• sessiz bir fırtına. yakındır artık köyleri önüne katıp götürmesi..
  • yazmayayım diyordum ama yazacağım şimdi, kurt var duramıyorum.
    birincisi olayları başından beri takip ediyorum.
    kaan koç'un da yazılarını mütemadiyen takip ediyorum, daha önce belirttiğim gibi. uzun zamandır hürriyet'le pek aram yoktu, ama bu aralar alper dülgerci, feyyaz ve kaan koç'la birlikte farklı bir ivme kazandı gibi geliyor bana. ercan saatçilik falan değil bu, sadece birçok gazeteyle birlikte okuyorum işte neyse..
    kaan koç şöyle bir şey demişti kasımpaşa maçında, sitede de var; kasımpaşa'nın futbolunu övdükten sonra "ve yılmaz vural, fenerbahçe'nin bu maçtaki tek yaraatıcı oyuncusu alex'i de antifutbolla -haklı ve doğru olarak- kitleyince fener'i bitirdi." demişti.
    attila gökçe ise, bir futbolcuyla ilgili bu sözü "vaaaayyy koç'um!" gibi kahvehane ağzı ve aşağılar bir başlık attığı yazısında baştan aşağıya çarpıtarak vermişti. yani attila gökçe'nin yazısında kaan koç, bütün kasımpaşa'ya antifutbol oynatıyormuş gibi yazılmıştı.
    bunun üzerine de kaan, o malum sert ve cesur yazıyı yazdı.
    yanlış mıydı?
    birkaç gün üzerine gittiler, linç kampanyası gibi... çünkü kaan koç, hiç tanımam kişiliği nasıldır bilmem ama dik durmuştu. herkesin beklediği "el etek öpme seansı, büyüğün yalan da sölese eğil yavrum" olayına girmeden net bir şekilde kendini ortaya koydu.
    şimdi de "elinin şiiriyle futbola bulaşmasın" diyor bazıları. ulan kabzımalından doktoruna kadar hiçbir yazı gücü olmayan, yazma yeteneği bulunmayan ve yazdıkları tek "metin" ilkokul kompozisyon ödevi olan insanları okuduk şimdiye kadar.
    bırakalım da yazı yazmayı seven, buna ömrünü adamış insanlar yazsınlar. "gitsin gerekirse kondüktörlük yapsın" diyor aynı kişiler.
    vay be... vay anasını satayım. adam aç kalsın, ağzı koksun. çünkü şairin sefili makbuldür değil mi?
    o devirler de geçti be kardeşim.
    ben çok gördüm, bir araba aldı diye taşlanan şairleri. neden? "şairler arabaya binemez, parası olamaz, yalın ayak yürüsünler!"
    aslında burda kaan koç, biraz nesneleşiyor. şairler köşelerinde böcek gibi yaşasın deniyor. mesele de bu.
    eğer adam tarafsızsa, kaan ya da başkası, farklı ve gördüğüm kadarıyla bilgili şeyler yazıyorsa hiçbir şeyin önemi yok babuş!
    yazar!
    hele ki, ekşi sözlük gibi genç ve kültür düzeyi yüksek bir ortamda, eğer biz gençler aramızdan birilerinin bir şeyler yaptığını görüp paçasına yapışıyorsak ayıp. varsa bir ahlaksızlığı söyleriz. ama önyargılarımız varsa, farkında mıyız acaba, o önyargıları biz kendimize karşı beslemiş oluyoruz.
    adam 23 yaşında, jurassic park'a girip dinazorların karşısında dik durup bütün cesaretiyle bir nevi "gider" yapmış...
    23 yaşında, hürriyet'te yazıyor.
    it gibi kıskanıyorum evet, ama bu benim vicdansız olmamı sağlamıyor.
    hele ki spor dünyasındaki çeteleşmelerden, gençlerin başının hemen ezildiğinden, 3 kuruşa ruhunu satan muhabirlerden tiksinti gelmiş biri olarak...
    buna benim lüksüm yok.
    eğer bu tip insanları kıskanıp bok atarsam biliyorum ki elimden giden kendi gençliğim ve kuşağım olacak.
    kendi kuşağımı ve yaşıtlarımı yok etmek istemiyorum.
  • aslında son yazısında "teşbihte hata olmaz ama ehe ehe" dememiştir.
    tam olarak cümlesi şudur; "teşbihte hata olmaz denilir ama olduysa da üzgün olduğumu belirttim" demiştir attila gökçe'ye yazdığı mailinde.
    ne bileyim, laf geçirmek isteyen insanın bunu herkesin önünde "aksi halde üzgünüm" diyeceğini sanmıyorum.
    ki asıl laf geçirmelerini, bu olayda terbiyesizce yazılar yazıp, sırf k. iskender'den alıntı yaptı diye, mesela ahmet çakır adlı şahsın "bak k. iskender'den alıntı yapıyorsun yoksa sen de eşcinsel misin?" imasındaki sözleri söyleyenlere yapmıştır. yine inadına alıntıyla hatta. cesaretine hayran kaldım.
    alıntı için; "hepinize iyi niyetle gülümsüyorum, hiçbirinizle dövüşemem" demiştir.
  • kelimelerini seviyorum tek tek, sesinden dinliyorum arada bi' günüme iyi geliyor, içimi açıyor.
    bence çok naif. bi' de tatlı da! yazdıkları gülümsetiyor böyle, sırıtış değil de leziz tebessümler olur ya ağzın kenarında, ondan işte, ot'da özellikle kaptırmış anlatırken arada iki virgül arasına koyuyor ya bişeyleri, içimden sürekli ne tatlı adamsın, bak yine yapmış yapacağını diyorum.

    daha önce de kendim ile ilgili bu konuda bi'şeyler söyleme ihtiyacı duymuştum, az çok dil bilirim, az çok okurum, güzel kötü yorumu yapacak kadar büyükçe bi' insan değilim, ama ben okurken bana hissettirdiklerine bakıyorum, içimde bıraktığı izi arıyorum genelde. kaan -burda kaan diyeyim ki bi' samimiyet veyahut bi' eleştirellik olsun- o izi tam orta yere bırakıyor, ben de o izden yola çıkıp kendisini büyüttükçe büyütüyorum. hem ben hayatım boyu futbol düşkünü bi' kimse oldum, o naifliğine katıyor ya futbolu, ah işte, ah.

    ot'u alır almaz son sayfayı açmak için harika bi' sebep kendisi, ne güzel izleri var şuracıkta diyebiliyorum. bi' gün kadıköy civarında karşılaşacağız, sonrasında ne diyeceğimi bi' süredir düşünüyorum, emin olunca bu cümleyi tamamlayacağım.

    bir çivi sürçmesi?
  • beğendiğim birçok şiirin şairi.

    1986, istanbul doğumlu. kocaeli üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde okudu. varlık, yasakmeyve, koridor, esmer, yalınayak edebiyat, göğe bakma durağı, demir leblebi ve karakalem başta olmak üzere birçok dergide yazı ve şiirleri yayımlandı. bidebu, cumhuriyet kitap ve goygoy için birçok isimle röportaj yaptı. karakalem dergisinin şiir editörlüğünü yürüttü.

    çok tanrılı sular adlı dosyasıyla 2006 cemal süreya şiir ödülü'nü aldı. hürriyet ve vatan gazetelerinde spor yazarlığı yaptı. çeşitli dizilerde ve programlarda senaristlik ve editörlük yaptı.

    ot dergisinde "maksat spor olsun", fil dergisinde "yer altından notlar" ve kafa dergisindeki köşeleriyle kısa sürede tanınmış, meşhur olmuştur.

    bugüne kadar yayımlanmış kitapları:

    şiir: çok tanrılı sular (2009), biraz konuşmasak (2014), gece hapları (2015), ağız (2020).

    hikaye: pireler terk etmeden (2017).

    roman: arka direkte yalnız (2019).

    monografi: kalipso kralı metin ersoy (2018, ayşe şenyer ile birlikte.). "vakit yok gemi kalkıyor artık" şarkısı ile milyonların kalbine taht kuran kalipso kralı metin ersoy’un kendi ağzından yaşamöyküsü…
  • ağız adı ile yeni şiir kitabı çıkmış. kapakta bulunan kesiti sevdim, alırım kitabı da bir ara.

    "dikine sevmeye başladın avcı - bir kâr zarar eğrisi - gibi
    okumaya çalışanlar seni ters tutuyordu defteri
    kurdeleler, dik yakalar, düşük omuzlar ve petrol
    ve masada lamban elektrik sızdıran ve adisyonlar
    dantelli dantelli dantelli çocukluk uykuların
    bir de artık içine kendi gözlerini koymayı unuttuğun rüyalar
    senden bir şeyleri çarçabuk aldılar"
  • ilk şiir kitabı çok tanrılı sular, yasakmeyve yayınlarından çıkmış şair adam.
  • ercan saatçi sonrası hürriyet spor'da değişen çizgide tek tuttuğum kişi. lakin kasımpaşa maçı - atilla gökçe gerginliğinde haklıyken haksız durumuna düşürdü kendisini.

    kaan koç'un yorumu doğruydu ve bence atilla gökçe okuduğunu yanlış anladı üstelik yanlış anlamakla kalmayıp biraz da seviye düşürdü. bu noktada kaan koç'tan gelecek tavır onun yazarlık macerası için önemliydi. ben açıkçası dik durmasını ancak seviyeyi düşürmemesini bekledim. dik durdu, yalnız sonraki yazılarında "teşbihte hata olmaz ehe ehe" diye savunmaya çalışacağı benzetme aynı derecede saygısızcaydı.

    manası ne kadar örtüşürse örtüşsün türk spor basınında duayen kabul edilen, hadi bıraktım duayenliğini falan 65 yaşında bir insanla ilgili cenaze - tabut üzerinden benzetme yapıp laf çakmaya kalkarsanız aşırı derecede yıpratılır ve saygısız ilan edilirsiniz. çok doğaldır.

    biraz daha dikkatli davransaydı ilgimi sempatiye dönüştürecekti kendisi ama haklıyken haksız duruma düşmek de tam manasıyla bu olsa gerek.
  • şu her maç sonrası anektod verme/tespit yapma işini bir konsepte oturtma adına icat ettiği "xxx kulübü" hadisesinden bir an evvel vazgeçse ya.

    "süpürenler kulübü"
    "korkaklar kulübü"

    eşeğin bir tarafı kulübü

    acaip ucuz duruyor.
  • genç ve yetenekli bir şair. ilk kitabını merakla bekliyoruz.
hesabın var mı? giriş yap