• bana ilkokul arkadaşımı vurduran market. laptop almaya gidecekmiş, bir kişi bir kişidir.
  • açılışinda yaşanan izdiham nedeni ile türk halkının görmemiş, aç, cahil, karaktersiz gibi hakaretlere uğramasına neden olmuş tükkan...

    çok değil 3 gün önce berlin alexanderplatz'da açılan mediamarktta, dün yaşanan izdihamın kat be kat fazlası yaşanmış, mağaza resmen yerle bir olmuştur. amerikada iphone denen osuruktan alet için haftalar önceden kapı önlerinde yatmaya başlayan denyolar vardır. bu dünyanın her yerinde böyledir. promosyon varsa insanoğlu gider...

    nedir bu aşağılık kompleksi, nedir bu her fırsatta kendi milletine bok atma hevesi anlamak mümkün değil.

    sanki herkes kraliyet soyu, o açılışa giden vatandaş tü-kaka anasını satiim.

    her fırsatta "türk olmaktan utandım" demek için abidik gubidik nedenler uydurmayın güzel kardeşim.. ne utangaç insanlarmışsınız lan...!
  • halimiz itten beter, keyfimiz paşada yok.

    galericilere, araba bayilerine laf söylüyoruz “avanta istiyorlar”, “ülke rüşvet cenneti oldu” diyoruz da, media markt personeli aynı “rüşvet isteme” işini iphone satışlarına da bağlanmış.

    yer ankara. dün gittiğimiz media markt mağazasında kuzene iphone alacağız, “4 bin liraya sigorta almazsanız ya da 2bin liraya ekran koruyucu ve kılıf almazsanız, iphone alamazsınız” dediler suratımıza. 35 bin verip iphone'u alamıyorsunuz.

    bir malın satışı başka bir malın satışına bağlanamaz dediğimde bir galerici yalanı duydum hemen, ağızlar aynı “telefoncular gelip bizden ucuza alıyor, kendileri pahalıya satıyor, bunun önüne geçmek için bu şekilde satıyoruz.” diyor.
    bak sen. satma ucuza.
    ayrıca telefonun karaborsa olduğunu, zor tedarik ettiklerini söyledi ama telefonları tuttukları kasada en az 200-250 iphone vardı.

    satış personeli arkadaş kesinlikle satamayacağı konusunda ısrar ediyordu ve “ben iphone'u size tek başına satarsam, mağaza müdürü beni kovar” diyordu. ben de mağaza müdürünü çağır kendisi ile konuşacağım deyince, “koskoca mağaza müdürünü sizinle muhatap edemem de” gibi bir cevap aldım.

    mağaza müdürü demekki media markt mağazasında müşteriden kıymetli bak sen.

    peki mağaza teslim seçip internetten alsam, cihazı bana vermeyecek misin dedim; yok yine alacaksınız yanında bir şeyler diyor. siz gelmeden biz ürünü açar ekran koruyucu yaparız diyor.
    hey allahım ya, media markt başımıza mafya kesilmiş.

    son çare olarak, tamam kardeşim, ben bunu almıyorum, akşam eve gidiyorum media markt genel müdürünün linkedin hesabından senin adını da belirterek (bunu derken yakasındaki isimliğe dokundum) mağaza müdürünüzün size tek başına telefon satma yetkisi vermemesinin sebebini soran bir mesaj atıyorum. siz yarın yetkili bir şekilde elinizde pos cihazı ile benim evime geliyorsunuz iphone ile, tamam mı dediğimde, şah mat oluyor telefonu alıp çıkıyorum.

    media markt galerici olmuş, mafya kesilmiş; ama plastik çıktılar.

    benzer firmaların bir takım finansal raporlarından gördüğüm kadarı ile, o yanındaki sattıkları bundle kılıf ekran koruyucu paketlerinin ya da sigorta ürünlerin satış bedelinin yaklaşık %50'si personele %25'i media markt şubesine prim kaldığı için mafyalık yapmaya başlamışlar.
    evet doğru okudunuz. aldığınız bundle ürünün sadece %25'i ürün bedeli.

