• bir yerde resmini falan görünce pek fazla etkileyiciliği olmayan sıradan bir fransız olarak nitelendirebilirsiniz. onun sırrı mimiklerinde, gülüşünde, konuşmasında, sesinde saklı. ben de before sunrise sonrası kendisine tutulanlardanım. zaten aksi pek mümkün değil.
  • çok yetenekli, çok sevimli bir kadın ve bununla birlikte, aktrislerin en güzeli ilan ettiğim kadın -evet kendi kendime-.
    babamla bir filmini izlemek isteyip "baba kadın çok akıllı yaa, hem yazıyor, hem yönetiyor, hem oynuyor" demiştim, babam da "yılmaz erdoğan gibi yani" demişti. aradaki farkı anlatıp onu üzmek istemedim. o hala babamın yılmaz erdoğan'ı, benim ise rollerini paylaştığım kadın.
    özel bir kadın.
  • 14 yaşında katıldığı deneme çekimi youtube'da yer alan oyuncu. ışınla bizi scotty
  • uc renk:beyazin guzeller guzeli dominique' i, before sunrisein celine'i fransiz oyuncu. son olarak waking life la karsimiza cikti...
  • tiyatroya, müziğe ve fransızca'ya gönül vermişlerin bir zamanlar ''ben büyüyünce julie delpy olacağım!'' diye hayal kurdukları kadın.
  • before üçlemesinde oyunculuk olarak en başarılı performansı before midnight filminde gösteren ama en güzel halinin before sunrise'da olduğu kadın. fakat sadece julie delpy'i değerlendirdiğimizde before sunset benim favorimdir. sırf gitarı eline alıp o güzel sesiyle çok anlamlı bir şarkıyı söylediği için.
  • zaman zaman gerçekten çok şirin ve çekici görünmekle beraber inanilmaz derecede çirkin ayak bilekleri vardır. before sunrise'da ethan hawke'la beraber trenden inip yürüdükleri sahnede richard linklater abimizin neden seçtiği anlaşılamayan planında bu bilekler açık ve net bir biçimde gözler önüne serilmektedir. richard'da bu çirkinliğin farkına varmış olsa gerek ne before sunrise'ın geri kalanına ne de before sunset'e böylesi bir görüntü koymamıştır.
  • gündoğumundan günbatımına bayağı bir yol katetmiş, çok daha güzel bir bayana dönüşmüş bayan.
  • before sunset'in son karelerinde yaptigi nina simone taklidi ile hafizama kazinmis, sirinlik abidesi afet.
  • before sunset filmini izlerken bir fransızın ingilizceyi bu derece akıcı bir aksanla konuşmasının mümkün olmadığını ,
    dublajın dünyanın sekizinci harikası olduğunu düşüne dururken,
    kediyi merak öldürmez diyerek,
    kadının biyografisini elden geçirince görmüş oldum ki; kendisi 20 senedir los angeles-new york-paris üçlemesinin, amerika'daki eklemlerine daha fazla ağırlık yüklüyormuş, ve hatta amerikan vatandaşıymış, dahası new york şehrinde sinemacılık okumuş.
hesabın var mı? giriş yap