• nüfusu yaklaşık 1milyon kişi olan bir şehir. kara iklimini dolu dolu yaşatan 1800 metre rakımlı etrafı dağlarla çevrili birkaç ana karayolu ve havadan ulaşılabilen afganistan'ın başkenti. 2005 yılında uçaktan çıkınca yarısı ısırılmış gibi dökük terminal binası karşılamıştı(terminale bomba düşmüş, dev bir çene tarafından ısırılmış gibi duruyordu). her milletten kadınlı-erkekli askerler dört bir yanda. havaalanının çevresinde mavi zırhlı elbiseli bm personeli mayın temizliyor...

    isı -22,5 derece dondurucu soğuk, heryerde kar yollar çamurla karışık kar. çoluk çocuk ve fukara afgan halkı yalın ayak bu çamurun içinde yürüyorlar. (sağlam) ev pek yok. çoğu dükkan konteynerlerin içi. kapılarında yakacak ağaç kökü satanlar, veya teraziye konmuş piknik tüpüne gaz dolduran çocuklar. hertarafta kolsuz-bacaksız, çocuklar, mayınların o gariplere ettikleri...ama çoğunun yüzü gülüyor, birçokları herşeyden habersiz sadece çocuk.

    kabil'in etrafı hep dağ. ilkbaharda karlar erirken, seller oluşuyor, sellerle mayınlar yer değiştiriyor. dün geçtiğimiz yol bugün sel sularının ardından mayın tarlası olmuş.

    dağlar-tepeler-yükseltiler 203mm chicom roketlerini(en ucuz en etkili silah) kurmak için ideal. kabil'deki çoğu nato kampına saldırı olmaması ve sivil hayat güven içinde sürebilmesi için kontroller yapılıyor.

    gün geçmiyor ki bir silah zulası bulunmasın. artık mühimmat saklayacak yer kalmadığı için bulunan malzeme hemen imha ediliyor. bu ülkeyi baştan aşağı 3 kere düz edecek mühimmat mevcut. afgan kraliyet ordusu, sovyetler, mücahidler, taliban, afgan derebeyleri, uyuşturucu agaları parayı hep silaha yatırmış. milletin götünde donu yok, 60 yıl savaşmaya yetecek(kimyasal dahil) ekipman var.

    türkiye'nin yollarını kötü bulurdum. meğer biz cennette yaşıyormuşuz. burada yol yok. gerçekten yok. ayrıca ahali en gencinden en yaşlısına trafikte dahi hep kafası güzel (herkes müptela) dolaştığı için kazalar feci sık ve kanlı oluyor. otobüsün olmadığı yerlerde kamyondan bozma cihazlara doluşuyorlar. kaza durumunda kasanın içindeki tüm halk cacık.

    kabil'de yol kenarlarında dereler akıyor. havalar biraz düzelince ahali bu derelerde yıkanıyor, sıçıyor sonra da buradan su alıp yemek yapıyorlar, tifo tifüs gırla. bazen yol kenarlarında teknelere rastlanıyor ruslar derelerin üzerine köprü kurmak için dağ başına tekneler taşımışlar.

    kabil'in dışındaki köylerde halen tank mezarlıkları mevcut. sovyetlerin kaçarken mayınlayarak bıraktıkları bu cihazların çoğu çocuklara lunapark olmuş. bazı yerlerde köyler barış döneminde büyümüş ve tank mezarlıkları köylerin ortasında kalmış.

    sürekli jenaratör sesi uyumaya çalışırken enzor alışılan şey. doğru düzgün su/elektrik gibi alt yapı olmadığı için elektrik bu susmayan jeneratörlerden sağlanıyor. yabancıların yaşadığı bölgelerde ise özel mikro tuvalet altyapıları kurulmuş. ancak yerli halk heryere pisliyor. havalar ısınınca bu pislik toz fırtınalarıyla kolayca ciğerlere yerleşebiliyor. fırtına çıkınca hep toz maskesi takmak şart.

    birbaşka alışılan şey ise bitmeyen helikopter sesi. sürekli helikopter uçuyor. hep bir patırtı var.

    şehrin göbeğinde tv tepe var. buraya sadece özel izinle çıkılabiliyor. son 30 yılda bu tepeyi elinde tutmak için herkes çok unsurunu kaybetmiş.

    kabil'in dışına çıkan yollar ayrı bir film. hele bir salang geçidi var ki en sakat yerlerden biri. mücahidler zamanında 1000 küsür rus askerini bir gecede salang gecidinde kesmiş. kar ve yağmurda toprak kayması, buzlanma, heyelan hertürlü belanın olabildiği süper bir nokta. salang geçidi kapanınca kabil'in bir kapısı kilitleniyor.

    bu, devletin neredeyse yok olduğu diyarda, tekrardan bir düzen kurmak belki 70 belki 100 sene sonra gerçekleşek bir ideal.
  • rivayetler mutelif olsa da su sekilde de anlatilir bu kabilin basina gelenler:
    kabil lilith ile ademin ogludur. ancak kisa sure sonra lilith cenneti terk ettiginden havvadan olma kardesi habil ile birlikte buyur, onu canindan cok sever. gel gelelim hirsli bi insandir bu kabil (anasina cekmis iste) avci, savasci olmak ister. ancak allah bunun tarimla ugrasmasi gerektigini soyler, kabil de bu duruma kizsa da bisey demez. allah kabil ve habilden yaptiklari guzellikleri kendisine kurban etmelerini ister. hayvancilikla ugrasan habil allaha koc kurban eder, kabil ise tarimin kendisine gore olmadigini gostermek ve allaha olan kizginligini da cikartmak icin curuk, kotu meyve ve tahil verir. allah bu duruma cok kizip adagini geri cevirir: ondan en sevdigi seyi kendisine kurban etmesini soyler. allahin istegi basittir: kabilin topraga butun sevgisi ve ozeniyle tohum atmasini saglamak ve topragin verecegi urunu kabul etmek. ancak kabil durumu yanlis anlamak ister, bir anlik hirsina ve kiskancligina kapilir, cok sevdigi kardesini aglaya aglaya allaha kurban eder.
    kardesinin olusunu de topraga gomer ki topraktan gelen kardesinin tekrar topraktan geri gelmesi umuduyla. bu noktada kabil ilk defa kendisine verilen gorevin yani topraktan yaratmanin nimetini ve onemini fark eder. ancak yaptiklari icin kendini degil allahi suclu bulmaktadir ve allaha iyice kizmistir.
    allah verdigi emrin onemininen sonunda kabil tarafindan anlasildigini gorur, kardesini oldurdugu icin onu affeder ve dort melegini* gonderir. ancak kabil allahin suclu oldugunu dusundugunden affedilecek birsey yapmadigini allahin suclu oldugunu soyler. bunun uzerine mikail * onun bir daha topraktan beslenmesini yasaklar ve onu kanla beslenmeye mahkum eder. cebrail* onun bir daha nur* gormesini yasaklar ve onu geceye mahkum eder. israfil* kendisindeki iyilesme gucunden ona da verir ki acisina hicbir canli son veremesin, ayrica alnina kabilin nisanini koyar ve bu nisani goren her canlinin ondan nefret etmesini saglar. en son azrail* onun canini almayacagini soyler ve boylece dort melek onu kiyamete kadar lanetlemis olur.
    kabil bu durumdayken onu lilith bulur, acliktan olmek uzere olan kabile kendi kanini icirir ve kendi kendi kanindan kardeslerini yaratma gucunu ogretir. kabil eril vampirlerin atasi olur, cocuklari ve yarattigi kardesleriyle sonsuza dek karanlikta, sonsuza dek yasama lanetiyle yasar. kendi suretini her gordugunde kendisine tipatip benzeyen kardesi habilinin yuzu aklina gelir ve kahrolur. sudaki aksine ve aynaya bakmaz (sonralari bu mitolojiden yola cikip vampirlerin aynada gozukmedikleri (halbuki aynaya bakamadigi icin kendini goremez) cikmistir)
  • saramago bir yazmış pir yazmış gene.
    sanki şunu demek istiyor. din'i insan yarattı ve bütün iyilikleri tanrı'ya, bütün kötülükleri de şeytan'a yıkıp aradan sıyrılmaya çalıştı ve bu yüzden her zaman mağduru oynadı. başına birşey gelince gerçekle yüzleşmek yerine, iyiyse tanrı'dan kötüyse şeytan'dan bilmek ne kadar rahatlatıcı değil mi?

    alıntı

    - eyub çektiği dertler için şeytan'ı suçlaması sonrasında karısının şeytan yorumu:
    "tanrı'nın kendi adıyla imza atamayacağı pis işleri icra etmekle görevli"

    - bu da kitabın özeti gibi bir cümle yine kitaptan elbette;
    "insanların tarihi tanrıyla anlaşmazlıkların tarihidir,o bizi anlamaz biz de onu anlamayız."

    alıntı
  • tanrinin "bana bir seyler adayin da beni ne biçim sevdiginizi goreyim" demesi akabinde ekin ekmis, bitki sebze bicmis ve tanriya sunmustur.. bu yaniyla cok sahane bir sekilde gelismistir.. kardesi kabil ise hayvan büyütmüs kesip tanriya adamistir.. gariptir tanri habil in hediyesini daha cok sevmis kabile de "daha cok calismalisin" babinda bişiler demistir..
    buraya kadar bir sorun cikarmayacak olan kabil, calisip daha hos işler cekip cevirecek kabil kardesi habil in "oooo siktim nasil koydum.. oooo tanri benim kurbanimi begendi olm ahahaha sikiik sikiiik" seklindeki tariklerine dayanamamis bir cirpida kardes katili olmustur.. sonrasinda pismanlik duymus olsa da tanri "bravo kabilcim olaya tamamen yeni bir konsept getirdin" diyerek kendisini lanetlemis, kiyamet gününe kadar gez dolas da aklin basina gelsin demistir.. iki kasinin arasina da bir isaret koymustur.. ama günümüzün kozmetik teknolojisi bu isareti gizlemeye mukadderdir..
  • jose saramago kitabı.
    bu adamın okuduğum her kitabından sonra kendime aynı soruyu soruyorum. "ilk bunu okumuş olsaydım diğerlerini de okumak ister miydim?" 4. kitap ve henüz olumsuz bir yanıt almadım. bana göre saramago'nun inançları/mitleri anlatırken bu kadar sevimli karışımlar yaratması zekayla destekli hayalgücününe mükemmel bir örnek.
  • ilk toplu katliami yapan kisi. insanligin %16,6'sini bir anda yok etmistir.
  • jose saramago'nun orjinali caim olan kitabının türkçe çevirisinin adı. kırmızı kedi yayınlarıtarafından çıkarılacaktır.
  • afganistanin baskenti olan kabil ile ilgili bilgi/ani okumak icin girdigim, 4 sayfa boyunca cocuklarin bile inanmayacagi sacma sapan hikayelere maruz kaldigim baslik.

    anladik adem in ogluymus katilmis bilmem neymis su sacma sapan seyleri tekrar tekrar yazip kirletmeyin sozlugu.
  • yaşamın zor olduğu şehir...

    kabil güvenlik konusunda şu ana kadar gördüğüm en abartılı şehir. adım başı kontrol noktaları, humweeler, zırhlı araçlar, kurşunu bırak roket geçirmez klübeler... her polisin, askerin, güvenlikçinin elinde ak 47 mevcut. kontrol noktaları kum torbaları, dikenli teller ve makinalı silahlar ile korunuyor. inanılmaz kötü bir trafiği var. 1 sokak arkaya gitmek için 10 dk önce yola çıkmanız lazım. ama insanlar trafikte hiç birbirine bağırmıyor. sadece korna ile iletişim kuruyorlar. kuru bir sıcak var ve klimasız araçla çıkarsanız trafiğe felç geçirip ölebilirsiniz...

    zırhlı arabalar, korumalar yerine daha halktan veya normal araba ile dolaşmak en mantıklısı. fazla dikkat çekmemeniz lazım. arabaların %99.9'u toyota. başka marka araç neredeyse bulmak imkansız. sokakta falan gezmeniz pek mümkün değil güvenlik açısından ama araba ile gideceğiniz yere gidip sonra otele dönerseniz bir sıkıntı yok. abd askerleri humwee'lerin neredeyse 3 katı büyüklüğünde aşırı zırhlı araçlar ile geziyorlar. uzunluğu limuzin kadar, yüksekliği tırdan fazla... tek tekeri traktör kadar... onlar geçerken tüm trafik duruyor. şehirde ve ülkede inanılmaz rüşvet ve yolsuzluk hakim. karzahi abd'den cukkaları alıyor ve onların işlerini hallediyor.

    şehirde en bilinen otel kabul star hotel. ama ben kesinlikle serena hotel'i tavsiye ederim. çok güvenlikli ve içi, odaları vs tertemiz hizmeti oldukça iyi bir hotel. yemekleri de gayet enfesti.

    havaalanı şehir arası arabayla 15-20 sürüyor. mutlaka ingilizce bilen şoförlü araba kiralayın. taksiler falan yalan ötesi. halkı çok fakir. 70 trilyon dolar civarında yer altı maden, gaz, petrol rezervi olan bu ülkenin neden gelişemediğini anlayabiliyorsunuz. türkleri çok seviyorlar. şu ana kadar türk askerlerine tek kurşun sıkılmamış. türk büyükelçiliği tam şehrin merkezinde. çok büyük ve güzel bir alana sahip. içerisinde kendi yemekhanesi bile var, her türlü türk yemeğinin yapılabildiği. elçilik çalışanları çok kibar ve yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

    meyve sebzelerin hepsi organik. tadları inanılmaz güzel. elmaları ve biberleri çok meşhur. biberleri gerçekten tatlı ve sulu sulu. keçi peyniri sürüp içine yiyebilirsiniz. elmaları inanılmaz güzel. mutlaka elma suyu için taze sıkılmış. tadı şu ana kadar içtiklerinizden çok farklı gelecektir. afganistan'ın etleri pek meşhur. kendilerine özel kebapları var. bizim kuzu şiş-adana karışımına benziyor tadı çok güzel. et yemekleri genelde sote türünde. yabancılık çekmezsiniz. 3-4 çeşit pirinçleri var. hepsi çok güzel.

    ülkede çok iyi 3g hattı var. telefon her yerde çekiyor şehir ufak olduğu için. iletişim problem çekmezsiniz. ingiltere tipi 3'lü prizleri var ona göre değiştirici alın. şehirde sık sık elektrik kesiliyor. ama her yerde jeneratör var hemen devreye giriyor. pek mecbur kalmadıkça asansöre binmeyin zaten şehirde fazla yüksek bina da yok.

    thy ile uçuyorsanız mutlaka cam kenarına oturmaya bakın özellikle dönüşte. görüp görebileceğiniz en muhteşem manzaralar ile uçuyorsunuz. harika afgan dağları, çöller, dev kanyonlar, nehirler, ıssız araziler... bol bol foto çekin...

    havaalanından çıkarken rüşvet istiyor görevliler. size hiç var olmayan registration card soruyorlar. yok diyince çıkartmıyorlar ülkeden. bi 10 dolar hazır edin. adam hemen göz kırpıyor zaten. verin parayı alın pasaportu. biletinizin çıktısı da nolur nolmaz yanınızda olsun. bazen soruyorlar. e ticket falan anlamıyor amcalar. illa yazılı bişey görmek istiyorlar.

    insanları çok misafirperver çok cana yakın. konuşulan dil peştu. farsça'ya benziyor. ama zaten neredeyse hepsi 2 dil biliyor. ülkede oldukça fazla sayıda çekik gözlü asyalı amcalardan var ve bunlar afgan. sırf taliban tipliler değil yani.
  • "ben tarafından can verilmiş ilk oğullardan habili öldürdün. yaşam seni şimdi terketti. fakat ölüm seni asla almayacak. sonsuza kadar bu cezanı çekeceksin, ve asla güneşi göremeyeceksin..."
    hey yüce yaradan sen neler yaptın
    (bkz: caine), (bkz: vampir)
hesabın var mı? giriş yap