• birçok sanatçımızın karacaoğlan'ın şiirlerinden esinlenerek şarkı ve türküler bestelediğini fark ettim ve farklı kaynaklardan yararlanarak bunları toparlayıp bir liste yaptım. parantez içindeki şarkıcı benim zevkime göre seçilmiştir ya da sadece bu kişi şarkıyı/türküyü seslendirmiştir. bazı eserlerin iyi kayıtlarını bulamadığım için şarkıcı adı yazamadım. listeyi alfabetik sıraya göre dizdim. yararlanan birileri olursa çok sevinirim.

    1. ağalar ben bir güzel gördüm (ruhi su)

    2. ahu gözlerini sevdiğim dilber (neşet ertaş)

    3. ak kolların sala sala yürüyen (ruhi su)

    4. ala gözlerini sevdiğim dilber (gülten benli)

    5. atladım girdim bava (ruhi su)

    6. bağlandı yollarım (grup abdal)

    7. bana kara diyen dilber (grup badem)

    8. bayram gelir yine eller giyinir (hüseyin turan)

    9. be gaziler be yoldaşlar (ruhi su)

    10. ben güzele güzel demem (emel sayın)

    11. ben meylimi üç güzele düşürdüm (ruhi su)

    12. benim yârim gelişinden bellidir (zeki müren)

    13. bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm (ersen ve dadaşlar)

    14. bire ağalar bire beyler (ruhi su)

    15. bugün yardan haber geldi (ruhi su)

    16. deli gönül coştu yine

    17. deli gönül gezer gezer gelirsin (safiye ayla)

    18. dinleyin ağalar size bir şey söyleyim (ruhi su)

    19. divane gönlüm (güler duman)

    20. ela gözlerini sevdiğim dilber (ruhi su)

    21. ela gözlü nazlı dilber (mülkiye toper)

    22. ela gözlüm (haluk levent)

    23. ela gözlüm ben bu elden gidersem (zara)

    24. elâ gözlüm yıktın benim evimi (müzeyyen senar veya ayla büyükataman)

    25. ey benim bahtı yârim (şevval sam)

    26. gam elinden zülfü siyahım (ruhi su)

    27. gökyüzünde tüten olsam (selva erdener)

    28. gönül gurbet ele varma (nevin demirdöven veya gülay)

    29. gurbette ömrüm geçecek (müzeyyen senar)

    30. güller perişan (mülkiye toper veya efkan şeşen)

    31. güzel ne güzel olmuşsun (fikret kızılok/ neşet ertaş/orhan hakalmaz)

    32. hasta düştüm hey ağalar (musa eroğlu)

    33. hey ağalar böyle m'olur (devrim kaya)

    34. incecikten bir kar yağar (müzeyyen senar)

    35. kadir mevlam senden bir dileğim var (ilkay akkaya)

    36. karacaoğlan der ki (erol evgin)

    37. kız senin derdin nedir (ismail altunsaray)

    38. madem dilber (tolga sağ)

    39. nem kaldı (musa eroğlu)

    40. ötme turaç

    41. sahilde uğradım bir güzele (ruhi su)

    42. salınıp seyran yerine çıkan dilber kiminsin sen (kasım inaltekin)

    43. seher yıldızı (belkıs akkale ve arif sağ)

    44. senden ziyade (mustafa özarslan)

    45. sunayı da deli gönül (gülay)

    46. şu yalan dünyaya (zülfü livaneli)

    47. üryan geldim (cem karaca)

    48. var git ölüm (musa eroğlu)

    49. yeşil başlı gövel ördek (gülşen kutlu)

    50. yüce dağdan bir yel eser (ruhi su)

    51. yüce dağlar ne kararır pusarsın (aşık tahir erdoğdu)

    52. yürü bire yalan dünya (musa eroğlu)

    diğer yazarlardan gelen eklemeler:

    53. ölünce sevemezsem seni (ayna)

