işiniz yoksa siz bir hiçsiniz.
  • yaşamı devam ettirmek için ihtiyacımız olan geliri sağladığımız şey. çalışma, emek verme ve karşılığını alma durumu.

    biriyle alakalı, kişiyi tanımak adına sorulan sorulardan en başlarda gelir "ne iş yapıyor/sun" diye. tornacıyım, doktorum, organizatörüm, sekreterim, avukatım vs vs.

    bu mudur yani? toplumda o mesleğe biçilen statü ne kadar yüksekse kişimiz de kendini o kadar bir şey sanıyor. oysa bunlar yalnızca parçalar olabilir, olmalı. insanların yaptıkları iş üzerinden kendilerini tanımlamalarını anlıyor ama bir yandan da bundan hiç hazzetmiyorum. bu kadar mısın, bundan mı ibaret birçok şey yani?

    bu zamana kadar prestijli ve üst düzey işler yaptım, sonra işten ayrıldım, şimdi ise 1 sene aradan sonra yine işe girdim. prestiji aslında bence hala aynı, çalışacağım pozisyonun türkiye'de biraz tuhaf bir algısı var. o nedenle söylediğim kişilerin yüzünde bir "hmmm, yaaa, hay allah" ifadesi görüyorum. bu tip kimselerin bakışıyla durumu değerlendirecek olsam direkt alacağım ücreti ve imkanlarımı sunarım ama yüzlerindeki "hay allah" ifadesini destekleyip "evet aynen öyle" diyorum. bir an duraksamaları dahi hoşuma gidiyor.

    sonra da git biraz sosyalleş murzim. kolay mı allah aşkına??
  • cumartesi çekilmeyendir, pazar çalışılması hayatı sorgulatır. yokluğu ise ayrı bir derttir.
  • fizikteki işin tanımı şudur: bir cisme etki eden kuvvetin yarattığı toplam enerji değişimi. örneğin, hareket doğrultusunda uygulanan kuvvet sayesinde bir cismin hızını değiştirmek iştir. bir cismi yerden alıp yüksek bir yere koymak da iştir. bu örneklerin ilki kinetiği, ikincisi potansiyeli değiştiren işlerdir. ikisi bi arada da olur neden olmasın.

    gelelim işin formülüne. öncelikle potansiyel enerjiye bakalım: m.g.h (bunun nasıl hesaplandığını yazan yazmış (bkz: #3255991))

    m.g yerine f yazabiliriz. bizim için önemli olan konum değişimi olduğu için deltah ile f'i çarptığımızda yapılan işi buluruz (ivmeli hareket yapmadığımızı var sayıyoruz.) neyse efendim sonuç olarak elimizde şu kalıyor: work=f.dx

    kinetik enerji de bunun üzerinden bulunmuş. onu da şurada yazmıştık (bkz: #27191535)
  • babaanenin güne giderken üstünde "erhanlar kuyumculuk" yazan bez poşetidir aslına bakarsan. cümle içinde kullanalım:

    -işimi hanımzarlarda unutmuşum.

    -işimi alayım da günde yaparım.

    -işimi buraya koyayım da yatsıdan sonra örerim.

    gibi mesela.
hesabın var mı? giriş yap