• elimdeki 1970 basımı versiyonunun başında karakterleri tanıtırken;
    athos: üç silahşörlerden biri
    portos: üç silahşörlerden diğeri
    aramis: üç silahşörlerden ötekisi
    ibaresini kullanmış kitaptır. hastasıyım bu eski jenerasyonun gerçekten.
  • alexandre dumas'nin en önemli eserlerinden biri. maalesef türkçeye sonuna çoğul eki alarak yanlış yerleşmiştir. ancak hasan ali yücel dünya klasikleri serisinde roman, üç silahşör olarak çevirip bu hataya düşülmemiştir.
  • bu yazı spoiler içeriyor olabilir, dikkat etmek lazım;

    romanın adı neden dört silahşorler değil, çünkü d'artagnan bir hayli sonradan silahşör rütbesine nail oluyor, bu yüzden daha dakika bir gol bir kitabın isminde spoiler etmemek için olabilir. bununla birlikte athos, portos ve aramisin d'artagnan ile karşılaşmadan daha evvel enseye şaplak göte parmak bir muhabbetleri olduğu biliniyor.

    d'artagnan silahşör olma arzusuyla bileği aklı ve yüreğine güvenerek şehre gelir. ilk etapta çizilen d'artagnan karakterinde gururlu, inatçı ve gençliğine aldanan rakiplerini şaşırtacak derecede iyi bir kılıç kullanma yeteneğine sahip bir delikanlı görürüz. kendisini hemen athos, portos ve aramise sevdiren d'artagnan diğerlerinin arasında zekası ile ön plana çıkar. athos (ki grubun en sağlam kişisidir) pek çok defa d'artagnan'ın zekasına övgüde bulunarak, onun en akıllıları olduğunu vurgulamıştır. ancan belirttiğim gibi romanın başlarında çizilen bu zekası ile grubun önderi pozisyonunda ki d'artagnan karakteri daha sonraları duygusal gel-gitleri yüzünden mi, athos'un baskın çıkan delikanlık ve olgunluğu yüzünden mi yerini hafifçe athos'a bırakır. tabi bunda athos'un hikaye örgüsünde yer alan ve pure evil bir insan olan milady ile olan geçmişi de rol oynamıyor değildir. neticede kral ve kardinal arasında ki gizli-görünür rekabetin arasında kalan bu arkadaşlar entrika dolu maceralara yelken açarlar. (peh peh peh)

    aramis, aslen geçici silahşörlük yapan, uygun bir zamanda bu işi bırakıp rahip olma iddiası taşıyan, ancak ve ancak gizli gizli çapkınlığa ve aşka da bayağı mesai harcayan bir arkadaş. sinsi kaçamakları ve bu kaçamaklar için kullandığı metotların ne kadar faydalı olabileceği ise görülecektir. portos ise yüksek sesli konuşması ve gür kahkahası ile okumaktan zevk aldığımız eğlenceli bir karakter. gösterişe düşkün olması vefakat bunu herzaman maddi olarak karşılayamıyor olmasıda onu farklı çözüm yolları aramaya itmiştir. portos daha sonraları pek çok filmde, senaryoda, romanda göremeye alışacağımız, fazla düşünmeyen, sorunları kaba kuvvetle çözebilecekken başka bir yola gerek olmadığına inanan, patavatız ve komik olmaya çalışmadığı halde komik olan karakterlerin belki de ilk temsilcisidir. gönlümüzde yeri apayrıdır. athos hepsi arasında yaş olarak en büyük olduğu için bir defa kafadan +1 charismayla çıkagelir. sessiz ve az ama öz konuşan rol athos'a düşmüştür. içmeye başladığında gerçekten içmeye başlamış demektir ve sonuna kadar onunla devam edebilecek az sayıda insan vardır. onu bu kadar çok içiren korkunç bir hikayesi vardır. bir sarhoşluk anında d'artagnan'a anlatırken şahit olduğumuz bu hikaye ile romanın ikinci kısmının büyük bölümünde başrol oynayan milady'nin bağlantısı o ana kadar fazla çözemediğimiz athos'un son bölümde ipleri eline almasına neden olur.

    fransa ve ingiltere arasında gene hatun muhabbeti yüzünden başlayan entrikalarla süslenen roman, alexandre dumas'ın sade ve samimi anlatımı, lezzetli ve kibar diyalogları ile çok güzel bir hale geliyor.
  • türkçe yazımının doğrusu "üç silahşor" olan roman.

    alexandre dumas'nın belki de en kaliteli yapımıdır. 800 sayfalık tam metin hali bile diğer klasik kitapların aksine son derece sürükleyicidir.

    alexandre dumas betimleme yapmayı victor hugo kadar sevmediği için, her yaşa hitap edecek bir romandır.
  • tüm zamanların en başarılı edebiyat örneklerinden biri...
    dumas kulübüne uzaktan ilham olmuş eser...
    one for all and all for one...
  • --- spoiler ---

    koşarak eve dönen d'artagnan, sabahın üçü olmasına ve paris'in en tehlikeli mahallelerinden geçmesine rağmen, hiçbir aksilik yaşamadı. bilindiği gibi sarhoşları ve âşıkları koruyan bir tanrı vardı.

    --- spoiler ---
  • athos, porthos, aramis ve genç arkadaşları d' artagnan... öncelikle, kulak aşinalığından olsa gerek, hepimize doğru gelen ama aslında yanlış bir çevirinin ürünü olan üç silahşörler ismi, hasan ali yücel klasikler dizisi ile düzeltilmiş ve kitabın adı üç silahşör olmuştur. ingilizcedeki çoğul s takısı yüzünden böyle bir çeviri durumu oluşmuş ve yerleşmiş olsa gerek, neyse ki düzeltildi. hıncal uluç ya da mehmet yılmaz yazmıştı diye anımsıyorum: ''nasıl ki beş yumurtalar denmiyorsa üç silahşörler de denemez'' ilk okuduğumda travmatik bir etki yapmadı değil bu düzeltme bünyemde.

    defalarca kez dilimize çevrilen, sinemaya uyarlanan bir hikaye zaten. tabii bu çevirilerin çoğu hikayenin özeti bile olamayacak kadar kısaltılmış, sığ çeviriler. ben, ortaokuldan beri sanırım 4 5 farklı versiyonunu okumuşumdur bu hikayenin ve hemen hemen hepsinde farklıydı yaşanan olaylar. bazısı d' artagnan' in üç silahşör arasına nasıl katıldığına odaklanırken bazısı direkt dörtlü olarak başlatıyordu olaylar silsilesini. bazı büyük romanlarda var bu maalesef. mesela savaş ve barış' ı ben okumadım, bir 10 yıl daha da okumam. 2000 sayfa kitap okunur mu lan? ama 400 sayfalık versiyonunu okuyup savaş ve barış' ı okudum diyen insanlar görüyorum. tercihtir, beni ilgilendirmez çok fazla, bana nasıl okumazsın ya demedikleri sürece ilgilendirmez yani. kitaba dönelim;

    kitabın açıklamalarında da görüleceği üzere 16. 17. yy. fransa' sına siyasi hayatına ışık tutan bir roman olduğu söylenmekle- dumas' nın diğer kitaplarıyla birlikte- beraber, dönemin olaylarını çok çarpıtarak anlattığı söylenmektedir. nitekim dumas da ''tarihe tecavüz ettiğimi söylediler ama çok güzel çocuklar doğdu''(kaynak vikipedia-ntv tarih-mayıs 2011) diyerek bu iddiaları kabul etmiştir. zaten adam roman yazıyor sonuçta, dilediği gibi kurgular kime ne! dört ana karakterimizin bir dolu macerasını okuyoruz kitap boyunca ancak kitabın asıl hikayesini athos' un geçmişi ile d' artagnan' ın geleceği oluşturuyor. cesur, zeki, maceraperest ve iyi kılıç kullanan d' artagnan ünlü bir silahşör olmak için şehre geliyor ve bambaşka karakterlere, hayallere sahip 3 kafadarın arasına katılıyor. olaylar da bundan sonra başlıyor. şu oluyor, bu oluyor demeyeceğim, pek çok şey oluyor ama asıl hikayeyi oluşturan olay tek.

    aşk, kavga, entrika, vatan sevgisi, ihanet ve şarap dolu bir hikaye...

    --- spoiler ---
    hiçbir şey geleceği bir kadeh burgonya şarabının ardından bakıldığı kadar toz pembe gösteremez.
    --- spoiler ---
  • romanı okuyalı çok oldu da aklımdan çıkmayan bir bölüm var. tam da hatırlamıyorum ama, sanırım silahşor arkadaşlarımızdan biri, yaverini kumar masasında on elde kaybediyordu. her seferinde yaverinin yüzde onuna bahis oynuyordu adam. çok yaratıcı ve komik bir bölümdü.
  • alexandre dumas tarafından yazılmış; d'artagnan ve arkadaşları athos, porthos ve aramis'in maceralarının anlatıldığı roman. herkesin bildiği gibi adıyla çelişse de yani dört silahşör olsa da d'artagnan başta silahşör olmadığı için anlaşılabilir. açıkçası kitap her şeyiyle okumaya değer. her karakteri birbirinden güzel. milady'den tut treville'e, constance'tan tut buckhingam dükü'ne... kısacası harika bir roman. hala okumayan varsa okusun bence ve sen olarak:
    (bkz: hepimiz birimiz birimiz hepimiz için)
  • ben de 80lerin sonu 90ların başında raksotek kasediyle tanımıştım athos, portos ve aramis ile d'artagnan'ı. 30 sene sonrasınaymış şimdi neredeyse 180 yaşında olan bu kitabı bitirmem.

    d'artagnan ile planchet
    athos ile grimaud
    porthos ile mousqueton
    aramis ile bazin

    1844'te yazılmış 1625 ile 1628 yılları arasında güneybatı fransa'dan paris'e umutlarının peşinden gelen genç d'artagnan'ın kendisini içinde bulduğu tarihi olaylar ve kişilerden de etkilenen karmaşık olayların hikayesi.

    hangi silahşörü daha bir sevdiğime karar vermeye çalışırken ilk birkaç on sayfadan sonra d'artagnan'dan soğudum. tamam gençsin, taşradan geliyorsun, için içine sığmıyor ama abaza gibi ilk konuştuğun kadına aşık olmak, tam düşünemeden harekete geçmek, birden kendini kraliyet işlerinde bulmak falan... athos, porthos ve aramis'in tabii ki ayrı ayrı artıları var ama athos'u ayrı bir yere koymam gerekecek. içtiği şaraplara eşlik etmeye çalıştım ama yapamadım zira kitap bitmezdi bunu yapabilseydim.* yine de anjou şarabındansa burgonu ve denk gelince de ispanyol malaga şarabını tercih etmesini not ettim. aralarında en ayakları yere basan, yaşı ve tecrübesi kendisini bilgilendirmiş ve olgunlaştırmış olanı.

    porthos deli dolu, yaşam enerjili, yanında olmak eğlenceli. athos'u seçmek zor aslında ama melankoliye düşkün olduğum için athos'u daha bir beğendim yoksa porthos ilk tercih olabilirdi. aramis ise geçici bir süreliğine silahşörlük yapan kiliseye dönecek dindar bir adam.

    en az onlar kadar önemli ve derin karakterli uşakları var hepsinin. özellikle mousqueton'un babasının ne olur ne olmaz diye abisini bir protestan ve mousqueton'u bir katolik olarak yetiştirmesi hikayesinde çok güldüm. adamın sonu da benzer şekilde trajikomik olmuş ama abi kardeş intikamını da iyi almışlar.

    en sevdiğim bölüm ingiltere yoluna çıktıkları yerdi. yolda en son planchet ile d'artagnan'ın kalmasını takip etmek çok zevkliydi ve sonrasında diğerlerini bıraktıkları yerlerden toplamaları çok keyifliydi.

    gaskonlar, picardlar, normanlar, berryliler, tüm fransa kitaptaydı.

    13. louis, 1. charles, richelieu gibi ünlü kişilerin yanı sıra buckingham dükü george villiers, onun gerçek hayattaki katili john felton gibi tarihi karakterlerle kurgunun iç içe geçmesi çok güzeldi. gerçekten de olan la rochelle kuşatması da buna dahil.

    sonu da öyle çok mutlu değildi (ve bu da kitabı bana daha çok sevdirdi). tamam genç yaşta d'artagnan rütbe kazandı ama beklemeyeceğim bir şekilde spoiler cb spoiler öldü.

    milady'e de hayran kaldığımı ekleyeyim son olarak. gözlerimle görmediğim halde güzelliği benim de aklımı başımdan aldı.
hesabın var mı? giriş yap