    54. bir kız bana emmi dedi (murat kekilli)

    debe editi: ben kıyada köşede kalan bir entry olur diye düşünürken debeye girmiş. kendim için değil ama hâlâ anadolu kültürümüze sahip çıkıldığını görmekten mutluluk duydum. çok güzel mesajlar aldım. teşekkür ederim. gözden kaçırdığım bir şarkı/türkü olursa ekleme seve seve yaparım. playlist paylaşmamı isteyenler oldu, kendi ismimi göstermeden nasıl yapacağımı bilmiyorum, çözemedim.
  • gördüğü her güzele abayı yakan, güzelliğe aşık bir adam. küçüğünü sevsem, büyüğe yazık diye üzülür durur boşuna, bilmez ki cümle güzel de ona aşıktır yüzlerce yıldır.
  • batır parmakların batır kanıma
    oy desinler o elleri kınalı

    karacaoğlan

    daha güzel anlatan beri gelsin.
  • (memet fuat 'tan)

    karacaoğlan'ın yaşamı üzerine, belge değeri olan yazılı kaynaklarda bilgi yoktur. kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatılagelen menkıbelerden çıkarılan bilgilerin ise birbirini tutmadığı görülüyor.

    nereli olduğu bile kesinlikle anlaşılamamıştır. barak türkmenleri onu kendilerinden sayarken, kilis'in musabeyli bucağında yaşayan çavuşlu türkmenleri de kendilerinden olduğunu söylerler. batı anadolu'da yaşayan karakeçili aşiretine göre onlardandır. mersin'in silifke, gülnar, mut ilçelerinde yaşayanlar kendi ilçelerinden olduğunu ileri sürerler. gazianteplilere göre, bugün suriye sınırları içinde kalan akpınar köyündendir. kırım'da derlenen bir menkıbeye bakılırsa belgrad'lıdır. bir söylentiye göre kozan dağı yakınındaki bahçe ilçesinin varsak köyünde, başka bir söylentiye göre gene kozan'a bağlı feke ilçesinin gökçe köyünde doğmuştur.

    şiirlerinde ise şöyle diyor: "kozan dağı'ndan neslimiz /, arı türkmen'dir aslımız / varsak'dır durak yerimiz"; göğçe idi benim yerim durağım"; "göğçe'den çıktım çocuktum"; "vatanımız adana maraş"; "yaylamız bulgar dağı'dır"; "maraş illerine giden kervancı / selam söyle bizim il'e obaya"; "binboğâ dır benim ilim"; "erzurum dur benim ilim"; "mamalı'da ben bir rıdvanoğluyum'; "öz adım halil'dir köyümüz hama".

    uzmanlar bu karışıklığı şöyle açıklıyorlar: karacaoğlan halkımızın benimsediği, varlığında eridiği ozanlardandır. türk halkı onun söylediği şiirlerle yetinmemiş onun adına şiirler söylemiştir. yunus'a pir sultan'a yaptığı gibi. şiirlerinden hangilerinin gerçekten kendisinin olduğunu hangilerinin sonradan uydurulduğunu ayırmak kolay değildir. aynca, bazı şiirleri başkalarınca tekrarlanırken, ağızdan ağıza geçerken, ya da derlenirken, söyleyenlerin, derleyenlerin gönüllerine göre değiştirilmiştir. örnekse, bir yerde "binboğa'dır benim ilim" diye yazıya geçirilmiş bir dize, başka bir yerde "erzurum'dur benim ilim" diye yazılıdır. birinin yanlış olduğu yüzde yüz, ama belki ikisi de yanlıştır. halkımızın karacaoğlan'ı benimseme özlemiyse sonsuzdur. yapılan yorumlar da hep bu özlemle biçimleniyor. kırşehir'in mecidiye ilçesinde bir mamalı köyü var, ama hayır, erzurum'lulara göre, karacaoğlan'ın andığı erzurum'un mamahatun köyüdür. daha ilginci, araştırmacılar güney doğu anadolu'da hama adında bir köy bulunmadığını söylüyorlar, yalnızca kozan dağı'nda bu adı taşıyan bir gedik varmış.

    bütün bu karışıklık arasında uzmanlar, akşehirli hoca hamdi efendınin 1875-76 yıllarında yazdığı yolculuk anılarına dayanarak, karacaoğlan'ın kozan dağı yakınındaki bahçe ilçesinin varsak köyünde doğduğu söylentisini daha bir önemsiyorlar. gene önem verilen bir söylenti de kozan'a bağlı feke ilçesinin gökçe köyünde doğduğudur.

    karacaoğlan'ın adı kırım'da derlenen menkıbeye bakılırsa simayil, bir şiirine göre halil, başka bir şiirine göre hasan'dır. hoca hamdi efendi de anılarında onun adının hasan olduğunu yazıyor.

    gene bu anılara göre babasının adı kara ilyas'tır. varsak köyü türkmenlerinden olan kara ilyas, 1604'te, kozan derebeylerinden hüsam beyin "tut kap asker devşirdiği" kargaşada tutolup sayıl askeri yazılmış, sonra da ortadan yok olmuştur. böylece de karacaoğlan' ın soyuna sayıloğlu denmiştir. bu sayıloğlu sözü bir dizesinde de geçer. başka bir söylentiye göre de o sırada çukurova'da derebeylik eden kozanoğulları ile arası açıldığı için, genç yaşta (24) memleketinden ayrılıp gurbete çıkmıştır.

    şiirlerinde pek çok yer adı anar: adana, ankara, aydın, bolu, bursa, diyarbekir, erzincan, erzurum, gaziantep, gümüşhane, halep, hama, içel, karaman, kars, kayseri, konya, malatya, maraş, mardin, niğde, sıvas, vb. ayrıca, "ne istanbul koydum ne diyarbekir", "gidip istanbul'dan ferman getirdim" gibi dizeleri, istanbul'a; "coşmuş karadeniz köpüğün saçar" dizesi de karadeniz kıyılarına gittiğine kanıt sayılabilir. acaba karacaoğlan andığı her yere gitmiş midir? bağdat, mısır, trablus, tunus, şam, yemen, hadi buralara da gitti diyelim, ama o buhara, hindistan, çin'den de söz ediyor! nerelere gittiğini, nereleri gitmeden andığını ayırmak olanaksızdır. avusturya savaşları için şiir yazdığına, firengistan'ı dolaştığını söylediğine bakılırsa, rumeli'ye de geçmiş olduğıı anlaşılıyor. ama uzmanlar karacaoğlan'ın ömrünün çoğunu çukurova, gaziantep, maraş dolaylarında, toros dağlarında geçirdiği kanısındalar. bütün yaşamı boyunca gurbette kalmadığı, obası ile birlikte göçlere katıldığı şiirlerinden de belli oluyor.

    hoca hamdi efendi'nin anılarında, "karayağız, seyrek sakallı, şuh meşrep, uzunca boylu levent bir adam" diye tanıtılan karacaoğlan'ın yaşamı üzerine, çeşitli şiirleri yorumlanarak edinilen daha başka bilgiler de var: gurbete iki kız kardeşiyle çıkmış, arkalarında da bir ağlayanları yokmuş, (anlaşılan anası da ölmüşmüş). bir ara bursa da ev bark sahibi olmuş. kaç kere evlendiği bilinmiyor. bir yerde başlık parası bulamadığından, bir yerde de çocuğu olmadığından yakınıyor. sonra çocukları olmuş, ama karısı ölmüş herhalde, anasız kalmışlar. evlat acısı da görmüş. bir şiirine göre de aşireti devletçe hama'ya sürgün edilmiş. çok uzun yaşamış, öldüğünde iyice yaşlı imiş.

