• bugün akşam gazetesine verdiği röportajda şöyle söylemiş lale belkıs: 'önceki gün 'feride' filmim oynadı televizyonda. filmde, evde kokteyl veriyoruz. benim beraber olduğum insan da var, evleneceğim. çıkıp fransızca şarkı söylüyorum. ne bir orkestra ne bir şey. emel sayın çıkıyor, orkestra, sazlar her şey yerinde, 'arım balım peteğim'i söylüyor. bu adaletsizlik, adaletsiz diyorum çünkü köylü kızı orkestrayla söylüyor, ben kentliyim tek başıma fransızca şarkı söylüyorum. bir alkış kopuyor emel sayın'a. nedense güçlü kadın ezilsin istiyorlar, ezilince de kötü diyorlar.' doğru söze ne denir..
  • ''ben hep kötü kadın oldum, oysa türkan da hülya da filiz de sonradan gelip benim sevgilimi elimden alıyorlardi'' diyen bence yeşilçamın en tarz kadınlarından ve de maskulen.
  • kötü değildir şöyledir: “benim bir hatam yok ki o filmlerde. şehirli bir kadın olarak kendi dengim bir adam bulmuşum, birlikteyim. ve fakat sonra köyden bu 15 yaşındaki kız geliyor ve aramıza giriyor. adam da o çocuğu seçiyor. burada ben mi kötüyüm şimdi? ”

    "yürü be lale belkıs! doğru. sarışın ve eğlenmesini bilen bir kadındır lale belkıs o filmlerde. sonra köyden, üzerinde kocaman harflerle ‘bakire’ yazan o kız gelir ve adam dejenerasyona karşı bu ‘gözü açılmamış kadıncık yavrusunun’ peşine düşer. ne karaktersiz adammış o yahu! şimdiden bakınca ne zavallı, patolojik adammış. vıyyyy...
    şimdiden bakınca tiksiniyor insan. pedofili bir durum da var oralarda esasen.
    velhasıl lale belkıs ’ın yeniden görünür olmasından çıkardığım sonuç şudur:
    sen yanlış kadını sevmişsin kardeşim! ben yanlış kadını sevmişim. gülmeyi, içmeyi, dans etmeyi, konuşmayı, bakmayı, istemeyi bilen bir lale belkıs dururken konuşmayı beceremeyen, en mühim hasleti ‘bakire ’ olmak olan kızı sevmeye zorlanmışız. tüh!
    yanarım yanarım, o yanlış kadını sevdiğimiz yıllara yanarım. bir lale belkıs kahkahası atarım o yıllara ben. ha ha ha ha ha! (bkz: ece temelkuran)
  • sezerciği döven kadın olması nedeniyle en sevdiğim kötü kadındır.
  • süper ses tonuyla diger oyunculardan ayrilan (hep kendi sesini kullanmistir) sinema sanatcisi. hep kötü kadin olmakla suclanmistir, oysa esas kötü kadin, basrol oyuncularidir. onlar degil midir dagdan gelip bagdakini kovan? siyah sacli siyah gözlü basroldeki kadinlar hep onun sevgilisini ya da kocasini ayartip elinden almislardir.
  • bir ropörtajında türk kadınlarına güçlü olmayı ben öğrettim demişti ve canlandırdığı rolün "kötü kadın" değil aslında güçlü kadın olduğunu şu şekilde açıklamış:
    "ben niye kötü kadın olayım? gelip evimi yuvamı yıkıyorlardı, bense ayakta durmak için mücadele veren bir kadını oynuyordum. ben sürüneceğim, onlar mutlu olacaklar; olur mu öyle şey? güçlü göründüğünüzde "bu kadına bir şey olmaz nasıl olsa" deyip yükleniyorlar. kadın çok onurlu olmalı. eğilmemeli. ezilmemeli"

    canlandırdığı karaktere hiç bu açıdan bakmamıştım ya da yönetmen başrol gözünden aktardığı için öyle lanse edildi. o hep bambaşkaydı; ne yaşarsa yaşasın dimdik ayakta, bakımlı, modern, son derece güzel bir burjuva kadını.

    http://i.hizliresim.com/kdr3mv.jpg
  • güzellik idolümdür.
    güzel bir kadındır ama güzellik, sadece yüz güzelliğiyle olmaz.

    endamın güzel olacak, bir edan olacak,
    etrafa karşı kendinden emin olacaksın, bunun getirdiği hafif küstah bir bakışın olacak.
    güçlü bir karakterin olacak,
    güçlü bir altyapın olacak.
    kültürlü olacaksın, üç beş kelam etmeyi bileceksin, sümsük sümsük oturmayacaksın toplum içinde,
    sanatla ilgili olacaksın, seyretmekle kalmayıp, sanatın içinde olacaksın.

    e, bunca özelliği türk erkeği (hadi yumuşatalım; türk rejisör) ne yapsın lale hanım?
    elbette ki içinden çıkarsa çıkarsa kötü kadın çıkarır!

    ahhh. bir de güzel yaşlanıyor ki...
  • türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi vamp kadını. manken , oyuncu ve şarkıcıdır. hülya koçyiğit'li filiz akın'lı filmlerin vazgeçilmezidir. lale belkıs olmasa zaten film olmaz o derece mühimdir. geri plana atılmış, vamp olmanın verdiği etiketten asla kurtulamamış bir kadındır. kendisi başrol oyuncularından daha iyi olmasına rağmen , hep esas kızlar ön planda olmuştur.

    kötü görünmekten asla kurtulamayan bir kadındır lale belkıs. halbuki lale belkıs gibi vamp kadınlar çoğu filmde evlidirler ve saf köylü kızı gelir bunların kocasını ayartır. ama onlar iyi olmaz köylü kızı iyi olur , lale belkıs gibi vamp kadınlar aşk için savaşır köylü kızı iyi olur. aslında yüreğini ortaya koyan , arzulu olan , vamp kadındır. kaymağını yiyen köylü kızı. bu ne çelişki yahu.
  • feride filminde, sergilediği la maritza performansı ne açıdan bakılırsa bakılsın emel sayın'ın söylediği arım balım peteğim'den kat kat güzel, sade ve etkileyicidir. "yani o bu değil de, bu yönetmendeki mi diyeyim senaristteki mi diyeyim nasıl bir kafadır arkadaş? sen emel sayının karşısına dalga geçmek için bula bula orijinal dilinde la maritza söyleyen, bunu da çok güzel söyleyen lale belkıs'ı mı buldun?" şeklinde bir tepki ne kadar da masumane değil mi...

    çok küçüktüm bu filmi ilk gördüğümde, o küçücük aklımla bile anlamıştım verilmek istenen etkinin verilemediğini. yani bir tarafta çok değişik, hiç beklenmedik, daha önce duymadığım bir ses, görmediğim tavırlar, mimikler, çok güzel bir şarkı ve taş gibi bir kendine güven; diğer tarafta da cümbüşlü zurnalı çığıran bir köylü güzeli... sanıyorum ilk kez o zaman tanışmış da anlamamıştım bu kültürde tutunamamış entelektüel bakış açısının geleneksel ve sığ görüşe her daim kaybetmeye mahkum olmasını.

    nasıl ya? bu kötü kadınsa niye emel sayın'ın söylediğini o söylemedi de emel sayın bunu söylemedi diye düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum, çünkü o şarkının dinginliğinden sonra öbür kulak tırmalayan gürültü ancak kötü kadının söyleyip de rezil olması gereken türden bir gürültüydü bana göre. bunun klasik bir türk filmi saçmalığı olduğunu düşünmüştüm biraz daha sonraları aklıma gelince, yani ayarlayamamışlar işte, ses sistemi denen bir olay da yok zaten, bilememişler diye... ama çok daha sonraları farkına vardım.

    bu kültürün içinde yaşayıp bir parçası olamadıkça anladım ne yapıldığını o filmde, o güzel şarkıyla o özgüvenle züppeleştirilip sevimsizleştirilirken zengin ve asil kadın, normalleştirilip bilindikleştirilerek yüceltiliyordu iyi niyetli ama cahil köylü güzeli. öyle amansızca bir romantizm ve bire bin adalet anlayışı hakim ki zaten filme; sırf kendinden küçük ve güzel (ve muhtemelen de bakire) diye köylü kızına kaptırdığı adamın karşısında söylediği bu kadar güzel bir şarkıyla bile gururunu kurtaramıyor, bu batılı, şımarık, züppe kadın!

    bu tip bir sempati duyduğumdan (buradaki sempati, "sempatik sunucu" şeklindeki saçma sapan kullanım değil tabi ki, gerçek manası (bkz: sempati) ) beri hiç kızamadım lale belkıs'ın oynadığı kötü karakterlere; daha çok üzüldüm, kederlendim izlediğimde. zaten gerçek hayatta bu toplum içinde kaybetmeye/kaybettirilmeye mahkum bakış açım bir hayali izlerken bile kazanan olamıyordu ne acı! köylünün güzel özellikleri saf ve temizliği, cahilliği meşru ve haklı kılarken, şehirlinin bilgisi, yeteneği ve hatta haksız yere elinden çalınanları dahi şımarıklığını kurtaramıyor, haklı çıkaramıyordu.

    işte bu yüzden diyorum ki bu kültürün yozlaşması yeni bir şey değil, lale belkıs ilk kötü karakterini canlandırdığında süreç çoktan başlamıştı.

    çok yaşa sen asil kadın.
  • nezleli sesli hatunlar ekolünün üyelerindendir. tüm benzerleri gibi ses tonu nefistir.
hesabın var mı? giriş yap