• hayatımda izlediğim ennnnn kötü filmlerden biri
    makyajlar, yaş uyumsuzlukları, sevişme sahnelerindeki estetik fakirliği, müziklerdeki yavanlık, oyunculuk, sesler, ifadeler, her şey ama her şey bundan daha berbat olamazdı, eğer daha kötüsünü yapan varsa ödül vermek lazım, bir aşk hikayesi bir edebi eser bundan daha kötü ele alınamazdı, verilmek istenen asıl fikir de güme gitmiş

    en saçma sahneler
    1-kadının yoldan geçerken yakaladığı adamla 4,76 saniye süren sevişmesi: adam panik halindeyken nasıl erekte oldu
    2-şehir meydanında duvar dibi sevişmesi: kadının iki bacağı yerdeyken içine girebilmek için nasıl bir penise sahip olmak gerekir
    3-kızın babası: hayatımda bu kadar fucker tipli bir baba görmedim, ayrıca kız bazı sahnelerde babasından daha yaşlı görünüyordu
    4-doktor: gülümseyişi insanı delirtiyormuş da bilmem neymiş de, hayatımda bu kadar sevimsiz gülen bu kadar özelliksiz bir ağız görmedim ben.

    daha çok var ama yazamayacağım işim gücüm var
  • márquez'in romanını bir solukta okumuştum. neden daha hızlı okuyamıyorum, da diyorsun hatta. insanda o derece yiyip yutma hissi var her satırı.
    ama film öyle mi ya? bir defa, g. mezzagiorno zorla yaşlandırılmış mesela. çok başarısız bir makyaj. sanki levent kırca parodisinde oya başar'ın muhallebi gibi cildine pudra sürülmüşçesine. zaten çok dinamik bir hikaye değil bu, izleyiciyi sarmak lazım. saramıyor. javier bardem'in aşk dolu florentino canlandırması bile alıp götüremiyor seni. hikaye durağan çünkü. hele ki orta yaş kısmında hiç ilerlemiyor sanki. o an dikkatin dağılsa, başka tarafa baksan, döndüğünde konudan kopmamış oluyorsun. bir de şeyi anlamıyorum. olay colombia'da geçiyor peki tamam. o zaman neden herkes colombia aksanıyla ingilizce konuşuyor? getto değil yahu orası bildiğin colombia. (aynı mesele bizim muhteşem yüzyıl'da var. vatikan ahalisi italyan aksanı ile türkçe konuşuyor. )

    kitabı okumamış olsam, filmi yine beğenmezdim, bir de üstelik çok sıkıcı bulurdum. en azından romanın hatrına sonuna kadar izlemiş oldum. iyi niyetle.

    bazı eserler sırf kitapta güzel. film olmasın.
  • filmle ilgili belki de en can sikici nokta insanlarin ispanyol aksaniyla ingilizce konusmasidir.kardesim ya ispanyolca yapin sunu adam gibi,yani layigiyla ya da duzgun ingilizce kullanin.

    makyajlara deginmek dahi istemedigimi de soylemeden edemeyecegim.
  • romandan uyarlama çok zor iş. derinlik ciddi bir problem, evet. hele ki yapıt kolera günlerinde aşk olunca çok çok daha zor. sırf ilk 50-60 sayfa daha çok dr. juvenal urbino'ya, onu tanıtmaya ayrılmıştı. bunu filmde nasıl verebilirsin? çok zor, çok.

    işte romansal derinlik kaçınca film de bu yapıtın bi özeti gibi geliyor insana. özeti çıkarılmış bir şeyi okur gibi. bu da romanı okuyan seyirciyi hayal kırıklığına uğratıyor.. fakat benim "javier bardem çok yakışır, izlemesi de müthiş keyiflidir" dışında büyük umutlarım olmamıştı. giovanna mezzogiorno da bana kalırsa iyi oynamış ve yakışmış fermina daza'ya.

    --- düşük derecede spoiler başlangıcı ---

    ortam bana güzel verilmiş gibi geldi filmde. fakat canımı sıkan noktalardan biri juvenal urbino. bu adam iyi tasvir edilememiş. çok düzgün bir adamdı zira kitapta. imrenilesi bi karakterdi her anlamda. tıp alanında son derece başarılı ve ünlü, fakat bunun yanında da olması gerektiği gibi bir doktor. yani doktorluğun ilk amacının fedakârlık olduğunu biliyor. bunun dışında son derece karizmatik, seçkin bir aileden gelen, terbiyeli biri. yakışıklı. gezip görmüş, çoğu konuda ehemmiyet verilecek, gidip fikri sorulacak kadar bilgisi olan, son derece nazik, ahkâm kesmeyi sevmeyen, mütevazi biri. bunun yanında ilk adımı atma cesaretine sahip. dürüst. kanında iyilik dolaşan, hayata dair çok güzel tespitleri olan biri. kısacası çok düzgün biri, kızın filan varsa ilk verilecek kişilerden yani. bu kesinlikle filmde verilmemiş. hafif piç bir portre çiziyor filmde.

    kitapta ayrıca fermina daza - juvenal urbino ikilisi kaymağın da kaymağı bir hayat yaşıyor dünyevi zevk babında. paranın uzanabileceği hayat zevklerini güzel güzel tadıyorlar. bu da pek verilmemiş.