    karacaoğlan'ın, doğduğu yer gibi, öldüğü yer de belli değil. hoca hamdi efendi'nin anılannda "maraş civarında cezel yaylasında doksan altı yaşında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha bir pınar başına defn olunup sazı çürüyünceye kadar başucunda ağaçta asılı durduğu" söylentisi yazılı. bir araştırmacıya göre, nizib'in keklice köyünde sazını dalına astığı bir ağacın altında yatıyor. bir başkasına göre, oltu'nun penek köyünde ölmüş, zemzem dağı'ndaki yasamal yaylası'na gömülmüş. bir söylentiye göre de, tarsus'taki ashab-ı kehif mağarası'na girip bir daha çıkmamış. uzmanların gerçeğe en yakın saydıklan söylenti ise içel'in mut ilçesinin çukur köyünde bir tepenin üstünde yattığıdır. bu tepeye bugün karacaoğlan tepesi deniyor. tepede bakımsız bir mezar, bir su sarnıcı, bir iki eski ev temeli var. karşısındaki başka bir tepenin adı ise karaçakıl tepesi. ozan'ın sevgilisi karacakız'ın da o tepede gömülü olduğuna inanılıyor. karacaoğlan kışları bu güzel yerlerde, kendi adını alan tepedeki bir mağarada geçirir, yaz gelince yaylalara çıkıp oradan oraya gezermiş. ölümünden sonra silifke, gülnar, mut köylerinde yaşayan köylüler onu ermişler arasına katıp mezarını adak yeri yapmışlar. günümüzde de her yıl haziran ayında mut halkı bu mezarlara gelip saygı gösterisinde bulunmakta, bir karacaoğlan günü düzenlemekteymiş.

    bir mezhep, bir tarikat adamı olmayan karacaoğlan ele aldığı konularla çok geniş alanlarda yankılanmış, herkesin ilgisini çekmiş, herkesin sevdiği bir ozan durumuna gelmiştir. şiirlerinin dilden dile çok dolaşması, çok değiştirilmesi, onun adına çok şiir uydurulması doğaldır.

    bu bakımdan uzmanlar karacaoğlan'ın şiirlerinden gelen, çoğu birbirini tutmaz bilgilere pek güvenmiyorlar. şiir karacaoğlan'ın mı? bir değiştirmeye uğramış mı, uğramamış mı? bu soruların karşılığını bulmak kolay değil. elli yıldır karacaoğlan üzerine yapılan araştırmalar olumlu sonuç vermediği gibi, büsbütün karışıklık doğurmuştur, deniyor. nitekim günümüzde bile uzmanlar kitaplarının bir baskısından öbür baskısına ozanın yeni yeni şiirlerini ekliyorlar. ele geçen her cönkten değişik bir şeyler çıkabiliyor.

    halk söylentilerine göre karacaoğlan 1606'da doğmuş, 1679 ya da 1689'da ölmüştür. akşehirli hoca hamdi efendi'nin anılarına göre ise, karacaoğlan'ın babası 1604'te sayıl askeri yazılmıştır. yani doğumu bu tarihten önce, ya da en geç 1605 olabilir. doksan altı yıl yaşadığı söyleniyor ki, o zaman ölüm tarihi 1701'e kadar çıkar.

    uzmanlar böyle kesin tarihler veremiyorlar. yalnız şiirlerde bazı tarihsel olaylara değinmeler var, onlardan yararlanarak şairin on yedinci yüzyılda yaşadığını söylüyorlar.

    örnekse, "halebi osmanlı aldı / dağı taşa katar bir gün" beyti ile 1658 yılında abaza hasan paşa'nın devlete başkaldınp ertesi yıl cezalandınlmasına değinildiği; "sana derim sana ey acem şahı / üstüne mağrip'ten asker geliyor / tahtını yıkıp da mülkün almaya / sultan murad kalkmış kendi geliyor" diye başlayan destanla 1622-1639 arası osmanlı-iran savaşlarına değinildiği; gene "hazır ol vaktına nesme kralı / yer götürmez asker ile geliyor / patriklerin inmiş tahttan diyorlar / bir halife kalmış o da geliyor" diye başlayan destanla fazıl ahmet paşa nın 1663-1664 avusturya seferine değinildiği kesindir deniyor.

    karacaoğlan'ın on yedinci yüzyılda yaşadığına kanıt gösterilebilecek daha başka şiirler de var, ama uzmanların en çok önem verdikleri kanıt şudur: ozanın dili kesinlikle on yedinci yüzyılda yaşamış âşıklann diline benziyor. önceki yüzyıllarda yaşamış ozanların kullandığı sözcükler onda yok. bir de şu: karacaoğlan'ın şiirlerinin bulunduğu cönklerin hiçbiri on yedinci yüzyıldan eskiye gitmiyor, daha önceki yüzyıllarda yazılmış cönklerde onun şiirlerine rastlanmıyor.

    bir ara karacaoğlan'ın on altıncı yüzyılda yaşadığını gösteren bazı belgeler bulunmuştu, ama sonradan bunların karacaoğlan adlı başka bir ozanla ilgili olduğu, "karacaoğlan" adının çok eskiden beri kullanılan bir ad olduğu ortaya çıktı.

    bütün belgesizliklerin ötesinde, uzmanlar, karacaoğlan'ın on yedinci yüzyılda güney anadolu'da yaşadığına, ömrünün çoğunu çukurova, gaziantep, maraş dolaylannda, toros dağlarında geçirdiğine kesinlikle inanıyorlar.

    (öner yağcı'dan)

    bugüne kadar gelen şiirlerinden, türkülerinden adını bildiğimiz karacaoğlan hakkında cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar önemli bir bilgi edinilememiştir. halk edebiyatımızın öteki usta ozanlarında olduğu gibi, karacaoğlan'la ilgili derinliğine bilgilerin sağlanması da ancak ciddi, bilimsel araştırmalara başlanmasıyla ve birçok bilim adamının kendisini halk edebiyatına adamasıyla birlikte olanaklı olmuştur.

    osmanlı devleti döneminde araştırmaya ve incelemeye dayalı bir "halkbilimi'nden söz edilmeyeceği için, halk edebiyatımızın araştırılmasında, yaşamın her alanında, bilimde, teknikte olduğu gibi halk edebiyatı alanında da önemli bir gecikmeden söz edebiliriz. bu gecikme nedeniyle, kendiliğinden oluşan birkaç önemli yapıt dışında bir halk edebiyatı incelemesinden söz edilemiyor. var olan yapıtlara bakıldığında ancak 19. yüzyılın sonlarına kadar geriye gittiğimizde somut çalışmaların yapılmaya başlandığını saptayabiliyoruz.

    atilla özkırımlı'nın "tüık edebiyatı ansiklopedisinde karacaoğlan'ın "l6.yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarında yaşadığı sanılmaktadır" deniliyor. çukurovalı olduğu, türkmen aşiretleri arasında yetiştiği, asıl olarak anadolu olmak üzere osmanlı'nın birçok ilini gezip dolaştığı rumeli'yi gördüğü ve uzun yaşadığı da toparlanan ve kesin olmayan bilgiler arasındadır. mezarının bulunduğu yerler konusunda da değişik düşünceler ileri sürülmektedir. ayrıca tıpkı pir sultan abdal'da olduğu gibi bir "karacaoğlan geleneği'hin oluştuğu da söylenmekte ve bu gelenek içinde yetişen karacaoğlan'lardan hangisinin gerçek karacaoğlan olduğu konusunda da kesin bilgilerin olmadığı yinelenmektedir. bu nedenle gerçek karacaoğlan'ın yaşamöyküsünü ve şiirlerini kesin olarak saptayabilmek olanaksızdır.

    16. yüzyılda yaygınlaşan bir karacaoğlan ününden söz etmek; dönemin birçok cönklerinde şiirlerin rastlanılması, birçok halk hikâyesine girmesi nedeniyle doğru bir saptama olacaktır. ayrıca yalnız anadolu'da ve rumeli'de değil azerbaycan, kırım gibi ülkelerde de karacaoğlan'ın ünlenmiş olduğu bilinmektedir. örneğin leh asıllı ali ufki'nin "mecmua-i sâz ü söz" adlı koleksiyonunda karacaoğlan'ın iki türküsünün notalarıyla bulunması, onun yapıtlarının saray çevrelerinde de bilindiğini, türkülerinin çalındığını ve söylendiğini göstermektedir.

    pertev naili boratav, "folklor ve edebiyatı adlı yapıtının ikinci cildinde karacaoğlan'ın "kelimenin bütün geniş anlamıyla" şair olduğunu söylemektedir. boratav'a göre "en büyük iki güney şairinden biri" (ikincisi dadaloğlu) olan karacaoğlan, güney'in manzaralarıyla çerçevelenmiş insan duygularını en iyi dokuyan halk ozanımızdır. ünü geniş bir alana yayılmış olan karacaoğlan, bugüne gelebilen beş yüzden fazla şiiriyle dönemine damgasını vurmuş bir ozanımızdır.

    böyle bir büyük şairin yaşamı da elbette sıradan insan yaşamları gibi olmayacaktır. karacaoğlan'ın yaşamı menkıbelerle doludur ve onun yaşamını ancak ana hatlarıyla ve menkıbeler halinde bilme şansımız vardır.

    boratav'ın yukarıda sözü edilen yapıtına göre karacaoğlan'ın yurdu olarak bahçe ilçesinin farsak köyü ile feke ilçesinin gökçe köyü en yakın olasılıklar olarak ortaya çıkıyor. şiirlerinde anlattıkları olaylarla, yaşadıklarıyla hangi dönemleri içine alan bir zaman diliminde ve nerelerde yaşamış olduğunu da ancak güçlü olasılıklar olarak ortaya koyabiliriz. yukarda söylediğimiz iki köy, onun asıl memleketi olması olasılığı en güçlü olan yerleşim yerleridir. bozulmuş, değiştirilmiş şiirlerinden yola çıkılarak mersin, maraş, gaziantep, silifke, gülnar, mut, kırşehir, erzurum, kilis gibi yerlerin karacaoğlan'ı kendilerine mal etme çabaları, halkın sahiplenmesinin göstergesidir. "denebilir ki, karacaoğlan, gönüllerden doğmuş ve gönüllere gömülmüştür.

    şiirlerinden yola çıkılarak yapılacak araştırmalar karacaoğlan'ın "kimliği" konusunda "kesine yakın" sonuçları vermektedir bize.

    karacaoğlan, "torosların, torosların suriye'ye doğru kol atmış olan gâvur dağları bölgesinin şairidir. yine şiirlerine göre karacaoğlan'ın 1609'da doğduğunu, 1679 veya 1689 yıllarında öldüğünü kabul etmek gerekiyor.

    söylencelerle, çeşitli halk hikâyelerine konu olan değişik yaşamlarıyla karacaoğlan, sevgiyle, insan duygularıyla yüklü, sonsuz doğayı içine alan şiirleriyle 17. yüzyıl halk şiirinin doruğa çıkmış olan ozanıdır.

    gezdiği, dolaştığı yerlerin dağları, ovaları; yaylaları onun şiirine öyle bir sinmiştir ki, doğanın hüznünü, acısını, sevincini, coşkusunu bir insan yüreğinin dışavurmuş duyguları olarak algılatır. onun şiirlerinde doğa, içinde yaşamları, sevgileri, duyguları barındıran bir çerçeve gibidir.

