• hayatımda okudugum en iyi kitabın yani açlık'ın ve dünya nimetleri'nin norveçli yazarı.

    onbir yıl sonra gelen edit: baktım da, herkes "açlık romanını okurken daha bi yiyesim geldi buzdolabına saldırdım" minvalinde yorumlar yapmış.
    şaşırdım.
    ben açlık'ı okurken daha çok kusma ve öğürme isteği oluşuyordu. çünkü iştah açmanın yakınından bile geçmiyordu burada anlatılanlar. onca entryde kimse bahsetmemiş, ben anlatayım:

    ---spoiler---
    kitabın kahramanı çoğu zaman aç gezen, parasızlık dibe vurunca kaldığı bir göz odadan da atılan, geçim kaynağı yazdığı makaleler olan bir genç adamdır. yazı yazacak kağıdı ve kalemi bile zar zor bulmaktadır. o kadar açtır ki, kendi parmağından kendi kanını emerek hayatta kalmaya çalışır. o kadar açtır ki, sokakta bulduğu bir portakal kabuğunu kemirir, ve o kadar açtır ki, cebi para gördüğünde bir lokantada oturup keyifle sipariş ettiği et yemeğini midesi kabul etmez, kusar. kahramanımız okadar açtır ve fakat o kadar idealist ve gururludur ki, bir kasaba girer, (olmayan) köpekleri için birkaç kemik rica eder ve bir kuytuda o kemikleri kemirerek karnını doyurmaya çalışır.
    o kadar gururludur ki, aşık olduğu kızın karşısında bu sefaletinden utanır, tükürüğüyle pantolonunu ıslatıp rengi solmamış gibi göstermeye çalışır.

    açlık sınırının da ötesinde dolanmakta olduğu için, en sonunda canına tak eder, bir geminin mürettebatına yazılarak idealist yazar hayallerine veda eder...
    ---spoiler---
  • açlık ve göçebe’nin yazarı knut hamsun, 1899’da istanbul’u gezer ve gördükleri yüzünden kafayı yer. yıllardır ‘zalim sultan’ın hristiyan çocuklarını akşam yemeğinde afiyetle yediğini okuyan yazar, gördüğü cennet manzaralarıyla büyülenir.
  • sadece bu adamın kitaplarını çevirmiş olmak bile behçet necatigil'in cennetlik olmasına yeter dedirten yazar ötesi.
  • açlık romanını bizzat aç kalarak,açlık sayıklamaları içinde,kopenhag'a giden bir vapurun küpestesinde yazmaya baslayan nobel ödüllü norveçli yazar.maksimum doyumu alabilmek için illa da behçet necatigil çevirisi.
  • şerefsizin önde gidenidir.

    öyle ki, neredeyse "edebiyat" akımını bitirmiş, söyleyecek söz bırakmamış, "insan ilişkileri denen yalanlar yumağının içine sıçayım" demiş, ve bizim hepimizin yüzüne kocaman bir tokat atmıştır.

    gece gece ağza sıçandır.

    buyrun:
    "önlerinden geçtiğim yerleri tanıyorum; ağaçlar, taşlar eski yalnızlıkları içinde; ayaklarımın altında yapraklar hışırdıyor. monoton esiş, tanıdık ağaçlar ve taşlar beni aşıyor; garip bir şükran duygusuyla doluyorum; her şey benimle dost oluyor, kaynaşıyor, hepsini seviyorum. oracığa oturmuş, kendi işlerimi düşünürken yerden kuru bir dal kaldırıyor, elimde tutuyor, seyrediyorum. dal çürümüş enikonu, kabuğun zavallılığı bana çok dokunuyor, kalbimden bir merhamet dalgası geçiyor. kalkıp giderken fırlatıp atmıyorum dalı; eğilip yere bırakıyor, doğruluyor, ondan hoşlanıyorum, onu oracıkta bırakıp ayrılmadan yaşlı gözlerle son defa bakıyorum."

    knut hamsun - pan sf.44.

    diyecek bir şey bırakmamışsın; ey âli yazar.
  • açlık romanını okurken, yemek yemeye utandığım olaganüstü gerçekçi ve insanın içine oturan cümleler kuran yazar. ha tabi behçet necatigil in çevirmiş olmasınında katkısı büyüktür zannımca.
  • türkçe'de olmayan birçok eseri bulunmaktadır. tiyatro eserleri dışındaki bu eserlerinin çoğu şöyledir:

    ny jord (ing. shallow soil)
    svermere (ing. dreamers)
    ringen sluttet (ing. the ring is closed)
    børn av tiden (ing. children of the age)
    segelfoss by (ing. segelfoss town)
    august (ing. august)
    livets spil (ing. the game of life)
    ved rigets port (ing. at the gate of the kingdom)
    den sidste glæde (ing. the last joy)
    konerne ved vandposten (ing. the women at the pump)
    men livet lever (ing. the road leads on)
    paa gjengrodde stier (ing. on overgrown paths)

    bunların türkçe'ye çevrilmesi için artık bir behçet necatigil maalesef ki yok.

    hatta bu eserlerin bir kısmı ingilizce'de de yoktur:
    redaktør lynge
    siesta
    aftenrøde. slutningspil
    munken vendt. brigantines saga i
    kratskog
    stridende liv. skildringer fra vesten og østen
    sproget i fare

    hatta bu yukarıda ingilizcesi bulunanlardan bazılarının baskısı da yoktur. işte böyle hamsun'um. thomas glahn'dan knud pedersen'e doğru olgunlaşan bir tanecik yazarım. böyle mi gözden yiteceksin bilemiyorum ama, norveçli yetkililer bunun için bir şey yapmalıdır. yapıyorlar da aslında, gylendal sanırım yayınevinin adı, 2008 yılında knut hamsun samlede verker adı altında 3 koleksiyonluk bir seride toplu eserlerini basmıştır. vaktiyle param yoktu alamadım. ama oslo üniversitesi kütüphanesinde hemen hepsinin anadilindeki eski baskılarını kopyaladım.

    iş bunları çevirmeye gelince, kafam copyright ve kaynaklar konusunda rahatken, gelgelelim norveççem zayıf, ingilizcesi olmayanı nasıl çevireceğim ve de ben behçet necatigil gibi muhteşem bir şair de değilim. ama denersem herhalde ölmem. bunu edvarda için deneyeceğim. çünkü ringen sluttet. hatta çağımızda düşünürsek bir yayınevine de ihtiyaç yok, hele de public domain eserlerde. bir blogda da gayet yayınlanır diye düşünüyorum.
  • doğduğu gece norveç edebiyatının kralı henrik ibsenin kabuslarına giren yazar.
    o gece ibsen rüyasında dişlerinin döküldüğünü görür.çünkü o saat,kendi tahtını sarsmaya aday knut hamsun annesinin rahminden dünyaya büyük ve önüne geçilemez bir açlıkla düşüvermiştir.
  • ismi knud pedersen --> knut hamsund --> knut hamsun olarak evrimleşmiş yazar kişisi.

    knut, yedi kardeşten üçüncüsü olarak dünyaya gelmiştir, ailesinin fakirliği nedeni ile amcası hans olsen işlettiği posta ofisinde kendisine yardımcı olması adına dokuz yaşındaki küçük knut'u yanına almıştır. fakat amca olsen, küçük knut'a sık sık fiziksel darpta bulunur, onu döver ve ölümüne aç bırakırmış. bu nedenden ötürü hamsun'un ileriki yaşlarda belirecek olan kronik sinirsel hastalıklarının sebebinin küçük yaşta maruz kalmış olduğu bu kötü koşullar olduğu düşünülmektedir.

    altı sene süren bu işkence döneminden sonra on beş yaşında hamsun amcasının evinden kaçmıştır. akabindeki beş sene boyunca da çeşitli işlerde karın tokluğuna çalışmıştır.

    kendisinin senelerce deneyimlemiş olduğu bu açlık duygusunu ise nihayetinde açlık(1890) adlı romanında betimlemiştir.

    her ne oldu ise, yaşamının son devirlerine doğru kendisinde bir nazi, hitler hayranlığı peydah olmuştur. hatta kazandığı nobel edebiyat ödülü'nü ünlü nazi propagandacısı joseph goebbels'a hediye etmiştir. bu vesile ile de hitler ile görüşme şans(!)ını yakalamıştır. rivayet midir gerçek midir bilemeyiz fakat, denilene göre hamsun'un ilerleyen sağırlığı dolayısı ile hitler bu görüşmede oldukça sinirlenmiş hatta kendisi pek konuşma fırsatı bulamamıştır. (böyle gözümün önüne sürekli yüksek sesle konuşan hitler ile, ne? ne dedin? diye ağır işiten bir hamsun geliyor)

    hamsun daha sonraları ise ilerleyen rahatsızlığı nedeni ile, çocukluğundaki travmaların artan şiddeti ile bir akıl hastanesine yatırılmıştır, fakat ölene kadar da kendisi bu sorununu kabul etmemiştir. hamsun'un hitler hayranlığının belki de sağlıklı bir bünyenin kararı olmadığı olarak düşünülebilir, zira gençliğinde pantheist olan bir adam, küçüklüğünde ise acı tecrübelere maruz kalmış olan bir kişi nasıl olur da böyle bir ideolojiye hayranlık duyabilir?
  • vaktiyle hans christian andersen ile istanbul'a yaptiklari geziye dair de 'istanbul'da iki iskandinav seyyah' isimli bir kitabi da bulunan, okunasi norvecli yazar kisisi. (bkz: henrik ibsen)
hesabın var mı? giriş yap