• tek bir durum, yada durumlar bileşeni değil, binlerce durumun peş peşe yada iç içe yaşandığı bir süreçtir kadın olmak. ergenlikte çok önce kız çocuklari ile erkek çocuklarına öğretilmeye başlanan cinsiyet rolleri ile şekillenmeye başlar. erkek çocuk misafirlere pipisini göstermekle yükümlüyken misal, kız çocuğun hanım hanımcık davranış şekillerini öğrenmesi gerekmektedir. kadın olmak süreci bir ömür sürer ve çoğu kadında tamamlanamaz.bi bakalım neler not almış yanılgı kadın olmak hakkında.

    -her aşık olduğunda hayatın anlamını bulmak (beginner)
    -her aldatıldığında hayatın anlamını sorgulamak (advanced)
    -koca bulmak (upper intermadiate)
    -boşanmak ve hayatı yeniden kurabilmek (non-adviced high score)

    -regl olmak (beginner)
    -regl olduğunu söyleyebilmek ve surat asmak (advanced)
    -regliyken işe gitmek çocuk bakmak, temizlik, yemek yapmak (her eve lazım)

    -sevgili edinince gardrobunu ve arkadaşlarını değiştirmek (beginner)
    -sevgili ile müzik zevkini revize etmek (advanced)
    -sevgiliye "ben bunu dinliyorum, beğenmeyen sağdan" demek (yürü ya kulum)

    -depresyona girmek, ağlamak ve kimse beni sevmiyor demek (beginner)
    -depresyona girince saç modelini değiştirmek (advanced)
    -depresyon sırasında hobiler bulup kendini geliştirmek (eline sağlık)
    -depresyona girmeye vakti kalmamak (elinin körü)

    -telefon başında ağlayarak beklemek (toz ve gaz)
    -telefon beklerken tv izlemek, yemek yapmak, toz almak (dinazorlar)
    -telefon açıp "nerdesin lan?" diye hesap sormak (şirret sen de)
    -telefonu fişten çekip evden çıkmak (high score)

    -kankalarla ağda, regl ve sevgili geyiği yapmak (ergen)
    -kankalarla sex geyiği yapmak (sex and the city)
    -kankalarla hayatın anlamını sorgulamak (android)
    -kankalarda mutfakta oturup kahve falı bakmak (kısır da yapmak evet)

    -anneyle çatışmak (adem havva)
    -anneyle anlaşmaya çalışmak (isanın doğuşu)
    -anneye rest çekebilmek (fransız devrimi)
    -anneye rest çekemiyecek kadar onu anlamak, onunla özdeşleşmek, kıyamamak (modern times)
    -anne olmak (marsta hayat var)
  • her daim suçlu olmaktır.

    bir erkeğin karşısında gülüyorsa, verecektir.
    bir toplum içerisinde mini giydiyse tecavüzü hak etmiştir.
    tecavüze uğramışsa, tahrik etmiştir, kendi istemiştir.
    bir erkeği reddediyorsa, orospudur, kaşardır.
    bir erkekle birlikte oluyorsa da orosupudur, kaşardır.
    sevgisini dile getiriyorsa basittir.
    sevgisini dile getirmiyorsa götü kalkıktır, kezbandır.
    evliyse, evinin hizmetçisidir.
    boşanmışsa, tacizi hak etmiştir.
    bir işte çalışıyor ve dahi yükselmişse, patronuna vermiştir.
    çocuk doğuramadıysa, üstüne kuma getirilendir.
    çocuk doğurduysa, aşçıdır, servis şoförüdür, eğitmendir, bakıcıdır.
    mutsuzsa, sabretmelidir.
    mutlu olmak istiyorsa da sabretmelidir.
    bu sabır sürecinde, kalbi hep çiğnenendir.
    bir kilo patlıcanı, lezzete çevirmesi beklenendir.
    leş çamaşırları, mis kokutandır.
    daha nicesidir...

    kanadığı gün ve sonrasında, sanki bir annenin rahminden çıkmamış, süt kokmamış, şefkatle sarmalanmamıştır kadın.
  • kadınlığın kıyafet değişimi de bir süreçtir tabii:

    -annenin aldığı kırmızı rugan ayakkabıları giymek (23 nisan)
    -okul eteklerini kıvırmak, saçlardaki örgüleri açmak, gözlükleri çıkartmak (yeşil kiraz)
    -punkçu, metalci, satanist, bohem, gotik, clubber vs gardrop düzmek (kapitalist entegrasyon)
    -ilk tangayı satın almak (kabak çiçeği)
    -iş kıyafeti-topuklu ayakkabı, siyah etek, çeket (çocuk da yaparım kariyer de)
    -pazen don, gecelik ve hırkayla kedileri beslemeye sokaga inmek (anane seni seviyorum)
  • yaşadığım coğrafyada ilk adet görmeyle aynı anda yaşanan statüdür.

    anadan, atadan böyle öğrendim ben. üniversite bitene kadar genç kız - kadındım, şimdi ise genç bir kadın. genç bir iş kadını.

    yaşadığım yer ve beni yetiştirenler itibariyle kadın denmesinin ayıp olmadığını öğrendim, öğrenince üzüldüğüm şey başkadır; resmi ya da gayri resmi şekilde biriyle beraber olunduğunda kadın olunurmuş, böyleymiş. hadi ya?

    baba tarafından aşirete(ki bu kelimeyi ailenin büyüklüğünü anlatmak için kullanıyorum, zira ben on üç yaşımdayken hali hazırda kırk altı tane kuzenim vardı) mensup, anne tarafından da hem çerkes hem muhacir bir ailenin çocuğuydum. her iki taraf da adetlerine, törelerine sonuna kadar bağlıydılar. böylesi ailelerde mutaassıp kavramı farklı bir anlam içerir: konuştuğun şey, anlattığın cümle önemlidir. büyük ailenin kızısındır ve her hareketine dikkat etmelisindir.

    neden bu açıklamayı yaptım peki? babam güneydoğunun bağrından bir insan. töre cinayetlerinin yaşandığı coğrafyadan. ama ondan da böyle bir kelime duymadım ben; bize, evde üç hatun kişiydik, evde yemek yapılmadığında: "üç kadın bir yemeği yapamadınız mı, tuh size!" derdi, sonra da söylene söylene yemek yapardı.

    babamdan böyle duydum. anamdan böyle gördüm. anneannemden de, dedemden de, teyzemden de, amcandan da... örnekleri uzatabilirim. velhasıl kelam, kadın olmak karşı cinsle herhangi bir cinsel eylemden azade olarak, süreç meselesidir.

    düşünelim, on sekiz yaşımı sekiz geçer ve belli bir titr sahibi biri olarak, bana iş kadını yerine, iş genç kızı demek mantıklı mıdır? tutarlıdır evet, ama mantıklı değildir. kakafoniktir. kadın olmak benim coğrafyamda bir geçiştir. evlenmekle, belediye nezdinde atılmış bir imzayı takiben kanuni olarak sevişmekle ilgili değildir.

    şükür ki, olmayacaktır da.

    çünkü, benim doğduğum coğrafyada konuşma aralarındaki sessizlikler doğan kız çocuklarına yorulmaz. "kızın olsun, çamurdan olsun." kavramını yanında getirir. kız çocuğu armağandır çünkü.

    kadın olmak, ayrıcalıktır. önem kazanmaktır. "bak şuna, nasıl da konuşuyor, nasıl da ispatlıyor söylediklerini, nasıl da arkasında duruyor yaptıklarının, aşkolsun!" denmesidir. erkek egemen toplumda var olmaktır.

    ve maalesef, burda yazılanları okudukça içerde bir yerlerin cızz etmesidir. şanslı olmamaktır. berdelin anlamını öğrenmektir. beyni pantolon ağlarında gelişmiş bir kısım karşı cinsin, hemcinslerime yaptıklarına şahit olmaktır. tam da bu yüzden, mesleğinde ayrımcılık yapmayı öğrenmektir. kız çocuklarının okumasına, üniversiteyi kazanmasına, ayakları üstünde durabilmesine, bir baltaya sap(ki bu da ataerkil bir deyimdir, sapları olanlar için, ama kullanmak zorundayım) olmasına daha fazla çalışmaktır.

    ve ben, yoköylebisevgili, yirmi altı yaşında bir genç kadın, bir genç iş kadını, bir kadın-insan(bold-underline) olmaktan gurur duyarım.
  • türkiye gibi bir ülkede ne kadar zor olduğunu yaşamayanın asla anlayamayacağı şey.

    ben de erkek olsam ben de anlayamazdım sanırım, abartıyorsunuz, mağdur edebiyatı yapıyorsunuz derdim belki de sizin gibi.

    yine de bir umut size türkiye'de yaşayan bir kadının dünyasının resmini çizmeye çalışayım, belki bir işe yarar.

    doğumunuzun aileniz için bir utanç kaynağı olabileceğini hayal edin (özellikle doğuda böyle bu). küçük bir çocukken sürekli "kızlar onu yapmaz, kızlar bunu yapmaz" denilerek, koşmanızın bile hoşgörülmediğini hayal edin. ilk adet gördüğünüzde tokat yediğinizi hayal edin. biraz daha büyüyünce arkadaşlarınızla dışarı çıkmanızın yasak olduğunu hayal edin. sürekli kafanıza kaktırılan, "el değmemiş olmalısın" ve benzeri lafları hayal edin. birini sevmenizin ya da istemenizin, ona dokunmanızın, zevk almanızın yasak olduğunu hayal edin. sokakta sanki bir et parçasıymışsınız gibi iğrenç bakışlara, elle tacizlere ve hatta bazı adamların arkanıza geçip size değmeye çalışarak mastürbasyon yapmaya çalışmasına şahit olup kaçmak zorunda kalışınızı hayal edin. okula gönderilmediğinizi hayal edin. babanız yaşında, tanımadığınız bir adamla evlendirilip onun altına yatmaya zorlandığınızı hayal edin. hayatınızda bir kere bile zevk alarak sevişemediğinizi hayal edin. her türlü hakarete, dayağa katlanarak o adamın köleliğini yapmak zorunda kaldığınızı hayal edin. size bütün bunları reva gören zihniyetin, istediği an sudan bir bahaneyle canınızı alabildiğini hayal edin. ve de devletin sizi hiç bir zaman savunmayacağını.

    ben şükürler olsun ki aydın bir aileden geliyorum. buna rağmen bu yazdıklarımın bazılarını yaşadım, yaşıyorum.

    ve bütün bunların mimarı sizsiniz erkekler.

    umarım mutlusunuzdur.
  • bir zamanlar hayranlıkla baktığım, şimdilerde ise -artık- bana gayet sıradan gelen bir insanlık durumu.

    küçüktüm ve heteroseksizm tarafından çepeçevre kuşatılmıştım. bir erkek, ancak bir kadından hoşlanabilirdi; bir kadın ise sadece bir erkekten. ben, kadınlardan kati surette çekim duymayan bir insan olarak, bir ara ciddi ciddi "demek ki kadınmışım, ama niye erkek vücudundayım" falan diyordum. kafam çok karışıktı. gender trouble yani. çekim duyduğum cinsi değiştirme olanağım olmadığına göre, kendim değişmeliydim, diye düşünüyordum. düzene kafa tutmak aklımın ucundan bile geçmemişti. neden? çünkü, eğitim sistemi insanı hakkını aramaya değil, itaat etmeye programlıyor. sorguladığın anda cendereden çıkıyorsun; o yüzden sorgulamanı istemiyorlar.

    derken; eğildim, eğitildim, öğretildim. yalan yanlış bilgilerle doldu kafam. gizli saklıydım, saklandım durdum. bir yandan merakımı bastırmaya çalıştım, bir yandan merak edip durdum. niye? niye? niye?

    "erkeklerden hoşlanmak için kadın olmaya gerek yok"u öğrendiğim anda dünyalar benim oldu. bu durumu/gerçekliği tam olarak ne zaman öğrendim, hiçbir fikrim yok... zaman içinde benimsedim demek ki. alıştım. kanıksadım.

    daha sonra, trans kadınların "da" biyolojik kadınlar gibi "kadın" olduğunu öğrendim. eşcinselliği savunurken, farkında olmadan veya olarak trans kimliği dışladığımı ve ötekileştirdiğimi fark ettim. bunu fark etmem daha zor oldu; çünkü, bir eşcinsel olarak, kendimi kabullenirken kullandığım ilk söylem "biz trans değiliz, biz eşcinseliz. bizi onlarla bir tutmayın" oldu. yanlışı yanlışla örtbas etmeye çalışmışım, onu fark ettim.

    trans kadınların kadınlık deneyimlerini dinledikçe, biyolojik kadınların homofobik ve transfobik olan kesimine ne kadar kin duyduğumu fark ettim. bir erkeğin homofobik ve transfobik olması, beni, bir kadının homofobik ve transfobik olması kadar rahatsız etmiyordu. her iki durum da rahatsız ediciydi; ancak, "toplumsal cinsiyet rolleri" ve erkek egemenliği gereği, bir erkeğin şu toplumsal düzende homofobik ve transfobik olması verili bir durum gibiydi. ancak, erkek egemenliği altında ezilen bir kadının, bu erkek egemenliği tarafından ezilen eşcinselleri ve transları -üstelik kendisini ezen erkeklerle bir olup- ezmesi daha bir sinirime dokunmuştu.

    selma aliye kavaf, hilal kaplan ve esra elönü gibi biyolojik kadınlardan neden tiksiniyorum, sıkı bir feminist olduğum halde? bu kadınların erkek egemenliğini ve heteronormativiteyi erkeklerden "bile" daha fazla sahiplenmeleri, eşcinselleri ve transları ötekileştirmeleri yüzünden.

