• bi tanesine araba çarptı, yavru henüz. yolun kenarında öyle kalakalmış. seslenmişler adama çocuklar, “görmedim” demiş. “görmedin tamam ama o kadar seslendik abi, bizi de mi duymadın?” demiş çocuklar. adam demiş ki “duymadım.” camı açıktı dediler sonra, “duymaması imkansızdı.”
    duymamış, görmemiş, çarpıp gitmiş. 3 aylık güzel gözlü yavru yolun kenarında öyle yatıyor. aldık sonra onu, okuyan varsa, hele bir de kedi seviyorsa, ister ki hikaye iyi bitsin. hikaye şöyle devam ediyor. akşam vakti ulaşılamayan veterinerler, ulaşılabilen tek veterinerin teçhizatının yeterli olmaması dolayısıyla sözde 7/24 açık olduğu iddia edilen belediyenin veterinerlik hizmetlerinin numarasını vermesi, ordan telefonu bir allahın kulunun dahi açmaması, evde ne yapabiliriz düşüncesi ile düşülen çaresizliğin gözyaşına dönmesi, iletişimde olunan “hayvanseverler” derneklerinin aranması ve kendilerinin “ne yapılır bilmiyoruz ki” demeleri. biz kendimizce internetten araştırdıklarımızla, kara kediyi sepete yatırdık altına bir örtü sererek, arka ayakları tutmuyordu zaten farketmiştik, gözlemledik sabaha kadar, sabah yine çeşit çeşit veteriner gezdik, röntgen çektiler. dediler ki “asıl hekim yok bir de o baksın ama diyaframı yırtık, kalçası kırık, arka ayakları da tutmuyor.” ee dedik ne yapacağız şimdi ?
    cevap bekledik, aldığımız cevap, bulunduğumuz şehirde yeterli teçhizatın olmadığı, ne kliniklerde ne başka yerde, dediler ki filanca şehirdeki hastaneye götürün, aradık hastaneyi dedi ki, 5bin verirseniz sadece ameliyat için, yaparız. yoğun bakımı, kontrolleri hariç. sonra röntgeni çeken kliniği aradık, gösterdiğimiz veterinerlerden biri röntgen net değil dedi diye, tesadüf ki “asıl hekim”e ulaştık. o da dedi ki, yoğun bakımı kontrolü kalışı ameliyatı hepsi 4,5 olur.
    sonuç, kedi bizde bu hafta içinde ameliyat olacak. he öyle durumu çok iyi insanlar değiliz, araştırmaya devam ediyoruz. üstelik ameliyatı olsa bile garantisi yok yaşayacağının öyle dediler. ama olsun çıkmadık candan ümit kesilmiyor. bir canı kurtarma yolunda para değil de insana koyan, ordan oraya sürüklenmek, pahalı bir beldenin veterinerlerinin “kısırlaştırma ve iç dış parazit” dışında bi bok yapamadıklarını öğrenmek. buraya kadar okuduğunuzu sanmam ama benim derdim içimi dökmekti zaten. yavrunun başında ağlayan annemi, yavrunun hasta olan annesine o tutmayan bacaklarıyla sürünerek koşmaya çalışmasını, hali hazırda sinir zedelenmesi yüzünden denge problemi olan anne kedinin yavrusunu koklamasını, bütün bu can pazarının içinde “haaa sokak kedisi miydi?”, “aman uyutursunuz ne olacak?” diyenleri unutmamaktı zaten buraya yazma sebebim. sonuna kadar okuyanınız varsa yavru için bir iyi dileğinizi, duanızı alırım. gerisinin de canı sağ olsun.

    edit: “bugün hekimimiz yok”, “kapasitemiz yok”, “çarşamba getirin, cuma getirin.” diyenlerin laf kalabalığı arasında kara kızı kaybettik.. umarım gittiği yer bu boktan dünyadan çok daha güzel bir yerdir. bi canın gidişine gerçekten çaresizlik içinde tanık olduk. çaresizliğimizin içinde kaydı gitti ellerimizden güzel çocuk ..
  • bu kedilerle duygusal bağım oluştu. tekrarlayan zamanlarda kapımda beliriyorlar ve içim gidiyor.
    aynı anne kedi yılda üç kez doğurup, bakamayacağı sağlıksız yavrularını yine ofisimin bahçesine: "sen bunlara bakarsın" edasıyla bırakıp gitti, asla yavrulara yaklaşmıyor. bu tavrına alışkınım bu kedinin, kedidir elbet vardır bir bildiği diyorum...
    bunlar yeni boncuklarım:

    görsel

    görsel

    görsel

    bu da arada sırada gelip uzaktan gözetleyip giden anne:

    görsel

    hayat sana kara kedi veriyorsa; sar sarmala...

    son durum güncellemesi: çok tatlı, çok yabaniler, büyüdüler ve çok iyiler...