    bunu buraya yazdığım için beni mahkemeye verebilirsiniz, benim 4 kişilik şahit ekibim var; ispattan çekinmem. ayrıca gözümün önünde de bir kaç kişiye zorla bu ürünler kakalandı, biri de tanıdık çıktı, baya ordu gibi geliriz mahkemeye.

    yok böyle bir şey diyorsanız da, açar bakarsınız faturalara, kaç kişiye yanında ürün satılmış diye incelersiniz. müşteri bilgisi zaten var elinizde, ararsınız bir kaçını sorarsınız gördükleri köpek muamelesini.
    bak benim gibi müşteriyi de zor bulursunuz, size mafyalıktan saygın mağazacılığa nasıl terfi edeceğinizin yolunu da gösteriyorum, sizin gibi değilim.

    edit: sonradan dank eden editi. ülkede herkesi asgari ücrete mahkum ettiğinizde bu kesim kendilerince elit gördükleri kesimden alacaklarını tahsil etmek için mafyalaşmaya başlıyorlar. bunu bilen patronlar da hem asgari ücrete mahkum edip hem de bu mafyalaşmaya çanak tutuyorlar. araba satan da aynı iphone satan da.

    çok mesaj editi: meğersem herkes mağdurmuş aynı konudan, aynısı bana da oldu diye o kadar çok mesaj geldi ki.
    almasaydın keşke diyor bir kısım da. ben inadımdan aldım arkadaşlar. siz de inat edin.

    edit: konu media markt ceo'su faruk kocabaş'a yazılı olarak iletildi, üzerinden 35 gün geçti ses yok. ceo bana dönsün gibi bir beklentim yok ama ceo-office birine dahi yönlendirmemiş olacak ki bir özürü bırak bir geri bildirim teşekkürü bile yok.

    sonuç: galeriye gidersin mafya, telefoncuya gidersin mafya, kurumsalları da sanmayın mafya değil. herkesin şahsi mafyalığı yanına kar kalıyorsa anlıyoruz ki bunlar mafyanın büyüğü.
    ülke yukarıdan aşağıya böyle. sen de haklısın faruk kocabaş, hadi işime bakayım ben, siz de geminizi yürütün bu şekilde.

    şirket avukatlarına peşin not: tarihleri ile, kayıtları ile her bir cümle tarafımızdan belgelidir, ispatlıdır, şahitlidir. taşaklı avukatımız da bulunmaktadır.
  • arkadaşlarım, dostlarım, romalılar. şu yaşıma geldim, türlü türlü problemli firmayla uğraştım bir tüketici olarak ama ben media markt kadar sattığı malın arkasında durmayan, müşteriyi mağdur etme amacına sahip ve müthiş bir yıldırma politikası izleyen bir firma hayatımda görmedim. bu yazıyı yazmak için üç aydır yaşadıklarımın çözüme kavuşmasını bekliyordum, sonunda kavuştu da yazıyorum.

    2019 yılında bu arkadaşlardan 55pus7503 model bir philips tv aldım evlenirken. alırken de 5 yıllık uzatılmış garanti satın aldım. hepsi birden o zamanın parasıyla tabii toplam 5000 tl civarı bir tutara denk geldi.

    bu söz konusu tv 2022'nin ağustos ayında bir kapandı bir daha açılmadı, yani şöyle diyeyim standby ışığı bile yanmıyordu. normal garantisi bitmiş olduğu için media markt ile görüşerek uzatılmış garanti kapsamında onarım talep ettim. adamlar geldi, tv'yi götürdü ve ondan sonra ben tv'yi 1,5 ay boyunca bir daha görmedim. servisi her aradığımda "bugün bitiyor, yarın bitiyor" diye diye 45 gün süre geçti. bu süre zarfında cihazın anakartının arızalı olduğunu ve onarım deneyeceklerini, olmadı kartı değiştireceklerini belirttiler. artık ben 45 gün sonunda çıldırma aşamasına gelmişken de tv'yi getirip kurdular.

    tv geldi bir gün düzgün çalıştı, ikinci gün ekranın komple sol yarısını kaplayan ve yanıp sönen devasa çizgiler çıkmaya başladı. kesinlikle izlenemez durumda olduğu için adamları tekrar aradım, geleceğiz dediler ama bu sefer 10 gün geçmesine rağmen hiç kimse tv'yi almaya gelmedi bile. sonunda sinirlenip tüketici hakem heyetine yazdım eylül sonu gibi ve heyet sağ olsun benim yazmamın ikinci gününde firmanın savunmasını istedi. ne hikmetse de heyetin savunma istediğinin ertesi günü servis zahmet edip eve gelip tv'yi tekrar götürdü. bu sefer işleri uzun sürecekse bana muadil bir tv vermelerini istedim, onu da 4 gün sonra gelip 40" bir tv şeklinde verdiler ki verdikleri tv'de de panel arızası vardı, ekranın ortasında yeşil bir çizgi geziyordu ama ne yapalım dedik kabul ettik. bu arada bu panel arızasını tamir etmeleri de gene 3 haftadan fazla sürdü.

    anlayacağınız 2022 yazının sonundan sonbahar ortasına kadar evimde tv falan yoktu, getirilen de problemliydi. velhasıl tv'yi ikinci kez getirdiler ve bu sefer bir sorun yok gibi görünüyordu ve mevzu o anlık çözülmüş gibiydi.

    2022 aralık ayında tüketici hakem heyetinin görevlendirdiği bilirkişi evime gelerek tv'yi incelemek istedi. ben kendisine sorunun artık mevcut olmadığını söylesem de adam gene de geldi ve tv'yi inceledi. tv'de zaten beyaz ekranda belli olan siyah gölgeler de vardı ama onları dert etmiyordum artık başıma gelenlerden sonra.

    2023 ocak ayında tüketici hakem heyeti kararını verdi ve kararda televizyonun sorunu çözülmüş olsa dahi paneldeki led aydınlatma kusuru ve tv anakartının bozulmasının aynı zamanda defektif bir ürün işareti olduğunu ve bozulan anakartın tekrar bozulmasının yüksek ihtimal olduğunu gerekçe göstererek tv'nin aynısı veya muadili ile değişimini emretti. ben bu konuyla ilgili media markt ile konuştuğumda ise kendileri bana muadil olarak o anda hayatımda ilk defa duyduğum "axen" marka bir tv önerdi, tv'nin benimkiyle ortak olan tek özelliği 55" olmasıydı, philips'in mülkiyet hakkını elinde tuttuğu ambilight özelliği falan zaten hak getire, tv'de doğru düzgün hdr bile yoktu, öyle diyeyim.

    bu firma ile o dönem konuşmalarımızda üç defa benim televizyonun muadilinin axen olamayacağını, böyle bir değişimi kabul etmeyeceğimi ve farklı bir ürün istediğimi söylememe rağmen her seferinde bana bu markayı dayattılar. ben de sonunda "tv iyi kötü çalışıyor, başlarım bunların axen'ine" diyerek konuşmayı askıya aldım. bu konuşmalar da mart ayına kadar sürdü diyebilirim.

    geliyoruz gene lanetli ağustos ayına, bu sefer 2023 senesi. benim philips tv gene arıza yaptı, bu sefer baştaki philips logosu çıktığı anda donuyordu. artık tırlatmak üzere olan ben media markt ile tekrar iletişime geçerek hakem heyeti kararına uymaları ve bana muadil bir tv vermeleri gerektiğin hatırlattım. kendileri de evraklar ile beraber tv'yi aldığım mağazaya gitmem gerektiğini söylediler.

    mevzubahis mağaza beni o kadar uğraştırıp salak yerine koydu ki gayet isim vereceğim, maltepe piazza avm media markt mağazası, benim gidip evrakları teslim etmiş olmama rağmen üç hafta boyunca sürekli evrakları teslim etmediğim yalanına başvurup süreci geciktirdi ve beni sinir hastası etti. evrakların orijinallerini elimden almış olmaları da cabasıydı.

    iş artık öyle bir noktaya geldi ki call center ile yaptığım son görüşmede ise google timeline'dan bakarak mağazada bulunduğum günü ve saati söyledim ve güvenlik kameralarından bakmalarını istedim. ben bunu dedikten sonra ne hikmetse bu mağaza benim evrakları getirmediğim yalanını atmayı bıraktı ve evrakları teslim ettiğimi kabul etti.

    ileri sararak anlatıyorum çünkü bu adamlarla gün be gün yaşadığım şeyleri yazmaya ne takatim var ne de sizin okuyacak zamanınız. ağustos sonundan ekim sonuna kadar neredeyse her gün media markt call center'ı aradım ve işlerin ne durumda olduğunu sordum. benim aramadığım günler de onlar beni arayıp mağazanın benimle iletişime geçmiş olması gerektiğnii ve bunu yapıp yapmadığını teyit etmek istediler, kaldı ki mağaza beni tüm bu süreç boyunca bir kez bile aramadı. artık durum öyle bir hale geldi ki call center'da konuştuğum yetkililer bile işin zıvanadan çıktığını ve mağaza ile ilgili ciddi yaptırım uygulanacağını söylemeye başlamışlardı.

    biraz daha fast forward (tabii benim televizyonum falan hiç yok bu süre zarfında), ekimin sonuna geldiğimizde call center arayarak firmanın muadil bir tv vermeyi kabul ettiğini, ancak model üzerinde araştırma yapmak için zamana ihtiyaçları olduğunu söyledi. tabii yetkili arkadaş iyimser bir şekilde "merak etmeyin en geç bir hafta içinde çözülecektir" dedi ama o iş öyle olmadı. merkezin bana muadil tv bulması tam üç hafta sürdü, muadil tv ile ilgili konuşmalarımızda ben call center'a birden fazla kez axen maxen gibi saçma sapan markalar istemediğimi, philips'in değerindeki bir marka istediğimi dile getirdim ama pek de umudum yoktu.

    media markt burada beni şaşırtarak kasımın ikinci haftasında aradı ve muadil olarak philips'in bu seneki 55 inç modellerinden birini vereceklerini söyledi. modeli araştırdım, bulup bulabilecekleri en dandik ve yavaş modeli bulmuşlardı ama ambilight dahil benim eski tv ile tüm özellikleri benzeşiyordu. aç gözlülük ve maymun iştahlılığın anlamı olmadığı için tekliflerini kabul ettim. kendileri de mağaza ile iletişime geçileceğini ve en kısa zamanda eve tv'nin getirileceğini söylediler, tarih bu sırada 11 kasım 2023 idi.

    verilen bu karardan ve "en geç 5 gün içinde tv'niz evinizde olur" sözünden sonra piazza avm mağazasının benimle iletişime geçip de tv'yi teslim etmesi tam 14 gün sürdü. öyle bir durum ki teslimat gününü doğru söylemelerine rağmen saatini bile doğru söylemeyip bizi bütün gün eve çaktılar, normalde 11'de gelmesi gereken tv akşam 8'de geldi çünkü.

    buraya kadar sabırla okuyan varsa tebrik ederim, ben yazarken yoruldum ama beni asıl yoran şey bu firmanın ve ilgili mağazanın hiçbir şekilde malının ve sözünün arkasında durmak istememesi, bin dereden su getirerek iş yapmaları ve tamamen müşteriyi yıldırma politikası izlemeleriydi. belki ben kötünün kötüsü bir mağazaya çattım da bu kadar süreç uzadı bilemem ama sonuçta o mağazayı denetleyip cezasını kesmek de merkezin işi, benim değil.

    özetle;

    1- size cennetin kapılarının anahtarını dahi teklif etseler media markt'tan uzak durun. bu uzatılmış garanti denilen saçmalığa da kanmayın, burnunuzdan getiriyorlar.

    2- hadi media markt'ta çok ısrar ettiniz, en azından maltepe piazza avm mağazasından kesinlikle alışveriş yapmayın. şu geçtiğimiz 3 ay boyunca kendilerine ettiğim bedduanın ne haddi ne hesabı var, hatta beni yalancılıkla itham ettikleri dönem gidip mağazayı basmayı bile düşündüm ama bana bir faydası olmayacağı için vazgeçtim. normalde sakin bir insanım, beni bile o raddeye getirdiler. bu mağazanın bütün üst kademe elemanlarının işten kovulması ve marka adını kötüye çıkardıkları için tazminat davası açılması lazım ama büyük ihtimalle kınama bile almamışlardır.

    3- tüketici hakem heyetini mutlaka bu tür durumlarda kullanın. evet geç karar alıyorlar ve zamanınız gidiyor ama kozunuz sağlamsa tüketici lehine karar veriyorlar ve boruları size ötüp zorbalık yapan firmaların borusu hakem heyetine ötmüyor. hakem heyeti kararı olmasaydı media markt bana asla yeni bir tv vermezdi, en iyi ihtimalle o dönem tv'yi almış olduğum 5000 lirayı geri verip gönderirdi, ben de o parayla tv'nin kumandasını anca alırdım, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

    tüketici olarak haklarınızı bilin, zorbalık yapılmasına müsaade etmeyin. hukuka rağmen firmanın size yıldırma politikası uygulaması ise kısa vadede sizin, uzun vadede ise onların canını sıkacaktır. zira etrafımdaki hiç kimseye bundan sonra media markt'tan en ufak bir pil dahi aldırtmam. bu yazıyı da kaç kişi okuyup şu yaptıkları rezillikleri görürse ve bir şeyler almaktan vazgeçerse benim için o kadar kârdır.
  • -ekrem abi lcd bitmiş...
    -plazma al lan çabuk!
    -o da yok...
    -kompüter al
    -o da bitmiş...
    -laptop?
    -mimkin değil...
    -ne kalmış peki?
    -hiçbir şey...
    -beni ne sikime aradın o zaman?
    -mediamarkt müdürünü kaçırdım senin bağevine doğru gidiyorum
    -ulan o herifi napıcaz?
    -herif değil karı be abi! tamba tumba esmer bomba!
    -hemen geliyorum insafsız
    -ehehe
  • 600 liraya sattıkları telefona 200 liraya sigorta yapan ve buna müşteri bulabilme yeteneğine sahip işletme.
    (bkz: önünüzde saygıyla eğiliyorum)
  • - sen de hans ve helga gibi ucuza alman mi?
    - bu kuyruk varken alaman.
  • üst katta oturan emekli albayın oğlu reyon şefi medimarkt'ta. geçen geldi; işe başladım abi dedi, hayırlı olsun koçum dedim, birşey lazım mı abi açılışta fiyatlar akıllara ziyan dedi, yolla bakalım broşürü dedim, 2 gün önce; 2 plazma, 2 laptop, 4 ipod ayırttırdım albayın oğluna. şimdi aradım. öğleden sonra kalabalık dağılır gel al abi dedi.

    buraya kadar yalandı da benzeri kaç hikaye vardır bugünlerde istanbul'da.

    çalışanların kendilerine, akrabalarına, komşularına ayırdığı mallar, yazıcıoğlu, tahtakale esnafının "gidin malı toparlayın gelin" diye gönderdiği apaçiler, elektronik satan ufak esnaf; bu sene üniversiteye başlayan oğluna, kızına laptop almak için sabahın köründe ümraniye yollarına düşen emekli memur ahmet bey'e yedirir mi 600'e o laptop'u...
  • bu mağazanın ümraniye'deki açılışına gitmiştim. hatta itiraf ediyorum, o kalabalığın arasına girmiştim. ama şunu kabul etmeliyim, hayatımın en önemli tecrübelerinden birini yaşadım.

    bir ortam düşünün.. tahmin edebileceğiniz en sıkışık ortamın 3 katı.. kalabalığın çoğu oruçlu.. inanılmaz uzun boylu bir adam değilim ama kafam genelde diğer insanların kafasının yukarısında kalıyor. kafamı hafif öne eğdiğimde inanılmaz bir sıcaklık, oruçlunun ağız kokusu.. böyle bir ortam..

    arkadan bir itme dalgası başlıyor. öne doğru gidiyoruz hep beraber.. ön taraf zaten demirlere ve kapılara dayanmış olduğu için sıkışan insanlardan 4-5 tane ölüm feryadı çıkıyor. ama o kadar alışkanlık yapmış ki, kimse umursamıyor 2-3'ten sonra. sanki tüm kalabalık orada başka bir sosyal oluşuma girmişiz. gizli bir kurallar bütünü var. kimse kimseyi itmeye çalışmıyor mesela görünürde. birisi arka taraftakilere çıkıştığı zaman yanındaki de "yapmayın arkadaşlar"lı bir göstermelik çıkışı yapıyor.

    neyse, ilk ileri itme dalgası bitince, etki - tepki kuralı geçerli olmaya başlıyor ve bu sefer arkaya doğru gidiyoruz. fakat bu gidiş biraz daha güçlü ve karşık olduğundan, ilk 2-3 saniyeden sonra ayaklarınız yerden kesiliyor. bir süre o kadar insan tek bir nesneymişçesine önce geri, sonra sağa gidiyor. "hey hop" sesleri yükselmeye başlayınca duruyor insanlar biraz.

    derken beraber geldiğimiz kuzenimi 5-6 metre ötede görüyorum. rock konserlerindeki gibi önden bir kişi ellerin üzerinde çıkarılıyor oradan. bayılmış mı ne.. artık sinir krizleri o kadar doğal ki.. önümüzde bir çocuk en az 4-5 kez arka taraflara doğru ağır küfür dolu sinir krizleri geçirdi.

    ama işin ilginç yanı, vazgeçenlerin çok az olmasıydı. herkes "biraz daha, biraz daha dayanabiliriz" mantığıyla saflarını koruyordu. kuzenime doğru şöyle bir "nasıl gidiyo" bakışı atacaktım ki, kuzenimin omzunda ağlayan bir adam gördüm. ama adam çıkmıyordu işte, inat değil mi..

    saatler geçtikçe kalabalık artık dayanılmaz hale geliyordu. bu sefer de çıkanlarla çıkanların yerini kapmaya çalışanların izdihamı görülmeye değerdi. uzun süre çıkmaya çalışıp da çıkamayn bir amcanın:

    - bayan var, çekilin bayan var ölüyo..

    diye bağırıp etrafındakilerin biraz açılmasıyla kendisini dışarı attığını anımsıyorum. gurur falan kalmamış, ee can derdi.

    sonuç olarak 3 laptop, 4 mp3 player, 1 tv hedefiyle gittiğimiz, ama çok daha önemli hayat tecrübeleri kazandığımız bir açılıştı. örneğin artık maç için bilet kuyrukları, vapur sırası, otobüsler falan sanki antrenmanmış gibi geliyor.

    o gün orada o mücadeleyi veren insanlar belki alışveriş yapamadı. ama emin olun, bir omuz hareketiyle yanındakinin önüne geçmeyi, "itmeyin be" diye bağırarak yandakine dayanıp nefes almayı, uzun süre nefes almadan yaşamayı, minimum alanda maksimum hareket kabiliyetini, hatta rakibe saygıyı, toplumsal dayanışmayı (gerçek anlamda) öğrendiler. onlar artık mediamarkt gazileri.. bir nevi fight club.. misal otobüste kalabalık arasında yüzlere bakıyorum ben. hep sıkıntılı, dertli yüzler.. ama arada rahat bir adam görünce anlıyorum ki mediamarkt gazisi.. bakışlarımızla verdiğimiz savaş için birbirimizi onore ediyor ve gülümsüyoruz.
  • gercekten de musterinin iade ettigini sorgusuz sualsiz guvenip alan amerikan ve avrupali sirketlerin her gun pitir pitir battigini gormesi, bunun yaninda teknosa'nin bir dunya devi olusunu her saniye gozlemesi gereken sirket. bunca yillik kabzimalim ama boylesini gormedim.
hesabın var mı? giriş yap