    bu durumda ne oluyor? bir bireyin -biyolojik ya da trans- bir kadın olması, "artık" benim için hiçbir şey ifade etmiyor. eskiden olsa, eşcinsel ve trans haklarını savunmaya cesaret edemediğim için, "kadınlar kadınlar kadınlar" derdim. kendi taleplerimi, kadın-erkek eşitliği mücadelesinin arkasına gizlerdim. toplumun geniş kesimlerince kabul gören mücadele biçimi buydu. siyasi sorunlar hiyerarşisinde "biz" arkalardaydık, "önce" kadınlar gelmeliydi. sonra kadınlar da bize destek verecekti, özgürleşecektik.

    ne oldu? başörtülü-türbanlı kadınlara destek verdik, destek bildirisinin altında imzamızı bile istemediler. neme lazım, ahlaklarını bozardık, diğer "normal" destekçileri de caydırırdık. bizi "hidayete erdirilmesi gereken" sapkınlar olarak gördüler. (tüm başörtülü-türbanlı kadınlar için genelleyemesek de, çok büyük çoğunluğu için geçerli olan bu.) başı örtülü olsun veya olmasın, kadın hareketine destek verdik. "aydın bir türk kadınıyım" edalarında gezenlerin bir bölümü, "eşcinsellik hastalıktır" cümlesine yanıt vermek şöyle dursun, sessizce onay verdiler.

    valla onu bunu bilmem. çoook eskiden "ah bir kadın olsam" derdim. daha sonra "hayır, ben bir erkeğim ve erkeklerden hoşlanıyorum." noktasına geldim. daha da sonra ise "ben erkeklerden hoşlanan bir erkeğim; ancak cinsiyetini veya cinsiyet kimliğini değiştirenlerle birlikte mücadele vereceğim." dedim. en son "benim gibi ezilen herkes benimle aynı saflarda durabilir; ama bana hakaret etmemek ya da ayrımcılık yapmamak koşuluyla." çizgisindeyim şu an.

    bir kürde, bir aleviye, bir kadına, bir geye, bir transa "otomatikman" destek vermiyorum artık. ezilmeleri durumunda yine destek veririm, yine yanlarında dururum. ancak şöyle de bir durum var: kimliğime tiksintiyle bakan bir kürde veya aleviye veya kadına -ezilmesi durumunda- destek verirken bir isteksizlik yaşarsam, bilin ki bu durumun sorumlusu ben değilim.

    özel not: biseksüelleri unuttuğum sanılmasın. lgbt'yi herkes anlamıyor. geyler ve translar, eşcinsel ve trans hakları gibi ifadeler daha anlaşılır ve daha kolayıma geliyor. lezbiyenleri ve biseksüelleri görmezden geldiğim izlenimi oluşabilir. haksız da değiller; eşcinsel hareketi uzun bir süre lezbiyenleri, biseksüelleri ve transları yok saydı.
  • bir şeylere rağmen hayatta olmaktır. dayak atan kocaya, aldatan sevgiliye, işyerindeki kadın düşmanı kadın yöneticiye... evde kaldın imalarına rağmen tek başına yaşamaya çalışmaktır. işten geç çıktığın günlerde istanbul'un en modern denilen semtinde tacize uğramaktır. bir şeylere itiraz etmeden yaşamaktır kimi zaman, itiraz edersen trip yapıyorsundur çünkü. söylediğin her laf, yaptığın her iş kadınlığınla ölçülür bu hayatta, güçlü olursan aa kadına bak erkek gibi derler, zayıf olmayı da sen kendine yediremezsin, alışmışsındır başının çaresine bakmaya. çok şeye rağmen hayatta kalmaktır kadın olmak.
  • kadın olmak masallarda bile zor...

    ya kurbağa öpersin
    ya en sevdiğin meyveden zehirlenirsin
    ya kuleye kapatılırsın
    ya saçlarını elin adamı tırmansin diye uzatırsın
    ya gece 12’de külkedisi'ne dönersin elbiselerin yırtılır...
    ve maalesef en kötüsü bazen seni sadece ayak numarandan tanıyan bir salağa aşık olursun.
  • bitti mi? bitmez..

    -badana times-üstten üstten sevişmek (pre-historic)
    -vermezsen seni terk ederim-aldatırım diyen ilk godoş erkek arkadaş (mağra adamı)
    -bu erkek arkadaşa veren hanım kız (natural sellection)
    -istediği adamla ilk birlikteliğini yaşayan hanım kız (yazının icadı)
    -öyle sex, böyle sex, kaşarlık (insanlık tarihi)
    -masumiyete dönüş (ayda ilk adım)
  • orospulaşmadan alımlı, çocuklaşmadan masum, sertleşmeden cadı, laubalileşmeden esprili, ağlaklaşmadan duygusal, taşlaşmadan güçlü, kasılmadan ölçülü, soğuklaşmadan zarif, kibirlileşmeden zeki.... hep anaç, hep duygulu, hep güçlü, hep güzel, hep kibar olmak....
hesabın var mı? giriş yap