    görsel
  • renkleri gibidir mizaçları. ne düşündüğünü, ne zaman harekete geçeceğini, nasıl davranacağını kestirebilmek güçtür. sürekli bir şeyler planlıyormuşta harekete geçmek için uygun zamanı kolluyormuş gibi dururlar. ayrıca, gözü kara canlılardır.

    bunlardan biri de mahallemizde ikamet ediyor. ismi bitter. kimse bulaşmaz ona. özellikle de cinsi ne olursa olsun tüm köpekler itinayla uzak dururlar. kimseye saldırdığını görmedim ama sürekli meydan okur. köpeğini dolaştırmaya çıkanlara bela olur. köpek ve sahibinin yürüdüğü yol üzerine yatarak önlerini keser. gözlerini hiç ayırmadan baktığı köpeğin onu rahatsız etmeden sağından veya solundan geçişini izler, geçene kadar da kibir dolu gözlerle dik dik bakar. geçip giden köpeğin peşinden koşup onu geçer ve yine yolunun üzerine yatar. bu sahne, köpek ve sahibi sokağı terk edene kadar tekrar eder. sonra da büyük bir gururla geri gelir. yemek saatinde de kibirli duruşundan ödün vermez. tüm kediler toplaşıp yerken bu gıcık gelmez. ayağına kadar gidip önüne koymadığın sürece yemek yemez. piç, kuyruğunda oynatıyor tüm mahalleyi.

    şu arsız bize küsecek veya kızacak diye konuşmadan verdiği bütün emirlere mahallece kul köle olurken, yanan ormanlarımızdan kaçamayan onca canlının hesabını nasıl vereceksiniz?
  • bir zamanlar kedilerin hepsi rengarenkti ama sadece biri siyahtı: befana'nın kedisi.

    italyan efsanesine göre, epifani bayramı'nda süpürgesiyle dolaşarak, yıl boyu uslu duran çocuklara bebek isa adına hediyeler bırakan yaşlı cadı befana'nın kapkara bir kedisi vardı.

    ~ raphael tuck & sons, c. 1908, missouri history museum

    befana'ya uzun yolculuklarında eşlik eden bu kara kedi, yeryüzünde ışıl ışıl parlayan yerleri hep yukarıdan gördüğü için bir gece, insan hayatının nasıl olduğunu merak etti. yaşlı cadıyla birlikte gökyüzünde yaptıkları yolculuk esnasında, altındaki dünyayı daha yakından görmek için eğilince, befana'nın hediye çuvalı açılıverdi ve hediyenin biri uçup gitti.

    durumu fark eden yaşlı cadı kediye kızmadı ama hediyesini heyecanla bekleyen bir çocuk vardı ve maalesef ki, kedisini o çocuğa hediye olarak göndermek zorunda kaldı.

    cadı, kediyi evin bacasından içeriye attı ve şömineye düşen kara kedi kendini salonun ortasında buluverdi. bacadan düşerken kül yuttuğu için öksürmeye başlayan kedinin sesine uyanan aile bireyleri şaşkınlıkla kediye bakakaldı ama hediyesini bekleyen çocuk sevinçle haykırdı:

    "yaşasın! artık benim de bir arkadaşım var."

    ebeveynler, çocuğu yeni arkadaşından ayırmaya cesaret edemediler ve kara kedi ömrünün sonuna kadar orada mutlu mesut yaşadı.

    o günden itibaren kediler artık sadece rengarenk değildi, çünkü bu hediyenin anısına kara kediler de yeryüzünde çoğalmaya başladı.

    hikayenin en güzel tarafı ise, genel inanışın aksine, italya'da kara kedilerin uğur getirdiğine inanılmasının nedeni de budur: çünkü onlar, rüyaların gerçekleştiği büyülü gecenin birer hediyesidir.

    resim sanatında kara kediler:

    ~ theophile alexandre steinlen, pierrot et le chat (1889)
    ~ arthur rackham, kediye dönüşmek (1920)
    ~ carl olof larsson , köprü (1912)
    ~ kees von dongen , kedili kadın (1908)
    ~ giovanni boldini, kara kedili kız (1885)
    ~ ernst ludwig kirchner, kara kedi (1926)
    ~ théophile steinlen, le chat noir (1896)

    peki buradaki kara kediyi görebildiniz mi?
    ~ edouard manet, olympia, 1863

    epifani ve befana'nın kısa hikayesi için: link
  • “hiçbir şey karanlık bir odada siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. hele odada siyah bir kedi yoksa…”

    konfüçyus
  • siyah pumalarda bir tür büyük kara kedidir, bunlar önünüzden geçerse zaten $ansiniz kalmami$tir, hele bide açsa..
  • ya bunu düşündüğüme inanamıyorum; ama bu hayvanlar her siyah şey gibi toz tutuyor!

    yemin ediyorum, şahitlerim bile var. üstünde toz parçacıkları var hayvanın, arada okşamak ya da tarama suretiyle alıyorum.
  • ugursuzluk getiren bir hayvan olarak gorulmektedirler. aslinda bu anlayisin sebebi kendisinden onceki kulturu veya inanislari yok etmek ya da degistirmek isteyen yeni devrim veya inanclardir. nasil mi?

    aslinda misirlilar zamaninda kediler cok sevilen ve ugur getirdigine inanilan hayvanlarmis. ozellikle de kara kedi tanrica ile birlikte anilirmis. asil veya basina buyruk karekterleri yaninda, yuksekten dusmelerine ragmen yara almamalari, temizlik anlayislari ve de zarif goruntuleri bu sayginin temelini olusturan seylermis...

    hatta kediler o kadar onemliymis ki, kedinin olumu ugursuzluk olarak algilanir, zengin fakir fark etmez herkes olen kedisini mumyalarmis.

    bu inanis ve anlayis hristiyanligin ilk yillarina kadar da devam etmis. kedilere hep saygi duyulmus. ancak her koklu degisimin yapmak istedigi gibi, hristiyan anlayisi da kendisinden once gelen kultur ve de aliskanliklari yok etme yoluna gitmis. iste kara kedinin ve hatta kedinin ugursuz olarak nitelendirilmesi, seytan ile baglantisi oldugunun soylenmesi de bu doneme rastlar.

    kedilerin misirlilar tarafindan takdir edilen asil, basina buyruk veya iteatsiz karekteri, hristiyan inanci ile sinsi, inatci ve kotu olarak nitelendirilmis. ayni yillarda basi bos kedilerin cogalip kimi rahatsizliklara sebep olmasi da bu inanisa tuz biber ekmis. ama asil baharat katkisi cadi konusu paranoya halini alinca olmus.

    bilindigi gibi yasli ve yalniz kadinlarin -hele bir de cirkinlerse- cadi olduklari inanci hristiyanligin ilk yillarinda cok yayginmis. sonuc olarak bu yalniz yasli kadinlar kendilerine yoldas olarak genelde kedileri sectiklerinden, kedi-cadi-seytan-buyu-kotluluk hep beraber anilan seyler haline gelmis. hatta cadilarin buyu yaparken kara kedileri kullandiklari veya kara kedilerin geceleri seytan haline dondugu gibi bircok hikaye uydurulus. sonuc olarak o donemde cadilar ile birlikte kedileri de (hele bir de siyahlarsa) catir catir yakilmis.

    daha sonra kedilere karsi olan bu nefret veya telef hareketi ortadan kalkmis ama ozellikle de kara kedilerin ugursuzluklarina dair inanc silinememis.

    *
  • tamamen siyah kedi çok enderdir. neden? * ortaçağda dünyayı ve özellikle avrupayı saran cadı avı sırasında tamamen siyah kediler * şeytanla işbirliği yapan cadı veya şeytanın ta kendisi olduğu inancıyla sahipleriyle beraber yakıldıklarından, natural selection gereği yok olma noktasına gelmişler, beyaz bi lekesi olanlar ise paçayı yırttıklarından, survive etmeyi başarmışlardır. bugün çevrenizde görüp siyah sandığınız her kedinin mutlaka bi yerinde beyaz bi tüy demeti vardır. believe it or not!
  • bahçemde bundan iki tane var. bütün bahçede en sevdiğim ve sanırım beni de en çok seven iki kedi bunlar olsa gerek. ikisi kardeş ama aralarında 4-5 ay fark var. her ikisi de kendi akranı olan kardeşlerden çok birbirlerine yakınlık duydular nedense. beraber sarılıp uyuyorlar, minik olanın annesini bırakıp abisine nasıl sokulduğunu gördükçe merhametten kendimi kaybediyorum. abinin kulakları sağır, boynu da sanırım hastalıktan dolayı yamuk. ama o kadar sevgi dolu o kadar tatlı bir hayvancık ki anlatamam. minik desen oyundan başka şey düşünmüyor ama oynarken tırnağını bile geçirmiyor size. bu kadar tatlı oyun yapan bir kedi yavrusu görmedim. ikisi de inanılmaz narin, sürekli hasta oluyorlar. ilaçlarla milaçlarla idare etmeye çalışıyoruz, nereye kadar gidecek, onları da ne zaman kaybedeceğim bilmiyorum, düşünmüyorum. geçen ikisi beraber kucağıma oturdu, mırlaşıp durdular. kendi kara saçlarımı ekledim onların simsiyah tüylerine, sarılıp ısıttım onları. şu hayatta şimdi istediğim tek şey minicik bile olsa bahçesi olan bir ev. ikisini de alıp götürürüm, hasta olduklarında bakmaya devam ederim, birbirlerinden hiç ayrılmadan iyi kötü yaşamalarını sağlarım. neyse bir günü daha atlattık. bakalım hayat ne gösterecek bizlere?

    edit: ah ah güzel şeyler göstermedi bana. iki kara yavrum da nisanda kayboldu. neredeler, ne oldu bilmiyorum. büyük ihtimal öldüler, hayat o kadar kötü ki, keşke iyi olsalar...
hesabın var mı? giriş yap