    karacaoğlan, bu canlılığı sevgiye, aşka bağlamaktaki başarısıyla da "sevdanın ozanı" kimliğini kazanmıştır.
  • ala gözlerini sevdiğim dilber
    göster cemalini görmeye geldim
    şeftalini derde derman dediler
    gerçek mi sevdiğim sormaya geldim

    gündüz hayallerim gece düşlerim
    uyandıkça ağlamaya başlarım
    sevdiğim üstünde uçan kuşların
    tutup kanatlann kırmaya geldim

    senin âşıkların gülmez dediler
    ağlayıp yaşını silmez dediler
    seni bir kez saran ölmez dediler
    gerçek mi efendim sonnaya geldim

    senin işin yiyip içmek dediler
    yâran ile konup göçmek dediler
    göğsün cennet koynun uçmak dediler
    hak nasib ederse görmeye geldim

    mayıl oldum senin ince beline
    canım kurban olsun tatlı diline
    âşık olup senin hüsnün bağına
    kırmızı güllerin dermeye geldim

    karac'oğlan der ki işin doğrusu
    gökte melek yerde hüma yavrusu
    söyleyim ben sana sözün doğrusu
    soyunup koynuna girmeye geldim

    gibi bir şiiri yazmış adam ki bununla ilgili diyeceğim bir iki şey var ama üşeniyoum, sonra.
  • karac'oglan eğmelerin,
    gönül sevmez değmelerin,
    iliklenmiş düğmelerin,
    çözer elif elif diye.

    dörtlüğü lise edebiyat kitaplarından müstehcen olduğu yolunda bir saplantı yüzünden çıkartılan halk ozanı.
    (bkz: elif)
  • "gelin ile kızın atışması" şeklinde yazdığı birkaç şiirinden çıkardığım sonuç, karacaoğlan'ın kadınları çözmüş olduğudur. misal:

    "bir kız ile bir gelinin bahsi var
    ikisinin cüda düşmüş arası
    kadir mevlam hub yaratmış onları
    hilal hilal kaşlarının karası

    kız da der ki al çiçeğin moruyum
    yiğitlerin bedestende nuruyum
    el değmedik bir tanecik arıyım
    peteklerim mühürlüdür bal ile

    gelin der ki yaylaları yaylarsın
    çıkar yükseklere seyran eylersin
    kuzum kız sen niçin yalan söylersin
    el değmemiş arıda bal olur mu

    almanın iyisini yüke tutarlar
    çürük çarığın yabana atarlar
    kız ile gelini bir mi tutarlar
    yorma gelin yorma oğlan benimdir

    gelin der ki kalk gidelim pazara
    uğradalım usul boyu nazara
    beş on türlü meyva gelir pazara
    yetkini m’alırlar yoksa hamı mı

    kız da der ki sarı yıldız doğma mı
    doğup doğup orta yere gelme mi
    bi gecem de bin geceye değme mi
    yorma gelin yorma oğlan benimdir

    gelin der ki allı pullu başım var
    ak alın altında hilal kaşım var
    hey kız senin bir gecelik işin var
    ikincisi sen de bana dönersin

    karac’oğlan ben bu düşü yoramam
    amel defterimi tutup düremem
    gelin iyi kıza kötü diyemem
    ikiniz de benimsiniz sevdiğim”
  • xvi yy. sonu, xvii yy. başında yaşamış türk saz şairi.
    koşma, semai ve destan türünde ürünleri var...
    örnek yazayım bi tane:

    dinle sana bir nasihat edeyim
    hatırdan gönülden geçici olma
    yiğidin başına bir iş gelirse
    onu yadillere açıcı olma

    mecliste arif ol, kelamı dinle
    el iki söylerse sen bir söyle
    elinden geldikçe iyilik eyle
    hatıra dokunup yıkıcı olma

    el ariftir yoklar senin fendini
    dağıtırlar tuzağını bendini
    alçaklarda otur, gözet kendini
    kati yükseklerden uçucu olma

    karacaoğlan söyle sözün başarır
    aşkın deryasını boydan aşırır
    seni bir mecliste küçük düşürür
    kötülerle konup, göçücü olma...
  • sadelik üstadı:
    "yeşil başlı ördek olsam
    sular içmem gölünüzden"
  • 'yürü bre yalan dünya
    sana konan göçer birgün
    insan bir ekine misal seni eken biçer birgün'
    diyen halk ozanımız.
hesabın var mı? giriş yap