• şu entryde yazdığım "pkk'ya karşı olan ve yararlılıkları kanıtlanmış olan yerel halkın "öne çıkanları" " ibaresi konusunda çok fazla soru gelmeye başladı

    genelde soru da aşağı yukarı şu minvalde : "kürt kontrgerillacı yaratarak sorumluluğu dağıtmaya mı çalışıyorsun? tarihsel revizyonizm?"

    siz hayırdır pkk'yı bir tür birleşik cephe/unified front falan mı sanıyorsunuz? öyle olsa terörle mücadelede tsk'nın hali nice olurdu. böyle bir durum pkk'nın nüfusa en yoğun sirayet etmeyi becerdiği 1990-1994 arası bile yoktu. o devirde bile pkk öyle bir etnik ittifakın yanına yaklaşamamıştır. ayrılıkçı kürt hareketinin kendine destek veren popülasyonuyla ilgili bağımsız analistlerce çiziktirilmiş hangi beş-on yıllık grafiği indirip bakarsanız bakın hep bölük pörçük, çıkarlar çatışmasının genel resme hep hakim olduğu ve ana güç olarak göründüğü bir acz tablosu görürsünüz. pkk'nın başarıya ulaşamamasında tsk'nın varlığı evet değişmez bir etmendir. ancak kürtlerin birbirleriyle olan mücadelesini ve çekememezliğini o tablodan çıkarırsanız işte gerçeklik a haber seviyesine yaklaşır. yani pkk'ya karşı verilen mücadeledede bu tanımdan çok hoşlanmasam da "loyalist" olan, herhangi bir nedenden dolayı devletin yanında fiilen yer almış kürtlerin desteği bazı bölgelerde söylemekten gocunmuyorum, belirleyici olmuştur.

    bu kürtlerin üzerinde tasnif dışı edilmiş halkın okuyabileceği bir istatistiki çalışma var mıdır bilmiyorum. ancak demirel çiller zamanında bu desteğin ne kadar olduğu konusunda sayıların analiz edildiği mit kaynaklı raporlar gırladır. bunlar da ekseriyetle devletle pkkya karşı işbirliği içinde bulunan kürtlerin bunu aşiret kaynaklı motivasyonlarla yaptıkları konusunda içtima halindedir. pkk ve ayrılıkçı mesajları mesela siverek tarafında halka inemiyorsa o köprünün başını bucak aşireti tuttuğu ve pkk'nın bölgeye yerleşmesiyle aşiret kendisinin güç kaybedeceğini hesapladığı için bu böyledir. devlet de işine çok gelen bu fikir ayrılıklarını bölgede feodalizme prim vererek, "loyalist" aşiretleri kayırarak pkk'nın elini zayıflatmaya çalışmıştır.

    ikincil motivasyon kaynağı da paradır. hemen hemen hiçbir stabil iş kolu bulunmayan doğu ve güneydoğu anadolu ilçe altı yerleşimlerinde köy koruculuğu sayesinde balyayı sağlama alan az değildir. pkk'nın işte "serhildan" sonrası getirip kurmayı öngördüğü sisteme nazaran her an yatan mayış yüzünden eline silahı alan da çoktur.

    ancak kontrgerilla olacak kadar işi ilerleten kürt bütün o istatistik içinde küçük bir yüzdeye tekabül eder. motivasyonlarına siz karar verin. iki gerçek örnek vereyim, anlatıldığı ve hatırladığım kadarıyla:

    * örnek 1 : 1984-5 yılında siverek hilvan viranşehir üçgeninde pkk bölgede deli gibi yerleşmeye, insan altyapısı ve rotasyonu kurmaya, adamlarını önemli noktalarda bulundurmaya ve bölge insanının günlük hayatından ve olup biteninden haberdar ve söz sahibi olmaya çalışmaktadır. dağ kadroları bu sırada yükseliştedir ve urfa'nın kuzeydoğusu çok yüksek bir etnik kürt nüfusla bu gelişimin (kendi görüşlerinde) ana arterlerinden biridir. bölgede pkk'nın organize suçu getirmesinden önce yoğun sayılabilecek bir de eşkiyalık ve kabadayılığa benzer bir tür alfa erkeklik geleneği de vardır. pkk'nın 1984-1989 arası öncelikli dağ kadrosuna çekmeye çalıştığı da bu eli silah tutmuş, daha önceden kan dökmüş, doğal veteranlardır. bu viranşehir siverek hilvan arasında aşirete bağlı olmayan ancak sözü şahsi özellikleri yüzünden dinlenen bu eli silahlı bireylerden yazıyla üç adet vardır. ikisi silahlarıyla beraber pkk'ya katılmış ve suriye'ye geçmiştir. üçüncüsünün de eli kulağındadır. mit jandarma ile iletişime geçerek üçüncüsünü tespit eder. klasik imzasız mit raporu hep aynı ibare ile bitmektedir : "kazanılmasının faydalı olacağı öngörülmektedir" adına n diyelim kendisinin.

    ilçe j. komutanı "nasıl kazanayım ben bu amk ç.cuğunu" diyerek bir efkar sigarası yakar ve raporu kapatır. duvardaki zile basar ve astsb başçavuşa adres eşgal ve isim vererek şahsın getirilmesini emreder. yarım saat bir şey denetlemeye gider ve odaya geldiğinde n denilen şahsı odasında sigara içerken bulur.

    siyah saçlı sakallı, ter ve sigara kokan 20'li yaşlarının sonunda slim fit bir adamdır bu. yüzbaşı odaya geldiğinde ayağa kalkmaz, muhatap da olmaz. yüzbaşı saygısızlıktan ötürü odadan kovsa pkk'ya bir kişi daha kazandırmayı geç mit'in kendisinden haberdar olduğu ve rapor düzenlediği adamı da kolayca düşmana vermeyi istemez. içinden ya sabır çekerek kendi oyununu oynamaya geçer.

    "-işte!" der "bana böyle kendinden emin mert adamlar lazım"

    yüzbaşı allem eder kallem eder kendi mesajını aşiretler, pkk'nın o dönemki leninist açıklamaları ve devlet nizam ekseninde adama enjekte etmeyi başarır. sigara üstüne çay, çay üstüne sigara gelir. velhasılı kelam kürdün en ama en çok hoşlandığı şey devletin kendisine bir istekle geliyor olmasıdır. kendi bakış açısından devlet bu çocuğun delikanlılığının mertliğinin falan görünüşe göre bilincindedir. pkk'ya karşı mücadelede devlet eğer bu n kişisi yardım ederse yardımı bin misliyle karşılayacaktır.

    olaydan dört gün sonra n urfanın banliyölerinden birinde bir hasır iskemlede masaya g1 tüfeğini (bkz: fn fal) dayamış bir halde kahvaltıda ciğer yerken pkklılar bir anda etrafını sarar. mesajımızı almadın mı niye cevap vermiyorsun bizimle gelmeyecek misin diye sabah vakti adamı darlamaya başlarken n bir anda tüfeğini kaparak adamlara doğrultur ve silahı seriye alır. der ki "sizinle gelmem, artık sizle bir işim yok".

    çok kızan pkklılar kendisine yine de bir şey yapamazlar. ancak kardeşini ertesi ay halfeti'de öldürürler. n, bu aşamadan sonra zıvanadan çıkarak bölgeyi pkk'ya cidden dar eder. gece kahvehane tarayan pkk'lılar ertesi gün çöplüklerden üç dört kendi cesetlerini de çıkarmaya başlarlar. zaten devletle uğraşarak diken üstünde operasyon yapan pkklılar bir de yalnız kurt vigilante ile uğraşamayarak bölgede istenen hedeflerinin çok gerisinde kalmaya başlar. n beş yıl içinde anadili olan kürtçesi sayesinde cem ersever'in çekirdek kadrosuyla sınır ötesi dahil en az yirmi operasyona katılır.

    kontrgerilla kendi gücünü taşıyamayarak içe doğru göçtüğünde ise n mafya babalarının tetikçilerinden biri olur. evlenir ve çocuk sahibi olur. en son 2000'lerin başında sedat peker için "bir iş" yapıyordu.

    ******

    * örnek 2 : 1990 tunceli hozat kırsalında j. komando tabur komutanı (daha tugay yok) tam altı operasyonda teröristlerle temas sağlamasına rağmen takip, iz sürme hattın konsolidasyonu gibi konularda komando birliklerinin tikkoculara oranla büyük bir disparitede olduğunu farkeder. kıskaçta olan terörist gruplar cendereden sabun gibi kayıp çıkmaktadır.

    şimdi o mevzuyu çok deşmek istemiyorum ama türk komandosu ne kadar demir gibi bir birlik de olsa, yuva yaptık göklere derken gök de gürlese arazide özellikle tikko militanlarıyla kıyaslanınca çok hantal kalabilen, intikalde ciddi fark yiyebilen bir birliktir. taşıdığı ekipmanın ağırlığı vs tabii bu konuda çok farketmektedir ancak komandonun asıl felsefesi hız/mobilite olmadığından (teröristin ise üç asından biridir) jandarma komandonun teröristin üstüne binmesi ancak pusuda denk getirmeye bakmaktadır. o da nasip kısmet ekolüne çok rağbet etmekte olduğundan efektif bir yöntem değildir. üstüne özellikle tikko araziyi iyi tanımaktadır, on dakika kendi başlarına bırakırsanız daha orada bulamazsınız.

    komutan yerel halkta çok namlı bir avcının varlığından bu sırada haberdar olur. hozat köylerinden birinde yaşamakta olan "öşşekçi" dedikleri 50'li yaşlarının sonundaki bu adam aynı ilk örnekteki kürt gibi makama çağrılır.

    öşşekçi tam bir geralt of rivia karekteridir. beyaz gümüşi saçlar, deri ceket kokan bir aura, buruş buruş ara güler'in favorisi olacak bir surat, kesiklerle yaralarla dolu bir çehre ve sırım gibi sıfır yağ atletik bir vücut. ve bu adam her sabah kahvaltıda sıcak tereyağı içiyor. öşşek bu arada vaşak demekmiş. adam dağlarda vaşak avlıyor.

    binbaşı öşşekçiye çay sigara ikram ederken ve hayat hikayesini dinlerken hiç ses etmez. vaşağı nasıl takip ettiğini nerede nişan aldığını nasıl iz sürdüğünü dinler. sonra sorar :

    "karda değil sert toprakta yürüse de izini sürebiliyor musun?"
    "taşta yürüse de sürerim"
    "öşşekçi bizim için de iz sürer misin? benim aradıklarım da taşta yürüyor"

    adam sigaradan derin bir nefes çektikten sonra bir miktar sessiz kalır. kendisi aptal değildir, neden orada olduğunun bilincindedir. sonra sorar

    "otomatik silah vericen mi komutan?"
    "ne istiyorsun?"
    "g3"
    "veremem öşşekçi" (mke üretimi piyade tüfeklerinin korucu taifesine tahsisi 90'ların ikinci yarısında ancak başladıydı)
    "silah vermeyecen mi?"
    "bir mavzerle 150 mermi veririm"
    "olur"

    öşşekçi nuh nebiden kalma berthier m1907/15 ormancı tüfeği duvara asarak pırıl pırıl uzun namlulu bir mauser k98 edinir. ve kendisine verilen bir telsiz sayesinde drone ile keşfe 20 yıl kala jandarma'nın hozat kırsalındaki operasyonları tek bir adam sayesinde inanılmaz bir derinliğe kavuşur. ayak izi bırakmamak için karda intikal etmeyen tikkocular bir anda aynı noktada iki gece barınamaz olurlar. bu da kendi operasyonel sahalarını daha çok munzura doğru ittirerek düşük rakım operasyonlarını yılın büyük kısmında ancak büyük zorluklarla yapabilmelerini sağlar. öşşekçi de evinde elektrik olmadığından telsizini şarj etmek için sürekli ovaya inmek zorunda kalması dışında mutlu mesut bir devlet hizmeti yapar. jandarma ile joint operasyonlara katılır ve keşif görevini bizzat ifa eden bu tek bir adamın devlete çok büyük yararlılıkları görülür.

    aslen bir zaza olan öşşekçi bunu hangi motivasyonla neden yapmıştır? mauser markasını seviyor olması yanında devletin bizzat kendilerine rücu ediyor olması da sanırım bu tip adamların gönlünü çok çeliyor. daha bunun siirti var hakkarisi bitlisi vanı var.

    revizyon mevizyon yok arkadaşlar, öşşekçi var. 7.92x57mm bam bam bam.
  • günümüzde zamandan ve mekandan bağımsız olarak azınlıkları öldürüp rayban gözlük takarak renault toros arabalarla gezinen ülkücüler olarak değerlendirilse de o tavşanın oyuğu sanılandan daha derine gider.

    normalde batılı ve nato perspektifinden kontrgerilla, gerilla operasyonlarına karşı gerilla taktikleriyle savaşan düzenli ama decentralized (merkeze bağı olmayan) birimlerdir. ancak türk literatüründe kontrgerilla kendi başına bir sınıf haline gelmiştir. benim üstüne gideceğim de bu türk kontrgerillası anlayışıdır.

    düzensiz birliklerin savaştaki rolü üzerine çok kitaplar ciltler yazılmıştır ancak bunların nasıl en iyi şekilde kullanılacağı konusu son iki yüz yılda gelişen bir teoridir. düzensiz birlikler disiplin moral silah ve ikmal olarak düzenlilerin çok gerisinden geldiği ve kalitesiz addedilen birlikler olduklarından eğer bunları kullanmaya karar vermiş bir ülke için durum çok vahimse gerilla taktikleri kendilerinden verim almanın başlıca yoludur. başarının mutlak olduğu anlarda, sızma sürpriz şok vur-kaç taktikleriyle düzensiz birlikler düzenlileri çivileyebilir. sakatlayabilir, orantısız kayıplar verdirerek morali ve disiplinine zarar verebilir. düzensiz birliklerin bu yöntemleri kullanarak 1807-14 arasında ispanya'da fransız ordusuna çok acılar çektirmesi yüzünden ispanyol düzensiz birlikleri olan guerillas bu tip harekatların isim babası olarak kalmıştır.

    teknikler ve devir daha modern savaşlarda ilerlediği için bu işin modern kitabı ikinci dünya savaşında sovyetler tarafından yazılmıştır. nazi almanyası rusya içlerine girdikçe ikmal yollarını çok kırılgan bir şekilde uzatınca düzenli birlikleriyle bir şey yapamayan stavka savaşı ideolojik topyekün savaşa döndürerek (bkz: total war) rus halkını silahlandırmış, gerilla operasyonlarına teşvik etmiştir. partizan almanlar için büyük bir başağrısı olacaktır. bunlar sayesinde batılı bir ülkenin gerilla düşmanına verilen isim de partizan olarak kalmıştır. mesela tunceli kırsalındaki tikko/mlkp militanları günlük askeri janrımızda hala "partizan" olarak anılırlar.

    partizan sayılara vurulduğunda başarısız bir askeri birimdir. askeri eğitimi yoktur. elindeki silahlar düzenli birliklerinkine göre eski, mühimmat yığınağı çok sınırlı, ikmal opsiyonları yetersizdir. ancak sürpriz denen her denklemi altüst edebilen bir joker kağıdı ceplerinde taşıdıklarından, halkın arasına karışabildiklerinden ve düşman hattının gerisinde kamufle olabildiklerinden alman altyapısına verdikleri hasar korkunçtur. demiryollarını tahrip etmeleri, alman ikmal kollarına mayınla vs girişmeleri, vurkaç saldırılarıyla askerlerin moral ve disiplinine saldırmaları savaşın seyri üzerinde etkilidir. sırf partizanlar bir noktada çok aktif diye wehrmacht hiç yolunu değiştirmemiştir tabii ama partizan operasyonu engellemek için almanların ayırdığı kaynak, stalingrad'a ulaşamayan her vagon için oradaki almanların çektiği açlık, mektubu gelmedi diye psikolojik olarak çöken alman askerinin yalnızlığı savaş üzerinde dolaylı da olsa çok etkili olmuştur. bu kayıp oranlarına değer mi değmez mi o tabii başka bir tartışma konusudur, benim şahsi kanaatim sovyetler de o sırada vatan savunmasında olduklarından yakalanan ve almanlar tarafından köy meydanında ibret i alem için asılan her partizan yerine üç kişiyi daha partizan yaptığından sistem etkili görünmektedir.

    almanlar anti partizan operasyonun kitabını da bunlarla uğraşırken yazmışlardır. edindikleri bilgi ve deneyimi de savaş sonrası değişen dünyada batı almanya nato'ya dahil olduğunda acımadan paylaşacaklardır. 1950'lerin sonundaki dünyadaki savaş rüzgarlarına bakıldığında sovyet rusya'nın (o yıllarda aşırı) olası bir dünya savaşında partizan kuvvetlerine başvuracağı neredeyse kesindir. üniformalı rus ordusunun batı alman sınırına 60 tank tümeni ile bir yarma deneyecek olması ve taktik nükleer silahların sarin vx gazlarının beklendiği bir ortamda bir de üniformasız partizanların demiryollarını havaya uçurması denkleme eklendiğinde nato buna karşı hazırlıksız yakalanmayı hiç istemez. üstüne savaş fulda gap'te kazanılıp sovyet batı momentumu kesilip düşman polonya ve beyaz rusya'ya atıldığında (yani savaş düşmana götürüldüğünde) partizanların her köşe başında bekliyor olma olasılığı %3000'dir. o yüzden nato bu partizanlara karşı yapılacak harekatları kodifiye etme yoluna gitmiştir. 1960'ların başında gerilla taktikleriyle savaşan "gayri nizami birliklere" karşı olan operasyonların el kitabı olan fm 31-16 genel direktif olarak norveçten türkiyeye kadar tüm üye devletlere tebliğ olur.

    fm 31-16 teknik olarak incelendiğinde süper olmasa da yeterlidir. intikallerin gece yapılması gerekliliği, keşif, ateş yoluyla keşif, pusu, sızma gibi partizan birliklerinin alamet-i farikası olan yöntemlerle savaşan bir tür askeri birliğe işaret eder. gerilla karşıtı birlikler der bunlara, yani kontrgerilla.

    partizanla düzenli birlikler karşı karşıya geldiğinde bu yöntemlerin olmayışı zaten en büyük zayiatın sebebidir. partizanın tüm amacı kamuflajını kullanarak sızmak, ilk vuruşu yaparak şok ve kargaşa yaratmak ve o kargaşa bitmeden intikale geçmek üzerine kuruludur. zira bir ordu özellikle intikalde çok tahmin edilebilir patternlerde iş görür. gece çadır kurar, gündüz toplar, kahvaltısını yapar ve intikale devam eder. partizan sabah 4'te ağır silahlarını kurar, tüm kampı ateş altına alır, bombalarını atar ve kaçar. bunu da minsk'ten moskova'ya kadar her gece yapabilir.

    ama bu intikaldeki ordu mevcudunun 0.1% ini yani 4-5 bin mevcutlu bir tugayı 120 kilometrelik bir stripte kontrgerilla operasyonuna ayırırsa, bu tugaydakiler köylere sızar ve kontrgerilla operasyonlarına girişir ve gerilla'nın beslendiği kaynakları kesmeye başlarsa o ordu vermesi beklenen kaybın onda birinden azını vererek intikalini sürdürebilir. kamyonları erzak taşımaya devam edebilir.

    ancak fm 31-16 direktifinin en zayıf noktası ne yazık ki en önemli noktası olmuştur. civil affairs operations, yani sivillerle ilişkileri düzenleyen 11.kısım kimsenin cevaplandıramadığı soruları olduğu gibi bırakıp geçmiştir. tamamını çevirirsek :

    "kısım 11: sivillerle ilişkiler "

    "birliklerin sivillerle kendi kışlası dışında temas kuran veya sivillerin aktivitelerini etkilemeye yahut kontrole yönelik her türlü proje ve operasyonu -bu aktiviteler istihbarat toplama amaçlı olmadığı müddetçe- sivillerle ilişkiler kapsamı altında sınıflandırılacaktır.

    istihbarat operasyonları bu yüzden kendi öz savunma ve sivilleri içine alan öz gelişim programlarını kötü etkilemeyecek biçimde yürütülmeli ve koordine edilmelidir. kontrgerilla operasyonlarında yerel nüfusun kontrolü ve materyal kaynakların gerilla güçlerine gitmesi, bunların yerel halkın desteğini, sadakatini ve saygısını kazanması kuvvet komutanının en öncelikli sorunlarıdır. bu tip sivil ilişkiler fonksionları kuvvet komutanı tarafından öncelikli olarak kitle ve kaynak kontrolü ile silahlı kuvvetlerin yerel olaylara entegrasyonuyla (military civic action) kazanılır. bu entegrasyon askeri operasyonlarda yerel halkın desteğini almak için kanıtlanmış bir yöntemdir. gerilla güçlerini fiziksel ve psikolojik olarak sivillerin desteğinden mahrum bırakır. bu olmadan da gerilla kuvvetleri var olamaz. askeri entegrasyon tek bir askerin kendi bilgisini ve yeteneğini bir sivile yardım amaçlı kullanmasından (sivilin bir problemini çözmesi veya durumunu daha iyi hale getirmesiyle) bütün bir birliğin sivillere daha büyük ölçekli yardımda bulunmasına kadar geniş bir ölçekte hayat bulur. hasat zamanı çiftçilerin korunması yahut yerel yönetimlerin ya da nüfusun sosyo-ekonomik şartlarının iyileştirilmesi şeklinde de olabilir."

    direktif öncelikle yazıldığı dönem itibarıyla 15 kadar nato ülkesini içermektedir. bunların her birine lokal şartları dikkate alan direktifler vermek yerine kuvvet komutanına durumun genel hatlarını anlatmak ister gibi bir havası varsa da tüm kontrgerilla operasyonunun kalbi denilebilecek, herşeyin aslında kilidi olan yerel halkı böyle bir paragrafla geçiştirmiştir. bu yüzden hiçbir gayri nizami harp ortamı ve direktifin uygulanmaya çalışıldığı durumlar birbirine uymaz. direktifin verildiği ülkelerden biri olan fransa cezayir'in bağımsızlığı sürecinde bu modeli komple terkederek yerel halka tecavüzü falan masaya getirmiştir. vietnam savaşında abd ve arvn vietcong'u mobiliteden mahrum etmek için komple köyleri içindekilerle birlikte yokedip tüm ülkenin bir numaralı besini olan pirinci yoketmekten geri durmayacaktır (bkz: agent blue). afganistan ve ırak'ta yerel halka su şebekesi seyyar hastane falan getirmeye çalışacaklar ama perde arkasında günde yüzlerce ceset toprağın altına girdiğinden bu direktifi komple es geçmiş gibi bir duruma geleceklerdir. yani direktifin kalbi, sivil halkı kazanma olayı gerçek bir amaç olsa da nato buna direkt bir formül yazmaktan imtina eder. durup düşünürsek de öyle her duruma uygulanabilen mucize bir formül paketi de zaten yoktur.

    direktifi alan üye ülkelerden biri olan türkiye için ise durum çok daha karmaşıktır. bu direktifin alındığı ve kontrgerilla prensiplerinin harbiye ve piyade ihtisasına sokulduğu günden itibaren türk subay ve astsubayı olası bir savaşta sovyet partizanlarına karşı harekatında ne yapacağına dair iki satır bir şey okumuş olacaktır. ola ki sovyet ve varşova paktı toprağında harekat yapması gerekti, o noktada da operasyonel olan partizanlara karşı elinde kullanabileceği bir tür direktifi bulunmaktadır. bu direktifi de ilk olarak 70'lerde öğrenci olaylarında sol öğrencilere karşı test ederler. kimi ülkücü delikanlılara askeri eğitim ve altyapı sağlanarak kontrgerilla bildiğim kadarıyla sahada da test edilir. ancak bu kontrgerilla'nın türkiyede daha emekleme yıllarıdır. türk askeri anlayışında gerçek anti partizan operasyonlar sovyetler birliği ile gerçekleşecek bir savaşta kullanılacaktır. abdullah çatlılar vs o tip bir operasyonu yönlendirecek ilk paramiliter tim komutanlarıdır.

    ancak bu beklenen gerilla taktikleri kullanan partizanlar rusyadan kafkasyadan değil hiç beklenmeyen bir cepheden, ülkenin doğu ve güneydoğusundan 1978 yılında çıkıverir. pkk örgütlenmesini tamamlayıp gerilla taktikleriyle burnunu çıkardığında ve 1984'te uludere'ye saldırdığında tsk'nın ilk tepkisi bunu lokal taktik bir örgütlenme olarak addedip jandarma ve polis eliyle eliminasyona çalışmak olacaktır. zaten bölgede pkk öncesinde yoğun bir eşkiyalık kültürü vardır. bazı örneklerde hatta 1979-80 gibi geç dönemlerde eşkiya grupları bölgede yol kesip otobüs tren falan soymaktadır. pkk'da bir tür ideolojiye sahip geniş kadrolu bir tür eşkiya olarak addedilip durumun ciddiyeti böyle tam stratejik olarak masaya yatırılamaz. o dönemleri hatırlayanlarınız varsa jandarmanın ve polisin pkk'ya karşı olan operasyonlarında ölü yaralı karşılaşırıldığında iki üçten fazla pkk'lının ölü ele geçirilmesi büyük bir olaydır. 1988-9 a kadar bu böyledir.

    90'lar geldiğinde pkk artık eşkiya değil terör örgütüdür. finans kaynakları, mühimmat ikmali, kaçış rotaları, eğitim kampları, şehir hücreleri, en ama en önemlisi de lokal nüfusa sirayet eden bir de mesajları vardır. kadının adı olmayan bir kültürde kürt kızına (vurulmadan önce kısa bir süre de olsa) erkeklerle aynı savaşta savaşma bir tür eşitlik vaadetmektedir. erkeğine ise 14 kardeşin arasında unutulup gitmek yerine çarpıtılmış bir tür kürt milliyetçi sosyalizm pompalayarak bir işe yarama imkanı vermektedir. pkk 1990'ların hemen başında bölgesel örgütlenmelerinin başarısıyla yüksek kayıp oranlarına rağmen dağ kadrosunu böylece yükseltebilir. jandarma bu 1992'ye kadar pkk ile olan mücadelenin bir numaralı aktörüdür. bu noktadan sonra tsk fm 31-16'yı raftan indirerek bu denkleme tatbik eder.

    fm 31-16 incelendiğinde işgal edilen ülkede kendi toprağında operasyonel olan yabancı partizanlara karşı yazılmıştır. pkk militanları ise evet cumhuriyete ve ordusuna karşı savaşıyor olsalar da örgütün destek havzası cumhuriyetin sınırların içerisindedir. militanların çoğu türk vatandaşıdır. desteği verenlerin de hemen hepsinde tc nüfus kağıdı vardır. sivil halkın kazanılması operasyonu bu yüzden üç sıfır kaybedilmekte olan bir maç olarak başlamıştır. en başlarda jandarma o yıllarda köylere gidip güvenliği sağlamaya çalıştıkça devlet sivil halka yönelik geri kazanım operasyonlarına çok komik acınası harcırahlar vermeye başlar. bu parayla jandarma komutanları bakkallardan koliyle eti puf alarak çocuklara dağıtmaya falan başlarlar. ideolojik mesaja karşı eti puf tabii pek etkili olmaz. abisi amcası kardeşi elinde silahla ölü ele geçirilip duran yerel halk öyle kolay kazanılamaz. öyle bir şeyin olma ihtimali de çok büyük siyasi değişiklikler, devletin üniter yapısı falan değişmeden ülkenin %80'inin asla evet demeyeceği şeyler vukua gelmeden olacak şeyler değildir. kürt sorununu çözmek terörü de bir günde bitirebilir ama o çözülene kadar da günde 4 şehit verecek bir sabır kimsede bulunmamaktadır. dahası her verilen şehit ve her ölü ele geçen pkk'lı bu ihtimali bir tık daha ileri attığından askeri çözüm tek çözüm olarak görülür. sınır ötesi operasyonlarla beraber pkk'nın dağ kadrosunun çok yoğun bir baskı altına alındığı 92-93 yıllarında kontrgerilla da bir bedene bir biçime bürünür. bunların o yıllardaki personeli ise üç ana tiptedir:

    a-halen muvazzaf olan subay astsblar özel harekat polisleri,
    b-pkk'ya karşı olan ve yararlılıkları kanıtlanmış olan yerel halkın "öne çıkanları",
    c- 80 darbesi öncesi üniversite olaylarından gelmiş operasyonel geçmişleri olan askeri eğitim almış ülkücüler.

    bu grupta bildiğim kadarıyla homojen bir dağılım vardır. ve aynı gerilla gibi kontrgerilla da decentralized bir yapıdadır. yani operasyonun bir münferit lideri vardır. bu lider de diğerlerine hiyerarşik bir şekilde liderlik etmemektedir. bir nevi aralarında kader birliği, ülkücüler arasında görülen alfa erkeklik altyapısında bir ilişki vardır. kontrgerillacılardaki rayban gözlükler, barış manço bıyıkları hep o anlayışın tezahürleridir. devletle olan ilişkiye gelince meslekte rütbeli olan bir binbaşının (bkz: ahmet cem ersever) jandarma'nın kendi istihbarat ağının kontrgerilla'ya direkt anlık veri sağlamasıyla ve yeni ve güvenilir personel girdisi oluşturmasıyla (bkz: jitem) kontrgerilla faaliyetleri aşırı bir derinlik kazanmaya başlar. kendisinin katıldığı bir operasyonda sorumluluk kendisine verilir ve operasyonun raporu bağlı bulundukları birime harita başında anlatılır ancak operasyonun nasıl yürütüldüğü ne yedikleri ne içtikleri kimi nasıl vurdukları konusunda bir tür otonomi sahibidirler.

    işte bu kontrgerillayı devlet yapısından ve denetiminden çat diye çıkaran şey budur. aynı zamanda çok etkili oluşlarının bir numaralı sebebi de budur. kontrgerillanın hesap vermezliği, devlet desteğindeki asi polis rolü ve kanunla sınırlanamayışı, kanunla zaten ilk günden beri sınırlanamayan pkk gibi örgütlerin de bir numaralı korkusu olur. devletin kendilerinin seviyesine inip kendileriyle terörist gibi mücadele etmesinden bu herifler hep had safhada korkmaktadırlar. zira devletlerin devlet gibi, uluslararası anlaşmalar ve benzer moderatif uygulamalara bağlı operasyon yapması beklenir. bu tip etik çıkıntıları törpüleyip devleti de teröristin moral seviyesine indirdiğinizde terörist bundan aşırı korkar. zira o noktada kontrgerillanın kaynakları (silah - ulaşım - barınma - finans - istihbarat) teröristin aşık atamayacağı kadar sınırsızdır. devlet bunu iç ve dış baskılara dayanarak sürdürdüğü her gün terör örgütü amansızca kan kaybetmeyi sürdürür.

    bu protesto düşmanın sizin anti biriminizi bastığında verdiğiniz tepkilere benzer. düzenli ordusuyla övündüğünüz bir ülkeniz var, düşmanınız gerilla taktikleriyle saldırıyor. "e meydana gelin de gtünüz yiyorsa açık açık savaşalım" demeye başlıyorsunuz. gelmiyorlar haliyle. siz kontrgerilla getirdiğinizde ise terörist yazılı basını başka hiçbir şey yazmayıp sadece kontrgerilla ile ilgili sütun sütun yazı yazıyor. yalnız bu bile sistemin çok etkili olduğuna bir kanıttır. bugün pkk'nın tikko'nun aşırı bir demirel-çiller nefreti var ise kontrgerillanın tasmasının çözülüp bunların üzerine salınması ile çok alakası vardır.

    özel harp dairesi yapılanması ile ilgili ben konuşamam. ancak kontrgerilla birimleri sözkonusu direktifin operasyonel kısmına harfiyen uyarlar. partizanın halkla olan bağı seve seve kesilemiyorsa diğer türlü kesmeye karar verirler çünkü sene artık 1993'tür. otobüsler durdurulup 33 asker milletin gözü önünde taranır olmuştur. pkk'nın direkt destek aldığı köyler boşaltılır ve köylerin sakinleri herhangi bir yeniden yerleştirme politikasına tabi tutulmayarak büyükşehirlere akın ederler. köyleri yakılır. kontrgerilla eliyle devlet kendi toprağında yanmış toprak politikası işletmeye başlar.

    kontrgerillanın bir numaralı problemi ise klasik bir güç problemi dir. güç bir insanı bozar. mutlak güç ise her halükarda mutlaka bozar. devletin güvencesinde suç işleyebiliyor olmak bu ülkede çok popüler bir rüyadır (bkz: kurtlar vadisi). ama işte bu rüyanın bir uyanışı var mıdır o asıl sorulması gereken sorudur. kırmızı poşu, rayban gözlüğü takıp, beyaz renault toros arabaya binip köylerde aksansız kurmançi kürtçesiyle konuşarak pkk'nın kilit isimlerini sıcak yataklarından alıp infaz etmek falan büyük olaylardır ama bunu bir süre yaptığınızda artık hep ve herkese karşı yapabileceğiniz gibi bir yanılgıya kapılırsınız. nereye kadardır bu iş? görev yeriniz neresidir, nerede bu mutlak gücü kullanma selahiyetiniz yoktur? bunlar türk kontrgerillasında pkk'nın her yerde olması yüzünden büyük oranda es geçilmiş sorulardır.

    dahası kontrgerilla da insandır, devlet güvencesinde hesap vermez oluşları bu sırada ele geçen bazı fırsatları değerlendirme konusunda da insanı hata yapmaya itmiştir. öldürdüğünüz pkk'lıların bond çantasından iki torba baz morfin çıkınca bunun piyasa değeri bilmem kaç milyon dolardır. bir kez el koyar teslim ederler. ikincisinde ülkücü kontrgerilla onunla kumarhane vs açmaya yeltenebilir. üçüncüsünde paylaşamaz birbirlerini vururlar. ya da bunu raporlamak isteyeni yokederler (bkz: ahmet cem ersever). bu seviyede bir bozulmayı durdurmak da çok zordur. pratikte de kontrgerilla'nın çok efektif bir yarı-askeri birim olmasından dolayı ve pkk'ya karşı yaptığı operasyonların bugünün özel kuvvetleri tarafından bile çok zor yapılabileceği için devletin bu tip kayıtdışı zenginleşmelere karşı ilk verdiği tepki genellikle kafasını çevirip başka bir yere bakmak olmuştur. zira ortada kazanılmakta olan bir savaş varken üçün beşin hesabını yapmak için doğru bir zaman değildir. ancak işte güç probleminin en çetin kısmı da budur. ecnebinin çok güzel bir lafı vardır. "başka hiçbir şey bir insanı cezası verilmemiş bir suç kadar suça itemez" derler. kontrgerilla'nın ülkeyi pkk'dan kurtarırken işlemiş olduğu üç beş daha sonra kendilerini beş on konusunda çok yüreklendirecektir.

    kontrgerilla bizim anlayışımız ve tarihimizde bu şekilde devleti savunmak için kurulan çok etkili bir paramiliter birlikken, kendi pis işlerini yaparken arada devlete yardımcı olan bir tür heyula'ya dönüşmekten kurtulamamıştır. bunun en büyük sorumlusu da kontrgerillanın öncelikli kendi ülke sınırları içinde operatif olmasından kaynaklanmaktadır.

    özetle,

    * kontrgerilla askeri bir ihtiyaçtan kaynaklanan meşru ve efektif bir muhariptir.

    * kendi sınırlarınız içinde kullanacaksanız efektifliğinden hiç bir şey kaybetmez, ancak zamanla edindikleri otonomi yüzünden normal bir vatandaş gibi hayat sürmelerini bekleyemezsiniz.

    * devlet güvencesinde kriminal hesap vermezlikleri hem en büyük güçleri hem de kendilerini alaşağı eden bir numaralı özellikleridir. o ölçüde bir gücü kenara koyup devam edebilen henüz çıkmamıştır.

    * kontrgerilla devletin resmi görevlisi olmadığından ve sivil olduğundan devletin açıktan yapamayacağı fiilleri yapmaktan da geri durmazlar. teröristlere düzenli kaynak sağlayan aşiretlerin direkt hedef alınması pkk ve tikko'ya asimetrik vurulmuş çok büyük darbelerdir.

    * ancak normal koşullarda suç olan fiilleri yüksek bir amaç uğruna devlet adına işlerken bir süre sonra devlet için olmayan fiilleri de araya karıştırıp şahsi zenginliklerini de artırabilmektedirler. bunu da devlet için yaptığı fikrine inananlar da yok değildir.

    * genel eleştirisi devletin devlet gibi davranmaması şeklinde vuku bulmaktadır. ama bunu hemen hemen tüm devletler kodifiye etmiş ve uygun şartlar ve ihtiyaç anında ortaya çıkartıp uygulamak için şartlanmış durumdadırlar. türk kontrgerillası örneği ise bu kodifikasyonu kendi ülkesindeki ayrılıkçı bir gruba uygulayan ilginç örneklerden biri olmuştur.

    * savaş "kaynakların uygun kullanımı ile düşmana kendi iradesini zorla kabul ettirmek" ise kontrgerilla düşmanın çok yıpratıcı bir unsurunu kendisi gibi davranarak iyi kaynak kullanımıyla elimine edebilen bir güçtür.

    * günümüzde kontrgerilla daha modern bir direktifle savaş alanı kontra terörüne evrilerek özel kuvvetler tarafından icra edilmektedir. ancak pkk'ya karşı operasyonel havza küçülüp sınır ötesine kaydığından da tabii biraz yeni yeşillere çatlılara ihtiyaç kalmamıştır.

    * devletlerin partizan orjinli askeri sıkıntılarını kontrgerilla ile çözmesi beklenebilir, anlaşılabilir ve askeri gerekçelerle açıklanabilir bir şey iken, operasyonlarda pişerek deneyim kazanmış kontrgerilla personelinin henüz hesap vermezliği sürerken devletin kendi diğer sıkıntılarına da tatbik edilmesi işte ayın da karanlık yüzüdür. yani kendisine hukuk devleti diyen bir ülkenin muhalifleri ara sıra faili meçhul cinayetlerde ölüyorsa kontrgerilla o noktada kastını aşmış ve devletin pis işlerini yapan karanlık iplerini çeken gerçek bir güç odağı haline gelmiş demektir. bir anlamda devlet içinde devlet olmuştur artık. o esnada dış güçlerin vs türkiye ile ilgili bir planı var ve komplo teorileriyle de aranız iyi ise işte diplomasiyle falan uğraşacakları yerde bu adamlar iki valiz dolar vererek kuvvet komutanını (bkz: eşref bitlis) veya cumhurbaşkanını bile aradan çıkartmaları mümkündür (bkz: turgut özal)

    * hesap vermezlik ile kontrol edilemezlik arasında milimetrik bir sınır vardır. bu yüzden bu birim eğer kullanılacaksa aşırı bir denetim ve baskı altında, çok sıkı gözetlenerek çok limitli askeri operasyonların bir parçası olarak kullanılarak verim alınabilir. diğer türlü düşmanın eliminasyonu yanında bol mafya babası bol ceset ve bol politik ajanda ile kontrgerilla ülkenin tepesine yerleşecektir.
  • devlet adamları tarafından hakkında yapılan yorumların fazlasıyla değişkenlik gösterdiği kavram.
    biraz bakalım kim kontrgerilla hakkında ne zaman ne demiş?

    ********

    "hükümetin başını kontrgerillanın ne olduğunu ve nereye bağlı olduğunu açıklamaya davet ediyorum. türkiye'de kontrgerilla diye bir teşkilat var mıdır? varsa böyle iddia edildiği gibi cinayet şebekesi midir?"

    1 şubat 1978- süleyman demirel,ap genel başkanı

    ********

    "kontrgerilla tartışması kadar türkiyede havanda su dövülen başka konu yoktur.deniyor ki, araştıralım.o zaman her şeyi araştıralım; yarın güneş doğacak mı diye araştıralım."

    24 kasım 1993 - süleyman demirel,başbakan

    ********

    "kontrgerilla adlı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayri resmi örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılamamıştır."

    26 eylül 1973- bülent ecevit, chp genel başkanı

    ********

    "yaptığım araştırmalara göre türkiyede devletçe düzenlenmiş kontrgerilla resmen yoktur.yani kontrgerilla devletin güvenlik kuvvetleri arasında yoktur."

    3 şubat 1978- bülent ecevit,başbakan

    ********

    "ülkemizde de benzer olayların yaşandığı, benzer örgütlerin politikaya karıştığı, şiddet eylemlerinde rol aldığı, hatta yönlendirdiğine ilişkin iddiaların zaman yitirilmeden açığa çıkarılmasında ısrarlıyız.bu nedenle konunun tbmmde ve üst düzeyde ele alınması için grup yönetimimiz gerekli girişimleri başlatacaktır."

    21 kasım 1990- erdal inönü,shp genel başkanı

    ********

    "kontrgerilla tartışmaları iktidar ortaklığımızı tehlikeye atar."

    12 şubat 1993 - erdal inönü, başbakan yardımcısı

    ********

    "her şeyin açıklığa kavuşmasını istiyoruz.bu devletin yara almaması için de zorunludur.meclis araştırmasına varız.*"

    2 mart 1990- köksal toptan, dyp grup başkan vekili

    *2 mart 1993 tarihinde kontrgerilla ve özel harp dairesi hakkında meclis araştırması istenilen önergeye milli eğitim bakanı köksal toptan red oyu verdi.

    ********

    "meclis araştırması açılsın, kontrgerilla var mı yok mu ortaya çıksın.*"

    24 kasım 1991 alparslan türkeş,mhp genel başkanı

    * aynı önergeye alparslan türkeş de ret oyu verdi.

    ********

    "kadıköydeki köşkü kontrgerilla örgütüne özel olarak hazırlattım."

    1 ekim 1973 - faik türün,istanbul sıkıyönetim komutanı

    ********

    "kontrgerilla montgerilla yok."

    23 eylül 1992 - ünal erkan,olağanüstü hal bölge valisi

    *
    *
  • kulak verelim bakalim, yillar oncesinden yukselen seslere:

    “ulke 71’den sonra 12 eylul’e kadar planli programli sekilde terorun icine sokuldu. sonunda gelinen noktada, artik sokaga cikamayan, can guvenligi olmayan, bes dakika sonrasindan emin olamayan turk halki darbeyi, askerleri yalvar yakar ister hale getirildi. bu cinayetlerde kim kullanildi. abdullah catli gibi, oral celik gibi, mehmet ali agca gibi, haluk kirci gibi daha bir yigin isim sayabiliriz. bunun icinde polisler de var. bunun icinde rutbeli insanlar da var ne yazik ki.”
    (gazeteci erol mutercimler)

    (bkz: ordu goreve)

    “kontrgerilla orgutleri, gerektiginde teror ve siyasi cinayetlerle teroru arac olarak kullanarak fasist askeri darbeler icin ortam hazirlar ve bu suretle azgelismis ulke duzenlerinin emperyalist cikarlara uyarli sekle donusturulmesini saglar.”
    (ataturkcu yarbay talat turhan, 12 martin iskence magduru)

    (bkz: cunta)

    “29 mayis 1977’de cigli havaalani’nda acik bir suikast girisimine hedef olduk. esim ve ben, havaalani icine getirilen parti otobusune binerken kalabaligin icinde simdi rahmetli olan mehmet isvan bize yardimci oluyordu, otobusun kapisindan kalabaligin icinden esimle beni otobuse cekmeye calisirken bir silah patladi ve arkadasimiz yaralandi. hastaneye geldigimizde mehmet’in durumunun kotu oldugunu ogrendik, cunku o zamana kadar varligi bilinmeyen ici zehirli maddelerle, kimyasal maddelerle dolu bir kucuk fuzeden isabet aldigini ogrendim. ve bazi emniyet gorevlileri bu fuzeyi doktorlardan almak istemisler israrla, fakat doktorlar vermemisler. sonradan tabii o silahin izini surmeye calistim, fakat asilmaz engellerle karsilastik. ve o silahi kullandigi bilinen polis de serbest birakildi. evvela bize boyle bir silahin turkiye’de bulunmadigi soylendi. biz aksini ispat edince de 'var ama cok olaganustu durumlarda ozel izinle kullanilir' dendi.”
    (simdi yogun bakimda yasam mucadelesi veren bulent ecevit, 1977 yilinda canina kastedilmis)

    (bkz: ozel harp dairesi)

    “siddet olaylari, anarsik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit degildir. amac, demokrasi umudunu yok etmek; onun yerine fasist duzeni gundeme getirmek ve butun unsurlariyla yururluge koymaktir. boylece abd ve cokuluslu ortakliklar, ortadogu sorununu buyuk olcude cozmek umudunu gutmektedirler. bize gore bu sonuca ulasmada cia, kontrgerilla gibi gizli orgutlerin yonlendirmesi vardir. bu orgutler, devlet aygitini genis olcude kendi amaclarina uygun sekle donusturerek demokrasi dusmani akimlari iktidar yapmayi ongormuslerdir.
    .....
    butun bu calismalar icinde askeri ve sivil guvenlik gucleri vardir. kontrgerilla, genelkurmay harp dairesi’ne baglidir. sivil guvenlik gucleri icinde de mit elemanlari ve 1. sube gorevlileri kullanilmaktadir. butun bu calismalar mhp ve onun kadrolarinca yonetilmektedir. bu genel cercevede cinayetleri, siddet ve teror eylemlerini daha iyi anlamak olasidir. konuya bu kapsamda yaklasilmadikca teror eylemlerini kaynaginda kurutmak olanak disi oldugu gibi demokrasiyi tek secenek olmaktan cikartarak butun kurumlariyla fasizmi koklestirmek de gundeme gelecektir.
    durum butun acikligiyla ve aciligiyla saygiyla sunulur.”
    (ataturkcu ve cumhuriyetci savci dogan oz, kontrgerilla’ya isik tutan ilk isimlerden biri, 24 mart 1978’de katledilmis, cinayet sanigi ibrahim ciftci askeri mahkemede yargilanmis ve butun taniklarin ve kanitlarin aleyhine olmasi nedeniyle hakkinda verilen idam kararina ragmen, milli savunma bakanligi’nda dosyasi bulundugu gerekcesiyle askeri yargitay tarafindan idam karari tam dort kez bozulmus ve serbest birakilmis)

    (bkz: turkiye sizinle gurur duyuyor)

    “bir gun masanin altinda bomba patliyor (turk ziraat muhendisleri birligi, 1979). alti kisi oluyor, yaralaniyor. oradaki arkadaslar hemen nasil oldu, ne oldu derken bir erle bir tegmeni supheli gorup yakaliyorlar. onlarin bir sey koydugunu gormusler. fakat bilahare bir kurmay albay gelmis merkez komutanligindan, yani sikiyonetimden geliyor. 'onlari bize teslim edeceksiniz' diyor. edersiniz etmezsiniz, baskiyla alip goturmusler. tabii o durumda cok sikintili hale dustuk. hemen basbakan’dan randevu aldim, basbakan’a olayi anlattim. sayin demirel dinledi. 'fevkalade onemli bir konu bu. arastiracagim' dedi. not aldi. bu olay da neticelenmedi.”
    (donemin mhp lideri alparslan turkes)

    (bkz: her turk asker dogar)

    “...bu kosede, okurlarimi biktirircasina ulku ocaklarina cinayet silahlari veren jandarma yuzbasilarini yazdim, durdum, kimse kulak asmadi. bu silahlarin kayit sayilarini bile verdim, hicbir asker ve sivil yonetici bana misin demedi. ankara devlet mimarlik ve muhendislik akademisi ogrencilerinin uzerine amerikan yapisi ve ordu mali bombanin atildigini yazdim, bu bombanin. marka ve sayisini bildirdim, kimse tinmadi.

    ne oluyor, ne oluyor? kim yonetiyor bu devleti?

    hey duyuyor musunuz beni? yetkililer heeeey. heey, duyuyor musunuz?..”
    (ataturkcu ve cumhuriyetci gazeteci ugur mumcu, -birileri turk halkini kurt halkina, kurt halkini da turk halkina dusman edici kanli bir tuzak kuruyor. yakinda yayinlanacak bir yayinimda kurt milliyetcileri ile istihbarat ajanlari arasindaki iliskilere isik tutacak ilginc belgeler aciklayacagim- diye yazdiktan tam 16 gun sonra, 24 ocak 1993’te katledildi)

    (bkz: susma sustukca sira sana gelecek)

    tehlikeli donemeclere yaklasiyoruz. ve eski dostlarimiza kulak verdikce goruyoruz ki; alevlerin yeniden uc vermesine yonelik bugun karsilastigimiz tum bu cabalar.
    aylardir plaza pompalariyla ‘cildirtilan’ kardesler, aman dikkat! kimin yaninda oldugunuzu, neyin yaninda oldugunuzu, ne yapmakta oldugunuzu lutfen dikkatli tartin. ugur mumcu’nun, dogan oz’un sesleri kulaginizda cinlasin...

    teror bir insanlik sucudur. ister devlet tarafindan yapilsin, ister pkk, ister dev-sol, ulkucu gruplar ya da islami teror gruplari tarafindan... terorun bir tanesinden yana olmak, hosgoruyle bakmak ya da bu olaylari suskunlukla gecistirmek insanlik sucudur.”
    (ugur mumcu)
    ...
  • zamanında pkkya karşı kullanılan en korkutucu silah. dağda uzun süre kalıp çatışmalara girerler. birçok pis işe bulaştıkları bilinmektedir. bazı köy baskınlarının arkasında oldukları iddia edilir.etrafa saldıkları korku fıkra(!)lara bile konu olmuştur:
    bir gün abdullah öcalan örgüte yeni katılan teröristlere tavsiyeler vermektedir.
    "şimdi çatışma alanındasınız. karşı tepelerde tc askerleri olduğunu gördünüz. siz önce bir kurşun sıkın. karşı taraf size bir sürü kurşun sıkarsa anlayınki onlar acemi erdir. üstlerine gidin. siz bir kurşun sıktığınızda karşı taraf da size bir kurşun sıkıyorsa eğitimli komandodur. çatışmaya girmeyin. yavaş yavaş geri çekilin. siz bir kurşun sıktığınızda karşı taraf hiç kurşun sıkmıyorsa kontrgerilladır. adamlar gelip ananızı sikmeden kaçın, arkanıza bakmadan kaçın!
  • ....vurulup vurulup öldürülen yurtaşlarımız,bir profesyonel katil çetesinin kurbanlarıdır.....bir ulkede her eylemi cia örgutlemez,cia planlamaz.fakat olusan olaylara cia yon verir,biçim verir.bir yerde sıkılan kursun ,bir yerde patlayan bomba ,öyle koşullar olur ki ,cia planlarına uygun düşer..doğrudur ,herkesi cia yönetmez.fakat bir çok kişi bilerek yada bilmeyerek cia planlarına araç olur.
    (cumhuriyet 29 nisan 1977)

    ...her ulkede oldugu gibi turkiye de de cia vardır ve bazı devlet kurumlarıyla iç içedir.cia belli olaylara karşır.belli olayları saptırır,yozlastırır.amacı hangi ülkede olursa olsun,solun geniş bir birlik yaratarak iktidara gelmesini onlemektir.
    (cumhuriyet 7 mayıs 1977)

    ....kontrgerilla ,devletin yasal yetkilerince denetlenemeyen bir cia kuruluşudur.
    (cumhuriyet 1 haziran 1977)

    .....cia ve kontrgerilla arasındaki ilişkisini bilmeden,araştırmadan,şematik yorumlarla cia olgusunu unuturmaya çalışmak,bilmem kime hizmet olur!....
    (cumhuriyet 8 mayıs 1977)

    (bkz: ugur mumcu)
  • türkiye'deki derin devletin adıdır. 1980 askeri darbesi öncesi ordunun içinde yuvalanmış, özel harp dairesi özel kuvvetler komutanlığı olduktan ve sovyet birliği'nin çökmesinden sonra ise polisin içine kaydırılmış cia güdümlü gizli örgüttür. polisin içine kaydırıldıktan sonraki ilk eylemleri gazi mahallesi olaylarıdır. abd 1990ların ikinci yarısının ortalarıyla birlikte artık ılımlı islam modelini türkiye'ye uygun görmeye başlamış ve tsk'yı karşısında bir engel kabul etmiştir. tsk'nın içinde abd'nin istediği gibi örgütlenemeyen ve sürekli ihraca uğrayan irticai cunta, kendini polisin içinde bulmuş ve abd'nin de türkiye'ye ılımlı islam modelini uygun görmesiyle örtüşmeye başlamıştır. artık fethullahçı gladyo olmuştur.
  • devletin olusturdugu gerilla organizasyonu. turk versiyonu, komunizm tehlikesine karsi ikinci dunya savasindan sonra olusturulmus. pek cok pis ise imza atmislardir.
    (bkz: kanli pazar)
    (bkz: susurluk)
    (bkz: gladio)
    (bkz: kontr gerilla)
  • hadisenin kaynagi amerika birlesik devletleri'nin tabiri ile, “vatansever milliyetci birlikler”; zira, 1950'li yillarda nato'ya uye muttefiklerine, olasi bir sosyalist isgaline karsi mucadele etmeleri icin kurdurttuguna dair rivayetler vardir.

    sozum ona, sscb'nin isgali halinde, bu “illegal devlet gudumlu orgut” yeraltindan cikarilacak, dusmana karsi gerilla eylemlerinde bulunacak; istihbarat isini yapacaktir. bu baglamda, abd, turkiye cumhuriyeti'nde de boylesi bir orgutun kurulmasi yonunde calismalar yapmis; orgutun kollarini koylere kadar uzatmistir ve orgutun tum masraflari bu ulke tarafindan karsilanmistir.

    bu gizli teskilatin, nato uyesi bircok ulkede varoldugu aciga cikartilmis ve degisik adlarda eylemlerde bulunduklari saptanmistir. misal, fransa icin kontr-gerillanin adi ruzgar guludur; italya icinse gladio'dur.

    turkiye'de ise adi ilk kez, 12 mart 1971 tarihinde, birinci ordu ve istanbul sikiyonetim komutani, general faik turun'un sorgucu personelinin sayesinde duyulmustur. rivayete gore bu imtiyazli personel su sekilde cosarmis:

    “bize dokunanin damina koyariz, oldurme hakkimiz, her turlu kotu muamelede bulunma hakkimiz var ulan bizim; cun ki, biz kontr-gerillayiz! yasasin devletin gayrimesu yani!”
hesabın var mı? giriş yap