• ne yiyor, ne içiyorsun
    elde değil aklım sende
    gece çok geç yatıyorsun
    gel de bir demli çay iç bende

    olmadı akşam yemeğe yetiş bari
    yolunu gözlüyor perihan hanım
    bu ayrı ev işine alışamadım
    sızlıyor ince ince sol yanım

    a nenni nenni
    kınalı kuzum
    büyüdün de adam mı oldun
    yanağı pembem, dudağı kirazım
    gözü okyanusum iyi ki doğdun

    bu yürek çarpıntısı ömürlük biliyorsun
    büyümedin hiç gözümde
    bebeğim sen ne diyorsun

    bir dualık mesafedeyim
    ne zaman sıkışırsan yanındayım
    ha bu arada soğudu ahavalar aman ha
    üşütme yine, kurbanın olayım

    a nenni nenni
    kınalı kuzum
    büyüdün de adam mı oldun
    yanağı pembem, dudağı kirazım
    gözü okyanusum iyi ki doğdun

    (bkz: sezen aksu)
    (bkz: bahane)
  • öncelikle belirtmeliyim ki anne değilim. yakın bir gelecekte (en azından erkeklerin çocuk doğurması berbat bir arnold filmine meze olmuş lüzumsuz bir bilim kurgu fantezisi olmaktan çıkıp bir o kadar lüzumsuz ve çirkin bir bilimsel gerçeğe dönüşene kadar) anne olma ihtimalim de yok gibi. kendi annemle olan ilişkim de haftada bir telefonda yaptığımız "-oğlum biz aramasak hiç arayacağın yok? -iş güç be anne kusura bakmayın valla" temalı rutin konuşmalardan öteye geçmiyor uzunca bir süredir (bunun için de bir gün pişman olacağım ya neyse). ama ulan bu nasıl bir şarkı ise ilk kez dün akşam artık ilerlemekten vazgeçmiş istanbul trafiğinde kontak açık diğer bir kaç bin arabayla birlikte beklerken tesadüfen radyoda denk geldim, bok gibi kaldım öyle şarkı bitene kadar. ne trafik kaldı ne istanbul, dışarda yağan yağmur mu ben miyim bilemedim...
  • sezen aksu bu şarkısı için, ".. ve o an mithatcan'ın büyüdüğünü fark ettim. sonra bu parçayı yazdım. doğum gününde ona armağan ettim" der. oğlu ise parçayı okuduktan sonra hüngür hüngür ağlamış ve "anne senin insanlara ne yaptığını şimdi daha iyi anladım" demiş.
  • ben daha birkaç aylık bebekken anne-babam televizyonda belgeselimsi bir programda bir kına gecesi izlemişler ve oturup "bizim kızımız da büyüyüp böyle yuvamızdan uçup gidecek" diye hüngür hüngür ağlamışlar. çocuk sahibi olmanın böylesi hastalıklı bir ruhu olduğunu anlatan bir şarkıdır işte bu benim için. doğar doğmaz tapulu arazinmiş gibi kapatmak istersin bu küçücük hayatı. büyüdükçe büyüyen maliyetleri boğazını aşıp, elinden uçup gidinceye kadar böyle sürer gider bu. üstüne bir de sezen aksu olursan böyle de damar bir şarkı yazarsın. yazamayanlar da gözlerini seninle birlikte dökebilsinler diye..
  • mithat can özer'i kıskanma nedenidir..
  • anneler hep bir dualik mesafededir, baska hicbr sey sze o kadar yakin olamaz, hayat hep bu yakinligin baska yerde aranmasiyla gecer.

    herkesin annesi sezen aksu degildir belki boyle bir sarki yazamaz ama sezen onlarin soyleyemedigini de soylemstir zaten.
  • numan'ın feriştah'a hitap şeklidir.cümle içinde:
    bir demet tiyatro'nun bir bölümünde mükremin'den ümidini kaybeden feriştah acaba akıllanmış mıdır umuduyla numan'a ''git aşkım benim,yatağımızı ısıt..''der; numan ''ben elektürüklü pattaniyeyi açtım gınalı guzum'' diye yanıtlar.
  • sözlerini okuduğunuzda hiçbir erkek, annesinin cümle aleme haykırıp da ele güne karşı böyle çocuk muamelesi yaparak rezil etmesini istemez düşüncesi uyandırabilen ancak sezen'*in sesinden dinleyip de o duygu transferini birebir yaşadıktan sonra annenizin sesini duyar gibi olduğunuz felaket iç burkucu doğaçlamaymış tadında bir şarkı.
  • bahane versiyonundan çok mucize nağmeler versiyonunda sezen aksu'nun resmen konuşturduğu şarkı. içime oturdu resmen. insan acır biraz böyle şarkı yaparken be arkadaş..
  • üniversitede aileden, özellikle anneden ayrı okumaya giderken, anneden çıkan sözlerdir. bu yüzden her dinlenişte yüreği titretir. çok naif ve basit cümlelere sahiptir. "bu arada soğudu havalar, üşütme kurbanın olayım" sözü tüm anne babaların feryadıdır sanırım. her istanbul'a gittiğimde nerdeyse her gün ailemden duyduğum cümledir.
hesabın var mı? giriş yap