• yildiz tilbenin kendini asip evrensel ask sarkisi formuna ulastigi eser olmakla beraber her dinlenisinde eski kislarimizin ve guneslerinin teker teker sayi gecidi yaptigi bir eserdir. bestesi ferhan isimli (nurhatmış) bassist oldugu disinda hakkinda hic bir sey bilmedigim bir insana aittir.benim bildigim en guzel turkce sozlu hafif bati muzigi eseridir.

    sozlerini yazmadigimda icimde bir seyler oluyor diyerek
    (damar bolumler yaldizlidir)

    artik cok gec yalvarma
    donus yok o yillara
    bil ki sana bu son veda
    yurekli olmadan
    meydan okumadan
    yasanmaz ask(ikincide uzarak)
    yanlis zaman*
    yanlis insan*
    tutunmak imkansiz
    biktim yamali sevdalardan*
    yanlis bahar
    kis gunesi
    yoruldum her buldugumda kaybetmekten seni*
    kiyamete kadar
    kapattim kalbimi
    oooo (vibratolu)
    azar cosar deli gonul
    bu gozler ah neler gorur
    hasret bana gore degil
    ozlemin icimde yine seni buyutur*
  • sözleri yıldız tilbe'ye müziği nurhat şensesli'ye ait tarkan'ın söylediği muhteşem şarkı.

    "yanlış zaman, yanlış insan, kış güneşi" dizeleri hepimize bir şeyler çağrıştırır ama bunu yani kış güneşinin insanı meftun eden yönünü fiziksel olarak yaşadığınız zaman, asıl o zaman tam olarak anlıyorsunuz.

    çok üşüdüğün bir gün, ortamda seni ısıtacak hiç bir ısı kaynağı yoksa, soğuktan ellerinin kaskatı kesildiği, sırtında soğukluk hissettiğin zaman, çıkıp güneşlenmek ve kendini kış güneşinin yumuşacık bir yorgan gibi sarıp sarmalayan kollarına bırakmak, işte tam o an anlıyorsun; bu harika bir his, hiç bitmesin, bu sıcaklıktan hiç kopmayayım istiyorsun ama kışın ortasındasın ve tek bir bulut herşeyi sona erdirmeye yetiyor. herşeyin yanlış olduğunu anladığın an tam da o an oluyor*.

    düzeltme: müziği yıldız tilbe'ye değil nurhat şensesli'ye aitmiş.
  • tarkan aacayipsin albümünü piyasaya sürdükten 1 sene kadar sonra bu şarkıya klip çekmişti. yani klibi çıktığında yeni bir şarkı değildi bu.

    yayınlandığı ilk haftada, dönemin önemli olayı kral tv'deki top 20 ve top 10'da birinci sıradan giriş yaptı. kral tv top 20'yi sunan atakan adlı vj, "tarkan ve kış güneşi 17. haftanın sonunda 2 numaraya geriliyor." cümlesini kurduktan sonra da, 9 hafta 2 numarada kaldı.

    dile kolay tam 26 hafta! ki 3 ve 4 numaralarda kaldığı dönemleri hiç saymıyoruz.

    şimdi oturdum, düşündüm. cartel'in benzer çıkışını bir yana bırakırsak, hiçbir şarkı türkiye'de bu kadar uzun süre etkili olmadı.

    ki kış güneşi ne bu albümün a1'ydi, ne b1'ydi, ne de çıkış şarkısıydı.

    velhasılı 94 yılında çıkmış bir albüm şarkısının 96 yılında hala en çok dinlenen şarkılardan oluşu, ülkede yavaş yavaş palazlanan tüketim kültürüne de ciddi bir cevaptı.

    kral tv'de yayınlanacağı anı beklemekse, milli sporumuzdu. eee, fizy, facebook, youtube neyim yoktu. eli mahkum beklemek zorunda falandın.
  • çoğu insanın çocukluğunda dinleyip, sevip, büyüdüğünde yaşadığı şarkı.
  • tarkan ın kusursuz şarkısı.
    gelmiş geçmiş en iyi türkçe şarkılardan.
  • üç şey seni sakın aldatmasın, diye nasihat edermiş eskiler oğullarına:

    şems-i şitâ
    cilve-i nisâ
    iltifât-ı ümerâ

    birincisi şems-i şitâ yani kış güneşi. önce dışardaki güneşin ziyasına kapılarak elbiseler yufkalaşır soğuğa karşı alınan tedbirler zayıflar, sonra sıfırdan yakmanın zorluğu, belli bir sıcaklıktaki odayı o sıcaklıkta tutmanın soğuk bir yeri baştan ısıtmaktan kolay olduğu bilindiği halde sobalar küllenir. derken o yalancı güneş ait olduğu zemherîye karışıp gider. osmanlı son dönem medreselerinin türkçe, farsça, arapça'yı tek bir cümlede birleştirip özlü sözler söyleme modasına mı aittir bilmiyorum ama yine eskilerin "küllü dert min'el berd" sözünü daha evvel duymuş olanlar hiç aldanmazlar bu güneşe. başka bir atasözümüzde de, bu güneşin en çok gezintiye çıktığı mart ayı bir isim aktarmasıyla güneş yerine kullanılarak kulaklardaki küpeler çiftelenmiştir.

