• gecen gun trt1'de izledim ben bunu, yalniz trt1 reklam girdiginde filmi durdurmuyordu anlasilan, her reklamdan sonra filme donuste birseyler kacirdigim hissine kapildim. *

    asagida sosyopolitik bir irdeleme yapacagim, spoilerdan hazzetmeyenlere bu noktada "entry acik, arkani don ve cik" diyorum.

    filmin adi kezban paris'te ama aslinda kezban'in paris'te oldugu sure bir 10 dakika tas catlasa. once bunu soyleyeyim de kimse heveslenmesin. ama onun disinda bu film bir basyapit. sinemaci degilim, sanatsal acidan laf etmeye pek hakkim yok ama sosyopolitik yansimalari acisindan bir hazine oldugunu iddia edebilirim rahatca.
    kezban'in donusumu cumhuriyet'in koylu kadinini avrupa kadinina cevirme sevdasinin bir uygulamasi adeta. kezban koy yerindeki safligini kaybetmeden paris'i fethedecek kadar modernlesiyor. (ozellikle film boyunca kezban'in sacina dikkat edin. basortunun atilmasi, orgulerin acilmasi, sacin kisalisi ve sonunda tam avrupai sarisin sac modei). koyden gelen saflik, temizlik ve pakligi ile sevdigi erkege askinti olan, atina'ya sarki yarismasina giden sosyete kizini ekarte ediyor, cocugu kendine bagliyor.

    filmdeki gonul meselelerinin disinda, istanbul'daki malikanedeki iliskiler cok ilginc. hulusi kentmen esas cocugun zengin dedesi. buyuk ihtimalle anadolu'nun bagrindan kopup gelmis, fabrikator olmus, zengin olmus. torununun bu zorluklari anlamamasi, zirzop bir tip olup cikmasi onu biraz rahatsiz ediyor olmali ki miras konusunda kostugu sart "dogru duzgun bir kizla evlenmesi." evdeki hizmetkar tayfasiyla iliskisi arkadasca -yuzgoz olmus anlayacaginiz, yer sofrasinda tencereden kuru fasulye yemek istiyor olumden donunce. torun desen maskeli balolarda geziyor. iste boyle de bir kusak catismasi var, ki aslinda kusak+medeniyetler catismasi bence. cunku dede pilav ustu kuru misali anadolu ustu istanbul medeniyetiyle istigal ederken, torun tamamen avrupa ozentisi istanbullu medeniyetine dahil.

    ha, bir de omer var, nam-i diger profesor. ah, sofor omer. anadolu'nun aydin yuzu. istanbul'a okumaya gelmis, para kazanmak icin de soforluk yapiyor. iste boyle zor sartlarda universite okuyup koyune donuyor ziraat muhendisi olarak. bu ulke boyle kalkinacak demek mi isteniyor?

    nerdeeen nereye... filmde bizimkileri atina'ya paris'e goturen ucaklar pan am'di. thy'nin yurtdisi ucuslari yok muydu ki o zamanlar? sonradan "yerli mali yurdum mali, herkes onu kullanmali" usulu filmlerde thy ucaklari havalanir oldu, bu degisim ne zaman gerceklesti sorarim kendime...

    daha yazacak cok sey var filme dair, ama keseyim trasi. giderken bir malumatimi birakayim ortaya yanarli donerli: birisi gidip sosyelitler mosyelitler uzerine film yapsin bakalim, kezban pariste kadar sevimli olacak mi?
  • filmde kezban paristeyken arka planda bir eiffel kulesi ve paris manzarası vardır ki günlerce kendine hayran bıraktırmış, kim boyadı bu resmi diye sordurtmuştur ısrarla.
  • bu filmde hulusi kentmen geğirerek iyileşilen bir hastalık sahibidir. "ölüyorum ıımhh" derken uzunca bir geğirir ve cana gelir.
  • dün gece bir noktada banker bilo ile başlayıp ardından diyet ve gerzek şabanla devam eden film festivalimin 4. filmi.

    uyumadan izlediğim için mi ara vermediğim için mi bilmem, allahın siktir ettiği filminden zevk alıyorum. hülya koçyiğit filmi çektiğini unutmuş ben hala zevk alıyorum.

    hulusi kentmenin gerçek mesleği gardiyanlıktır.

    izzet günay da harbiden çirkinliği ile tr'nin en şahane jönüdür benim için.

    bu filmde arayıp bulamayacağınız bir türk filmi klişesi yoktur.

    izzet günay (ayhan) zengin bi piçtir. bir gün sevgilisi ile gittiği tatilde kaza yapar. hülya koçyiğit'in (kezban) dedesi bunu eve getirir. kezban sabaha kadar başını bekler. sabah çingilini sallaya sallaya kırlarda mutlu bir keçi gibi süt sağar ayhan’a. ama o da nedir. geldiğinde ayhan iyileşmiş ve bir hatıra alıp gitmiştir. hülya aşıktır. o arada dedesi ormanda düşmekte olan bir ağacın altına yatmak suretiyle kendini ağaca öldürtür. kezban da şımarık şımarık, köylünün biz sana bakarız bebişim demelerine aldırmadan baa ne ben istanbul’daki amcam kazım’a gitcem der.

    kazım, ayhan’ın köşkünün kahyasıdır. 'ayy ben köydekilere büyükşehri yendim, köşk yaptım içinde süt havuzunda karı oynatıyom demiştim. şimdi yeğene ne diyecem' derken şeker köşk halkı ya bu da dert mi bebişkom 'seni buranın sahibi gibi tanıtırız' deyip neşe içinde dans ederler. tam bunlar dans ederken ayhan sevgilisiyle gelmesin mi. kezban angutu bir gece herifin başında beklemiş olmasına rağmen -bi de aşıktır güya-, herifi tanımaz.

    kezban köşkte çalışmaya başlar. hulusi kentmen yaaani ayhan’ın dedesi ölmek üzere köşke döner. tam bi sığırdır. ayhan’a iyi bi kızla evlen sana bütün malımı bırakcam lan der. ayhan o esnada bir türlü sevgilisine ulaşamaz. o sebepten kezban’ı alır ve dede işte 'benim piremsesim' der. hulusi belki bi threesome çıkar der. kezban’a yazılır, bunları everir.

    ayhan kezban’ı horgörür. kezban orospuluğundan hırs yapar 'valla senin torun sana yamuk yapıyo dedeciiiiiiiimmmm' der. hulusi sapıklığın boyutunu bi iyice arttırır. gel kız karımın elbisesiyle maskeli baloya git ayhan’la der. ayhan ayran gönüllüdür. hemen kezban’a yazılır. kezban’a 'bana yüzünü göstertsene kız' der. kezban’da balo maskesi var ya gözlük şeklinde. ondan vardır. sığır olduğu için 'ayy hadi beklediğinden çok farklı bir kadınsam' der. izzet de 'lan orospuluk yapma bit kadar gözlük takmışsın ne kadar değişik olabilirsin amcık, aç su suratını siktirmeden' der. ayyy o da nedir öyle şaşkınlıktan havuza düşer.

    hulusiciim kezban’ı oğlana yamamayı kafaya koyduğundan kezban’ı sosyeteye sokar. florya plajı’nda dürbünle karı dikizleyen gençler kezban’ı gösterip yeni bi parça düştü fıstık gibi diye ayhan’ı çağırırlar. ama ayhan’ın aklı o arada gitmiştir. herifleri döver. bundan sonra kezban’da pabuç kadar dil. orospuluk diz boyu. önüne gelenle kırıştırır.

    sonracııma işte ayhan, kırığı ile paris’e gider. kezban durur mu. hulusi’nin de iteklemesi ile kalkar paris’e gider. ay orada bi paris turları bi paris turları, aklınız şaşar.

    neyse sonra oradan bi hışımla ayrılan ayhan's kırık bi katakulli düzenler. sankim kezbanın sevgilisi varmış düzenbazmış gibi gösterir. ayhan zaten konvansiyonel bir öküz olduğundan hemen inanır. kezban dönünce onu evden atarlar. deden öldü derler. kezban hemen 'dedeciiiiiiim' der bir daha. ve fekat hulusi kaçın kurasıdır ipne dölleri. olayı tonton bi sherlock edası ile çözer. amcık ağızlı ayhan hemen maymun iştahı ile tekrar kezbana yazılır. vs vs. herkes erer muradına.

    hulusi kentmen nefis bi şekilde göz atar. tekrar düğün yapılır. göbecikler atılır abe maria.

    davul senin zurna benim derken cüneyt arkın/ leyla selimi diye diğer film girer. senaryosu remzi jonturk'e ait olan bu filmin adı malkoçoğlu ölüm fedaileridir. şimdi ona odaklanmam gerekiyor.
  • bu filme fransa'da çekilmedi demek için kör olmak lazım. film düpedüz fransa'da çekilmiştir. enteresan olan bir detay ise o yılların paris'in de neredeyse hiç siyahi bulunmayışıdır.

    yeşilçam filmleri içinde yurtdışında çekilen bir çok film vardır ayrıca.
  • klasik cok guzelle$ir herkes de sigarasini yakmaya cali$ir falan. bunlarin koyden indim $ehire gibilerinden bolca vardir.
  • hatırladıgım kadarıyla paris'te kezban'ın gidiyor oldugu susu verilen okul da galatasaray lisesi'dir.
    okuldaki murebbiye ile fransızca konusma sahnesi sahanedir zira camdan bakıyor gibi gorundugu yer koridor olup, baktıgı yer de sınıfın içidir
  • gercekten pariste cekilen sahneleri olan film. hatta gitmisten baska film icin cekimleri de aradan cikarmislar..

    ilgili fotolar

    www.instagram.com/p/bulcwlkageu/?igshid=1esiwfgma2o16
  • (bkz: sabrina)
hesabın var mı? giriş yap