• şu sözlük hayatımda tanıştığım ilk hatun kişidir bu... ne kadar iyi, güzel hoş sohbet falan filan feşmekandır ve muhtemelen sözlüğün dörtte biri de bu gerçeği bilmektedir. ama konu ikimize gelince ortaya şu gerçek çıkmaktadır; biz ortak yönlerin buluşamayan insanlarız.
    malesef hanfendiyi tanıdığım şu iki sene içinde sadece bir negatif bizi tekrar buluşmaya itmiştir. ayıptır, utançtır. eşşeklik ben de kalsındır*ama geleceğe baktığımda kim bilebilir belki belki de bir sonraki buluşma noktamız londranın ortasında güzel bir evin tam karşısında olucaktır. tüm gün o soğukta evin önünde bekledikten sonra o*çıkacak ve muhtemelen üç kişi olarak yolumuza devam edeceğizdir. (çocuğu getirmeyi unutma tek kozumuz o...) ve londranın en güzel cafelerinden birinde oturup güzel bir müzik ve kahve kokusu eşliğinde üçümüz sohbet edeceğizdir.
    (bkz: çocuğu en yakın kreşe bırakıp gitmek)
  • k: kraker
    s: steelrain

    k: sigara var mı sende?
    s: yok yaa.
    k: neyse yaa fuchuki gelir zaten birazdan ondan otlanırız.
    s: iyi de akşam içecektik zaten nasıl olsa alacaz.
    k: ha doğru yaa alalım o zaman.

    steelrain bu noktadan sonra cebinde para aramaya başlar lakin bulamaz. sonra paranın çantasındaki cüzdanda olduğunu hatırlar ve çantasına yönelir.

    k: napıyosun sen iki saattir?
    s: cebimde para yok cüzdana bakıyorum.
    k: iyi de ne alaka napcan parayı?
    s: sigara alacaz ya yavrum..?
    k: iyi de fuchuki de yok muydu sigara?
  • tatilden bana istediğim hediyeyi getirmeyen badem kraker, neon lambacılar kovalasın inşallah diyorum, ama tabi badem krakerin en sevdiğim kraker olduğunu da belirterek gönlünü alıyor ve bu seferlik affediyorum. ayrıyetten hayallerimdeki omuz kaslarına sahip süper vücutlu harika bir hatundur kendisi *
  • lisan-ı kumrî'de : krater..

    google'ın brovsır üzerindeki ay haritası uygulaması kurcalanırken omuz üstünden babasını izlemekte olan ve ay yüzeyine hayran kalan kızçe, irili ufaklı kraterleri ve ayın detaylı fotoğraflarını görünce heyecanla bağırır:

    "biliyordum..!! bu krakerlerle ayın peynirden yapıldığını ispat edebilirim artık, biliyordum.."

    (bkz: ay/#43275943)
  • undan yapılan fırınlanmış ve genelde tuzlu olan bir yiyecektir.

    kraker üzerindeki deliklerin, sadece dekorasyon veya gelenek nedeniyle orada olmadığını öğrenmek bazılarımızın için ilginç gelebilir. bu delikler olmadan krakerler düzgün pişmezdi. bu delikler, pişirme sırasında buharın dışarı çıkmasını sağlar. bu sayede, buhar çıkmaya çalışırken normal bir bisküvi gibi biraz yükselmek yerine krakerleri düz ve ince tutar; bu delikler ayrıca krakerlerin düzgün şekilde gevrekleşmesine yardımcı olur.

    sonucuna bakacak olursak , delikler birbirine çok yakınsa, çok fazla buhar çıkması nedeniyle kraker ekstra gevrek ve sert olur. olması istenen ve olan da budur.delikler birbirinden çok uzakta olursa, krakerin parçaları biraz yükselerek krakerin yüzeyinde küçük kabarcıklar oluşturur ve bu çoğu kraker türünde istenmeyen bir durumdur.

    çıkış hikayesi ve tarihine biraz bakalım ;ilk kraker 1792'de newburyport, massachusetts'te john pearson tarafından yapılmıştır. pearson, geleneksel denizci bisküvilerinden daha uzun süre bozulmadan dayanacak bir başka çeşit bisküvi yapmak istemişti. sonunda sadece un ve suyu karıştırdı, pişirdi ve buluşuna “pearson'ın pilot ekmeği” (pearson'ın pilot bread )adını verdi. bu daha sonra “hardtack” veya “deniz bisküvisi” olarak tanındı. bu bisküvi türü, bozulmadan uzun süre lan ve uzun raf ömrü nedeniyle denizci halk arasında inanılmaz derecede popüler hale geldi.

    isimine neden kraker denilmiştir ; "kraker" adı, 1801'de, yine massachusetts'te, josiah bent'in kazara şu anda "kraker" ama o dönem deniz bisküvisi veya diğer adlar ile isimlendirilen bir parti malı yaktığı ilginç bir günden geliyor. krakerler yanarken, isme ilham veren bir çatırtı sesi çıkardılar.

    popülerleşmesi ise şöyle oldu . bent ,kraker'i sadece denizciler için değil daha geniş bir alanda pazarlamak istedi. onları atıştırmalık yiyecek olarak popüler hale getirmek için lezzetini geliştirmesi gerektiğini biliyordu. tuzlu krakerlerin öncüsü olan ve genellikle pearson'ın pilot ekmeğinden daha lezzetli olduğu düşünülen sodalı krakerleri bulana kadar deneyler yaptı. 1810'da bent'in kraker işi inanılmaz derecede başarılıydı ve sonunda national biscuit company (nabisco) tarafından satın alındı. ancak yine de bent'in torunu olan gh bent co. tarafından yapılan krakerleri halen satılmaktadır.
    nabisco, bent'in tarifini kullanarak sonunda 1876'da tuzlu krakeri piyasaya sürdü.
    tuzlu krakerler piyasaya sürüldükten sonra kısmen başarılı oldular, ancak asıl başarısı büyük buhran sayesinde popülaritesinde büyük bir artış oldu. tuzlular, yemeği daha doyurucu hale getirmek için sulu çorba gibi diğer ucuz yiyeceklere eklemek için ucuz ve lezzetli bir ek besindi.

    en meşhur türevlerinden ,graham krakerleri, 1829'da sylvester graham tarafından icat edildi. graham, çiftçilik ve öğretmenlik yaptı fakat kötüleşen sağlık sorunları sonrasında ise presbiteryen kilisesi müdürü oldu. müdür olarak görev yaptığı süre boyunca graham, sağlığı korumak için benzersiz bir sistem geliştirdi. uyumak için sert şilteler önerdi; temiz hava için yatak odanızın pencerelerini her zaman açık tutmak; soğuk duşlar; gevşek giysiler; sadece saf su tüketmek; ve düzenli egzersiz yapmak gibi deneyimleri oldu. graham ayrıca, kendisine ilham vereke olan yüksek lif içeriğiyle öne çıkan bir tür kaba, elenmemiş buğday ununu da kendi sağlığı için geliştirdi ve bunu tanıttı. bu undan ürettiği krakerler ise bu isim ile tanındı ve beğenildi. bu nedenle “graham krakerleri” adı buradan gelmektedir.

    "bisküvi" terimi, esasen birçok bisküvi türü olan "iki kez pişmiş" anlamına gelen latince "bis coctus" kelimesinden türemiştir. terim ilk olarak 14. yüzyılda ingilizce olarak ortaya çıktı. fakat amerika veya avrupa dışarısında bir çok dile kraker ,daha önce bilinen bisküvi adıyla da geçmiştir.

    karıştırılan bir diğer tür ise "cookie" (kurabiye ) kelimesi, "kek" anlamına gelen hollandaca "koek" kelimesinden gelen hollandaca "koekjes" kelimesinden gelir; cookie, 18. yüzyılın başlarında ingilizce ile tanıştırıldı. eski amerika'daki güçlü hollanda mirası nedeniyle bu terimin amerika birleşik devletleri'nde daha fazla yakalandığı düşünülmektedir. ingilizler kurabiyeleri “küçük kekler, tahıllı bisküviler veya çay kekleri” ( small cakes, seed biscuits, or tea cakes ) olarak adlandırmayı tercih ediyor. daha eski dönemlerde kurabiye ve kraker sözcükleri birbirlerinin tanımı için çok fazla karıştırılırmış.kraker ve kurabiye farklı gıdalardır fakat dönemde isimlendirilme hataları olmuştur.
    dünyada her yıl 100 milyar doların üzerinde kraker satılmaktadır.
  • bir çesit memur çocuğu. mikrofonu her eline aldığında 657ye tabi olduğunu hissettiren kankam.
  • iki koc kadininin birbirini frenlemek yerine gaza getirmesi sebebiyle birlikte oldugumuz anlarin toplum icin tehlike yarattigina kanaat getirdigim badim.ne geldiyse basimiza bu gaz yuzunden geldi.
    dryad:daha sarap icelim mi ?manzara nefis ama kafa da iyi oldu hani:)sen donuste araba kullanabilecek misin?
    kraker:yaw doldur be zaten ne kadar birlikte olabiliyoruz sunun surasinda icelim badim.
    dryad:icelim badim.ay badim yasimdi ingiltere'de olsak yaaaa.
    kraker:ya cidden oglum ne guzel olurdu...bak aklima ne geldi yildizlarda ne guzel hani alsak battaniyeyi ciksak da tepeden izlesek*
    dryad:oo super ...
    ....
    kraker:badim ya arabanin tepesi gocmus sictik.gece fark etmemisiz...
    dryad:ya o kadar da agir degiliz ki nasil olmus ya.tas falan gelmistir belki...
    dryad:uf gaza getirme beni ya gaza getirrrrmea!bak hep biseyler geliyo basimiza
    kraker:amaaan dur bakiyim hallederiz.vallahi de pisman degilim billahi de yine olsa yine cikarim.
    dryad:peki badim.
    baska bir yerde baska bir zaman:
    kraker:ay nefis gay bara gitcez simdi icelim cosalim badim.
    dryad:uf nefis olcak super eglenceli olcak.muju saolsun.
    1.bar cikisi...
    dryad:eee benim kafam saglam daha gece uzun.
    kraker:tabii oglum hadi bi de queen e gidelim.
    dryad:he vallahi gidelim.kim tutar bizi..you make me feel like i m free again.hoylayloy.
    2.bar cikisi
    kraker:ayyy iyisi mi bide dejavu yapalim?
    dryad:aaaaa yapalim aris de ordadir simdi...kafan nasil badim?
    kraker:eh iste sen?
    dryad:hic bisey yok ayigim vallah.
    kraker:hadi gidelim bakalim.yok ben anladim votkasini az koyuyo bunlar o yuzden kafamiz guzellesmiyo.
    3.bar cikisi...
    dryad:eve gitmek istemmioruma badim ben cok ya uf basim donuyo sanki ay arisi arayalim yemek yiyelim.
    kraker:iyi ara bakalim da simdi sey nerden eve yurunuyodu burd?ver cantani tasiyim...you make me feel like i m frere again.hoylayloy.
    3.bir kisi:bagyanlar cantanizdan biseyler aldilar biraz once...
    dryad:saka olmali .saka saka saka.ya badim ya telefonum yoook.
    kraker:hasiktir ya hasiktir ya
    dryad:badiiim mp3 playerimda yok gitti tum mp3ler
    kraker:tovbe tovbe
    dryad:badim pudrami da almislar kac milyondu ya o uhuhuhu anneme ne diycem...
    kraker:y a havle...
    dryad:badim sigara paketimi de almislar.
    kraker:uf hepsi benim sucum o kadar icmene izin vermiycektim.
    dryad:ya sacmalama vallahi de billahi de pisman degilim yine olsa yine yaparim.
    kraker:ayy badim.
    dryad-kraker:you make me feel like i m free again:)
  • evet yine bay molko sayesinde tanıştıgım, arşiv alışverişi bir yana kendisini tanıdığım ve aynı bölüm mezunu olup * hemen hemen aynı yollardan geçtiğimiz için kader ortagım, adaşım, yoldaşım diyebilecegim çook samimi, feci hoş sohbet ve eğlenceli bi suserdır kendisi... iyi ki tanımışım dediğim nadir insanlardan oluverdi bi anda... istanbul a gelince mutlakaaa aranıp bulunması, en azından oturup bi kahve içilmesi caizdir kendisiyle *.
  • ek$isözlük dedikodu piyasasını yunanistan macerasıyla uzun süre me$gul eden, aslında yunanistana hiç gitmediği güvenilir kaynaklar tarafından tescil edilmi$ $ahsiyet. bir rivayete göre edirne'de bir mağarada saklanıyormu$*.
  • ankara'dan kalkip atina'ya gitmeye kalkisacak, bu ugurda binbir macera ile dolu 24 saatlik tren yolculuklarini, gunes altinda issiz ormanlarda km'lerce yuruyusleri, cadirda el buyuklugunde cekirgelerle muattap olmayi, her 5 dakikada bir birilerinin fenalastigi, en az 5000 kisilik cilgin izleyicinin yogun baskisi icinde o sicakta ezilmeyi,itilip kakilmayi ve oksijensizlikten bogulmayi goze alacak kadar placeboyu cok seven bir insanmis kendisi.

    (bkz: rockwave)
    (bkz: placebo)
hesabın var mı? giriş yap