    --- düşük derecede spoiler sonu ---

    müzikler filmin en güzel tarafıydı bana kalırsa. çok güzel gitmiş hepsi. filmden sonra ilk işim soundtrack download'u oldu.

    ben çok yüksek beklentilerle izlemediğimden belki de, filmden keyif aldığımı söylebilirim.

    kitabıysa kesin okunmalıdır, çok farklı hisler uyandırır. başka bir filmde* erkeğin kıza dediği gibi, insan dünyada ne kadar farklı duygu, ne kadar farklı hissediş varsa hepsini tatmalıdır.
  • aşk ve seksin birbirinden ayrıştırılabilirliğini mükemmel betimleyen, zenginliğin göreceliğini filminde kısacık bir diyalogda sorgulatan eser.

    --- filmden spoilerımtrak ---

    - i want to be rich... like you.
    - i am not rich. i am a poor man with money. they are different things.

    --- filmden spoilerımtrak ---
  • herkesin dikkatini çeken, türk filmi usulü yaşlandır(ama)maya dikkat çekmeden edemeyeceğim ben de. fermina dışında herkes çöktü, kırıştı, buruştu, sütlaca döndü, hepsinin kamburu çıktı; fermina ise 72'sinde de hâlâ bir taş, incecik bir afet-i devran, "gergin" bir güzellik! [göğüs karşılaştırmasından anlıyoruz ki son makyaj daha başarılı, o son yaşlandırma hepsinde olabilseymiş keşke]

    babası hele, kızı doğduğunda 10 yaşında filanmış herhalde. baba latin tipinde, kız bildiğin beyaz... kesin çalmış kızı bu birinden. baba da yaşlanmadı, ayrı mesele.

    bunların dışında javier bardem yine gayet şahane oynamış; film de bir edebi eser, bir marquez uyarlaması olarak başarılı bir filmdi. bence tabii. daha kısa ya da daha hızlı olsaydı, "kitabın içine etmişler" denirdi. "aman efendim bayık, aman efendim uzun" deyip kısa kesim action isteyenlere yan salondan sesleri duyulan recep ivedik kafi gelebilir kanımca.
  • florentino'nun "fifty-one years, nine months, and four days... that is how long i have loved you..." demesini duymak için defalarca üst üste trailer'ını izlediğim film. bütün kalbimle hayal kırıklığına uğratmamasını diliyorum.
  • deliliğin anlatıldığı film.
    evet bir insanın bir insanı böylesine reddedilmeye, küçümsenmeye, aşağılanmaya, hakarete, ve hatta tehdide rağmen beklemeye ve sevmeye devam etmesi hakikaten övgüye şayan bir delilik.

    ve benim her zaman savunduğum bir şey var: bir aşk ilişkisinde erkek her zaman kadından daha fazla sevmelidir çünkü erkek gerçekten sevdiği zaman tutarlılığını ve kararlılığını devam ettirebiliyor. öte yandan kadının sevgisi de kendisi gibi kırılgan. yaşanan kötü deneyimler, zorluklar bir yerde kadını yolundan döndürebiliyor. yaşanan ilişkiyi "bir yanılsama yahut hata" olarak görebiliyor.

    netekim, fermina hanım kızımızın köyde geçen zor günlerden sonra aşkının ibne hayata yenik düştüğünü, diğer taraftan bu ayrılığın ve zor günlerin fiorentino bey oğlumuzun ise bilakis şovalye ruhunu kabarttığını, kendisini bir mecnun, bir kerem, efendime söyleyeyim bir romeo olarak görüşünü, oradan oraya savruluşunu fakat asla aşkından vazgeçmeyişini izliyoruz.

    aşk, delilik ve seks arasındaki bağın en güzel örneğini de fiorentino'nun ölen babasının amcası tarafından aktarılan sözlerinde duyuyoruz: "senin baban da bir tam bir deliydi fiorentino ölmeden önce son sözleri 'hayattaki en büyük pişmanlığım aşk uğruna ölmüyor olmamdır' oldu oysa ki hayatı boyunca önüne gelen şeyi sikti".

    ve son olarak, roman uyarlaması olmasından kaynaklı, tam bir derinlik yakalayamamış bir film olmasına rağmen, izlemek zaman kaybı olmayacaktır.
  • tuhaf bir film olmuş. manasız ve çelişki dolu ilişkiler. zaman kaymaları ve her uyarlanmış roman gibi eksik duyguları daha bir boşluk açarak ortada bırakıvermesi. yer yer ilkokul musamerelerinde benim yaptığım makyajdan daha berbat iş çıkarmışlar. "72 yaşındayım artık..." diyen kadının kuğu gibi boynuna bakıp arzu eden 53 yıllık sevgiliyi hor görmemek lazım tabii.
    kadınların saçma salak gururlarının, erkeklerin cinsellik zaaflarının yuzyıl filan dinlemeden basit bir inada dönuşturulduğunde adına aşk dendiğini gösteren zayıf bir uyarlama.
  • yakın zamanda okumaya başlayıp bugün bitirdiğim, okuduktan hemen sonra da filmini izlediğim gabriel garcia marquez romanı.
    kitap filme göre daha derindi. filmse kitaba tamamen bağlı kalınarak çekilmiş. öyleki, romandaki cümleler aynen kullanılmış. karakter seçimleri yerinde olmuş, ki zaten filmi izlemek için javier bardem başlı başına yeterli bir sebep. film durağan ama sıkıcı bir film değil. fakat film mi kitap mı derseniz bir marquez hayranı olarak öncelikle kitabı okumanızı tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap