• türk sinemasının en sevilen filmlerinden. tabi bunda en büyük etken oyuncu kadrosu. ancak ben senaryoya değineceğim. film dünyanın en iyi 6 adamını ve şana şöhrete rağmen içindeki o iyi insanı kaybetmeyen büyük şöhret emel sayın'ı anlatıyor. ki o zamanlar şöhret gerçekten büyük bir şey yani bugünün aleyna tilki'sini falan baz almamak gerekiyor.

    her neyse filmde bu 6 adam felekten bir gece çalmak üzere gazinoya gidiyor. yiyiyor, içiyor ancak tecrübesiz oldukları için fix menünün belirli şartlar altında gerçekleştiğini bilmiyorlar.
    bir araba sopa yiyip gönderiliyor ve gazinonun as solistini kaçırmaya karar veriyorlar.
    bu adamlar kara borsacılıkla geçimi sağlıyor, yan komşunun tavuğunu ve kıyafetini çalmakta bir kusur görmüyorlar.
    karaborsayı da vatandaşın yağını şekerini mi saklıyoruz diyerek normalleştiriyorlar.
    sonra da evdeki yakışıklıya aşık olan ve bu yüzden evden ayrılmak istemeyen emel sayın'ı patrondan istedikleri fidye geldiği için bayıltıp sokağa geri atıyorlar.

    filmden bağımsız düşünün, bu insanlar inanılmaz kötü. kişiyi hürriyetinden cebir ve hile ile yoksun bırakmak var, patrona şantaj, tehdit var, hırsızlık var, karaborsa bilet ile haksız kazanç da var. emin olun filmin kesilmiş sahnelerinde korsan plak da vardır. bu insanlar kötü, bu kesin. ancak senarist ve yönetmen o kadar usta ki, bugün bu adamları size sorsam dünyanın en temiz insanları dersiniz.

    burada bizi ve filmi, filmin sonuna koyduğu dramatik yapı ile bağlıyor. yoksa senarist de biliyordu emel sayın patrona parasını versin ben artık çalışmıyorum desin tarık akan ve dostları ile keyifli bir hayat sürsünler. böyle yapabilirdi ancak film eksik kalır ve asla bu kadar saygın bir film olamazdı.
    senarist bu dramatik yapıyı o 6 adamı seyircinin affetmesi için koyuyor. yaptıklarından pişman olan 6 kötü adam. bu altı adamı seyirciden özür dileyen tövbekar yapıyor. aldıkları fidyeyi de geri bıraktırıyor.

    en sonunda da seyirciye istediğini veriyor. tarık akan ile emel sayını birleştiriyor.

    bu sihri yutan seyirci de, bu adamların devlet arazisinde ruhsatsız içkili mekan açmalarını bile olağan karşılıyor.

    çatışma var, gelişme var, zirve var, sonuç var, dramatik yapı var, en önemlisi sihir var.
    film seyirciyi hiç ama hiç yormuyor bir illüzyon gösterisi adeta.

    gerçekten büyük ustalık.
    iki ustaya da saygı ve rahmetle..

    senaryo : zeki alasya, ertem eğilmez
    yönetmen : ertem eğilmez
  • çocuk saflığıyla yazılmış bir senaryonun, yeşilçam’ın en tatlılarıyla çekilmiş ve izleyicisine baştan sona dev bir gülümseme, sıcak bir his bırakma görevini üstlenmiş bir filmdir. ne zaman, hangi dakikasında denk gelsem oturur izlerim. çünkü çocukluğumun elinden tutan herkes oradadır.

    dün yine denk geldim ve daha önce hissetmediğim bir his kapladı beni. bir sahnesi çok hüzünlendirdi.
    o eski, her yeri dökülen, eşyayla doldurulmuş evin bir kenarına masa kurmuşlar, emel sayın’ın üstünde eskiciden alınmış pembe tuvaleti var.
    masanın bir ucunda kemal sunal, metin akpınar, zeki alasya, münir özkul, halit akçatepe ve tarık akan yay şeklinde dizilmiş. tam karşıda da emel sayın var. “kapat gözlerini kimse görmesin” diye başlıyor şarkıya.
    o an metin akpınar hariç emel sayın’ın karşısındaki harika adamların hepsinin gözlerini kapatıp bu dünyadan göçtüğünü bilmek çok üzdü. resmen çok güzel bir ölüm meleği gibiydi emel sayın.
    hayatın gerçeği bu, hepimiz öleceğiz ama eski filmler insana gelecekten bakma şansı veriyor ya hani, o bazen üzüyor.
    yine de çok güzeldi tekrar izlemek, adiloş’un tavuklarına “aman çilli, çilli de yavrum çilli” diye gerdan kırması yeter.
  • stockholm sendromu üzerine bir başyapıt.
  • baba yaşar: durun! yüzz bin lira istiyciiz.
    yakışıklı: ne yapmak için?

    şu repliğine ayrıca biterim. yüz bin lirayla ilgili hiçbir şey oluşmamış adamların kafasında. hakkaten o ev kibbutz sanki. adam gidiyor komşunun yumurtasını, tavuğunu, elbisesini çalıyor. beri yandan fakir fukarayı doyurmak hayâli kuruyor. kadın kaçırıyor ama tavuk keserken bayılıyor. meslek olarak karaborsacılığı seçmişler zaten. aslına bakarsan adamlar ne zaman o evin dışına adım atsa kendileriyle çelişen bi eyleme imza atıyorlar. eve girince tekrar güzel insan oluyorlar. evde bi acayiplik var bence. bu adamların birbiriyle çelişen bi ton eylem yapıp yine de çocuk kalabilmeleri güzel bana kalırsa. filmin sıcaklığı da burada. bozulmuyorlar...
  • 2012'ye bu filmi izleyerek girdim. bir ara girmişim yani, çok farkında değilim. sonra iki ay geçmeden 2012 bana girdi ama mevzu bu değil.

    öyle bir filmdir ki bu; bana hep bir zamanlar çıkarsız dostluğun, aşkın, komşuluğun olduğunu hatırlatır. bugün, o günler sanki hiç yaşanmamış gibi davranan hafızama oyunlar oynar.

    kendimi bu filmin içinde hayal ederim. orada olup emel sayın'ı eterle nasıl bayıltacağını kendi üzerinde gösterirken bayılan metin akpınar'ı tutmak, içinde emel sayın'ın olduğu halıya omuz verip caddelerde " bir gece ansızın gelebilirimmmm" diye şarkı söylemek, adile teyze'nin kümesine girip yumurta çalmak, maç kuyruğuna girip sonradan gelene para karşılığı yerimi vermek ya da kimse gelmezse kemal sunal'la içeri girip maçı izlemek, emel sayın rakı masasında tarık akan'a " bak yeşil yeşil" i söylerken eyvah eyvah dercesine bakan münir baba'ya " yapma baba gençler aşık. " alt metinli göz kırpıp boyun bükmek, kara çarşaflı dilenci zeki alasya'nın yanına bağdaş kurup yanlış adamı tartaklarken kolundan tutmak, halit akçatepe'ye annesi adile teyze mevzuyu anlamasın diye çırpınırken yardım etmek, en çok da dağ başındaki mavi boncuk gazinosu'nda 10 liralık fikis menüden faydalanıp rakının gözüne vurmak isterim.

    aslında ben en çok çocukluğumdaki o saf, o iyi insanların dünyasına dönmek isterim.
  • turk sinemasinda gelmi$ geçmi$ en büyük oyuncu kadrolarindan birine ev sahipligi yapan film.
  • mavi boncuk türk sinema tarihinin gelmiş geçmiş en güzel filmlerinden biridir, bir başyapıttır desem de çok fazla abartmış olmam sanırım. filmin bu denli güzel olmasının, izlemekten hiç bıkılmamasının, her daim güldürmesinin de en büyük sebebi tabiki filmin oyuncu kadrosudur.kemal sunal'ın,tarık akan'ın, halit akçatepe'nin,münir özkul'un, zeki alasya ve metin akpınar'ın en güzel dönemlerinde çekilmiş bir film olması da cabası.ah neredefilminde tarık akan ve sevgilisinin sinema salonunda izlediği filmdir ayrıca.filmin bu sahnesinde 'böyle bir kadroyu ilk kez biraraya arzu film getirdi' der.zengin kız fakir delikanlı aşkından çok sinemamızın efsane oyuncularının replikleri yer bitirir film boyunca.bir şener şen eksik dedirtir her izleyişte.kemal sunal ve zeki alasyanın adile naşit'i kitledikleri sahnelerin tadına doyum olmaz.en bombası:

    -münir özkül: şşt duyacak.
    -adile naşit: kim duyacak?
    -münir özkul: konu komşu.
    -zeki alasya: hehe komşular,konu komşusu.(bkz: komşu konuları)

    genel olarak türk filmlerinde olduğu gibi münir özkul bilirkişi;baba rolünde,kemal sunal saf rolünde,tarık akan klasik yakışıklı,diğerleri ise duygusal komik insanı oynamıştır.

    zeki alasya:
    -postane,mektupçu ıımh pttci,ayy hizmetçi...şey size hizmet etmekten büük şeref duymaktayım buyrun..

    kemal sunal kaymakam rolünde.neden? yalovalı çünkü.süleyman ise kanuni.her repliği yazılası filmin dilenci sahnesi de efsane güzeldir.

    -köre bi sadaka köre sadaka..
    -cafer?
    -senmisin yakışıklı
    -karanfilli herif geçtimi?
    -nası göriyim ben körüm
    -ulan sahici kör diilsin ya kör taklidi yapıyosun
    -ama ben sahici olsun diye gözlerimi kapatıyorum.
    allah cezanı versin...
    -dikkat olun herif aşadan geliiir oyy ve aşağıya bakmayın salak salak yukarıdan geldi bizim dangalak oyy..
    (bkz: ıslıık ıslıık)

    hani onlarca kez izlesekte bıkmayacağımız,her izleyişimizdede güleceğimiz kemal sunal,şener şen,zeki metin filmleri vardır ya,mavi boncuk da bir best of gibi birşey.her saniyesi her karesi alıp başka biryerlere götürüyor..
    son olarak sofra sahnesinden:

    -bu kadar yürekten çağırma beniiii,bir gece ansızın gelebilirim beni bekliyorsan uyumamışsaan,sevinçten kapında donabilirim..

    zeki alasya:kapıda naparsın naparsın?
    kemal sunal:donabilirim.
    tarık akan:olm donabilirim değil ölebilirim.
    kemal sunal:belki ben donarak ölüyorum dimi emel hanım.
    metin akpınar:niye donuyorsun olm.
    kemal sunal:gece soğuk olmaz mı?
    halit akçatepe: şarkıda donulurmu be?
    kemal sunal: ben şarkıda donmuyorum ki kapıda donuyorum...

    daha sonra emel hanımın yakışıklıya söylediği, içi cız ettiren yalnız benim için bak yeşil yeşil'i başlar...
    seni öyle sevdim ölürcesine,tanrının yazdığı şiircesine.içinden geçeni bilircesine..
  • anlatılan odur ki, halıdan emel sayın'ın çıplak çıktığı sahnede tarık akan, yönetmen ertem eğilmez'i oyunculuk yeteneksizliği ile delirtmiştir. emel sayın halıdan çıplak çıkınca tarık akan'dan utanma/şaşırma tarzı bir mimik yapmasını isteyen ertem eğilmez, oyuncusunun bir türlü şaşıramadığını görünce deliye dönmüş, aptal uzun dediği tarık akan'ın yanına gidip "bak evladım, sen şimdi halıdan emel sayın çıkacağı için değil, emel sayın'ın damını göreceğin için şaşıracaksın" diyerek tarık akan'a bir güzel zılgıtı çekmiş. bu sözlerin etkisiyle bir süre şaşkınlık yaşayan tarık akan'ın halihazırdaki şaşkın ifadesinden yararlanarak da sahneyi güzelce tamamlamıştır.
  • --- spoiler ---

    emel sayın'ın kaçırılacağı sırada eterle deneme yapmak isteyen kanuni sülüman*, eteri kendi suratına tutarak bayılır. diğerleri emel sayın'ı kaçırdıktan sonra uyandırmaya gelirler:

    - kalk sülüman abi, kalk. gidiyoruz.
    + emel sayın'ı kaçırmadan mı gidiyoruz?!
    -biz kaçırdık, hadi yürü.
    + peki bana ne oldu?

    -------------

    adile naşit, evde emel sayın'la ilk kez karşılaşır:

    - aaa, emel sayın'ı kaçırmışlar; bir de evde iş gördürüyorlar!

    daha sonra emel'in üzerinde çalınan elbisesini görür:

    - biliyor musun kızım, benim de böyle mavi bir elbisem vardı; hırsızlar çaldı. aman sen de dikkatli ol.

    -----------

    kanuni, tavuk yemeği yapacaktır. tavuğu kestirmek için mıstık*'ın yanına gelir:

    - mıstık sen kesebilir misin şu tavukları?
    + deli misin süleyman abi, ben tavuk kesebilir miyim hiç?! düşer bayılırım.
    - rica etsem emel hanım siz kesebilir misiniz tavukları?
    - hayır.
    - peki. acaba beklesek de ecelleri ile mi ölseler?!

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    emel sayın'ı gazino patronanuna teslim etmek için fidye isteyen müthiş ekip, kendilerinden beklenecek güzellikte bir plan yapar. patrona içinde bir sinema bileti olan mektup gönderilir ve yanındaki koltuktaki adama parayı vermesi söylenir. ancak yanlış seansa bilet verdiklerinden iki güzel olay seyirciyi şenlendirir:

    1. patron* elindeki biletin tekabül ettiği koltuğa oturur ve karanlıkta yanındaki adama elinde tuttuğu parayı kast ederek "elini paltonun altına sok ve al" der. adam iri kıyım, pos bıyıklı bir abimizdir ve haliyle patron'un teklifini başka türlü değerlendirmiştir. patronu hastanelik edene kadar döver.

    2. halit akçatepe parayı almak ümidiyle sinemadaki yerini alır. yanındaki adama döner ve "hadi ver" der. adam yumuşak ses tonuyla "ayy burda mı?" diye karşılık verir.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap