• bu mecrada kişisel bir şeyler yazmamaya özen göstersem de bu sefer amcam diye gireyim söze izninizle... amcam sizden iyi olmasın çook iyi bir insandı. fakat iyiler gün yüzü görür mü? sonunda tam da çocuğunun düğün gününde ani bir kalp kriziyle ölüp gitti işte. epey oluyor bu. neyse buraya gelelim... 12 eylül 1980 sonrası amcamı burada tutmuşlardı bir süre, sonra tabii başka başka yerlere sürüklemişlerdi. amcam son derece yasal bir derneğin son derece yasal bir yöneticisiydi. o ki istisna hali hükmünü icra etti ve o yasal dernek de o yasal yöneticilik de yasa dışı oluverdi. bu vesileyle herkese tavsiyem yasa'nın mevcut haline asla güvenmemeniz, her daim istisna'yı gözetmenizdir.

    mamak cezaevine gitmek bir meseleydi o zamanlar. keçikıran diye bir hat vardı gençlik parkının önünden kalkan. o sizi samsun asfaltında otomobiller'e, ve kuzeydeydi güneş'e filan götürürdü. sabahın beşinde sıra olurdu insanlar o otobüs durağında, hepsi mapushane ziyaretçisi. eylül gelmiş, ekim de gelip gitmiş, tarihe gömülen koca koca atlar kasımı aralığı bulmuş, hava zemheriye dönmüş.

    ilkgençliğimi yaşıyordum, bana o kadar dokunmazdı ama insanlar o soğukta bekleşirdi durakta, üstlerine alabildikleri her nevi çul çaputla. çoğu da anne baba ve haliyle belli bir yaşın üstü. o kadar çoktu ki evlatlarını, eşlerini izin verilen o beş dakika içinde görmek isteyenler. tel örgüler ardından olsa da beş dakika hiç de fena değildi. değildi ama onca meşakkatten sonra ziyarete geldiğin bir gün kapıda 'bugün ziyaret yok!'la da karşılaşabilirdin. giderek alışırdın bunlara. düttürü dünya'da oğlu hapisteki yaşlı kadın diyordu ya "ne bileyim göstermediler yavrum, üstündekilerini mi beğenmiyorlarmış neymiş..." tek tip elbise zamanları. ona direniş zamanları, görüş yasakları zamanları.

    çok şey gördüm o kapıların önünde, görmez olaydım. suç diye tanımlanacak bir şey olmadan o izbeye tıkılan insanların yakınlarına, analarına babalarına yapılanlara, o itip kakmalara, o küfür kıyametlere şahit oldum. suçun şahsiliği prensibine hiç girmeyeyim, lükse kaçar bu meyanda.

    amcam çok iyi kuafördü. çok iyi kuafördü zira o zamanlar mesela zerrin özer de, mesela nilüfer de müşterisiydi, o kadarını diyeyim. hoşdere caddesi'nde arkadaş adını koyduğu bir dükkânı vardı. arkadaş da yılmaz güney'in arkadaş filminden mülhem. arada bir giderdim yanına, çok severdim oradaki havayı. bana hemen pide söylerdi amcam. ahh o pideler... yıllardır ararım o pidenin tadını ama nerde... bir de akman pastanesi'nin vişneli yaş pastasını... ama nerde... pikap vardı dükkânda, cem karaca çalardı yoksulluk kader olamaz diye...

    amcamı içeri aldıklarında parmaklarına bakmışlar, hepsi boyalı. hahh demişler yazılama yapmışsın ondan böyle. yok demiş kuaförüm ben, saç boyarım ondan böyle. bırak demişler külahımıza anlat sen onu. delil 1: parmaklar boyalı!

    o boyalı parmaklarla epey bir gezdirdiler amcamı. niğde, istanbul, çanakkale filan. sonra ne oldu? 6 yılın sonunda beraat etti. aklandı yani. yaa suçun filan yokmuş dendi.

    arada bir geçerim samsun yolundan o nizamiye kapısına bakarak. karşıda artık hakları savunulacak gecekondular yok, her yer toki binası...
  • buradaki c 5 hücresi hakkında ozan arifin yazdığı şu şiiri mevcttur:

    c-5 işkence

    hakim bey..hakim bey..bütün dünyamı
    yıkarak yaptılar benim sorgumu.
    c-5 denen yere gözlerim bağlı,
    tıkarak yaptılar benim sorgumu.

    savcının ağzından şu okunanlar,
    benim suçum değil, hep yalan bunlar!..
    dövdüler hakim bey, ağzımdan kanlar,
    akarak yaptılar benim sorgumu.

    düştüm ki, bir sürü moskof piçine
    biri de demedi; "bunun suçu ne?"
    tabancayı ta ağzımın içine
    sokarak yaptılar benim sorgumu.

    döve döve işettiler altıma,
    bayıldıkça sarıldılar horuma,
    islatıp ıslatıp tekrar sırtıma,
    çıkarak yaptılar benim sorgumu.

    kimi vurdu, kimi baktı seyrime,
    jop izleri oluk oldu böğrüme,
    siğaranın ateşiyle bağrıma,
    çökerek yaptılar benim sorgumu.

    kimi şarap içti, kimisi rakı,
    karmakarışık oldu her türlü koku,
    döverek pisletip, ağzıma b...
    dökerek yaptılar benim sorgumu.

    jileti vurdular ileri-geri,
    dilim dilim oldu yarıldı deri,
    yarılan yerlere tuzu, biberi,
    ekerek yaptılar benim sorgumu.

    tırnağım söküldü kelpeten ile,
    c-5 ler konuşsa gelse de dile,
    "su" diye yalvardım!.. hep güle güle,
    bakarak yaptılar benim sorgumu.

    şişe ile zorladılar kıçımı,
    tuzlu su verdiler, yaktı içimi.
    derisinden kopanaca saçımı,
    çekerek yaptılar benim sorgumu.

    allahsız, kitapsız sekiz-on ayı,
    suçsuzum dedikçe, vurdu sopayı.
    burnuma soktular tornavidayı,
    bükerek yaptılar benim sorgumu.

    biri bu "soyer"di domuzun dölü!..
    sesinden tanıdım, değilim deli.
    tenasül uzvuma ceryanlı teli,
    takarak yaptılar benim sorgumu.

    hakim bey; erkeklik kalmadı daha!..
    ölem diye çok yalvardım allah'a.
    avuç içlerimden tutup çarmıha,
    çakarak yaptılar benim sorgumu.

    babamı almaya, ve gittiler.
    anama, eşime neler ettiler!
    çocuğumun boğazından tuttular,
    sıkarak yaptılar benim sorgumu.

    yavrumu görünce çıldırdım dedim(!)
    ne derseniz kabul, saldırdım dedim.
    atatürk'ü bile öldürdüm dedim.
    yakarak yaptılar benim sorgumu.

    ozan ârif anlatamaz kaygımı,
    yitirdim kanuna olan saygımı!
    velhasıl "devlete güven" duygumu,
    sökerek yaptılar benim sorgumu.

    19 mart 1982

    kendisi o yıllarda yurt dışında olmasına rağmen bu şiiri bu işkencelere bizzat maruz kalan dava arkadaşlarından dinledikleri ve bu işkencelerle ilgili açılan dava tutanaklarından edindiği bilgilerle yazmıştır.
  • ankara ve civarındaki illerde askeri birliklerde biraz büyük askeri suçlarınızın cezasını çekmek üzere gönderileceğiniz yerdir. mamağa giden bazı çocukların anlattıklarına göre ki bu çocuklar 3-4 yıllık asker olup cildi bozulmuş çocuklardı, tuvalette yüzün tuvalet deliğine gelecek çekilde şınav çektirildiği, alt devrenin üst devrelere ızdırap olduğu, hatta bazı rütbelilere bile ızdırap olduğu, tek tip kıyafet ile gezilen, köpek gibi spor yaptırılan, burada yatılan süre şafaktan düşülmeyen yer. tanrı düşürmesin...
  • 12 eylül sonrasın(d)a kalan en 'büyük kapatma'lardan biri. gerçi mamak cezaevi'ne, o büyük ve muhteşem devlet tesisine, 12 eylül daha önceden 28 ağustos 1980'de gelmiş anlatılanlara göre. 'kapatılan' tutsaklardan biri 28 ağustos'ta hayatını da kaybetmiştir. "istiklal marşı ile nutuk ile nasıl işkence yapılır?", "büyük birader 'kafes'lerde insanları nasıl gözetler?", " 'içeri'si 'dışarı'ya nasıl görünür?", "sıradan askerlerin içinden nasıl işkenceci çıkarılır?", "devletimizin 'ibret-i alem'i nasıldır?" sorularının yanıtı biraz da mamak cezaevi'nde gizli herhalde. mamak'ta kalanların aklında 'kalan' isimlerden biri, hala yargılanmayan, hala 'su yüzüne' çıkmayanlardan biri albay raci tetik'tir, hatırlamakta hatırlatmakta fayda vardır belki ismini.
  • turkiye tarihine diyarbakir cezaevi ile birlikte cok buyuk bir kara leke olarak gecmis cezaevidir... bir gun muze olsa diye dusunur insan, insanligimizdan nasil cikabildigimizi animsamak icin...
  • resmi adi; 4ncü kolordu 1nci sinif askeri ceza evi iken; erat arasindaki adi ise mamak sosyal tesisleridir.*
  • 325. kısa dönem olarak bulunduğum mamak barış gücü tugay'ının tank taburunun 3.bölüğünün garajının tam karşısına denk gelmektedir. her sabah mıntıka yaptığımız yolun diğer tarafında bulunan cezaevinde bulunan askerlerin sesleriyle kendime geliyorum. allah kimseyi oraya düşürmesin.
    tugayda askerler arasında mamak palace olarak da bilinir.
  • 12 eylül döneminde yöneticisi olan albay raci tetik hayatını kaybetmiştir.
    işlenceden zevk aldığı iddia edilen raci tetik in döneminde cezaevinde birçok ölüm olmuştu.
  • 295. kd. olarak askerliğimi yaptığım sırada depo olarak kullanılan bazı bölümlerini (eski cezaevi olan kısım. şimdi askerler yeni kısımlarında ceza çekiyorlar) gördüğümde bildiğin dehşete kapıldım.

    bırak tutukluyu, mahkumu. gardiyanlar için bile işkence yeri.
hesabın var mı? giriş yap