    ikincisi cilve-i nisâ yani kadının cilvesi. kadının, eşine mahsus kıldığı eda ve işvesi, sevgisi, aşkı, sadakati dışında kalarak, gerçek bir hissiyata dayanmayan, sadece yaratılıştan sahip olduğu cazibesine güvenerek, belki sadece bir av, sadece bir skor, gelip geçici bir heyecan olarak gördüğü bir erkeğe verilmiş bir nasihat bu aslında. o da tıpkı kış güneşi gibi birazcık ısıtır insanı, tedbirlerini azaltırsın, temkinli davranmayı bırakırsın, tam o zamanda kayboluverir. atalarımız illa ki bu tip kadınlar için de bişeyler söylemiştir ama etrafımızda bulunmayan bir tip olduğu için olsa gerek duymamışız.

    üçüncüsü iltifât-ı ümerâ yani âmirlerin iltifatı. hoca-talebe, patron-işçi, ağa-maraba, lider-kitle, şeyh-mürid, hangi ilişkiyi ele alırsan farketmez aynıdır. uzatılan iltifat ipinin parlak ve simli oluşuna kanıp ona tutunursan, hadi tutunmak birşey değil ayaklarını yerden kesersen, havada yerdeki kadar dengeni sağlayamayacağın için bir müddet sonra o ip boynuna dolanacaktır. halbuki yerde kalsaydın o ipi istediğin yerde hem aksesuar hem de bazı engelleri sağa sola çekmekte kullanacağın bir güç desteği haline getirebilirdin. hatta iltifat diye bir belagat faslı var. burada kişi birşey anlatırken birden lafı çevirip başka bir anlatıma geçiyor. belagatta kötü değil güzel birşey olarak görülür bu ama kelime anlamı olarak bakınca bu üçüncü nasihatte anlatılmak istenen tehlikeyi, döndürme, çevirme gibi anlamlarıyla tek başına simgeleyebilir belki sadece iltifat kelimesi.

    özetle: kış güneşi, kadının cilvesi ve amirlerin iltifatı seni aldatmasın!
  • evde çektiğim, alevli şort kalitesindeki kliplere bir yenisini eklememe sebep olan şarkı. kral tv'deki birinciliklerini bilmem; bilemem de benim göynümdeki birinciliğini haftalardır kimseye kaptırmadı. yüce rabbim nereden görüp dinlemeye başladıysam... halbuki, hafızamın derinliklerinde gömülüydü ne güzel.

    klibimin senaryosu şöyle:

    artık çok geç yalvarma (şlakksss eşliğinde nah yap - dirsekten -)
    dönüş yok o yıllara (koridorda kendini sağa sola atıp saçlarını savur)
    bil ki bu sana son veda (aniden yere düşüp kafayı eğ)

    yürekli olmadan (yürekliliği simgelemesi için kalbe doğru atılan iki yumruk)
    meydan okumadan
    yaşanmaz aşk (kafayı, avuçların arasına alıp sallamak)

    yanlış zaman (pili bitmiş duvar saatini işaret et)
    yanlış insan (puh allah belanı versin hareketi)
    tutunmak imkansız
    bıktım yamalı sevdalardan (eşortmendeki delikleri parmaklama)

    yanlış bahar
    kış güneşi
    yoruldum her bulduğumda
    kaybetmekten seni (yanlışlıkla birkaç gözyaşı fışkırtıp klibe doğaçlama eklediğim o an...)
    kıyamete kadar
    kapattım kalbimi (tarkan'ın oaaaahhh diye bağırdığı anlarda zincirlerimi kırıp benim de bağırmaya başlamam. karşılıklı, kurt gibi ulumamız)

    kalan kısımlardaysa azıp coşuyor, gözlerim ah neler görüyor. özlemin içimde yine seni büyütüyor mu? galiba evet.
  • ortaokula gidiyorum, bir albüm çıkıyor piyasaya ve ortalığı kasıp kavuruyor. şarkılar ezbere düşüyor dillerde. bir şarkı takılıyor kulağıma, radyo istasyonlarında gezinti yapıyorum sürekli. pek fazla çalınmıyor ama bir kere, bir kere daha dinleyeyim diyerek kaptırıp gidiyorum kendimi. cepteki harçlık kaset parasına da denkleşmiyor... hafif tozlanmış ve eskimiş bir 90'lık kaset buluyorum evin bir köşesinden. radyoya dayıyorum kulağımı, istasyonları geziyorum mütemadiyen. kasedi yerleştiriyorum, parmaklarım kayıt tuşunda hazır bekliyor...

    ve sonunda kasedime kaydediyorum şarkıyı. bıkmadan üst üste defalarca dinlemeye başlıyorum. hüzünlendiriyor, dalıp gidiyorum sözlerinin eşliğinde bir bilinmeyene doğru. insan bazı şarkılara aşık olurmuş, bunu öğreniyorum. ezbere alıyorum her bir kelimesini, her dinleyişimde bazen sesli ve bazen de sessizce derinden eşlik ediyorum şarkıya.

    ama radyodan çekme işte... ses, şarkının başı ve sonu istediğim tadı vermiyor. harçlığımı biriktirip kasedi almaya karar veriyorum ve sonunda ilk defa bir kaset alıyorum. istediğim bir şeyi yaptığım için mutlu oluyorum. a yüzünün 6. sırasına gizlenmiş ama güzelliği sonradan daha çok anlaşılan, bilinen bu şarkıyı dinliyorum, dinliyorum...

    üzerinden seneler geçen, böyle anısı olan bir eser kış güneşi. kaçamak ve yalnız dakikaların eşi gibi, kulaklara ve insanın içine işleyen sözleriyle... müziği hüznün sesi, sözleri hüznün ta kendisi*

    ... ve şimdi, bir kere daha dinlemeli gecenin bu vakti.
  • şurada bu şarkıyla ilgili birkaç not paylaşmıştım: (bkz: kral tv top 20/@tek ihtimali olan insanlarin hikayesi). ama fark ettim ki buraya not düşmemişim. hatırlatmak için tekrar edeyim. o dönem hakikaten de seyirci oylarına ve taleplere göre düzenlenen kral tv top 20 listesine, video ilk kez perşembe günü yayınlanmasına rağmen, cumartesi günü birinci sıradan giriş yapmıştı kış güneşi.

    şarkıyı buralara getiren birçok faktör var. bunlardan biri giriş melodileri. kesinlikle merak ettirip moda sokarak kendini dinletiyor ve iyi bir parça dinlemeye hazırlıyor.

    ikincisi aranjmanı. artık çok geç yalvarma / yürekli olmadan, meydan okumadan / yanlış zaman, yanlış insan / kıyamete kadar kapattım kalbimi / oooooo oo oo oo / azar coşar deli gönül... diye başlayan bu kısımların hepsinde farklı bir melodi var. düzenleme ve geçişler çok başarılı.

    üçüncüsü sadelik. bu partlar arasındaki başarıyı sağlayan biraz da aranjmanın sadeliğinden kaynaklanıyor. ama söz konusu sadelik yalnız başına değil. sözler de aynı şekilde. basit, ama kendini tekrar etmiyor. ve sözler bütününde gerçek bir özlemi anlatıyor. aranjmanın başarısı sayesinde de sözler basit gibi durmasına karşın, içinde geçen neredeyse her kelimeye odaklanabiliyoruz.

    dördüncüsü tarkan'ın sesi. hiçbir aşırılık yok. ne a-acaipsin'deki hınzır tonlamalar ne de dön bebeğim'deki full naiflik. böyle baştan sona akan, kendini hissettirmeyen, daha doğrusu şarkıdaki bütünlüğün önüne geçmeyen bir sadelik var. öyle ki geçişlerdeki nağmeler bile, şarkıdaki genel cool havayı bozmuyor.

    beşincisi klip. elbette videoyu izlemiyorsak bunun bir önemi olmadığını düşünebiliriz. ama aradan 20 yıl bile geçse, eğer bu klibi vaktinde gördüysek aklımızdan çıkmadığını fark edebiliyoruz. sepya mı denir bilmiyorum, kahverengi tonlarında bir filtreyle tarkan'ı bir evin çeşitli odalarında bunalımlara girerken görüyorduk. bir ikimizin yerine klibi değil elbette. ama başka bir şey. o sadelik bütününü tamamlayan bir çalışma. bir de yanlış hatırlamıyorsam, tarkan'ın basic baskılı bir tişörtü vardı üzerinde. bundan emin olmak tabii ki 2 saniyelik iş artık ama youtube'a girmeden hatırladığım kadarıyla yazmak istedim.

    nitekim tüm bu unsurlar, albümünün çıkış parçası olmayan kış güneşi'nin türk pop tarihinin en iyi çalışması olarak anılmasını mümkün kılıyor. kime göre neye göre'ler bir tarafa, hem dinlerken hem de söylerken eşsiz bir keyif veren bu şarkıda emeği geçenlerin hakkını vererek, ah şu 90'lar göndermesi yapmadan da geçemiyorum.
  • super bi eserdir.tarkani bana sevdirten eser olarak ta tanimlayabilirim bu sarkiyi.her iyi eser de olmasi gerektigi gibi her kosulda dinlendiginde bambaska manalar olusturabilmektedir.kah vatan hasreti, kah sevgili tekmesi, kah bildiginiz kis gunesi ve onun getirdigi depresif ruh hallerini kapsar.
    yazin dinledim mi kis gelse de kis gunesinin degerini anlasak dedirtir.
hesabın var mı? giriş yap