• ingilizce kutle, yigin, ayin.
  • ing. katolik klise ayini, bunun için yazılan musiki
  • mozart ölmeden bir tane bunlardan bestelemeye başlamıştır. asla bitirememiş olduğu söylenen bu "death mass" kendi cenazesinde çalınmış/söylenmiştir (diye duydum atıyor da olabilirim).

    bu müziği dinlemek kendi başına insana tuhaf bir huzur verir (üzüntü değil). iş yaparken dinlemek sinirlere iyi gelir. ne de olsa mozart..

    mass da kelime kökü olarak uğurlama ya da izin verme gibi anlama sahip imiş. latince "ite, missa est" tümcesinden geliyor. kibarca çevirmek gerekirse bu "gidebilirsin, bu azattır*" diyor. (kaynak: wikipedia)

    neymiş efendim, death mass, bir insana, daha doğrusu ruhuna son izinin verilmesiymiş ki dünyadan kopsun, ahırete gidip yerini bulsun.

    ayrıca kyrie kısmına çarpıcı bir beste için "lacrimosa" kesinlikle dinlenmelidir. insanın cenazesinde çaldırası gelir yeminle..

    allah gecinden versin
  • güzel bir film ama o kadar güzel bir film değil. sevdiğim bir tür olmasına ve süresi makul olmasına rağmen son 20-30 dakikasında zorlandım. zaten ilk 30 dakikada da ne olduğu anlaşılamıyor. türkiyede böyle yüzleşmelerin olamayacağını söylemiş üstte biri. niye olamasın veya niye olsun anlamadım. çok daha kötülerini yaşadı bu ülke. failleri de beyin sağlığı bozuk manyaklar değildi. kim otobüs durağında bomba patlatan pkklının ailesini suçluyor. evladımızı öldüren teröristin ailesine çocuğunuzun niye böyle yetiştirdin demeyiz. terapistimiz git oğlunu tankla ezen fetöcüyü affet demez. bizim farklı bir kültürümüz var.
  • ekmek isa'nın bedenidir yenir ve isa hatırlanır. şarap isa'nın kanıdır içilir ve isa hatırlanır. ayrıca bu ayine özgü müzik de altı bölümden oluşur:
    kyrie
    gloria
    credo
    sanctus
    benedictus
    agnus dei
    dona nobis pacem
  • bugün neden yüreğim dağlanmadı , neden acı içinde değilim vb. sorunlarınız mı var işte bu tür durumlara çözüm getiren bir filmdir.
  • fran kranz'ın yazıp yönettiği, jason isaacs, martha plimpton, ann dowd gibi isimlerin yer aldığı, premiere'ini sundance festivalinde yapmış olan drama.

    --- spoiler ---

    bleecker street has acquired u.s. rights to fran kranz’ mass, which made its world premiere at sundance back in january. a fourth quarter theatrical release is currently planned.

    years after an unspeakable tragedy tore their lives apart, two sets of parents (jason ısaacs and martha plimpton, reed birney and ann dowd) agree to talk privately in an attempt to move forward. ın fran kranz’ writing and directing debut, he thoughtfully examines their journey of grief, anger and acceptance by coming face-to-face with the ones who have been left behind.

    kranz also wrote and produced mass with other producers being casey wilder mott, jp ouellette and dylan matlock. the deal was brokered between kent sanderson and avy eschenasy of bleecker street with caa and the gersh agency on behalf of the filmmakers.

    --- spoiler ---
  • alm. ölçü.
  • bu adla anilan bira bardaklari genelde bir litre hacminde olur. almanya'nin münih sehrinin güneyinde birasiyla meshur andechs manastiri'nin hediyelik esya dukkaninda 2 litre haciminde olanlarini da görmüstüm ama zannedersem yalnizca süs niyetineydi onlar.
  • son yıllarda fantastik dünya ya da bir takım starların biyografileri dışında şu dünyada neler oluyor adına çekilmiş eli ayağı düzgün bir film.
    bir ilk film olması itibarıyla da kayda değer.
    tüm oyuncu performansları oturmuştu ve özellikle ann dowd harikaydı. kendisini ilk true dedective dizisinde son bölümde terelelli betty childress karakterini oynarken çok beğenmiştim.
    film bittiğinde ilk olarak aklıma polanski'nin carnage filmi geldi. carnage'de iki çocuk kavgası üzerinden problem yavaş yavaş belirginleşirken nedenler ebeveynler üzerinden mizah da içeren bir yaklaşımla ele alınmıştı. buna bir de judie foster, kate winslet, christoph waltz, john c. reilly gibi kalburüstü oyuncuların performansı eklenince epey izleyici bulmuştu kendine.
    oysa bu film bir z kuşağı katliamı içinden katil ve kurbanlardan birinin aileleri üzerinden yürüdüğü için artık mizah yapılacak bir tarafı kalmadığından hayli trajedik.
    en çok etkilendiğim kısmı tipik amerikan orta sınıf aileler arasında böylesine trajedik bir durum yaşanırken bile tartışılan konunun derinliğiydi.
    hergün üç beş kadın cinayetinin yaşandığı ülkemizde konunun ele alınışının sefilliği göz önüne alındığında insan zihnen yüz yıl kadar geride olduğumuzu düşünmeden geçemiyor.
hesabın var mı? giriş yap