• o zenci kahyanın ağzına yakın çekim yapıldığı sırada hamile olan ablamın kusması aklıma gelir. *
  • annemin, istisnasız her ev işi yaptığında, kendini benzetmeden duramadığı şahıs.
  • çoğu kişi gibi deyim sanırdım kendisini. hatta eski türkçe farsça falan diye düşünürdüm. "köle-i zavra"
    tabi ki annemden duyardık.
  • sarkisi dillere pelesenk olmustu, hala da cok kisi ezbere bilir.
    ibari nibretiçi, olivetti ti si kunume, ibari nibrettiko... falan diye giderdi.
    genelde "rereee reraaa köle izauraaa" diye turkcelesmis nakarati soylenirdi.
  • ben çocukken, 1985-86 gibi, gece 11:30'da başlardı. o zaman pembe dizi kavramı yoktu daha. köle isaura'dan bahseden çoğu kişi, 90'larda gündüz izlediğini söylüyor ki, ya daha sonra aynı aktrisin başrolünü oynadığı küçük hanım ile karıştırıyorlar, ya da tekrar gösterimlerini izlemişlerdir. meşhur jeneriğinde kağıttan kesilmiş köle figürleri yatay hareket ettirilir, yük filan çekerdi. müziğiyle beraber, bence gelmiş geçmiş en orijinal ve güzel jeneriklerden biridir; hele 1976'da yapıldığını düşünürsek.

    meşhur jenerik için (bkz: https://youtu.be/6_q9sr-uu40)
    (link ölmüştü, güncellendi. yine ölmüştü, yine güncellendi.)
  • araruna baronu ferrera çok kötü bir adamdı. dizinin ağır müptelalarından ve hafiften bunamış olan babaannem, kapının yanındaki ince uzun portmantoyu baron ferrera sanıp sürekli azarlardı, niye kötülük ediyosun kıza terbiyesiz arsız adam diye. diziden aklımda kalan bir diğer anekdot da jenerik şarkısı. icinnen zinitciinii icine nici macakee diye garip uydurma bişeydi. zira bakıyorum brezilceye, hiç böyle bir dil değil.
  • türkiye'nin bağrına bastığı ilk brezilya dizisi. orijinal adı "escrava isaura"

    dizinin az bilinen müziğini ekliyorum "sinonimo de amor e amar", yani "aşk sevmektir"in eşanlamlısı. müzisyen dorival caymmi'nin bizi brezilya yerlileri gibi oynattığı şarkıyı siz zaten bulursunuz. ilk kez 1970'lerin sonunda rede globo'da gösterildi. "ben rede globo'dan beri köle izaura'cıyım ulan" diye iddialaşmak, ev kadınları nazarında size değer kazandırır mı? neden olmasın? deneyin.

    gelelim 200 bölümden de uzun süren, seyret seyret bitmeyen dizimizin halkla ilişkilerine: vikipedi'den öğrenildğine göre bu dizi, kızılımsı çin'e, içinde "yabancı" bir aktrist olmasına rağmen giriş yapabilen ilk pembe dizi. macaristan'da ise bir ara ciddi ciddi "köle izaura'ya özgürlük" kampanyası başlatılıyor. ve, 75.000 amerikan doları karşılığı macar forinti toplanılıyor ve brezilya büyükelçiliği'nin kapısına atıyorlar parayı: "bırakın köle izaura'yı! biz macarlar açız ama böyle büyük ve kendine has bir milletiz işte, hiç kimseye benzemeyiz" diyerek gerçekleştirilmiş çılgın ve safiyane bir eylem. ah siz macarlar! bizdeki biz gibi.

    kanımca, köle izaura, kalorifer öncesi evlerin sobalarına ellerini uzatarak ısınma adabına sahip nesiller için, türkiye'de gönüllerin sultanı olamasa da gönüllerin kölesi. çenesine kadar örttüğü boğazlı ve dantelli kostümü ile mesafeli bir kadın köle izaura. sevişmez. masturbasyon yapmaz. aldatmaz. bir tür solgun begonya. güneş'i görmek, özgürlüğünü, yalnız aşık olarak yaşamak istiyor. baron öküzü buna durmadan sezercik'in eşeği muamelesi yapıyor.

    benim içinse, en çok, adını sildiğim, yüzünü aylarca saklamış olan kadın demek köle izaura. kendisi bir köle değildi. dizinin ortalarından sonra peydahlandı. asilzade ama sosyeteyi reddetmişti. bir şapkanın tülünün arkasına gizlenip kiliseden eve, evden kiliseye gidip gelirdi. türlü sosyetelerin dırdırcıları, şehirdeki karılar ve herifler de bunun dedikodusunu yapardı. vasat cemaat! yok " o bayan aslında çok çirkin bettyciğim", "bir orospuymuş da tövbe etmiş, elini eteğini çekmiş, kapansın şerefsiz namussuz" falan gibi cümlelerle atıp tutuyorlardı. kadın bir gece, baloda yüzünü açtı. arkası bir sonraki bölüme kadar sır kaldı. ve sonraki bölümde yüzünü gösterdikten sonra, köle izaura ile tüllü kadın arasında bir rekabet başlatacaktı senaristler ki, ben o noktada zenginler de ağlar'a zap yaptım.
  • demin tuvalette aklıma geldi ki biz ufakken buna mahalledeki çocuklarla beraber "kölemizaura"diyorduk.. sürekli köle - mizaura mı yoksa kölem - izaura mı diye debelenmiştim.. bu yüzden kullanmamaya gayret ediyordum ama sokakta oynuyorsun, illa eninde sonunda "kölemizaura" demen gerekiyor.. çok huzursuz zamanlarda benim için.. o yaşlarda fazla düzgün de çalışmayan beynim ve tombalak formum ile gözleyen birileri olsa, yıllar sonra gerzek bir yerli dizideki antipatik ve zavallı çocuk karakteri (fırat'ın yaşça az büyüğü gibi düşün) kolaylıkla oluşturabilirdi..
  • az once beraber calistigim brezilya'linin melodisini islikla calmasiyla bilincaltindan fiskirip cikan dizi... adamlar beynin en dip kivrimciklarina islemisler yillar once, korktum birden simdi...
  • lise yıllarında her akşam okuldan dönüş ve yemek yeyiş saatime denk geldiği için izlemek zorunda bırakıldığım dizi.işkence karşıtlığım o yıllardan başlar
hesabın var mı? giriş yap