• kuran-ı kerim türkçe'ye çevrilirken epey bir anlam kaybına uğruyor. bu yüzden arapça'da dostluk, kardeşlik ve evrensel sevgi mesajları ile dolu olan kuran, türkçe'ye çevrildiğinde ise kendi yarattığı kulların bir kısmını sonradan beğenmemeye karar veren, vizyonu ancak bol seyahat eden bir arabınki kadar olan bir kutsal yaratıcı konseptiyle bizi karşı karşıya bırakıyor.

    onu da sen yaratmışsın, bunu da. ama diyorsun ki, benim "o" yarattıklarım kaka, "bu" yarattıklarım ise mis. misler kakalara bulaşmayın please. (tabi türkçe'ye çevrildiğinde oluşan anlam kaymasından bahsediyorum, esas hali bambaşka)

    kuran-ı kerim'de verilen mesajları biz tam olarak anlamaya mazhar olamıyoruz, bütün sorunlarımız ise bundan. ama arapça konuşulan ülkelerde böyle bir problem yok. bu yüzden onlarda kardeşlik, dostluk ve evrensel hoşgörü hakimken bizde durumlar iğrenç.
  • 5-el-mâide
    üçüncü âyetin dışında sûrenin bütünü medine'de, hicrî altıncı yılda nâzil olmuştur.120 (yüzyirmi) âyettir. buhârî ve müslim'de, hz. ömer'den rivayet edildiğine göre "bugün size dininizi ikmal ettim..." ifadesinin yer aldığı âyet mekke'de, vedâ haccında, cuma günü, arafe akşamı nâzil olmuştur. "mâide" sofra demektir. 112 ve 114. âyetlerde, hz. isa zamanında, gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için sûreye bu isim verilmiştir. bundan önceki sûrede dinî zümreler içinden münafıklar ağırlıkla söz konusu edilmişti. bu sûrede ise yine münafıklardan bahsedilmekle beraber ağırlık ehl-i kitapta ve özellikle hristiyanlardadır. bunun dışında sûrede hac farizası, abdest, gusül, teyemmüm ile ilgili bazı bilgiler, içki ve kumar yasağı, ahitlere ve söze bağlılık, içtimaî ve ahlâkî münasebetler, haram ve helâl yiyecekler gibi bilgi ve hükümlere temas edilmiştir.

    rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.

    1. ey iman edenler! akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. ihramlı iken avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helâl kılındı. allah dilediğine hükmeder.

    2. ey iman edenler! allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, rablerinin lütuf ve rızasını arayarak beyt-i haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. ihramdan çıkınca avlanabilirsiniz. mescid-i haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! iyilik ve (allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. allah'tan korkun; çünkü allah'ın cezası çetindir.

    3. leş, kan, domuz eti, allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. bunlar yoldan çıkmaktır. bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. artık onlardan korkmayın, benden korkun. bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak islâm'ı beğendim. kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). çünkü allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

    4. kendileri için nelerin helâl kılındığını sana soruyorlar; de ki: bütün iyi ve temiz şeyler size helâl kılınmıştır. allah'ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yeyin ve üzerine allah'ın adını anın (besmele çekin). allah'tan korkun. allah'ın hesabı pek çabuktur.

    5. bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. kim (islâmî hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. o, ahirette de ziyana uğrayanlardandır.

    6. ey iman edenler! namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.

    7. allah'ın size olan nimetini, "duyduk ve kabul ettik" dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı (o'na verdiğiniz) sözü hatırlayın ve allah'tan korkun. şüphesiz allah, kalblerin içindekini bilmektedir.

    8. ey iman edenler! allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. adaletli olun; bu, allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. allah'a isyandan sakının. allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir.

    9. allah, iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir; onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır.

    10. inkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar cehennemliklerdir.

    11. ey iman edenler! allah'ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de allah, onların ellerini sizden çekmişti. allah'tan korkun ve müminler yalnızca allah'a güvensinler.

    12. andolsun ki allah, israiloğullarından söz almıştı. (kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. allah onlara şöyle demişti: ben sizinle beraberim. eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.

    13. sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). kendilerine öğretilen ahkâmın (tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. içlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. yine de sen onları affet ve aldırış etme. şüphesiz allah iyilik edenleri sever.

    14. "biz hıristiyanlarız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. yakında allah onlara yaptıklarını haber verecektir.

    15. ey ehl-i kitap ! resûlümüz size kitap'tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. gerçekten size allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.

    16. rızasını arayanı allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.

    17. "şüphesiz allah, meryem oğlu mesîh'dir" diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. de ki: öyleyse allah, meryem oğlu mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse allah'a kim bir şey yapabilecektir (o'na kim bir şeyle engel olabilecektir)! göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti allah'a aittir. o dilediğini yaratır ve allah her şeye tam manasıyle kadirdir.

    18. yahudiler ve hıristiyanlar "biz allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. de ki: öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? doğrusu siz de o'nun yarattığı insanlardansınız. o, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti allah'a aittir. sonunda dönüş de ancak o'nadır.

    19. ey ehl-i kitap! peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): "bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demiyesiniz. işte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. allah her şeye hakkıyle kadirdir.

    20. bir zamanlar musa, kavmine şöyle demişti: ey kavmim! allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira o, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.

    21. ey kavmim ! allah'ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz.

    22. onlar şu cevabı verdiler: yâ musa! orada zorba bir toplum var; onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. eğer oradan çıkarlarsa biz de hemen gireriz.

    23. korkanların içinden allah'ın kendilerine lütufda bulunduğu iki kişi şöyle dedi: onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz zaferi kazanmışsınızdır. eğer müminler iseniz ancak allah'a güvenin.

    24. "ey musa! onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde, sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız" dediler.

    25. musa: "rabbim! ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır" dedi.

    26. allah, "öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi.

    27. onlara, adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), "andolsun seni öldüreceğim" dedi. diğeri de "allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder" dedi (ve ekledi:)

    28. "andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. ben, âlemlerin rabbi olan allah'tan korkarım."

    29. "ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur."

    30. nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu.

    31. derken allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (katil kardeş) "yazıklar olsun bana! şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim" dedi ve ettiğine yananlardan oldu.

    32. işte bu yüzdendir ki israiloğulları'na şöyle yazmıştık: kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.

    33. allah ve resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. onlar için ahirette de büyük azap vardır.

    34. ancak, siz kendilerini yenip ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesna; biliniz ki allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

    35. ey iman edenler! allah'tan korkun. o'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

    36. şüphe yok ki kâfir olanlar, yer yüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır.

    37. ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. onlar için devamlı bir azap vardır.

    38. hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. allah izzet ve hikmet sahibidir.

    39. kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse şüphesiz allah onun tevbesini kabul eder. allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

    40. bilmez misin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti allah'a aittir; dilediğine azap eder ve dilediğini bağışlar. allah her şeye hakkıyle kadirdir.

    41. ey resûl! kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle "inandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!" derler. allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. onlar, allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.

    42. hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. allah âdil olanları sever.

    43. içinde allah'ın hükmü bulunan tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? onlar inanmış kimseler değildir.

    44. biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde tevrat'ı indirdik. kendilerini (allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. allah'ın kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için rablerine teslim olmuş zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. şu halde (ey yahudiler ve hakimler!) insanlardan korkmayın, benden korkun. ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. kim allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

    45. tevrat'ta onlara şöyle yazdık: cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). yaralar da kısastır (her yaralama misli ile cezalandırılır). kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffâret olur. kim allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.

    46. kendinden önce gelen tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, meryem oğlu isa'yı arkalarından gönderdik. ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nûr bulunmak, önündeki tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere incil'i verdik.

    47. incil'e inananlar, allah'ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. kim allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır.

    48. sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitab'ı (kur'an'ı) gönderdik. artık aralarında allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (ey ümmetler!) her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. hepinizin dönüşü allah'adır. artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) o haber verecektir.

    49. (sana şu talîmatı verdik): aralarında allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. insanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.

    50. yoksa onlar (islâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? iyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı allah'tan daha güzel kim vardır?

    51. ey iman edenler! yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). içinizden onları dost tutanlar, onlardandır. şüphesiz allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.

    52. kalblerinde hastalık bulunanların: "başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. umulur ki allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.

    53. (o zaman) iman edenler: "bunlar mıdır sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle yemin edenler?" diyeceklerdir. onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de kaybedenlerden olmuşlardır.

    54. ey iman edenler! sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (bunlar) allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). bu, allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.

    55. sizin dostunuz (veliniz) ancak allah'tır, resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.

    56. kim allah'ı, resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz allah'ın tarafını tutanlardır.

    57. ey iman edenler! sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. allah'tan korkun; eğer müminler iseniz.

    58. namaza çağırdığınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. bu davranış, onların düşünemeyen bir toplum olmalarındandır.

    59. (onlara) şöyle de: ey kitap ehli! yalnızca allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.

    60. de ki: allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? allah'ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimseler. işte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.

    61. yanınıza inkârla girip yine inkârla çıktıkları halde size geldiklerinde "inandık" derler. allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir.

    62. onlardan birçoğunun günah, düşmanlık ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. yaptıkları ne kadar kötüdür!

    63. din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! işledikleri (fiiller) ne kötüdür!

    64. yahudiler, allah'ın eli bağlıdır (sıkdır), dediler. hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! bilâkis, allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. andolsun ki sana rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) allah onu söndürmüştür. onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; allah ise bozguncuları sevmez.

    65. eğer ehl-i kitap iman edip (kötülüklerden) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere sokardık.

    66. eğer onlar tevrat'ı, incil'i ve rablerinden onlara indirileni (kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). - onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!

    67. ey resûl! rabbinden sana indirileni tebliğ et. eğer bunu yapmazsan o'nun elçiliğini yapmamış olursun. allah seni insanlardan koruyacaktır. doğrusu allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.

    68. "ey kitap ehli! siz, tevrat'ı, incil'i ve rabbinizden size indirileni hakkıyle uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir" de. rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. kâfirler topluluğuna üzülme.

    69. iman edenler ile yahudiler, sâbiîler ve hıristiyanlardan allah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanıp iyi amel işleyenler üzerine asla korku yoktur; onlar üzülecek de değillerdir.

    70. andolsun ki israiloğullarının sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilâhî hükümleri) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.

    71. bir belâ olmayacak zannettiler de kör ve sağır kesildiler. sonra allah tevbelerini kabul etti. sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldu. allah onların yaptıklarını görmektedir.

    72. andolsun ki "allah, kesinlikle meryem oğlu mesîh'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. halbuki mesîh "ey israiloğulları! rabbim ve rabbiniz olan allah'a kulluk ediniz. biliniz ki kim allah'a ortak koşarsa muhakkak allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti.

    73. andolsun "allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kâfir olmuşlardır. halbuki bir tek allah'dan başka hiçbir tanrı yoktur. eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir.

    74. hâla allah'a tevbe edip o'ndan bağışlanmayı dilemiyecekler mi? allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

    75. meryem oğlu mesîh ancak bir resûldür. ondan önce de (birçok) resûller gelip geçmiştir. anası da çok doğru bir kadındır. her ikisi de yemek yerlerdi. bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar.

    76. de ki: allah'ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? hakkıyla işiten ve bilen yalnız allah'tır.

    77. de ki: ey kitap ehli! dininizde haksız yere haddi aşmayın. daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.

    78. israiloğullarından kâfir olanlar, davud ve meryem oğlu isa diliyle lânetlenmişlerdir. bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır.

    79. onlar, işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. andolsun yaptıkları ne kötüdür!

    80. onlardan çoğunun, inkâr edenlerle dostluk ettiklerini görürsün. nefislerinin onlar için (ahiret hayatları için) önceden hazırladığı şey ne kötüdür: allah onlara gazabetmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar!

    81. eğer onlar allah'a, peygamber'e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.

    82. insanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları bulacaksın. onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da "biz hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. çünkü onların içinde keşişler ve râhipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.

    83. resûle indirileni duydukları zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. derler ki: "rabbimiz! iman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz."

    84. "rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umup dururken niçin allah'a ve bize gelen gerçeğe iman etmeyelim?"

    85. söyledikleri (bu) sözden dolayı allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. iyi hareket edenlerin mükâfatı işte budur.

    86. inkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar cehennemliklerdir.

    87. ey iman edenler! allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. allah sınırı aşanları sevmez.

    88. allah'ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz allah'tan korkun.

    89. allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!

    90. ey iman edenler! şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

    91. şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?

    92. allah'a itaat edin, resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki resûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.

    93. iman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyle sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyle sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyle sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur. (önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). allah iyi ve güzel yapanları sever.

    94. ey iman edenler! allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile (onu yasak ederek) dener ki gizlide (kimsenin görmediği yerde, gerçekten) kendisinden kimin korktuğu ortaya çıksın. kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azap vardır.

    95. ey iman edenler! ihramlı iken avı öldürmeyin. içinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (buna) kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. allah geçmişi affetmiştir. kim bu suçu tekrar işlerse allah da ondan karşılığını alır. allah daima galiptir, öç alandır.

    96. hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı yapmak ve onu yemek size helâl kılındı. ihramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. huzuruna toplanacağınız allah'tan korkun.

    97. allah, kâbe'yi, o saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. bu da allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir.

    98. biliniz ki allah'ın cezalandırması çetindir ve yine allah'ın bağışlaması ve esirgemesi sınırsızdır.

    99. resûle düşen (vazife), ancak duyurmadır. allah açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir.

    100. de ki: pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). öyleyse ey akıl sahipleri! allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz.

    101. ey iman edenler! açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. eğer kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (açıklanmadığına göre) allah onları affetmiştir. (siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.

    102. sizden önce de bir toplum onları sormuş, sonra da bunları inkâr eder olmuştu.

    103. allah bahîra, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır. fakat kâfirler, yalan yere allah'a iftira etmektedirler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz.

    104. onlara, "allah'ın indirdiğine ve resûl'e gelin" denildiği vakit, "babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter" derler. ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?

    105. ey iman edenler! siz kendinize bakın. siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. hepinizin dönüşü allah'adır. artık o, size yaptıklarınızı bildirecektir.

    106. ey iman edenler! birinize ölüm gelip çatınca vasiyet esnasında içinizden iki adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin. yahut seferde iken başınıza ölüm musibeti gelmişse sizden olmayan, başka iki kişi (şahit olsun). eğer şüpheye düşerseniz o iki şahidi namazdan sonra alıkor, "bu vasiyet karşılığında hiçbir şeyi satın almayacağız, akraba (menfaatine) de olsa; allah (için yaptığımız) şahitliği gizlemiyeceğiz, (aksini yaparsak) bu takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz" diye allah üzerine yemin ettirirsiniz.

    107. bu şahitlerin (sonradan yalan söyleyerek) bir günah kazandıkları anlaşılırsa, (şahitlerin) haklarına tecavüz ettiği ölüye daha yakın olan (mirasçılardan) iki kişi onların yerini alır ve "andolsun ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha gerçektir ve biz (kimsenin hakkına) tecavüz etmedik, aksi takdirde biz, elbette zalimlerden oluruz" diye allah'a yemin ederler.

    108. bu (usul), şahitliği gerektiği şekilde yapmaya, yahut yeminlerinden sonra, yeminlerin (mirasçılar tarafından) reddedilmesinden korkmalarına (çekinmelerine çare olarak) daha uygundur. allah'tan korkun ve (o'nu) dinleyin. allah, yoldan çıkmışlar topluluğuna rehberlik etmez.

    109. allah'ın peygamberleri toplayıp da "size ne cevap verildi" dediği gün, "bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkıyle bilen ancak sensin" diyeceklerdir.

    110. allah o zaman şöyle diyecek: "ey meryem oğlu isa! sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! hani seni mukaddes ruh (cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, tevrat ve incil'i öğretmiştim. benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. hani israiloğullarını (seni öldürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler, "bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" demişlerdi.

    111. hani havârîlere, "bana ve peygamberime iman edin" diye ilham etmiştim. onlar (da), "iman ettik, bizim allah'a teslim olmuş kimseler (müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.

    112. hani havârîler "ey meryem oğlu isa, rabbin bize gökten, donatılmış bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. o, "iman etmiş kimseler iseniz allah'tan korkun" cevabını verınişti.

    113. onlar "ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz" demişlerdi.

    114. meryem oğlu isa şöyle dedi: ey rabbimiz! bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet (mucize) olsun. bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.

    115. allah da şöyle buyurdu: ben onu size şüphesiz indireceğim; ama bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, kâinatta hiç bir kimseye etmediğim azabı ona edeceğim!

    116. allah: ey meryem oğlu isa! insanlara, "beni ve anamı, allah'tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, "hâşâ! seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.

    117. ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan allah'a kulluk edin, dedim. içlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. sen her şeyi hakkıyle görensin.

    118. eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır (dilediğini yaparsın). eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin" dedi.

    119. (bu konuşmadan sonra) allah şöyle buyuracaktır: bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. allah onlardan razı olmuştur, onlar da o'ndan razı olmuşlardır. işte büyük kurtuluş ve kazanç budur.

    120. göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin mülkiyeti allah'ındır, o, her şeye hakkıyle kadirdir.
  • kuran-ı kerimin 5.suresi. yemek sofrası anlamına gelir. sure ismini 114.ayetinden alır.

    1 - ey iman edenler! sözleşmeleri yerine getirin. ihramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. ancak haram oldukları size okunacak olanlar müstesna. şüphesiz allah dilediği hükmü verir.

    2 - ey iman edenler! allah'ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. ihramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. sizi mescid-i haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. allah'tan korkun. çünkü allah'ın azabı çetindir.

    3 - leş, kan, domuz eti, allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. onlardan korkmayın, benden korkun. bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. size din olarak islâmı beğendim. kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. çünkü allah bağışlayan, merhamet edendir.

    4 - sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. de ki: "size iyi ve temiz şeyler helal kılındı." allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine allah'ın adını anın (besmele çekin), allah'tan korkun. muhakkak allah, hesabı çabuk görendir.

    5 - bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. her kim imanı inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.

    6 - ey iman edenler! namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. eğer cünüp iseniz temizlenin. hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

    7 - allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "işittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. allah'tan korkun, çünkü allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.

    8 - ey iman edenler, allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. allah'tan korkun. şüphesiz allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

    9 - allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: onlar için mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.

    10 - inkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, cehennemliktirler.

    11 - ey iman edenler! allah'ın size olan nimetini hatırlayın. hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) yeltenmişti de, o (allah) onların ellerini sizden çekmişti. allah'tan korkun. müminler yalnız allah'a dayansınlar.

    12 - allah, israiloğularından söz almıştı. içlerinden on iki müfettiş göndermiştik... allah şöyle demişti: " ben, muhakkak sizinle beraberim. namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) allah yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.

    13 - sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. içlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. yine de onları affet, aldırma. çünkü allah güzel davrananları sever.

    14 - "biz hıristiyanız" diyenlerden de söz almıştık. onlar da kendilerine hatırlatılan şeylerin çoğunu unutmuşlardı. biz de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık soktuk. allah, ne yapmış olduklarını onlara - elbette haber verecektir.

    15 - ey kitap ehli! kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz size geldi. ayrıca size, allah'tan bir nur ve apacık bir kitap da gelmiştir.

    16 - allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.

    17 - muhakkak ki, "allah, ancak meryemoğlu isa mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. (onlara) de ki: " allah, meryemoğlu isa mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak etmek istese o'na kim engel olabilir? " göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece allah'a aittir. o, dilediğini yaratır. allah, her şeye kadirdir.

    18 - yahudiler ve hıristiyanlar, "biz allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. de ki: " o halde niçin günahlarınızdan ötürü (allah ) size azab ediyor?" hayır, siz de o'nun yaratıklarından birer insansınız. o dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü allah'ındır. nihayet dönüş de o'nadır.

    19 - ey kitap ehli! peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): "bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyiniz. işte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. allah, her şeye kadirdir.

    20 - musa kavmine şöyle demişti: "ey kavmim! allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. o, içinizden peygamberler çıkardı. sizi hükümdarlar yaptı. ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi."

    21 - "ey kavmim, allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba uğrarsınız."

    22 - onlar da: "ey musa! orada zorba bir kavim var. onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz" dediler.

    23 - allah'tan korkan ve allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: "onların üzerlerine kapıdan girin. oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız allah'a dayanın.

    24 - kavmi musa'ya: "ey musa! onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. sen ve rabb'in gidin savaşın. biz burada oturacağız" dediler.

    25 - musa: "ey rabbim! ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.

    26 - allah musa'ya şöyle dedi: "kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır. yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. o fâsık kavim için üzülme!".

    27 - onlara âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" seni öldüreceğim" demişti. diğeri ise şöyle demişti: "allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder".

    28 - "allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin rabb'i olan allah'tan korkarım.

    29 - "ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! zalimlerin cezası budur".

    30 - bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. böylece zarara uğrayanlardan oldu.

    31 - derken allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeliyordu. "yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman olanlardan oldu.

    32 - bunun içindir ki, isrâiloğulları'na: "kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.

    33 - allah ve resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. bu, dünyada onlar için bir zillettir. ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.

    34 - ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. bilin ki allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.

    35 - ey inananlar, allah'tan korkun, o'na yaklaşmaya yol arayın ve o'nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz.

    36 - bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. onlar için can yakıcı bir azap vardır.

    37 - cehennem ateşinden çıkmak isterler. ama oradan çıkacak değillerdir. onlar için devamlı bir azap vardır.

    38 - hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. allah daima üstündür, hikmet sahibidir.

    39 - kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz allah, onun tevbesini kabul eder. çünkü allah bağışlayan, merhamet edendir.

    40 - göklerin ve yerin mülkünün allah'a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de bağışladığını bilmedin mi? allah herşeye kâdirdir.

    41 - ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. onlar öyle kimselerdir ki, allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.

    42 - onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. şüphesiz allah, adaletli davrananları sever.

    43 - içinde allah'ın hükmü bulunan tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? onlar inanıcı değillerdir.

    44 - içinde hidayet ve nûr bulunan tevrat'ı, elbette biz indirdik. müslüman olan peygamberler, yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun allah'ın kitabı olduğuna şahitlik ederlerdi. insanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya satmayın. kim allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

    45 - biz tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. ve kim allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

    46 - o peygamberlerin ardından, yanlarındaki tevrat'ı doğrulayıcı olarak meryemoğlu isa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki tevrat'ı tasdik eden ve allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan incil'i verdik.

    47 - incil ehli de allah'ın ona indirdikleriyle hükmetsinler. kim, allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.

    48 - sana da (ey muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan kitab (kur'ân)ı hak ile indirdik. onların aralarında allah'ın indirdiği ile hükmet. onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. eğer allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. öyleyse iyiliklere koşun. hepinizin dönüşü allah'adır. o, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.

    49 - aralarında allah'ın indirdiğiyle hükmet. onların keyiflerine uyma. allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. eğer allah'ın hükmünden yüzçevirirlerse, bil ki allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır.

    50 - yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?

    51 - ey iman edenler! yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. onlar birbirlerinin dostudurlar. sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. şüphesiz allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.

    52 - kalblerinde hastalık bulunanların :" bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. umulur ki allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

    53 - iman edenler: "sizinle beraber olduklarına dair, allah'a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.

    54 - ey iman edenler! sizden kim dininden dönerse, bilsin ki allah yakında öyle bir toplum getirir ki, allah onları sever, onlar da allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. bu, allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.

    55 - sizin asıl dostunuz allah'tır, o'nun resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.

    56 - kim allah'ı, o'nun resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) allah'ın taraftarları galip geleceklerdir.

    57 - ey iman edenler! sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, allah'dan gereğince korkun.

    58 - namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.

    59 - de ki: "ey kitap ehli! sadece allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız".

    60 - de ki: "allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır".

    61 - onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.

    62 - onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!

    63 - gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? yaptıkları şey ne kötüdür!

    64 - yahudiler, "allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! aksine allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. andolsun, rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. biz, onların aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, allah onu söndürmüştür. onlar yeryüzünde bozğunculuğa koşarlar. şüphesiz allah bozguncuları sevmez.

    65 - eğer kitap ehli iman etmiş ve layıkıyla korunmuş olsalardı, onların kötülüklerini örter, nimeti bol olan cennetlere koyardık.

    66 - eğer onlar, tevrat'ı, incil'i ve kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. onların arasında ılımlı bir grup da vardı. böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!

    67 - ey şanlı resul! rabbinden sana indirileni tebliğ et! eğer bunu yapmazsan o'nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. allah seni insanlardan korur. doğrusu allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.

    68 - de ki: "ey kitap ehli! tevrat'ı, incil'i ve rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz. şüphesiz ki, rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. şu halde kâfir olan bir toplum için üzülme!

    69 - muhakkak ki inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim allah'a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

    70 - andolsun biz, israiloğulları'ndan söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. fakat ne zaman onlara bir peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir.

    71 - onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kör ve sağır kesildiler. sonra allah onların tevbesini kabul etti. sonra yine onların çoğu kör, sağır kesildiler. allah, onların yaptıklarını görüyor.

    72 - andolsun, "allah, meryem'in oğlu mesih'tir" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. oysa mesih onlara: "ey israiloğulları, hem benim, hem de sizin rabbiniz olan allah'a ibadet edin. kim allah'a ortak koşarsa, şüphesiz allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti.

    73 - "allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap dokunacaktır.

    74 - hâlâ allah'a tevbe edip o'ndan af dilemiyorlar mı? allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

    75 - meryem'in oğlu mesih (isa), sadece bir peygamberdir. ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. anası da dosdoğru bir kadındır. her ikisi de yemek yerlerdi. bak onlara âyetleri nasıl açıklıyoruz. sonra yine bak nasıl yüz çeviriyorlar!

    76 - de ki: "allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? oysa allah işitendir, bilendir".

    77 - de ki: "ey kitap ehli! dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine uymayın".

    78 - israiloğulları'ndan küfredenler, davud ve meryem'in oğlu isa diliyle lanetlenmişlerdir. bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi.

    79 - onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. yaptıkları şey ne kötü idi.

    80 - onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! allah onlara gazabetmiştir. onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.

    81 - eğer onlar, allah'a, peygamber'e ve ona indirilen kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

    82 - iman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve allah'a ortak koşanları bulursun. ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. ve onlar büyüklük taslamazlar.

    83 - peygamber'e indirilen (kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. onlar: " ey rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz" derler.

    84 - "hem biz rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!".

    85 - böyle demeleri sebebiyle allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırmıştır. orada ebedî olarak kalacaklardır. işte iyilik yapanların mükafatı budur.

    86 - inkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar da cehennem ehlidir.

    87 - ey iman edenler! allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. ve aşırı da gitmeyin. çünkü allah aşırı gidenleri sevmez.

    88 - allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yeyin ve inandığınız allah'tan korkun.

    89 - allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. işte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. yeminlerinizi koruyun. işte allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.

    90 - ey iman edenler! içki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.

    91 - şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?

    92 - allah'a itaat edin, peygamber'e de itaat edin. kötülüklerden sakının. eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki, peygamber'imize düşen sadece apaçık tebliğdir.

    93 - iman edip salih amel işleyenler, allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra allah'tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. allah iyilikte bulunanları sever.

    94 - ey iman edenler! allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide kendisinden korkanları meydana çıkarsın. kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acı bir azab vardır.

    95 - ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. içinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, kâbe'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. allah geçmişi affetmiştir. fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, allah ondan intikamını alır. allah damia gâliptir, intikam sahibidir.

    96 - size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. huzurunda toplanacağınız allah'tan korkun.

    97 - allah, kâbe'yi, o beyt-i haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir nizam kıldı. bu, allah'ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve allah'ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.

    98 - iyi bilin ki allah, hem cezası çok şiddetli olandır, hem de çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

    99 - peygamber'in üzerine düşen sadece duyurmadır. allah, açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.

    100 - de ki:"pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile". ey selim akıl sahipleri allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.

    101 - ey iman edenler! açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın. eğer onları kur'ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. halbuki allah onlardan geçmiştir. allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.

    102 - sizden önce gelen bir kavim bunları sormuştu da sonra inkâr etmişti.

    103 - allah, ne "bahîre"yi, ne "sâibe"yi, ne "vesile"yi ve ne de "hâm"ı meşru kılmıştır. fakat küfredenler, allah'a yalan iftira etmektedirler. onların çoğunun akılları ermez.

    104 - onlara: " allah'ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber'e gelin" dendiği zaman:" atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler olsa da mı?

    105 - ey inananlar, kendinize dikkat edin. siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar veremezler. hepinizin dönüşü allah'adır. yaptıklarınızı size o haber verecektir.

    106 - ey iman edenler! içinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. onlar da allah'a şöyle yemin ederler: "akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. aksi halde günahkârlardan oluruz".

    107 - eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: "bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin şahitliğinden daha doğrudur. biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. aksi halde biz de zalimlerden olurduk" diye allah'a yemin ederler.

    108 - işte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları, yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmaları için en iyi yoldur. allah'tan korkun ve emirlerini dinleyin. allah, doğru yoldan çıkan bir topluluğu hidayete erdirmez.

    109 - allah, resulleri topladığı gün:" size ne cevap verildi? "der. "bizim bilgimiz yok" derler, "gizlileri bilen yalnız sensin, sen!".

    110 - allah şöyle diyecektir: "ey meryemoğlu isa! sana ve annene olan nimetimi hatırla! hani seni rûhu'l-kudüs (cebrâil) ile desteklemiştim. beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. sana yazıyı, hikmeti, tevrat'ı ve incil'i öğretmiştim. iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. israiloğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: "bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.

    111 - hani havarilere: " bana ve resulüme iman edin" diye ilham etmiştim. onlar da: "iman ettik, bizim şüphesiz müslümanlar olduğumuza şahit ol" demişlerdi.

    112 - havariler:" ey meryemoğlu isa, rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" dediler. isa da: "inanıyorsanız allah'tan korkun" dedi.

    113 - havâriler: "istiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım" dediler.

    114 - meryemoğlu isa da: "allah'ım, rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi.

    115 - allah buyurdu ki:" ben onu size indireceğim. fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım".

    116 - ve allah demişti ki: "ey meryemoğlu isa, sen mi insanlara: 'beni ve annemi, allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". "hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!".

    117 - "ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. benim ve sizin rabbınız olan allah'a kulluk edin, dedim. aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. sen herşeyi görensin.

    118 - "eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün, hikmet sahibisin".

    119 - allah buyurdu ki: "bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır". allah onlardan razı olmuş, onlar da o'ndan razı olmuşlardır. işte büyük kurtuluş budur.

    120 - göklerin, yerin ve bunlarda bulunan herşeyin mülkü allah'ındır. o herşeye kâdirdir.
  • 32. ayeti yahudi metinleriyle paralel:

    "... therefore man was created singly, to teach you that whoever destroys a single soul of israel, scripture accounts it as if he had destroyed a full world; and whoever saves one soul of israel, scripture accounts it as if he had saved a full world..."

    mishna sanhedrin 4:5
  • hırsızlık yapanın kol ve bacaklarının kesilmesini emreden kuran suresi.
  • samsun 56larda bulunan ve güzel sulu yemekleri olan restorant.

    edit:burası el değiştirdi. eski aşçıları, garsonları gönderdiler. meymenetsiz, suratsız bir adamı kasanın başına koymuşlar. adını tunalı diye değiştirmişler. anlayacağınız (bkz: o eski halinden eser yok şimdi).
  • 3. ayetinde konu,
    yenilmesi haram olanlar iken, araya, indirilen son ayet (aşağıda renklendirilmiş) girer.
    sonra konu yine devam eder....

    "leş, kan, domuz eti, allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. bunlar yoldan çıkmaktır . bugün kâfirler, sizin dininizi yok etmekten ümit kesmişlerdir. artık onlardan korkmayın, benden korkun. bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak islâm'ı beğendim. kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). çünkü allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."

    şimdi,
    derler ki "mushafın sıralamasını-dizilimini peygamber gösterdi ona göre dizildi."
    peki. ama mesela bunu niye yaptı?
    indirilen son ayetin, bu ayetin içine konmasının sebebi hikmeti nedir?
    ve biz bu sebebi bilmeyeceksek, nedenini anlayamayacaksak
    böyle olmasının bize ne faydası var?
  • çok gergin bir suredir.
  • en ihtişamlı ayeti 33. ayet olan kuran suresi.
    kaldı ki,
    bakara 278 de faizi yasaklayan kuran
    bakara 279 da faiz alanların (kredi kartından bonus da dahil) allah ve resulune harb ilan etmiş olduğunu vurgular.
    ve faizcilerin cezasını bu surenin 33. ayetinde açık açık yazar.
    ve 44. ayetinde de bu cezayı uygulamayanların kafir olduğunu söyler kuran.

    benden bu kadar.
    az da siz düşünün.
hesabın var mı? giriş yap